• Sonuç bulunamadı

Nedensel ĠliĢkide Sebebin (Ġlletin) Sonuç (Ma‟lûl) Üzerine Olan Önceliğinin

II. SEBZEVÂRÎ’NĠN HAYATI, FELSEFĠ KĠġĠLĠĞĠ VE ESERLERĠ

II.3. Eserleri

1.3. Varlığın Asıl OluĢunun Delilleri

1.3.3. Nedensel ĠliĢkide Sebebin (Ġlletin) Sonuç (Ma‟lûl) Üzerine Olan Önceliğinin

Sebzevârî üçüncü delilini sebebin (illetin) sonuç (ma‟lûl) üzerine olan önceliğinin gerekliliği ile mahiyette derecelenmenin (teĢkik)62

olamayacağı tezi üzerine kurar. Sebzevârî sebep (illet) ve sebeplinin (malûl) her ikisini bir ve aynı türe (nev‟) veya aynı cinse ait olarak kabul ettiğimizde zorunlu olarak varlığı itibari, mahiyeti ise asıl kabul etmiĢ olacağımızı belirtir. Çünkü burada illet ve malûl ortak bir mahiyeti paylaĢmaktadır. Buna örnek olarak ateĢ için ateĢin, cisim için heyula ve sûretin ve ikinci akıl için ise ilk aklın illet olmasını gösterir.63

60 Mutahharî, Durûs fi‟l-Felsefeti‟l-Ġslamiyye, c.I, s.87 61 Sebzevârî, ġerhu Manzume Kısmu‟l-Hikme, c.II, s.69 62

TeĢkik kavramı, Hikmet-i mütealiye felsefi geleneğinde anahtar bir kavramdır. Bu kavram güçlü- zayıf, önce-sonra, alt-üst, bilfiil-bilkuvve v.b. derece ve mertebeler için kullanılır. Bu kavram tezimizin daha sonraki ileri bölümünde geniĢce bir Ģekilde ele alınacaktır.

Sebzevârî bu delilini temellendirme ve izahta varsayımsal olarak varlığı itibari, mahiyeti ise asıl kabul eder. Bu varsayımdan hareketle örnek olarak yukarıda iĢaret edilen “akıl” kavramını ele alır. Burada hem sebebin hem de sonucun aynı cins veya aynı türe sahip olduğu bir durumu göz önüne getirerek “Ġlk aklı” “Ġkinci akıl” için sebep kabul edelim. Bu “Ġlk akıl” ile “Ġkinci akıl” zihin dıĢı dünyada iki ayrı nesneye delalet etmekle beraber “akıl-lık / akıl olma” (akliyye) adı altında ortak bir mahiyeti paylaĢmaktadır. Ġki ayrı akıl “akıl-lık / akıl olma” mahiyetini ortaklaĢa taĢıdıklarından bu mahiyetlerden birini sebep diğerini ise sonuç olarak kabul ettiğimizde bu aynı olan iki mahiyet arasında aslında ontolojik bir farklılık ve özel bir nitelik oluĢturmuĢ oluruz. Fakat aĢağıda da iĢaret edeceğimiz gibi bu farklılık mahiyetin kendisinden kaynaklanan bir durum değildir. Aksine varlığın kendi doğasında taĢımıĢ olduğu dereceli (teĢkiki) yapının ontolojik bir yansımasıdır. Zira “akıl-lık” mahiyet olarak her yerde bir ve aynıdır. Güçlülük-zayıflık, alt-üst, öncelik-sonralık, kesafet-ğayri kesafet gibi birtakım mertebe ve dereceler mahiyetin sahip olacağı özellikler değildir. Nesnel dünyada farklı zâtî modaliteler Ģeklinde ortaya çıkan bu ontik mahiyetler, varlığın farklı tahakkuk derecelerinden baĢkası değildir. Saydığımız tüm bu özellikler varlığın sahip olduğu derece ve mertebelerdir. Zira bir mahiyet kendisinden baĢka bir Ģey olamaz. Mahiyetin taĢımıĢ olduğu bu ontolojik zorunluluk onda hiçbir farklılaĢmayı mümkün kılmaz. Zihin dıĢı dünyada fiilen mahiyetin kendisinde olduğunu sandığımız birtakım dereceli tezahürler gerçekte varlığın derecelerinden baĢkası değildir. Nitekim sebep ve sonuç arasındaki ontolojik iliĢkiyi nedensellik (illiyet) çercevesinde ele aldığımızda bu ikisi (sebep-sonuç) arasında oluĢan öncelik ve sonralık farkı yukarıda da iĢaret ettiğimiz bu ortak mahiyetten dolayıdır. Zira bu ortak mahiyet sebep olduğunda önce gelmiĢ (mütekaddim) olur. Çünkü sebep her halükarda nedensel önceliğe sahiptir. Bu ortak mahiyet sonuç olduğunda ise sonra gelen (müteahhir) olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu durumda ise bahse konu olan “aklın mahiyeti” önce ve sonra Ģeklinde iki ayrı ontolojik dereceye sahip olmuĢ olur. Bu ise aklın mahiyetinde “derece/teĢkik” olduğunu kabul etmektir. Sebzevârî varlığın asaletini savunduğundan teĢkikin mahiyette olamayacağını bunun muhal bir durum olduğunu ve zâtîyatın derecelenmeyi kabul etmediğinin altını çizer. Bir Ģeyin mahiyeti ne ise “o” “o” dur. FarklılaĢma ve

çeĢitlenmeye müsait değildir. Örneğin bir “insan” insan olma bakımından az insan veya daha fazla insan olamaz.64

Sebzevârî sebep-sonuç iliĢkisi açısından öncelik ve sonralık Ģeklinde temellendirdiği görüĢünü, felsefenin önemli konularından biri olan heyula ve sûretin cisim için illet olma meselesi üzerinden de örneklendirir. Sebzevârî heyula ve sûretin cisim için illet oluĢunu yukarıda da iĢaret ettiğimiz gibi mahiyette teĢkikin olamayacağı yaklaĢımı üzerine bina eder. ġayet mahiyette teĢkik mümkün olmuĢ olsaydı ontik nesneler arasındaki farklılığı sağlayan teĢkik için iki durumun söz konusu olurdu. Heyula ve sûreti cisim için illet olarak kabul ettiğimizde de aynı sorunla karĢı karĢıya kalırız. Zira cismi oluĢturan heyula ve sûrettir. Bir cisim bunlardan mürekkeptir. Bu mürekkep varlık cüzlerinden dolayı yani heyula ve sûret nedeniyle malûl konumundadır. Nitekim heyula maddi illet, sûret ise suri illettir. Ancak bu üçü yani heyula, sûret ve cisim ”cevherilik/cevher olma” adı altında kendi aralarında ortak bir mahiyeti paylaĢmaktadırlar. Böylece hem illet hemde malûl aynı cinse sahip olmuĢ olurlar. ġimdi bizler mahiyeti asıl, varlığı itibari kabul edersek iki durum oluĢur; bunlardan biri ya cüz‟ün külli üzerine olan önceliğini yok sayarız ya da mahiyette teĢkikin var olduğunu kabul ederiz. Bu her iki durumda aklen muhaldir.65

Zira sebep ve sonuç iliĢkisi açısından “ilk aklı” önce “ikinci aklı” sonra yapan, ilk aklın ve ikinci aklın “akıl olma” mahiyeti değildir. Yukarıda da iĢaret edildiği gibi aklın mahiyeti açısından önceliğini ve sonralığını doğuran bu ontolojik farklılık varlığın kendisidir. Varlık dereceli (teĢkik) bir yapıya sahip olduğundan öncelik, sonralık, zayıflık, kuvvetlilik gibi derece ve mertebeleri kendinde barındırır.66

64 “Sebzevârî, ġerh-i Manzumede “ateĢ” kavramını örnek verir. Hem illeti hem de malulu bir ne‟v

olduğunu söyleyerek X ateĢini Y ateĢi için sebep kabul eder. Bu X ateĢi ile Y ateĢinin “ateĢlik” (nariyye) adı altında ortak bir mahiyeti paylaĢtıklarını belirtir. Ġki ayrı ateĢ “ateĢ-lik” mahiyetini ortaklaĢa taĢıdıklarından bu mahiyetlerden birini sebep diğerini ise sonuç olarak kabul ederek bu aynı olan iki mahiyetin “sebep” olduğunda önce (mutekaddim) sonuç olduğunda ise sonra (muahher) olduğunu kabul etmemiz gerektiğini belirtir. Bu durumda ise ateĢin mahiyeti önce ve sonra diye iki ayrı dereceye sahip olmuĢ olur. Bu ise ateĢin mahiyetinde “teĢkik” olduğunu kabul etmektir. Sebzevârî teĢkikin mahiyette olamayacağını ve zatiyatın teĢkiki kabul etmediğinin altını çizer. Sebep ve sonuç iliĢkisi açısından X ateĢini önce Y ateĢini sonra yapan, X ve Y “ateĢliliği” değildir. AteĢin mahiyeti açısından önceliğini ve sonralığını doğuran bu ontolojik farklılık varlığın kendisidir.” bk. Sebzevârî, ġerhu Manzume Kısmu‟l-Hikme, c.II, s.69; Sebzevârî, ġerhu Gureri'l-feraid, s.217; Izutsu, Ġslam‟da varlık DüĢüncesi, s.156-157; Mutahharî, Felsefe Dersleri 1, çev. Ahmet Çelik, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul, s.362

65 Sebzevârî, ġerhu Gureri'l-feraid, s.216

66 Sebzevârî, ġerhu Manzume Kısmu‟l-Hikme, c.II, s.69; Sebzevârî, ġerhu Gureri'l-feraid, s.217; Izutsu,

1.3.4. BitiĢimli Olup Tedrici Bir Yükselme Özelliği Gösteren Hareket