• Sonuç bulunamadı

NAZLI ERAY, ORPHÉE (1983)

II. BÖLÜM: TÜRK ROMANINDA MİTİK GÖRÜNÜM (1980-2005)

2. NAZLI ERAY, ORPHÉE (1983)

Nazlı Eray’ın ilk basımı 1983 yılında Kaynak yayınlarınca yapılmış olan Orphée adlı romanı,483

bir kadın anlatıcının bakış açısından aktarılan fantastik bir

öyküdür. Erich Von Stroheim’in “Yaşam, Yeniden Kurulamaz, Yakalanır”484

epigrafıyla okuyucuya sunulan bu roman, adı verilmeyen bir kıyı kentine uzun bir yolculuk yapan gizemli anlatıcıyla Bay Gece adını verdiği yardımcısıyla atıldığı olağandışı serüvenin öyküsünü ele alır. Orphée’de, romanın adından başlayarak Yunan mitolojisindeki Orpheus’la metinlerarası bağın kurulacağı daha baştan sezdirilir. Bu bağdaştırmayla ilgili olarak Macit Balık, mitolojik varlıkların Nazlı Eray’ın imgelem dünyasında çağdaşlaştırılarak şimdinin sorunsalına işaret ettiğini ifade eder.485

Söz konusu roman Nazlı Eray’ın kurmaca dünyasında mitoloji ile bağlarının bulunduğu anlatılardan biridir. Adı verilmeyen bir kıyı kentinde geçen anlatıda kadın anlatıcı ve yardımcısı Bay Gece, Orphée adlı bir kişinin izini bulmak için birlikte hareket ederler. Geceleri onun izini süren iki roman kahramanı, Orphée’nin evini arkeolojik bir alanın içerisinden izler. Bu alanın içerisinde Roma İmparatoru Hadrian’ın beline kadar gömülmüş heykeli bulunmaktadır. Heykelin Orphée’nin evini gözlemler şekilde durması ilgi çekicidir. Anlatıcı ve roman kişilerinden birine dönüşen heykel, bir posta güvercini aracılığıyla mektuplaşmaya başlarlar. Mektuplarda anlatıcının Hadrian’ın heykeli tarafından Eurydice olarak adlandırılması, metinlerarası düzlemde Orpheus mitiyle oluşturulan bağın kuvvetlendirilmesi anlamına gelir. Hadrian’la ilgili bilgilerini gözden geçiren anlatıcı, onun M.S. 76 yılında doğduğunu, 117-138 yılları arasında Roma İmparatoru olduğunu hatırlar. Sanata, edebiyata aşırı düşkünlüğüyle ün salan Hadrian’ın değerli heykelinin savunmasız bir şekilde bir arkeolojik alanın içinde neden durduğunu sorgular.486

Anlatının ilerleyen kısımlarında anlatıcı ve Bay Gece Hadrian’ı nasıl sinemaya götürebileceklerini kısaca konuştuktan sonra Marlon Brando ve Maria Schneider’in deniz kenarındaki sinemada oynayan İtalyan yapımı Paris’te Son Tango adlı filmi üzerine konuşurlar. Anlatıcı, “(…) Yaşam. Aşk. Ölüm. Her bir şey vardı bu filmde.”

483 Nazlı Eray, Orphée, İstanbul 2015. 484 N. Eray, a.g.e. , s.6.

485

Macit Balık, Nazlı Eray’ın Öykülerinde Düş ve Gerçek, İstanbul 2015, s.133. 486 N. Eray, a.g.e. , s.47.

cümlesini kullanır, Orpheus mitiyle gizli göstergelerarası bağlar kurar. Orpheus miti de söz konusu film gibi yaşamın, aşkın ve ölümün işlendiği bir öyküdür. Anlatıcı, Hadrian’la genetik bağlar kuracak şekilde İtalyan bir yönetmenin filmi oluşundan ve psikolojik bile sayılabileceğinden söz ederek bu filmi seyretmesini mektubunda tavsiye eder.487

Gece ziyaretlerinden birinde Orphée’nin evinin yakınındaki yeryüzü ile yeraltını birleştiren arkeolojik alanın anlamı ortaya çıkmaya başlar. Bir taşın üzerinde birtakım şekiller belirir. Bir bütünün parçası olan bu taş, yere derin köklerle bağlanmıştır. Bay Gece taşın üzerindeki şekilleri yorumlar: “Kabartmanın üzerinde iki kişi var… Bir merdivenden çıkıyorlar… Şunlar da basamak olmalı.”488

Anlatıcı, bunun bir Nekropol kapısı olmasından şüphelenir. Bir yeraltı ya da ölüler kentinin kapısındadırlar. Bu ziyaretlerinin ardından şafak söktükten sonra tekrar kazı alanına gitmiş olan Bay Gece anlatıcıya şunları aktarır: “[e]llerimin her bir şeyi doğru görmüş olduğunu anladım. Bir kadın ile bir erkeği gösteriyor bu kabartma. Erkeğin elinde telli bir çalgı var; basamağa benzeyen girinti ve çıkıntılardan yukarıya doğru çıkıyorlar. Sanki yeraltından çıkarmış gibi…”489

Bir müze memurundan bilgi alan Bay Gece, bu kabartmaların Orphée ve Eurydice’i gösterebileceğini öğrenir. Anlatının başlarında mitolojik öyküden bahsetmediğini ifade ederek okuyucuyu yanıltan ve farklı bir yöne işaret eden anlatıcı, anlatının bu halkasında “[d]emek o arkeolojik alanda, Orphée’nin ve benim kabartmalarımızı gösteren bir kalıntı vardı…”490

diyerek klasik mitin süreği olarak kendisinin Eurydice, geceler boyunca gözetlediği kişinin sevgilisi Orphée olduğunu dile getirmiş olur. Fakat henüz yüz yüze bir karşılaşma gerçekleşmemiştir.

Anlatıcı ve Bay Gece her gece yaptıkları gibi yine bir gece Orphée’nin evine doğru yol alırlar. Arkeolojik alana girdiklerinde bir önceki gece gördükleri taşı bulurlar,

fakat bu sefer kabartmanın üzerindeki kişilerden bir tanesi yoktur.491

Anlatıcının tahminine göre Orphée yoktur, bunu kendisinin var olmasıyla açıklar ve anlatıcıyı bir korku sarar. Hadrian heykelinin yanına gidince rahatlayan anlatıcı ve yardımcısı, Orphée’nin evinin ışıklar içinde olduğunu görürler. Anlatıcı bu sefer: “Görüyor musunuz? Orphée evinde. O var olduğuna göre, demek ki taş kabartmanın üzerinde

487 N. Eray, a.g.e. , s. 59. 488 N. Eray, a.g.e. , s.64. 489 N. Eray, a.g.e. , s.73. 490 N. Eray, a.g.e. , s.74. 491 N. Eray, a.g.e. , s.76.

olmayan figür Eurydice’miş! Bu demek oluyor ki; şu anda ben yokum, ya da ölüm yakınımızda”492

deme ihtiyacı duyar.

Hadrian, mektubuna bir önceki gece radyoda dinlediği haberlerden oldukça etkilendiğini yazdırır. Yaşanılan yüzyılın içerisindeki düzeni anlamaya çalışan İmparator, dinlediği haberleri tek tek sorgular ve radyo denilen araçtan içinde bulunulan

yüzyıldaki uzantısını bulmak, görmek ve yargılamak istediğini ifade eder.493

Mektubun her ayrıntısını cevaplama isteğine kapılan anlatıcı, “İmparator’u arkeolojik alandan dünyaya; bugüne taşımıştık”494

şeklinde bir ifade kullanır. Bu cümle romanın kilit ifadelerinden biri sayılır, çünkü modern dünyanın romancısı olarak Nazlı Eray da Orpheus mitini arkeolojik alandan yaşanan dünyaya, romanın evrenine taşır. Anlatıcı, İmparator’u yaşanılan çağa yaklaştırmak isterken onu toprağın tarihine biraz daha mı gömmüş olduklarını sorgular.

Hadrian’a Paris’te Son Tango filmini izletmek için son hazırlıklar yapılır. Orphée’nin evine doğru yol alan iki roman kişisi, bir önceki gece gördükleri en yüksek duvarın yıkılmış olduğuna tanık olur, fakat umulmadık bir olayla karşılaşırlar. Posta

güvercini ölmüştür.495

Böylece İmparator Hadrian ile olan tüm iletişim yolları kesilmiştir. Umutsuzluğa kapılan anlatıcı ve Bay Gece geri dönerler. Otele vardığında

anlatıcı, Hadrian’a ulaşmayacağını bile bile bir mektup yazmaya koyulur.496

Kaleme aldığı bu mektup adeta kendine yazılmıştır. Ertesi sabah bir sürprizle karşılaşan anlatıcıya Hadrian’dan yine mektup gelir. Posta güvercini değişmiştir. Anlatıcı, İmparator Hadrian’dan gelen mektubu dehşet içinde okur. Hadrian, romanın dünyasını da çözümlemeye yarayacak şu cümlelerle anlatıcıya hitap eder:

“ (…)

Sevgili Eurydice; inanç ve inançsızlık: İşte benim bütün görüntüm.

Daha başka bir deyişle anlatmak gerekirse, benim toprağa gömülü olan kısmım inançsızlık, toprağın dışına taşan kısmım ise inançtır.

Ve işte siz, bu gördüklerinizle, karşılaştığınız olaylarla, benim varlığıma yönelip, hatta benim varlığım ile dünyanız arasında yıllardır duran sınırı buldunuz. Belki de aştınız. 492 N. Eray, a.g.e. , s.77. 493 N. Eray, a.g.e. , s.95. 494 N. Eray, a.g.e. , s.96. 495 N. Eray, a.g.e. , s.123. 496 N. Eray, a.g.e. , s.126.

Sevgili Eurydice,

Biz bu varlık ve görüntü çemberini yıllardır Orphée ile paylaşıyoruz.

Siz bunlara tanık olmakla, hatta bu sınırı aşmakla, var olan bir bağın üçüncü uzantısını oluşturdunuz. Ve yine siz, buralara gelmekle, ya bu bağı çözeceksiniz ya da bu bağın bir düğümü olacaksınız…

(…)

Siz bugüne kadar hep benim bulunduğum yerden Orphée’nin evine baktınız. Eğer, Orphée’nin evinden benim bulunduğum yere doğru baksaydınız, bu sonsuz yazgının yalnızca benimle ilgili olmadığını da görürdünüz.

Nitekim taş kabartmayı bulduğunuz yerde bırakmakla ve yalnızca onun farkında olmakla, nasıl bir yazgıya ve nasıl bir geçmişe hizmet edildiğini de yoklayıp bıraktınız.

Şimdiye kadar yazdığım mektuplarda, size kendi çağımdan, kendi çağımın o dağınık utkusundan hiç söz açmadım.

Kölelerimin yapıcı ve uysal şehvetinden, İmparatorluğun dört bir yanından getirttiğim mermerler ile kumları bembeyaz tapınaklarda, çıplak ayaklarıyla gezinen özgür ruhlardan ve onların çarpıcı yaratılarından hiç söz etmedim.

Dolayısıyla siz, tıpkı Orphée’nin evinden bana bakmadığınız gibi, benim çağımdan da bulunduğum yere bakmadınız, belki de bakamadınız.

Koskocaman bir İmparatorluğun o ihtişamlı günlerindeki mutluluğunun; zamanın kurutucu rüzgârları ile büzüşerek, yalnızca bu ‘arkeolojik alan’ denilen yere sığıştığı bir kalıntılar evreninden bakabilirdiniz.

Öyle de oldu.

Bana göstereceğiniz filme gelince; sizlerin film dediğiniz görüntüyü, işte bu açılardan izlemek istiyorum.

İmparator

Hadrian”497

Hadrian’ın anlatıcıya yazdığı mektup mite bakış konusunda önemli ipuçları içerir. Mit burada inançla ve tarihle ilişkilendirilmiştir. Tarihi bir kişilik olan İmparator Hadrian’ın varlığına ilişkin gerçekliği belirleyen de inanç ve inançsızlıktır. Varlık ve görüntü çemberinin Orphée ile paylaşıldığının ifade edilmesi zaman içerisindeki artsüremli ve eşsüremli bakışla ilgili postmodern bir yorumdur. Anlatıcının heykelin bakış açısıyla Orphée’ye bakması tarih zeminine ilişkin bakışın bir ürünüdür. Bu, mite veya tarihi gerçekliğe geçmişten günümüze uzanan bakıştır. Oysa Hadrian’ın teklif ettiği tersine bakış da mümkündür. Israrla belirtilen bu bakış aslında önerilen modern bir okuma teklifini de düşündürür. Heykel, tarihi gerçekliği temsil eder, Orphée ise bu tarihi gerçekliğin karşısında yorumlanan sembolik bir değerdir. Eurydice’in bu evrende

bir bağlaç görevi görmesi,498

yine yorumlama ve bakış açısıyla ilgili bir durumdur. Anlatıcı, yargılandığı için rahatsız olur, fakat Hadrian’ın tanımladığı Orphée ile onun

peşinde olduğu Orphée’nin aynı evrende olduklarını fark eder.499

Hadrian’a mektup yazan anlatıcı, A.C. şeklinde kodladığı ve Albert Camus’ya işaret eden “İlle de yaşayacağım”500

sözünü alıntılar. Egzistansiyalist felsefe ile birleşen yapıda insanın ölmek üzere var olmasının Camus için bir rezalet olduğunu dile getirerek insanın yazgısına başkaldırmasının felsefesini kısaca dile getirir. Böylece anlatının başından beri ortaya çıkan ölüm fikrini “[i]nsan her şeyi kaybetmeli ki, her şeyi alabilsin”501

cümlesinde özetler.

Romanın son kısmında Bay Gece ve anlatıcı son kez arkeolojik alana giderler. Paris’te Son Tango filmini Hadrian’a izletmek isterler. Fakat filmin makaraları sıkıntı yaratır, kısa kısa kopuk şekilde filmin en önemli sahneleri Orphée’nin evinin yüzeyinde gösterilir. Filmdeki iki başoyuncunun arasına Orphée’nin görüntüsü karışır ve filmin son sahnesinde kadının tabancayla aktörü vurduğu sahnede Orphée de vurulur.

Eserin Gönderme Yaptığı Metnin Tanıtımı

Yunan mitolojisinde Orpheus miti trajik mitlerden biridir. Onun miti en etraflı

biçimiyle Latin şairi Vergilius’un Georgica’sının dördüncü bölümünde anlatılmıştır.502

Orpheus, kaçırılıp tecavüze uğramak üzere iken ırmak kenarında koşan karısı Eurydike’yi bir yılanın sokup zehirlemesiyle kaybeder. Eşi Eurydike bir nymphedir. Bu öyküde masum ve günahsız bir karakterdir. Orpheus, onu büyük bir aşkla ve tutkuyla sever. Bu yüzden tanrılara yalvarır ve Ölüler Diyarına, yeraltına (cehennem) götürülen karısını geri vermelerini ister. Orpheus, onu aramak için cehenneme indiğinde, lirinin

nağmeleriyle cehennemin canavarlarını ve tanrılarını mest eder.503

Hades ve Persephone, karısını böylesine büyük bir aşkla seven Orpheus’a Eurydike’yi geri vermeyi kabul ederler, fakat bir şartları vardır: Orpheus, yeryüzüne çıkarken arkasından gelecek olan karısına bakmamalıdır. Yeraltı ülkesini terk edip gün ışığına kavuşmak üzereyken Orpheus’un içine bir şüphe düşer. Aldatılmış olabileceğini düşündüğü için

498 N. Eray, a.g.e. , s.130. 499 N. Eray, a.g.e. , s.130. 500 N. Eray, a.g.e. , s. 130. 501 N. Eray, a.g.e. , s.131. 502

Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul 1996, s.230.

bir an arkasına dönüp bakar ve Eurydike yok olur, ikinci kez ölür.504 Orpheus’un Ölüler Diyarı’na bir daha girmesine izin verilmez. O, teselli bulamadan insanlar arasında dönmek zorunda kalır.

Yenidenyazma

Nazlı Eray’ın Orphée adlı romanı, Yunan mitolojisinde yer alan Orpheus mitinin modern çağın içinde fantastik düzlemde yeniden üretimi, yeniden yazımıdır. Yalnız bu yenidenyazmada esas konusuyla mitin bağı gevşek tutulmuş, kimi değişikliklere ve dönüştürmelere gidilmiştir. Her şeyden önce mitte kimlikler ve kişilikler belirgindir. Romanda ise kimlikler ve kişilikler uzun süre gizemini korur. Onlar âdeta mitik kişiliklerin 20. yüzyıldaki yansımaları/gölgeleri şeklinde varlık kazanırlar. Yine mitosta Orpheus, karısı Eurydike’nin peşinden yer altına iner, onu Ölüler Diyarından yer üstüne, hayata çıkarmak ister. Karşısına çıkan köpek engelini de aşar, hatta cehennemin kapısındaki köpek engelini aşan ilk kişi o olur. Romanın kurmaca dünyasında ise gizemli bir kadın kimliğiyle beliren Eurydice, Orpheus’un peşindedir, onu takip eder. Fakat bu peşinde olma durumu Orpheus’u gözlemlemekten öteye geçemez. Köpeklerin varlığı Eurydice’in Orpheus’a ulaşmasını engeller. O, Orpheus gibi engeli aşma başarısı gösteremez. Hatta buna teşebbüs bile edemez.

Orphée romanında yüz yüze gelemeyen Orphée ve Eurydice’in öyküsünün temelinde varlık ve ölüm teması vardır. Yunan mitolojisindeki Orpheus mitiyle modern dünyanın kodlarını birleştiren anlatıcı, ana metinden ayrı bir evreni kuracağını sezdirse de soyut düzlemdeki arayışının yansımasını mit üzerinden kurma yoluna gider. Zamanı ve mekânı belirsiz olan anlatıda Nazlı Eray’ın kurmaca dünyasında genelde olduğu üzere gizemli ve düşsü bir anlatım sürer.

Romanda antik dönemin ürünü mitle modern anlatının üst üste çakıştığı görülür. Anlatıcı Eurydice’tir. O, yüzünü göremediği Orphée’ye bir şey olmasından sürekli korkar, fakat Bay Gece ölümün onun da peşinde olduğunu hatırlatma ihtiyacı hisseder. Romanda anlatıcı, karanlık ve sıcak sokakların içinde yaptıkları yolculuk esnasında bir durumu fark eder ve bunu şöyle dile getirir: “[t]uhaf bir yolculuk oluyordu bizimki. Dikkatimi çekmişti. Sanki bir adamın içindeki labirentte yol alıyor ve ona ulaşmaya çalışıyorduk.”505

Labirent kelimesi, Anadolu dillerinden türeyen bir kelime

504

P. Grimal, a.g.e., s.583.

olup,506 Yunan mitolojisinde Minotaurus’un saklandığı yapı için kullanılır. Mitik bir imge olarak buradaki diğer göndergesi Orpheus mitinde yeraltı ülkesinde karısını çeşitli yollardan ve dehlizlerden geçerek arayan Orpheus mitine ilişkindir.

Roman, mitik ögelerin öykü ilerledikçe belirginleştiği, fantastik altyapıya hizmet ettiği imgesel ve metaforik bir kurmaca olarak anlam kazanır. Orpheus miti ise bu kurmacanın zemininde yer alan esas alt yapı malzemesidir. Romandaki mekânlardan temaya, varlık/yokluk ile ilgili felsefî sorgulamalardan tarihe bakışa kadar anlatının anlık yönelişlerini ve tematik düzlemini belirleyen Orpheus mitidir. Bu mit, romanın merkezindeki çekirdek anlatıdır. Üst anlatıya yeni bir biçim ve enerji verir.

Mitolojinin Kahramanları ve Mitik Kişilikler

Orphée romanının kurmaca dünyasında mitik bir kişilik olarak Eurydice geniş yer tutar. O, bilmediği bir güç tarafından Orpheus’un bulunduğu yere çekilir. Fakat bir türlü onunla görüşme yolunu bulamaz. Bununla ilgili Hadrian’a yazdığı mektupta şu cümleleri kullanır: “Tanımlayamadığım bir güç, beni hem ona çekiyor, hem de ondan uzak durmam gerektiğini söylüyor. Onu özlediğim için, varlığını, ışığını görmek istiyorum. Ama, bilmediğim bir nedenle, korkuyorum ve kaçıyorum ondan.”507

Anlatıda aradığı kişiyle ortak bir geçmişinin olup olmadığı belirginleşmez, oysa Orpheus mitinde Eurydike Orpheus’un eşi olarak betimlenir. Romanda Eurydice’in Orpheus karşısındaki açmazı bu cümlelerde saklıdır. O, bir yandan onun çekim alanına girmiş, diğer yandan da ondan kaçmaktadır. Mitte başkarakter olan Orpheus’un romanda varlığı siliktir. Ana metinden farklı olarak romanda kadın bakış açısı hâkimdir. Böylece tarihe ve mitolojiye egemen olan erkek bakış açısı dönüştürülür.

Köpek

Romanda anlatıcıya, “[t]ek bir köpekten korkuyorsunuz siz. Öteki dünyanın kapısını bekleyen köpek Argus’tan, değil mi Bayan Eurydice?” sorusunu yönelten Bay Gece, anlatıcının gizlediği birçok bilgiye sahip olduğunu ima eder.508

Argus (Argos), Yunan mitolojisinde yüz gözlü bir devdir. Onu öldüren tanrı, Homeros destanlarında

Hermes olarak geçer.509

Yazarın öteki dünyanın bekçiliğini yaptığını söylediği köpeğin adı Yunan mitolojik sisteminde Kerberos’tur. Yeraltı ve ölüm tanrısı Hades’in köpeği

506 Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul 1996, s.190. 507 Nazlı Eray, Orphée, İstanbul 2015, s.113.

508

Nazlı Eray, Orphée, İstanbul 2015, s.22. 509 Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul 1996, s.

olan Kerberos’un görevi ölüler ülkesine bekçilik yapmak, dirilerin içeriye girmesine ve

girenin bir daha dışarıya çıkmasına engel olmaktır.510

Kerberos, “çokluk üç başlı- kimi anlatımda elli, ya da yüz kafalı- bir köpek olarak gösterilir. Kuyruğu kocaman bir yılandır, sırtında kara yılanlar dikilir. Bu korkunç hali ve Hades’in giriş kapısında zincirlerle bağlı olduğu yerden havlamalarıyla ölü ruhları dehşete düşürür. (…) Kerberos’u yalnız Orpheus büyüleyip yumuşatabilmiştir.”511

Kerberos, anlatıdaki açık göndergelerden bir tanesidir ve yine Orpheus mitine işaret eder.

Varoluşçuluk

Orphée romanında Albert Camus’ya yapılan açık göndermeler Orpheus mitindeki varlık-yokluk meselesini modern zamanlara taşıyan öge olarak anlam kazanır. Ana metinde eşini ölümün ellerine ikinci kez bırakan Orpheus’un trajedisi modern anlatıda insanın varoluşuna ilişkin sorgulamalarıyla birleştirilir. Açık ve ayrıntılı şekilde olmasa da egzistansiyalistlerin felsefesinin romanda işlendiği görülür. Böylece varlık- yokluk meselesine Orpheus mitinden yola çıkılarak çağdaş bir yorum getirilir. Aşk kavramı da bu felsefenin ışığında örtük şekilde irdelenir.

Fantastik ve Mit

Orphée romanı mitin fantastik düzlemdeki çağdaş yorumu olarak tanımlanabilir. Yazar, miti günümüz koşullarında fantastik düzlemin içerisine yerleştirir, anlatısında gerçek ile düşsü yapıları birbirinin içine geçirerek okuyucuya sunar. Geçmişe ait mitin günümüz koşullarında bu arkaik yapıya bağlı kalınarak fantastik düzlemde yazılması, mitlerin olağanüstü varlıkların hayatlarını konu edinmesiyle ilişkili görünür. Mitler, fantastiğin tekinsiz alanında yeniden kurgulanmaya ve yorumlanmaya elverişleri öykülerdir. Nazlı Eray mitlerin olağanüstülüklerle bağını fantastik bir biçim içerisinde sunma yolunu seçmiştir.

Görüldüğü üzere Nazlı Eray, fantastik kurgu içerisinde Orpheus mitini çağdaş hayatın içerisine taşıma yoluna gitmiş, ona yeniden hayat kazandırmak istemiştir. Bunu yaparken de Orpheus mitini kimi dönüştürmelere tâbi tutmuş, açık ve kapalı göndermelerle, kimi ekleme ve çıkarmalarla gevşek bir metinlerarasılık bağı kurmuştur. Bunda onun Orpheus mitini yeniden yazmaktan çok ölüm düşüncesini ele alan bir metin ortaya koyma arzusu etkili olmuş görünmektedir. Bu arzunun gerçekleştirilmesinde mit,

510

A. Erhat, a.g.e., s. 172. 511 A. Erhat, a.g.e., s.172.

malzeme olarak kullanılmıştır. Bu malzeme, miti içeriden kuşatan bir enerji olmaktan daha çok dekoratif ve biçimsel öge olarak anlam kazanır.

3. LATİFE TEKİN, SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM (1983)