• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde mitin tanımı üzerinde durulacaktır. Mitler daha önce, felsefe, edebiyat, tarih, sanat tarihi, antropoloji, teoloji vb. disiplinlerin araştırmacıları tarafından çeşitli yönleri baz alınarak tanımlanmışlardır.

Daha önce yapılmış olan tanımlamalardan hareketle psikanaliz ve göstergebilim teorilerinin belirlediği çerçevede seçme ve ayıklama yoluna gidilecek, genel kabul gören tanımların yanında farklı perspektifleri dile getiren tanımların daha çok üzerinde durulacaktır. Burada yazı estetiği odaklı bir görüşten hareket edilerek mitin kavram alanını evrenselleştirme ve canlı hâle getirme çabası içinde olunacaktır. Metinlerarasılık kuramı miti canlı hâle getiren ve yaşamasını sürdüren bir yapıda gelişir. Buradaki temel amaç arkaik mitlerin kurmaca yönünden, yani metin olarak nasıl tanımlanabileceklerini, buna bağlı olarak modern metinde nasıl yaşadıklarını, hangi anlamları taşıdıklarını ve nasıl yorumlanabileceklerini göstermektir. İnsanın sembollerle örülü dil evreni içinde mitin hangi görevleri yüklendiği (gösterge olarak hangi görünümleri sergilediği ve nasıl çeşitlendiği) perspektifiyle hareket edilecektir. Mitlerin, gerçek hayat-kurmaca ilişkiler ağı, ayrımı ve karşıtlığında hangi biçimleri kazandıkları da tartışmaya açılacaktır. Mitin anlamı konusuna “anlambilim” (Fr. semantique) yoluyla açıklık getirilmeye çalışılacaktır.

Mitin, yatay ve dikey bağlamda geniş zamanları kapsayan serüveni, herkes tarafından kabul edilen ortak tanımlamaları güç kılar. Çalışmada mite ve onun kavram alanına yaklaşım klâsik tanımlamalardan çok, modern mit kuramlarının doğrultusunda gelişen, daha çok sanat/edebiyat (özelde metin, bu çalışmada roman) merkezli bir tanımlama çabasının ürünü olacaktır.

Mit/mitos kelimesi Yunanca mythos kelimesinden gelir. Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı sözlükte mit (Fr. mythe), “1. Geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili hayalî, alegorik bir anlamı olan halk hikâyesi, 2. mec. Efsaneleşen kavram veya kişi”243

olarak tanımlanır. Klâsik çalışmalarda da sıkça dile getirildiği gibi mythos kelimesi, Eski

Yunancada söz, söylenen ve duyulan söz; masal, öykü ve efsane kavramlarını karşılar.244

Eski Yunancada söz, ölçülü ve kafiyeli öykü, masal, destan anlamına gelen epos’tan farklı olarak mythos, anlatılan öykülerin içeriğine gönderme yapar.245 Klâsik

Türk edebiyatında mit, daha çok Arapça kökenli olan ustûre, onun çoğulu esâtir246

ve Farsça fesâne ya da efsane kelimeleriyle karşılanır. Mitlerin doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan bilim dalına ise mitoloji (Fr. mythologie) denir. Azra Erhat’ın ifadesiyle “Mythologia kavramı hem mit, masal ve efsanelerin toplandığı kitap hem de ilkçağın sonlarında mythographos (mythos yazarı) denilen derleyicilerin yaptığı iş”247

için kullanılır.

Başta mit tanımlamalarının çok yönlü ve çeşitli olduğunu işaret ettik. Tarihçiler, yazarlar, araştırmacılar ve filozoflar, mite birçok anlam yükleyip onu kendi bakış açılarıyla yorumlarlar. Arkaik dönemlerden itibaren anlam değişmesine uğrayan

mit, “kuşkulu bir geleneği niteleyen hafiften küçümseyici bir sözcük olup çıkmıştır.”248

Rönesans’tan sonra erken dönem insanının dünyayı açıklama ve yorumlama çabası olarak değer kazanan mitin yukarıdaki sözlük anlamı genel bir söylemi bünyesinde barındıran bir tanımlamadır. Kurmaca ve anlatı kavramlarını getirmemesi bakımından da yetersizdir. Modern dönemin içerisinden bakıldığında denebilir ki, “[m]it, moderniteyi getiren sekülerleşme sürecinin kurbanı olmuştur.”249

Fakat başka bir tarafıyla bu çağda mitler, önemli ölçüde kutsallıklarından sıyrılır, seküler anlamda evreni yorumlamak için sembolik düzlemde kullanılmaya başlanır, çeşitli sanat dallarında yeni görüntüler ve biçimler kazanır. Bilimle ve yaşanan gerçeklikle karşılaştırılmasının sonucunda mitlerin genel tanımları onların “uydurulmuş”, “hayalî”, “masalımsı” sözler oldukları yönündedir, “günümüz jargonunda mit daha çok hakiki olmayan anlamını taşır.”250

Bu olumsuz bakışa rağmen mitler, hayatı ve gerçekliği ifade etmede önemli işlev üstlenir, sanat için kaynak ve estetik malzeme hâline gelir.

Kurmaca ve metin odaklı bir mit tanımlama denemesi yapmak için seçmece tanımlardan yola çıkmak gerekir. Bu çalışmanın amacı mite metin odaklı bir bakış açısı

244 Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul 1996, s. 5.

245 Kudret Emiroğlu - Suavi Aydın, Antropoloji Sözlüğü, Ankara 2003, s. 602. 246

Halikarnas Balıkçısı eskiden efsane, masal ve mit ayrımı yapılmaksızın hepsine esatir dendiğini ifade eder. Bkz: Halikarnas Balıkçısı, Anadolu Efsaneleri, Ankara 1998, s. 11.

247 Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul 1996, s. 5-7.

248 Paul Veyne, Yunanlılar Mitlerine İnanmışlar Mıydı?, Ankara 2003, s. 72. 249

Robert Alan Segal, Mit, Ankara 2012, s.27. 250 R. A. Segal, a.g.e., s. 15.

ve tanım getirmek olduğu için edebiyat/metin merkezli mit tanımları daha uygun düşecektir.

Northrop Frye, miti “ ‘Bunlar sadece hikâyelerde olur’ dedirten, bazı karakterlerinin insanüstü yaratıklar olduğu, bunun sonucu olarak gelenekselleştirilmiş veya üslup kazandırılmış, makul olana veya ‘gerçekliğe’ tamamen uyarlanmamış bir anlatı”251

olarak tanımlar. Görüldüğü gibi mitin kurgusal yönüne dikkat çeken Frye, onu kurmacanın sınırları içerisinde bir anlatı olarak kabul eder. Frye, temelde anlatı varsaydığı mitos kelimesini : “(1) Kelimelerin grameri veya düzeni olarak düşünülmüş (edebî anlatı) edebiyat eserinin anlatımı, tema veya “argüman” (betimleyici anlatıcı), eylemin ikincil taklidi (biçimsel anlatı) ya da akla yatkın ve her şeye gücü yeten tanrı veya insan topluluğunun bütün eylemlerinin bir taklidi (tinsel; anagojik anlatı). (2) Komik, romantik, trajik ve ironik olarak sınıflandırılmış dört arketipsel anlatıdan bir tanesi”252 şeklinde anlamı önceleyerek tanımlar. Bu tanımlar miti edebiyat merkezli bir bakış açısıyla ele alır, onu düzenli bir anlatımın etrafında ortaya koyar. Sanatın taklit yönteminden dört arketipsel anlatıya kadar miti açımlayan Frye, bununla onu bir söylem veya anlatı olarak kabul ettiğini kesin belirtir. Miti, hikâye, öykü ya da daha genel

anlamıyla kelimelerin ardışık düzeni anlamında253

kullanan araştırmacı, tarih ve hikâye karşıtlığından doğru-doğru olmayan ayrımını ifade eder. Mitin varlığını kurmaca olarak nasıl sürdüreceğini şu cümlelerle dikkatlere sunar: “Her halükarda, öncelikli anlamda mite dizeler halindeki kelimeler anlamını veririz. Mitsel ya da öyküsel yapı, içinde herhangi bir ‘doğru’ olsun ya da olmasın varlığını yine sürdürecektir. Bir tarih anlatımında ise kelimeler birbirine sebep olan olayların birbirini takip ettiği bir geçit törenine benzemektedir ve bir noktaya kadar aslında yapılan iş bundan ibarettir. Fakat sözlü anlatımda bilginin seçimi ve düzenlenmesi önceliklidir ve olayların birbirini ardıllayan düzeninin kelimelerin dışından gelmesi anlayışı bir düşünce yanılsamasından başka bir şey değildir.254

Northrop Frye, mitin iki paralel yönünden söz eder. Ona göre mit, “[b]ir hikaye olarak şiirseldir ve edebiyatta yeniden yaratılır; spesifik sosyal fonksiyonlu bir hikaye olarak da spesifik bir toplum için bir faaliyet programıdır. İki yönüyle de mit gerçek olanı değil sadece ihtimal dâhilinde olanı

251 Northrop Frye, Anatomy of Criticism, Princeton 1971, p. 366. 252 N. Frye, Ibid, p.366-367.

253

Northrop Frye, Büyük Şifre Kitab-ı Mukaddes ve Batı Edebiyatı, İstanbul 2006, s. 71. 254 N. Frye, a.g.e., s. 72.

anlatır.”255

Buna göre mit birinci yönüyle edebiyatın malzemesi konumunda olan kurmaca yapı, ikinci yönüyle de toplumları yönlendiren eğitsel ve biçimlendirici yapıdır. Hangi yönüyle kabul edilirse edilsin her iki yönüyle de ihtimal dâhilinde olanı anlattığı için kurmacadır.

Ertuğrul İşler, miti söz üzerinden tanımlar. Onun tanımına göre: “[m]it, gerçeği imgelerle dile getirmeyi yeğleyen uydurma sözdür.”256

Anlama ve algılama biçimi olarak kabul ettiği mitleri İşler de bir anlatı türü olarak kabul eder: “mitler, gerçeği, yaşamı, Tanrıyı, evreni kısacası insanı dolaylı yoldan da olsa bir anlama ve algılama biçimidir. Bu yönüyle, mitler uydurma, kopya ve gerçek dışı olmaktan uzak, aksine gerçeği farklı bir bakış açısıyla algılamak ve anlamak için insanın düş gücünü kullanarak ürettiği, yenileştirdiği ve zenginleştirdiği –insan toplumsal bir varlık olarak buna zorunlu gibi görünür- bir anlatı türüdür.”257

İşler’e göre mit, ayrıca bir sestir:

“kutsallıktan kaynaklanan, kutsallığı oluşturan ve haklı gösteren olağanüstü sözdür.”258

Roland Barthes, mitin sürekliliğine dikkat çeker. Ona göre mit, “başlanmış, ama henüz sonu getirilmemiş bir sözdür. Bir dilin mit üzerinden her zaman ihtiyaç duyduğu şey, kendine has koşullardır ve bu sezilebilir bir şeydir”.259

Barthes’ın göstergebilimin verileriyle oluşturduğu mit tanımı çok yönlü ve geniş kapsamlı bir tanımlamadır. Miti söz olarak kabul eden Barthes, zamanın bir döneminde yaratılmış, fakat sürekli dönüşerek sonu getirilmemiş ve getirilmeyecek olanı işaret eder. Onun dil sistemi içinde kendine has koşullarla oluştuğunu ifade eder. Gerçekten de miti başka anlatılardan ayırt eden özellikler vardır. Başka bir deyişle mitik bir anlatının özellikleri iyi tespit edildiğinde mite ilişkin anlam kategorileri de keşfedilebilir hâle gelir. Bu özelliklerden biri, Eliade’nin ifade ettiği gibi, mitin bir oluşla ilintili olmasıdır. Bu ilinti, insan muhayyilesini meşgul eden herhangi bir varlığın veya kavramın oluşuna, yaratılışına ilişkin olabilir. İkinci belirgin özellik mitin kendine has bir anlatımının bulunmasıdır. Bu anlatım, daha çok şiirsel söylemle ve kutsalın alanına ilişkin ifadelerle hayat bulur. Mitin genelde kutsal olanın ifadesi olması bakımından sıradan günlük dilden daha üst bir dil kullanılır (ironik öge olduğunda kutsal dil tersine çevrilir). Mitin üçüncü belirgin özelliği sıradan karakterlerin yanı sıra olağanüstü özellik taşıyan

255 N. Frye, a.g.e., s. 96.

256 Ertuğrul İşler, Andre Gide’i Mitlerle Okumak, Ankara 2004, s. 29. 257 E. İşler, a.g.e., s. 29

258

E. İşler, a.g.e., s. 16.

karakterlerin de yer almasıdır. Ayrıca olağan bir hadise veya oluş, olağanüstü özelliklerle aktarılır.

Hasan Boynukara, Modern Eleştiri Terimleri Sözlüğü’nde mitleri, “kaynakları ve yazarları belli olmayan, dini inançları açıklamaya yardım eden veya bunlara eşlik eden öykülerdir”260

şeklinde tanımlar. Miti bir çeşit dil, bir soyutlama olarak kabul eden Boynukara, onun ‘içeriksiz’ bir işaretler sistemi olarak farklı bir yolla, edebiyata daha bir yakınlaştığını ifade eder.261

Donna Rosenberg’e göre mitler, “bir toplumun manevi değerlerini yansıtan ciddi öykülerdir. Bu öyküler bir toplumun dünya görüşünü ve önemli inançlarını temsil ettikleri için, o toplumun kültürü tarafından değer verilen ve korunan insani deneyimlerin birer simgesidir”.262 Rosenberg, mitleri ciddi öyküler olarak kabul eder. Onları inanış biçimleriyle ele alması sebebiyle manevi değerleri olan öyküler olarak tanımlar. Araştırmacı, mitleri tanımlarken, “gereksinim ve arzularıyla, umut ve korkularıyla insan doğasını, ‘insanlık durumu’nu yansıtır” ifadelerini kullanır.263

Onun tanımı uyarınca mitlerde ve buna bağlı olarak mitik kişiliklerde insanlığın bütün hâllerinin mevcut olduğu söylenebilir.

Mircea Eliade’ye göre mit, “ ‘gerçek bir öykü’yü belirtir.”264

Onun tanımına göre mit, “çok sayıda ve birbirini bütünler nitelikteki bakış açılarına göre ele alınıp

yorumlanabilen son derece karmaşık bir kültür gerçekliğidir.”265 Araştırmacılar

Eliade’nin mit üzerine yaptığı tanımlamaları önemsemişlerdir. Bunun sebebi onun kuşatıcı ve geniş mit tanımı geliştirmesidir. Buna göre,

“Mit, kutsal bir öyküyü anlatır; en eski zamanda, ‘başlangıçtaki’ masallara özgü zamanda olup bitmiş bir olayı anlatır. Bir başka deyişle mit, Doğaüstü Varlıklar’ın başarıları sayesinde, ister eksiksiz olarak bütün gerçeklik yani Kozmos olsun, isterse yalnızca bir parçası (sözgelimi bir ada, bir bitki türü, bir insan davranışı, bir kurum) olsun, bir gerçekliğin nasıl yaşama geçtiğini dile getirir. Demek ki mit, her zaman bir ‘yaratılış’ın öyküsüdür. Mit ancak gerçekten olup bitmiş, tam anlamıyla ortaya çıkmış olan şeyden söz eder.”266

260 Hasan Boynukara, Modern Eleştiri Terimleri, İstanbul 1997, s. 172. 261

H. Boynukara, a.g.e., s. 174.

262 Donna Rosenberg, Dünya Mitolojisi Büyük Destan ve Söylenceler Antolojisi, Ankara 2006, s. 17. 263 D. Rosenberg, a.g.e., s.15.

264 Mircea Eliade, Mitlerin Özellikleri, İstanbul 2001, s. 11. 265

M. Eliade, a.g.e., s. 15. 266 M. Eliade, a.g.e., s. 15-16.

Eliade ‘yaşayan mit’ deyişinden insan davranışı için model oluşturması ve bu

yolla yaşama anlam ve değer kazandırması olgusunu anlar.267

Bir mitin yaşayabilmesi için onun farklı bağlamlarda yeniden kullanılması yeterlidir. Yani, edebiyat açısından düşündüğümüzde bir mit bir kurmaca metne dâhil edildiğinde yaşayan mit olur; çünkü yeniden üretilir.

Ernst Cassirer, bir filozof olarak miti düşünme yetisi ve zihin süreçleri bakımından tanımlamaya girişir. Onun felsefe merkezli bakış açısına göre mitoloji “yalnızca boş inanların, büyük kuruntuların kaba bir birikimi sayılamaz. (…) Mantıksal ya da bilimsel dilin yanısıra poetik imgelemin dilinden de söz ederiz. Dil, öncelikle düşünceleri ya da düşünleri değil, duyguları ve duygulanımları dışlaştırır. Kant'ın tasarımlayıp işlediği şekilde ‘salt usun sınırları içinde kalan’ bir din, gerçek ve somut bir dinsel yaşamın yalnızca bir gölgesi olup bize böyle bir dinsel yaşamın ideal biçimini gösterir”.268

Cassirer, imge ve dil olgularından yola çıkarak miti anlamlandırmaya çalışır. O, miti idealist felsefenin bir izdüşümü olarak izaha girişir.

G. S. Kirk, miti edebiyatın sınırları içerisinde tanımlamayı tercih eder. Ona göre “Mit bir hikâyedir ve bu herhangi bir tanımın en temel şartıdır. Hatta bir hikâyenin fikri bile, biraz belirsizdir. (…) [g]enel konuşmak gerekirse, bir hikâye belirgin bir sonucu olan dramatik bir yapı olarak kabul edilir ve pek çok mit de bu cinstendir. Eğer bütün mitler hikâye ise, bütün hikâyeler mit değildir. (… ) Mitler, pek çok insanın kastettiği “ilkel”, yapmacık ve edebi olmayan hikâyelerdir –bu hikâyeler ki, eğitimi olmayan kültürlerde anlatılırlar- elinde kalemi ile bireysel bir yazardan ziyade, anonim hikâye anlatıcıları tarafından geliştirilmişlerdir.”269

Kirk’ün tanımlaması hikâye merkezli bir tanımlamadır. Onun özgün buluşu mitlerin dramatik bir yapıya sahip olmalarıdır. Hikâyelerin ‘ilkel’ olarak tabir edilmesi pek de doğru bir yaklaşım değildir. Önemli olan mitlerin bir söyleminin olmasıdır. Onları ‘ilkel’ olarak tabir eden bugünün bakış açısıdır; ancak bu da pek doğru görünmemektedir. Kirk’ün işaret ettiği anonim hikâye anlatıcıları, mit aktarıcıdırlar, Eliade’nin ifade ettiği üzere bunu kutsallık çerçevesinde yapan kişilerdir. Mit, söylenendir, öyleyse onu söyleyen de bulunmalıdır. Söylem olarak mitlerin ilkel, arkaik, eski, yeni olmasının farkı yoktur, onların ilettiği mesaj ve anlamları önemlidir.

267 M. Eliade, a.g.e., s. 12. 268

Ernst Cassirer, İnsan Üstüne Bir Deneme-Devlet Efsanesi, İstanbul 2005, s.36. 269 G. S. Kirk, “Mitleri Tanımlamak Üzerine”, Millî Folklor, S. 63, Ankara 2004, s. 79.

John Fiske, miti “doğal bir olgunun (alegori, ezoterik sembol değil) uygar olmayan bir zekâ tarafından açıklanması”270

olarak tanımlar. İlk Çağ’a ait bilimsel bilgi doğrultusunda mitlerin sadece birer açıklama olduğunu söyler. Bu çalışmada Fiske’nin uygar olmayan zekâ nitelemesi yerine mitik bilinci ve mitik bilincin üretimlerini merkeze koymak tercih edilecektir. Burada zekânın elbette payı vardır; fakat zekâdan daha önemli olan bilinçtir. Evrim teorisi kuramcıları beynin ve zekânın da evrimine inanırlar. Burada asıl önemli olan insanlığın çeşitli bilinç aşamalarından geçtiği gerçekliğini görmektir. Fiske, doğal bir olgu olarak fenomeni kasteder ve kitabında bu kavramı kullanır. Erken dönem insanının nesneyi algılayışı fenomenolojik bir algıdır; çünkü saftır ve sadece nesneye yöneliktir. Fiske, ilkel olarak tabir ettiği erken dönem insanlarının bugün oluşturulan bilimsel kuram gibi mit oluşturduğunu kabul eder. Fakat miti sadece ilkel bilim olarak kabul etmek eksik bir anlayıştır. Mit, bir hikâyedir, Fiske’nin söylediğinin aksine alegorik ve sembolik ifadeler ve anlamlarla yüklü bir hikâyedir.

Paul Veyne, mite kurmaca ve eğlenceli-öğretici hikâye olarak bakan araştırmacılardan biridir. Veyne, “ mitler kahramanların, kralların ve eski insanların biyografilerini anlatıyordu; bu eski sözlü edebiyat kökenlerden, kuruluşlardan, savaşçı tavırlardan ve aktörleri prenslerden oluşan aile dramlarından söz ediyordu yalnızca”271

der. Ona göre mitler dramatik ve biyografik anlatılardır.

Joseph Campbell mit için “Tanrı'nın bir maskesidir-görünen dünyanın ötesinde olan bir şeyin metaforudur. Ancak mistik geleneklerle değişir”272

cümlelerine yer verir. Metafor, bir şeyin yerine başka bir şeyin kullanılmasıdır. Bu, isim, biçim, anlam vb. Olabilir (mitolojilerdeki çok tanrılı görünüm daha çok bununla açıklanabilir). Campbell’in bu mit tanımı uyarınca miti soyut olan bir varlığın somut bir ifadeyle dile getirilmesi olarak kabul edebiliriz. Soyutun yerine somut olan, görünür, dokunulabilir, duyulur ve hissedilir olan getirilir. Campbell, miti ve mitolojiyi daha çok insan ruhunun gelişmesinde rehber olarak almayı tercih eder. Onun kuramında mitoloji, bütün hâlinde insan ruhunun sembolik anlatımı olarak belirir. Farklı, fakat birbiriyle çelişmeyen, daha çok birbirini bütünleyen mit tanımları yapan Campbell, mit için: “yaşamın temelidir,

270 John Fiske, Myths and Myth-Makers Old Tales and Superstitions Interpreted By Comparative

Mythology, Cambridge 1893, p. 21.

271 Paul Veyne, Yunanlılar Mitlerine İnanmışlar Mıydı?, Ankara 2003, s. 101. 272

Joseph Campbell-Bill Moyers, Mitolojinin Gücü Kutsal Kitaplardan Hollywood Filmlerine Mitoloji ve

zamansız şemadır, bilinçaltının içinden çıkardığı izlerin yeniden üretilmesiyle yaşamın devam ettiği inanç yapısıdır”273

tanımlamasını yapar. Mitolojiyi daha çok bir kişisel gelişim kitabı (metni) olarak okumayı tercih eden Campbell, onun hikâye olduğunu kabul eder. Fakat mitler onun için ‘amaçlı’ hikâyelerdir. Birincil amaçları ise insan ruhunu aydınlatmak, ona yol göstermek, onu geliştirmektir. Campbell başka bir yerde şöyle bir ilginç ifade kullanır: “[m]itoloji (de), biçimi olmayan biçimdir. Biçimin bilinebilmesi için biçimler oluşturulmaktadır.”274

Bu tanım bizim göstergeler ve anlatı birimcikleri ile izah etmeye çalıştığımız yapıyla benzerlik gösterir. Mitleri saf ve doğal hâlleriyle bir biçimin içine yerleştirmek mümkün değildir, onların başka biçimlerle varlık kazanan anlam kategorileri vardır.

Mit üzerine çalışmalar yapan Fuzuli Bayat, mitolojiyi “geçmişten günümüze uzanan bilgi, geleceğe dönük kehanetler”275 olarak tanımlar. Fuzuli Bayat, mitoloji ile ilgili yaptığı tanımlamada bunun devamı olarak sır, sembolik dil gibi kavramları da ekler. Artsüremsel bir bakışı merkeze koyan bu yaklaşımda mitle ilgili içinde gizemi ve gizli bilgiyi barındıran unsurlara yer verilir. Bu tanımlama, Frazer, Malinowski gibi erken dönem mit çalışanlarının mit-büyü ilişkisinden çıkardığı varsayımların devamı niteliği taşır. Bayat’ın yaklaşımının bizim için önemli noktası, tanımlamasında miti ‘dil’ olarak kabul etmesidir. Ona göre: “mitoloji, geleceğin kehanet niteliğinde olup geçmişin sırrının saklı olduğu sembolik dildir.”276

Dursun Ali Tökel, Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar başlıklı çalışmasının Mitoloji ve Edebiyat alt başlığı altında sanatın özel bir alt dalı olarak edebiyatın mitle ilişkisini ortaya koyar. Mitik unsurların yüzey yapı-derin yapı üzerinden açıklamasının yapılmadan edebî eserlerin anlaşılamayacağını ifade eder. Tökel, Richard Chase’in miti edebiyat olarak kabul ettiğini belirterek onun yaptığı şu tanımı alıntılar: “Mit kelimesi hikâye demektir. Mit bir hikâyedir, bir anlatıdır veya bir şiirdir; mit insan hayallerinin estetik yaratılışını hesaba katan bir edebiyattır.”277

Chase’in söylediği gibi miti tamamen edebiyat olarak kabul etmek eksik bir yaklaşımdır. Mitin edebiyat olabilmesi için belirli bir estetik süzgeçten geçirilip aktarılması gerekir. Oysa mitler, eski çağlarda

273

Joseph Campbell, İlkel Mitoloji Tanrının Maskeleri, İstanbul 1995, s.26. 274 J. Campbell, a.g.e., s. 63.

275 Fuzuli Bayat, Türk Mitolojik Sistemi 1 Ontolojik ve Epistemolojik Bağlamda Türk Mitolojisi, İstanbul 2007, s. 15.

276

F. Bayat, a.g.e., s. 16.

inanış biçimleri olarak ritüellerin gerektirdiği şekilde nakledilirdi. Chase, uç noktada “insan hayallerinin estetik yaratılışını hesaba katan edebiyat” ifadesini kullanır. İnsan üretimi olan, aynı zamanda zihinsel bir sürecin sonunda şekillenen mitlerin kurmaca oldukları doğrudur. Onları edebiyata yaklaştıran da kurmaca olmaları ve belirli bir düzlemde ifade alanına dökülmeleridir.

İbrahim Şahin, mit için “evrenin dününü ve bugününü ve yarınını ‘bütünlüklü’ kavramanın adıdır” tanımlamasını yapar. Edebiyat ve dil merkezli bir tanımlama yapan Şahin, mitik ve mistik arasındaki ilişkinin dilsel dizilişin biçimsel yanıyla, sonra kelimelerin anlam alanıyla ilgili olduğunu ifade eder. Ona göre, mitik ve mistik dil ve bu