• Sonuç bulunamadı

ON SEKİZ VE ON DOKUZUNCU YÜZYILDA SİVAS’TA TASAVVUF

9. Nakşibendiyye

On sekizinci yüzyılda Turhal Şeyhi Mustafa Efendi (ö.1205/1790)’nin irşat hizmetleri ile Mevlevîlik ve Halvetîliğin yaygın olduğu Amasya, Tokat ve Sivas yöresine Nakşibendiliğin Müceddidiyye kolunun sirayet ettiğini görmekteyiz. XIX. yüzyıla gelindiğinde bölgede siyasî, içtimaî ve ilmî açılardan damgasını vuran tarikat ise Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (1778/1826)’ye nispet edilen Hâlidiyye tarikatıdır. On dokuzuncu yüzyılın dikkat çekici gelişmesi olarak Bektâşîliğin nefyinden bir sene sonra İstanbul’daki Halidî meşâyih ve halifeleri de II. Mahmud tarafından bir gecede Kartal’a oradan da Sivas’a sürülmüştür.48

On dokuzuncu yüzyılda Sivas’ta dokuz yıllık irşat faaliyetleri ile dikkat çe- ken Hâlidiyye şeyhi İsmail Şirvânî (ö. 1270/1853)’dir. İsmail Şirvânî, Mevlânâ Halid-i Bağdâdî’nin Anadolu’ya gönderdiği halifelerden biridir. Şirvan’a bağlı Şemâhî kasabasının “Kürd Emir” köyünde 1197/1781’de dünyaya gelen İsmail Şirvânî, ilk tahsilini memleketinde Mehmed Nûrî Efendi’den alıp Molla Ca- mi’nin Kâfiye Şerhi’ne kadar okumuştur. 1215/1800 yılında Erzincan’a gidip Evliyazâde Abdurrahman Efendi’den ders görmüş, icazetini müteakip Tokat’a, bir yıl sonra Bağdat’a oradan da Süleymaniye’ye gidip Yahya el-Mervezî el- Imâdî ve Molla Mehmed İbn-i Adem’den hadis ve riyaziye okumuştur.49

1220/1805 senesinde Burdur’da fıkıh okuyan Şirvânî, memleketi olan Şir- van’a döner ve yedi yıl ilim öğrenmekle meşgul olduktan sonra kendisini ma- nevî ilimlerde de yetiştirecek mürşid arayışına çıkar. Mekke, Medine ve Kudüs ziyaretlerinden sonra 1228/1813’de İstanbul’a gelir.50 Abdullah ed-Dihlevî (ö.

1240/1824)’ye intisap etme arzusuyla İstanbul’dan ayrılıp Hindistan’a gitmeye karar verir.51 İsmâil Şirvânî, Basra’ya gelince ed-Dihlevî’nin manevî işareti sonu-

47 Aslanoğlu, Sivas Meşhurları, c. I, s. 124-125.

48 Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl), İnsan Yayınları, İstanbul 2003, s. 69.

49 Osman Fevzi Olcay, Amasya Ünlüleri, haz. Turan Böcekçi, Amasya Belediyesi Kültür Yayın- ları, Ankara 2002, s. 63; Turan Böcekçi, Amasya Evliyaları, Amasya 2002, s. 66; Muhammed Muhammedcelil ve Fariz Celilli, Mevlânâ İsmail Sirâceddin Şirvânî, Bakü, ts., s. 27.

50 Vassâf, Sefîne, c. II, s. 361.

51 Vassâf, Sefîne, c. II, s. 361; Olcay, Amasya Ünlüleri, s. 63; Muhammedcelil, Mevlânâ İsmail Sirâceddin Şirvânî, s. 27.

Ahmed Sûzî ve Dönemi • 29

cu, Hâlid-i Bağdâdi’nin huzuruna varır ve ona intisap eder. el-Bağdâdî’nin soh- bet halkasına girdikten sonra gerek Bağdat ve gerekse Süleymaniye’de hocasın- dan hiç ayrılmamış, aklî ve naklî ilimlere ait derslerin çoğuna katılmış, Hâlid-i Bağdâdî nereye giderse gitsin onunla beraber gidip hizmetinde bulunmuştur.52

Şeyhi Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’den aldığı icazetle Süleymaniye’den Şir- van’a gönderilen İsmâil Şirvânî, burada halkın teveccühüne mazhar olur. Do- kuz yıl kadar Şirvan’da irşad görevi ile meşgul olup orada evlenen Şirvânî’nin Kafkasya’aki en önemli iki halifesi Has Muhammed ve Muhammed Yerağî’dir. Muhammed Yerağî, Kafkasya’da Ruslara karşı destancı mücadele veren Müridizm Hareketinin lideri Şeyh Şamil’in şeyhidir. Rusya’nın Şirvân’ı istilâsı üzerine Ruslar tarafından Şirvan’da hapsedilen Şirvânî, müritlerinden Ahmed el-Ağdaşî’nin kefaletiyle hapisten kurtulmuş, daha sonra Ahıska’ya gitmiş ve burada iki yıl kadar kalmıştır.53 Ahıska’nm da işgaliyle 1243/1828’de dört yıl

Amasya’da, dokuz yıl Sivas’ta kalıp tekrar Amasya’ya dönerek 1270 /1853 yı- lında Amasya’da vefat etmiştir.54 Suriye valiliğinden sonra sadrazam olan oğlu

Mehmed Rüştü Paşa tarafından türbesinin ve tekkesinin yanına bir cami inşa et- tirilmiştir.55

Sivasta’ki Halidiyye meşayihinden bir diğeri Muhammed Rüstem Râşid Efendi (ö. 1280/1863)’dir. Aslen Sivaslı olan Muhammed Rüstem Râşid Efendi, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin halifelerinden Abdülfettah el-Akrî’ye intisap etmiş ve kendisinden hilafet almıştır.56 Hayatını okumak, araştırmak ve kitap yazmak-

la geçiren Muhammed Rüstem Râşid Efendi, yirmiden fazla risalenin sahibi- dir.57 1241/1825 yılında Arapça olarak kaleme aldığı yazma “Esmâ-i Hüsnâ Şer-

hi”nde her ism-i şerîfin sonunda “Hazz-ı Ârif” mahlâsı ile yazdığı ârifane sözleri

ve hikmetli şiirleri bulunmaktadır. Turuk-u Aliyye isimli tomar şeklindeki eseri ise tarikat silsilelerini açıkladığı, 1276/1860’da deve derisi üzerine yazıp İstan- bul’da 12 adet bastırdığı çalışmasıdır.58

Sivaslı üçüncü Halidiyye şeyhi Kazancızâde Emin Edib Efendi (ö. 1338/1919)’dir. Askerî Rüştiye’de Arapça ve Farsça öğretmenliği yapan Emin Edib, ayrıca Adliye’de üyelik yapar. II. Meşrutiyet’te İttihat ve Terakki Partisi ta-

52 Abdurrahman Memiş, Hâlidî Bağdâdî ve Anadolu’da Hâlidîlik, Kitabevi, İstanbul 2000, s. 165 53 Böcekçi, Amasya Evliyaları, s. 67.

54 Vassâf, Sefîne, c. II, s. 361; Olcay, Amasya Ünlüleri, s. 63. 55 Memiş, Hâlidî Bağdâdî, s. 165.

56 Memiş, Hâlidî Bağdâdî,s. 181.

57 Hasan Hilmi Efendi, Miftâhu’l-Ârifîn, İstanbul 1981, s. 9-10; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, c. I, s. 178.

30 • Kadir Özköse

rafında Sivas Mebusu seçilir.59 Tuhfetü’l-Edeb, Nesrü’l-Leâlî, Usûl-i Hadis,

Nuhbetü’l-Fikir isimli eserlerin sahibi olan Emin Edib, Gülşen-i Râz, Kasîde-i Tâiyye ve Kasîde-i Harmeniyyenin çevirisini gerçekleştirmiş, 1920 yılında vefat

etmiştir.60

On dokuzuncu yüzyılın meşhur Sivaslı Halidiyye şeyhlerinden bir diğeri Şeyh Halid (ö. 1350/1931)’dir. Dârende, Şarkışla ve Kuruçay’da memuriyet gö- revlerinde bulunmuş, şeyhi Sadık Baba’nın isteğiyle emekliye ayrılmıştır. Üvey- sî meşrep bir kişiliğe sahip olan Şeyh Halid, şeyhinin vefatından sonra Halidi şeyhi olarak hizmet vermiştir. Şeyh Hâlid’in ikisi mensur, biri manzum olmak üzere üç eseri bulunmaktadır. Mensur olanlar; Hilafetnâme ve Mektûbât adlı eser- leridir. Manzum olan ise Divan adlı eseridir.61

Sivas’taki tasavvuf kültürünün on dokuzuncu yüzyıldaki etkili tarikatların- dan biri de Bektâşiliktir. Hiçbir Bektâşî tekkesinin açılmasına izin verilmediği bu dönemde Bektaşiyye şeyhlerinden Muhammed Gani Baba Sivas’ta iki dergâh birden açmıştır. Muhammed Gani Baba’nın halk ve devlet otoritesi ile güçlü ilişkileri söz konusudur. Sivas’ın Divriği ilçesini merkez ittihaz edinen Gani Ba- ba’nın etkinlik sahası, Erzincan’ın Tercan yöresine ve Kars’ın Selim ilçesine ka- dar etkinlik alanını genişletmiştir.62 Bektâşîliğin yasaklandığı sene dünyaya ge-

len Muhammed Gani Baba, aslen Horasan kökenli ve yörede Küçük Tekke ola- rak bilinen “Garip Mûsâ Dergâhı”63’na hizmet etmiş bir aileden gelmektedir.

Merzifonlu Hacı İbrahim Dedebaba’nın postnişînliği zamanında Hacı Bektaş’a giderek on iki yıl hizmette bulunan, babalık icazeti alarak köyüne dönen ve ilk iş olarak bir cami yaptıran Gani Baba, daha sonra “Angazar Tekkesi” isimli der- gâhını kurmuş, ünü günden güne yayılmış,64 Alevî köyleri olduğu kadar Divri-

ği Ulu Camii’nde verdiği vaazlarla sünni muhitlerden de kendine muhib edin- miştir. Müritleri iyice artan Gani Baba köyün üst kısmına Hacı Bektaş hankâhı benzeri ikinci bir dergâh yaptırmış, bölgeyi ağaçlandırarak imar etmiş, su getir- tip çeşme yaptırmış, kervan yolu üzerine konaklama mekânları bina ettirmiş,

59 Aslanoğlu, Sivas Meşhurları,c. I, s. 284. 60 Yıldız, Sivaslı Şairler Antolojisi, s. 46.

61 Alim Yıldız, Şeyh Hâlid Divanı, Sivas 2004, s. 13-33.

62 Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl), İnsan Yayınları, İstanbul 2003, s. 510.

63 Bu gün de önemli bir ziyaretgâh olan Garip Mûsâ yatırı için bkz. N. Sakaoğlu, “Seyyid Garib Mûsâ Ocağı”, Târih ve Toplum, Ocak 1989, sy. 61, s.25.

64 K. Özen bu günde bu bölgenin kısmî bağlılığının devam ettiğini kaydetmektedir. Aynı yer, s.94.

Ahmed Sûzî ve Dönemi • 31

muhipler eliyle hayvancılık yapmış65 bu hususta köylülere önderlik etmiştir.

Âlim bir Bektâşî Babası olarak tanımlanan Gani Baba,66 1305/1889 yılında hac

dönüşü vefat ederek tekkesine defnedilmiştir.67 Gani Baba’dan sonra yerine to-

runu Ahmed Baba (1866-1929) geçmiştir.68

On dokuzuncu yüzyılda Sivas’ın tasavvuf merkezlerinden bir diğeri ise Za- ra ilçesinde Vefaiyye tarikatı şeyhi Merzuban Veli tarafından kurulan Tekke Köyüdür. Köyde tesis edilen tekke binası, türbe ve zaviyelerin seddine kadar canlılığını sürdürmüştür. Sonradan tekke binasına bir de medrese ilave edilmiş- tir XIX. asırda Şeyh Merzuban Veli’nin son kuşak torunlarından Şeyh İbrahim el-Aziz Efendi hem tekkede hem de medresede zül-cenaheyn olarak halkı ay- dınlatmaya devam etmiştir. Geniş vakıf arazilerine sahip olan tekkede, en son II. Abdülhamid zamanında yenilenen tekke vakfiyesiyle gelip gidenlere yemek ve konaklama hizmeti sunma geleneği devam etmiştir.69

Özetle Anadolu halkının dinî inancının şekillenmesinde, toplumsal ve siya- sal sorunlara karşı mücadelesinde tasavvufun önemli bir işlev gördüğü gözlem- lenmektedir. Özelde Sivas’ımızın genelde Anadolu’nun şefkat diyarı haline gelmesinde, kimliğin desenleri gibi farklı duygu, düşünce, inanç, ırk, kültür ve medeniyetlerin bir arada toplanmasında, birlikte yaşama sürecine sûfî şahsiyet- lerin etkileri görülmektedir. Sivas’ın bir kültür kenti olarak temayüz etmesinde farklı sûfî teşekküllerinin katkısı azımsanmayacak kadar çoktur. Yolların kesiş- tiği diyar olan Sivas’ta farklı düşünce sistemleri, değişik tasavvufî neşve e tema- yüllerinin de kesiştiği görülmektedir. On sekiz ve on dokuzuncu yüzyılda orta- ya çıkan sorunlarla baş edilmesinde tasavvuf önderlerinin Sivas’ta yapıcı ve ön- cü rol oynadıkları gözlemlenmektedir.

65 Gani Baba, bir şikâyet üzerine gittiği İstanbul’da suçsuzluğu anlaşılınca Sultan tarafından kendisine bağışlanan Eğrisu Yaylasını otlak olarak kullanmıştır. Kutlu Özen, Gani Baba nes- linden gelen şahsiyetl.erden aldığı bilgilere göre yazdığı makalesinde bu sultanın ismini ve- ya olay tarihini vermemektedir. bkz. K. Özen, “Muhammed Gani Baba Yatırı”, Revak, Sivas 1993, sy. 4, s. 93.

66 Hasluck, Bektâşîlik Tedkikleri, s. 15.

67 Asıl mezar kitâbesi kayıp olan Gani Baba’nın Latin harfli 12 dilimli mezar taşında “Mu- hammed Gani Baba, Doğumu 1242/1826-ölümü 1305/1889 rûhuna el-Fâtiha” yazılıdır, Kutlu Özen, aynı yer, s.98.

68 Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl), İnsan Yayınları, İstanbul 2003, s. 511.

69 Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl), İnsan Yayınları, İstanbul 2003, s. 613.