• Sonuç bulunamadı

Nüfusun Ülke İçerisinde Ussal (Rasyonel) Dağılımının Sağlanması 42

BÖLÜM 1: BÖLGESEL KALKINMA OLGUSU VE BÖLGELERARASI

1.3 Bölgelerarası Gelişmişlik Farklılıklarını Gidermeye Yönelik Politikaların İlkeleri,

1.3.1 Bölgelerarası Gelişmişlik Farklılıklarını Gidermeye Yönelik Politikaların

1.3.2.1 Nüfusun Ülke İçerisinde Ussal (Rasyonel) Dağılımının Sağlanması 42

Bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının ortaya çıkış sürecinde cazibe merkezlerinin giderek kalabalıklaşması sonucunda ortaya çıkan bazı sorunlar ile göç veren bölgelerin ekonomik açıdan dinamizmini kaybetmesi, ülkede nüfusun rasyonel dağılımını gerekli kılmaktadır. Bununla birlikte nüfusun rasyonel dağılımı olgusu, amaç itibariyle bir ülkedeki nüfusun tüm bölgelere eşit dağıtılması veya bölgeler arasındaki her türlü nüfus hareketinin engellenmesi şeklinde bir anlam taşımamaktadır. Bu nedenle nüfusunu sürekli olarak kaybeden bölgelerde, kalkınmaya elverişli bazı noktaların seçilerek (kalkınma kutupları oluşturarak) yatırım çabalarının buralarda yoğunlaştırılması ve böylece gelişmiş bölgelere yönelen göçün durdurularak ortaya çıkan olumsuzlukların giderilmesi gerekir (Ardıç, 2007:48).

Geri kalmış bölgelerden gelişmiş bölgelere doğru gerçekleşen göç hareketi yanında kentleşme eğilimlerinin etkilerine de değinmek gerekir. Nitekim, kırsal yörelerde yaşayan bireylerin ekonomik ve sosyal açıdan amaç ve beklentilerinin karşılanamaması ve söz konusu amaç ve beklentilerini kentlerde karşılayabilecekleri düşüncesi kentlere doğru bir göç hareketi oluşturmaktadır. Bu olgu kentin çekici nedenleri1 yanında kırsal kesimin dezavantaj olarak ifade edilebilecek bazı itici

1 Kentlerdeki iş olanakları, üretim sürecinin daha dinamik olması, yığılma sürecinin sağladığı olumlu dışsal ekonomiler, kırsal alanda sağlanması güç mal ve hizmetlerden yararlanabilme olanakları, teknolojik imkanlar, sosyal ve kültürel faaliyetlerin çokluğu, kentin özgür havası ve kentli olmanın vereceği gurur gibi nedenler kentin çekici nedenlerini oluşturmaktadır (Bozdoğan, 2006:36-37).

nedenlerinden1 kaynaklanmaktadır. Ancak, başlangıçta ülkenin gelişmesi ve kaynakların daha etkin kullanılması açısından olumlu kabul edilen bu olgu, doğuracağı bazı sakıncalar nedeniyle daha sonraki süreçte çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir (Dinler, 2005:119). Başta geri kalmış ülkelerde olmak üzere, ülke içerisinde bir veya birkaç kentin aşırı büyümesinin, hem kentlerin kendilerinden beklenen işlevleri yerine getirememesi, hem de bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarını daha da artırması durumları bu sorunların başında yer almaktadır. Çünkü bu tarz ülkelerde, hızlı ve plansız gerçekleşen demografik hareket, kentlileşen nüfusun kentsel ve kamusal bazı beklentilerinin karşılanamamasıyla sonuçlanırken, gelişmiş bölgelerde yer alan bir veya birkaç büyük kentin (metropol) nispeten küçük kentlere göre daha hızlı büyümesi ise bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarını derinleştiren etkiler oluşturmaktadır (Es ve Ateş, 2004:213-214).

Yukarıda ifade edilen olumsuzlukların yanında büyük kentlerde nüfus baskısına bağlı olarak kentleşme maliyetlerindeki artışlar nüfusun ülke içerisinde rasyonel dağılımı amacını daha da önemli hale getirmektedir. Çünkü özellikle metropol konumundaki kentlerde, işsizlik, çarpık kentleşme, kaçak yapılaşma, altyapı, ulaşım ve konut sorunları (Bozdoğan, 2006:37) ile çevrenin tahrip edilmesi, kalabalıklaşmanın stres düzeyini yükseltmesi, kira ve arsa fiyatlarında meydana gelen artışlar, su ve hava kirliliği (Ulusoy ve Vural, 2007:10-13) gibi birçok etmen problemi daha da derinleştirmektedir. Dolayısıyla ilk başta belirtildiği üzere, büyük kentlerde aşırı kalabalıklaşmanın getireceği sorunların önüne geçmek ve geri kalmış bölgelerde ekonomik gelişme olgusuna dinamizm kazandırmak amacıyla nüfusun ülke içerisinde rasyonel dağılımının sağlanması bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi açısından önemli bir amaç niteliğinde olmaktadır.

1.3.2.2 Geri Kalmış Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Kalkınmasının Sağlanması

Ülkelerin kalkınma süreçlerinde, bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının oluşması her ne kadar doğal bir süreç olarak algılansa da, neden olduğu sosyo-ekonomik ve politik sorunlar bu farklılıkların geri kalmış bölgelerin lehine olacak şekilde azaltılmasını

1 Tarımsal arazinin nüfusa göre yetersiz kalması veya bireyler arasında eşitsiz dağılımı, düşük gelir seviyesi, özellikle teknolojik gelişme neticesinde ortaya çıkan işsizlik sorunu, kan davası ve terör gibi arızi nedenler, doğal afet, değişen iklim koşulları ve toprak erozyonu gibi tarımsal üretimi olumsuz etkileyen unsurlar göçün itici nedenlerini oluşturmaktadır (Çelik, 2006:151-153).

zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla izlenecek bölgesel kalkınma politikalarının ikinci temel amacı ülkenin sosyo-ekonomik kalkınması sağlanırken öncelliğin geri kalmış bölgelere verilmesi şeklinde ifade edilebilir. Bu amaç gerçekleştirilirken iki hususa dikkat etmek önemli olmaktadır. İlk olarak ülkenin gelişmiş bölgelerindeki mevcut faaliyetlerin köreltilmesi ya da ekonomik faaliyetlerin buralardan geri kalmış bölgelere transferi şeklinde bir uygulamanın ulusal kalkınmaya zarar vereceği unutulmamalıdır. Bu nedenle geri kalmış bölgelerin kalkındırılmasını amaçlayan politikaların aynı zamanda ülkenin genel kalkınma politikalarını da dikkate alacak şekilde oluşturulması gerekmektedir. İkinci önemli husus ise uygulanacak politikaların bölgeler arasındaki mutlak dengesizlikleri değil nisbi dengesizlikleri hedef almasının gerekliliğidir. Çünkü bazen bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıkları o kadar büyük olabilir ki, özellikle kısa dönemde bu farklılıkları ortadan kaldırmaya yönelen politikalar, ulusal kalkınma hızının azaltılması gibi bir riski bünyesinde barındırmaktadır (Dinler, 2005:277-278). Dolayısıyla uygulanacak politikanın nisbi dengesizlikleri azaltmayı hedefleyen politikalardan seçilmesi ve ulusal kalkınmaya zarar vermeyecek şekilde iyi planlanması önemli görülmektedir.

Bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarını gidermek amacıyla geri kalmış bölgelerin kalkındırılmasını esas alan politikaların başarısı geniş ölçüde hedef olarak seçilen bölgelerde ekonomik kalkınmaya engel teşkil eden koşulların ortadan kaldırılması ve yeni gelişme olanaklarının oluşturulmasına bağlı olmaktadır. Bu amaçla özellikle nitelikli emek göçünü engellemeye yönelik olarak yeni iş imkânlarının oluşturulması ve sosyal imkânların artırılmasının yanı sıra, özel girişimlerin teşvik edilmesi ve dışarıdan yeni yatırımların çekilmesi önemli olmaktadır. Ayrıca çevresel etmenlerin ve ekolojik dengelerin korunmasını da amaçlayan “sürdürülebilir kalkınma” anlayışı içerisinde bölgenin kendi kendine yeterliliğe sahip olduğu bir ekonomik yapının oluşturulması, küresel ve ulusal ekonomide yaşanan dönüşümlerin bölge ekonomisi üzerinde oluşturabileceği olumsuzlukların hafifletilmesi, kaynakların etkin bir şekilde kullanılması ve ürünlerin etkin pazarlama olanaklarına kavuşturulması gibi bazı hedefler yanında bölgenin rekabet gücünün artırılması ve bölgede dışlanan grupların kalkınma sürecine dahil edilmesi gibi (Küçükoğlu, 2005:102-103) diğer bazı hedeflerde önemli olmaktadır.