• Sonuç bulunamadı

3.Mutluluk ya da Fayda

III. BİLGİNİN DEĞERİ

III.II. 3.Mutluluk ya da Fayda

Hadimî’nin üçüncü hakikat ölçütü, fayda temeline dayanır. Bilginin süjeye vereceği fayda, mutluluktur (saadet). Hadimî için mutluluk, iki dünya mutluluğudur. Hadimî’nin sözünü ettiği iki dünya, içinde yaşanılan dünya ile ölüm sonrası dünyadır. Hadimî, “usul ilmi”nden hareketle bu faydayı temellendirir. Hadimî’ye usul ilmi, Allah’ın hükümlerinin bilgisini ortaya koyar. Süje usul biliminin verileriyle iki dünya mutluluğunu (saadetü’d-dareyn) elde eder.609

İki dünya mutluluğundan birisi anlaşılacağı gibi ahiret, ikincisi bu dünya mutluluğudur. Acaba bu dünya mutluluğundan Hadimî ne anlamaktadır?

Düşünürümüze göre mutluluk, maksatların maksadı, dileklerin sonudur. Belki de bütün isteklerin sonucu, bütün ibadetlerin, maksatların meyvesidir. Mutluluktan sonra mutsuzluğun (şekavet) tasavvur edilemediği bir mutluluktur. Herhangi bir mutlulukla dengelenemeyen bir mutluluktur. Mutsuzluğun olmadığı bir mutluluktur.610 Hadimî, tanımladığı bu mutluluğu,

Nasayıh ve’l-Vasaya’da “ilahî birliktelik” (el-maiyye el-ilahiyye) mertebesi olarak isimlendirir. Bu mertebe, kendisinden daha yüksek bir matlub, kendisinden daha çok övülen bir maksadın olmadığı bir rütbedir.611 Hadimî’nin mutluluk anlayışına, faal akılla “ittisal” anlayışı ve “hatıraları” açısından baktığımızda bu anlayış, Farabî’nin mutluluk anlayışıdır,612 denilebilir.

609 Hadimî, Mecami, s.3. 610 Hadimî, Eyyühelveled, s.116.

611 Hadimî, Risaletün-Nasayıh ve’l-Vasaya, s.193.

612 Farabî’nin mutluluk anlayışı için bak.Aydınlı, Yaşar, Farabî’de Tanrı-İnsan İlişkisi, İz Yayıncılık, İstanbul,

Çünkü Farabî, düşünce tarihimizde mutluluğun elde edilmesi konusunda müstakil eser yazan613 bir düşünürümüzdür. Farabî’ye göre saadetin elde edilmesi insanın yaratılışının sebebini teşkil eder. İnsan aklının heyulanî akıldan, müstafad akla yükselmesi, aklın çıkabileceği en yüksek mertebedir. İnsan, faal akıl kanalıyla irtibat kurar. Vahiy ancak onun aracılığı ile olur. İnsan aklı ile faal aklın birleşmesi (ittisal), ilmin ve saadetin kaynağıdır.614 Bu mutluluk, Farabi ve İbn Sina için en yüce mutluluktur (es-saade el-kusva).615

Bu bağlamda Hadimî, mutluluğu doğru bilgiyle mümkün görür. Doğru bilginin önündeki engel, süjenin emredici nefsidir. Mutluluğu elde etmek için Hadimî, süjeye, emredici nefsini, bilgi ve eylemle olgunlaştırmasını söyler. Daha açığı süje, bilgide ilerlemeli, bilgisini pratiğe aktararak olgunlaşma sürecini sürdürmelidir. Bilginin pratiğe aktarımı yeni bilgilerin elde edilmesini ve mutluluğa ulaşmayı sağlayacaktır. Bu sebeple düşünürümüz şu ifadelere yer verir: “Nefsini heveslerinde yen. Çünkü nefislerini serbest bırakan kimse, “el-melik el-kuddus” konusunda yenilgiye uğrar. Nefsini ilimle ve hüsransız amelle olgunlaştır. Sen cisimle değil nefisle insansın. Nefsine hükümran olan kimse, dünya ve ahiret hazinelerinin hükümdarı olur.616 Bildiğinle amel et, bilmediklerin sana inkişaf eder.”617

Ancak Hadimî, her tür bilginin süjeye sözünü ettiği mutluluğu kazandırmayacağını düşünür. Mutluluğu kazandıracak olan bilgi, dinî bilgilerdir. Felsefe ve cedel bilgileri dinî açıdan yararlı olmayan bilgilerdir. Çünkü onlar pratik değil, teorik yani soyut bilgilerdir. Soyut bilgilerin yararı, olsa olsa dünya bakımındandır. Başka bir deyişle felsefe ve cedel bilgileri, iki dünyadan birincisinin mutluluğunu sağlayabilir. Halbuki asıl olan ikinci dünya (ahiret) mutluluğudur. Ahiret mutluluğunu kazandıracak olan, “eylemle birlikte olan bilgi”dir. Felsefe (felsefiyyat) ve cedel (cedeliyyat) bilgileri gibi içinde dinî bakımdan bir yararı olmayan, soyut bilginin kurtuluşa vesile olması, dünya bakımındandır. Soyut bilgi, dünya için yeterlidir. Uhrevî kurtuluşa vesile olan bilgi ise, eylemle (amel) birlikte olan bilgidir. Bu tür bilgiye ancak ahiret için ihtiyaç duyulur.618

Hadimî’nin soyut bilgiyle kastettiği kendi zamanındaki hikmetle ilgili bilgiler olduğu açıktır. Hikmet, özellikle metafizik, hem felsefe, hem kelamın alanıdır. Hadimî her ikisini de bu

613 Bak. “Mutluluğu Kazanma”, Farabi’nin Üç Eseri, Çev. Hüseyin Atay, AÜİFY, Ankara, 1974, s.3-59.

614 Aydın, Mehmet, “Farabi’nin Siyasi Düşüncesinde Saadet Kavramı”, AÜİFD, Ankara, 1976, c.XXI, s.303-304. 615 Aydın, Mehmet, Türklerin Felsefe Kültürüne Katkıları, Ankara, 1997, s.18; Ayrıca bak. Aydınlı, age, s.105; İbn

Sina, Tis’u Rasail fi’l-Hikme ve’l-Tabiiyyat, Kahire, h.1326 neşri, s.124 Zikreden Arslan, Ahmet, İslam Felsefesi üzerine, s.102.

616 Hadimî, Risaletün-Nasayıh ve’l-Vasaya, s.134. 617 Hadimî, Hazain, s.80.

dünya için gerekli olduğunu, mutluluk verici olduğunu kabul eder, ama yeterli görmez. Yani Hadimî bir bakıma eylemi, ahiret mutluluğu için koymuş görünmektedir.

Hadimî, metafizik soyut bilginin (iman), tek başına yeterli olmadığını, isteklere ve amaçlara ulaştırmadığını, ahiret mutluluğu için gereken eylemi iki metaforla açıklar. Birincisine göre heybetli bir aslan, silahlı cesur bir savaşçıya saldırır. Savaşçı, silahlarını kullanmazsa aslanı yenebilir mi, diye sorar. İkincisine göre ateşli ve sara hastalığına yakalanmış bir kimse, yanında ilaçları olduğu halde, bunları kullanmazsa iyileşebilir, hastalıklarından kurtulabilir mi, diye sorar. Tabi ki cevap bellidir. Hayır. Bilimsel olarak bin meseleyi okuyan, öğrenen bir kimse, öğrendikleriyle amel etmez, pratiğe aktarmazsa, onun durumu amelden faydalanmayanın durumuna benzer. Ondan farkı kalmaz. Onun durumu, silah kullanmadan aslanı yenmeye, ilaç kullanmadan tedavi olmaya çalışan kimseye benzer. Bir başka örnek, yanında çokça içki olan biridir. Bu kişi, onları içmedikçe sarhoş olmaz. Bilgisi çok olan kişi de onunla eylemde bulunmadıkça ondan faydalanamaz.619

Hadimî’ye göre eylemden soyutlanmış bilgi (ilim) süjeyi kötülüklerden (maasi) uzaklaştırmaz. Zorunlu olarak süjeyi eyleme taşımaz. Aynı şekilde eylemden soyutlanmış bilgi, süjeyi ahirette cehennem ateşinden de uzaklaştırmayacaktır. Bilgi, tek başına doğru yola götürme konusunda yeterli değildir. Aksine süjenin hevayı terk ederek vaktini, her durumda eylemin (amel) inceliklerine ve vazifelerine, taatın rütbelerindeki hakikatlarına harcamakla güçlendirmesi ve ihtimam göstermesi gerekir. Yine Hadimî’ye göre eylemsiz bilgi deliliktir. Zira Hadimî, “inanılmayan ilim, özünde amaçlanan bir ilim değildir, aksine ilim, amel içindir. Öyleyse amel olmasaydı, ilmin de bir yararı olmazdı.”620

el-Eşbah ve’n-Nazair’den yaptığı alıntıda “faydasız ilimden Allaha sığınırım” hadisinin sınırına, “eğer iyi amaçları olmaz ve gerekleriyle amele yaklaştırmazsa “diğer ilimlere” dahil olacağını söyleyerek amele yaklaştırmayan ilimler içersinde, felsefeyi, yıldız ilmini (tencim), remil ve fizik (tabayi) , gazel ve kahramanlık şiirlerini sayar.621

Tekrar edersek Hadimî, felsefe ve cedel bilgilerini, fayda açısından mutluluk sağlayıcı bilgiler olarak kabul eder, ama her iki disiplin için kabul ettiği mutluluk, dünya mutluluğudur. Dolayısıyla süje için eksik bir mutluluktur. Ahiret mutluluğunu kazandıracak bilgi ise eylem ve dinî bilgilerdir.

619 Hadimî, Eyyühelveled, s.14. 620 Hadimî, Eyyühelveled, s.32. 621 Hadimî, Eyyühelveled, s.5.

Hadimî’nin eserleri göz önüne alarak, felsefe bilgilerinin ikinci dünya için yararsız olduğu fikrinin, Gazalî’ye; cedel bilgilerinin yararsız olduğu fikrinin Ebu Hanife’den aktarılan bir rivayete dayandığını söyleyebiliriz. Ancak Hadimî, bu konuda, üstadı Gazalî gibi davranmaktadır. Yani düşünürümüz bir taraftan Mantık eserleri kaleme almakta, varlığın birliği fikrini savunan Muhyiddin İbni Arabî’ye sahip çıkmakta diğer taraftan felsefe bilgilerinin verdiği mutluluğu yeterli görmemektedir. Bununda sebebi, hikmet anlayışından ve ahlakı dinî bilgiler içersinde kabul etmesinden, felsefe içersinde görmemesinden kaynaklanmaktadır.

Süjeye mutluluk veren bilgi, bilgi ve eylem sonucu ortaya çıkmaktadır, dedik. Bu bilgi, yukardaki ifadelerinden anlaşılacağı gibi vahye dayalı bilgidir. Bu bilgi, sadece sözü edilecek bilgi değil, aynı zamanda kendisiyle eylemde bulunulacak bilgidir. Hadimî, Vasaya’da Musa- Hızır birlikteliğinin sonuna vurgu yaparak, Musa’nın Hızır’dan ayrılırken istediği tavsiyeye sözü getirir. Hızır, kendisiyle konuşacağın, sadece sözünü edeceğin ilim isteme. Kendisiye Allah için amel edeceğin ilim iste, tavsiyesinde bulunur.622 Buna göre ilim Hadimî’ye göre sadece teori için değil, aynı zamanda pratiğe aktarılmak için öğrenilmesi gerekmektedir. Bu tür bilgi, mutluluktan sonra mutsuzluğun tasavvur edilemediği, herhangi bir mutlulukla dengelenemeyen, mutsuzluğun olmadığı bir mutluluk dediği “ilahî birliktelik”e götüren bilgidir. Bu birliktelik mertebesi ise süjenin (kâlp), huzur ve hakikatla dolu olduğu halidir. Hadimî bu hali, havuzun suyla dolup taştığı hale benzetir ve buna “yakîn” adını da verir.623 Bu hal, bilindiği gibi Farabi’nin ortaya koyduğu, aklın faal akılla ittisalinde ulaştığı mutluluk anıdır.