• Sonuç bulunamadı

HADİMÎ’NİN İLİMLERİ TASNİFİ VE DEĞERLENDİRMESİ

İlimlerin sınıflaması, düşünce tarihinde Antik çağa, özellikle Aristo’ya kadar giden bir geçmişe sahiptir. Türk-İslam düşünce dünyasında da ilimleri sınıflandırmak devam edegelmiş, hatta düşünürler bu konuda müstakil eserler kaleme almışlardır. Sözgelimi Farabî’nin İhsau’l-

Ulum’unu635, İbn Sina’nın Aksamu’l-Ulumi’l-Akliyye’sini, Molla Fenari’nin oğlu Şah Çelebi’nin

Enmuzeci’l-Ulum’unu,636 yine düşünürümüz üzerinde etkilerini sürdüren iki düşünürü yani Gazalî ve İhya’sı ile Muhyiddin İbn Arabî637 ile biraz önce söz konusu ettiğimiz Taşköprülüzade’yi ve babasının Mevzuatu’l-Ulum’unu hatırlamak yeterlidir sanırız.

Hadimî eserlerinde ilimleri genelde düalist bir tasnife tabi tutar. Bunlardan biri, “kesb” kavramından hareketle yaptığı “zahir ilmi”-“batın ilmi” tasnifidir. Zahir ilimler içinde, şeriat ilimleri ve aletler ilimleri yer alır. Alet ilimleri, Arapça, Usul ve Mantık’tır. Ayrıca Kur’an öğretimi ve Fıkıh vardır.638 Şeriat ilimleri içinde ise, önceki toplumların ilmi ve önceki şeriatlar yer alır. Hadimî’nin zamanında ise zahir ilimler, “selef ve halef bilginlerinin söyledikleri”dir. Zahir ilimler çalışıp çabalayarak öğrenilen ilimlerdir. Batınî ilimlere Hadimî, batını tasfiye ilmi, mukaşefe ilmi adlarını verir.639

Bir diğeri kaynaklarından hareketle yaptığı sınıflamalardır. Bunlar, aklî ilimler-naklî ilimler sınıflamasıdır. Aklî ilimler açıktır ki kaynağı akıl olan ilimlerdir. Aklîden kasıt, Hadimî’ye göre Allah’ın zatının ve sıfatlarının ilmidir. Bu ilim ise Akaid ve Kelam ilmidir.640

Aynı şekilde kaynaklarından elde edilen ilimleri, Yakînîyyat veya yakînî ilimler, zanniyyat veya zannî ilimler olarak ikiye ayırır. Haimî’ye göre yakîniyyat, kesin bilgiler; zanniyyat, sanısal bilgilerdir.641 Bu açıdan Besmele’yi bilimler açısından ele aldığı eserini, aklî ve naklî bilgileri bir araya getiren anlamında “aklî feraidi havi naklî fevaidi cami” olarak tanımlar.

Hadimî’nin ikili genel ilim tasnifine oranla daha ayrıntılı denebilecek ilim tasnifi, Birgivî’ye bağlı kalarak Berika’da yaptığı tasniftir. Birgivî tasnifinde, Adudiddin İcî’nin “bilgi

635 Bak.Farabi, İhsau’l-Ulum, İlimlerin Sayımı, Çev.Ahmet Ateş, MEB, İstanbul, 1990, 3.baskı .

636 Bak.Bayraktar, Mehmet, age, s.135; Aslan, Ahmet, İbn Haldun, Vadi, Ankara, 1997, s.368-484; İbn Haldun,

Mukaddime, Çev.Z.Kadiri Ugan, MEB, İstanbul, 1986, c.II-III.

637 Bak.Erdem, Hüsameddin, Bazı Felsefe Meseleleri, s.137, 138. 638 Hadimî, Şerh Nukırru, s.181; Hadimî, Berika, (Tür.), c.1, s.126. 639 Hadimî, Eyyühelveled, s.52 ve 30.

640 Hadimî, Eyyühelveled, s.92. 641 Hadimî, Berika, (Tür.), c.2, s.150.

bilinene tabidir”642 öncülünden hareket eder ve ilimleri Fıkıh disiplinin kavramlarıyla sınıflar. Bu kavramlarla ifade edilen bilgiler, bireyin yaşamında yerine getirmesi gereken yükümlülükler zinciridir. Hadimî Birgivî’nin ilim tasnifini değiştirmez. Birgivî’nin sınıflamasını eserinde aynen kullanır.

Birgivî ve Hadimî’nin ilimlere bakışını anlamak için Gazalî’nin İhya’daki ilim tasnifi anlayışını belirlemek gerekmektedir. Çünkü Birgivî ve Hadimî’nin ilim sınıflaması, Gazali’nin adı geçen eserine dayanmaktadır. Zira Birgivî’nin Tarikat-ı Muhammediyye’sinin konuyla ilgili kısmı yer yer başka kaynaklara başvurulmakla birlikte önemli ölçüde İhya’nın sadece “Övülen ve Yerilen İlimler” hakkındaki bölümün tekrarı mahiyetindedir.643

Gazalî’nin ilimlere, ahiret açısından fayda-zarar temelli pratik bakışı, Birgivi ve Hadimî’nin ilim sınıflaması fikrini derinden etkileyen bakış açısıdır. Tek fark Gazalî’nin övülen (memduh) yerine emredilen (me’mur), yerilen (mezmum) yerine yasaklanan (menhi) kavramlarının konulmasıdır.

Hadimî “Şeriatta Önemli İşler” başlığı altında, iki konuya yer verir. Birincisi inancın tashih edilmesi, ikincisi amaçlı (maksud) ilimlerdir. Amaçlı ilimler, bireyin yaşamı dikkate alınarak yaşamında öğrenmekle yükümlü olduğu ilimlerdir. İnsan, düşünen, bilen ve eylemde bulunan bir varlıktır. İnsanın bilmesi ve eylemde bulunması yaşam içersinde gerçekleşir. Hadimî, epistemolojisi ve mensup olduğu düşünce ekolü gereği, insanın bilme, ilim öğrenme etkinliğine; “Bilmiyorsanız bilenlere (ehle’z-zikr) sorunuz”644 ayeti ile “İlim öğrenmek, her Müslüman

erkeğe ve Müslüman kadına farzdır”645 hadisini temel olarak alır. Hadimî’ye göre ayette geçen “zikir ehli”, ilim ehli demektir. Hadiste geçen “öğrenmek”, sormaktır. İlim istemektir. Zorunlu (farz) olan, ilim öğrenmeyi istemedir. Yani zorunluluk (farz), ilim konusunun yüklemi, öğrenilecek ilmin niteliğidir. Ancak istemenin yani zorunlu ilmin alanı, nasıl belirlenecektir? Bilgiyi talep eden varlık insan olduğuna göre, hangi bilgiyi ne kadar oranda talep edecektir? Ayrıca ilme yüklenen zorunlu (farz) nedir?

Birgivî’ye bağlı kalarak Hadisteki zorunlu (fariza) kavramını temel alan Hadimî, farz ilimler konusunda birbiriyle ihtilaflı olan ve birbiriyle çelişen yirmi görüş olduğunu söyledikten

642 “İlim maluma tabidir” ilkesi, İcî’nin ilim anlayışının temel ilkesidir. İlimle alim arasındaki bağ, “fayda”dır. Bu

bağ, ilmin kendisini değerli görmek yerine ilimden elde edilmesi umulan neticeyi ifade eder. Bu anlamda ilim, fayda verdiği sürece değerlidir. Bak. Görgün, Tahsin, “Adudüddin Îcî”, TDVİA, İstanbul, 2000, c.21, s.411.

643 Çağrıcı, Mustafa, “Gazzali’nin İhyası İle Birgivi’nin Tarikat-ı Muhammediyyesi’nin Mukayesesi”, İslamî

Araştırmalar, Gazalî Özel Sayısı, Ankara, 2000, c.13, S.3-4, s.477.

644 Nahl, 16/43

sonra Kadı Beydavî’ye atıfla, öğrenilmesi zorunlu olan (farz kılınan) ilmin öğrenilmesi mümkün olmayacak kadar geniş ve çok olduğunu belirtir. İşte bu noktada Gazali’ye atıfta bulunarak zorunlu ilimden kastın, kendisinden kâlbî bilginin neşet ettiği “Allah’ın zatı ve sıfatlarının bilgisi (marifet)” olduğunu söyler. Bu bilgi, yani metafizik, Kelam ilminden elde edilemez. Hatta Kelam ilmi bu bilgiye perde bile olabilir. Bu bilgi ancak mücahede ve müşahede ile ulaşılabilen bilgidir.646

Yukardaki atfa ilave olarak Gazali’nin Minhac’ına atıfla Hadimî, zorunlu (farz) ilimlerin alanını, üç ilim olarak sayar. Bunlar Tevhid ilmi, Sır ya da Kâlp ilmi ve Şeriat ilmidir. Bunların dışındakiler birey açısından zorunlu (farz-ı ayn) değil ama toplum bakımından zorunlu (farz-ı kifaye) ilimlerdir. Halbuki birey açısından zorunlu ilmi, Kelamcılar Kelam ilmi, fakihler Fıkıh ilmi, müfessirler Tefsir ilmi, hadisçiler Hadis ilmi, gramerciler Arap dili ilmini zorunlu ilim olarak ifade etmektedirler. Gerçek olan ise Hadimî’ye göre bireysel açıdan zorunlu ilim, “dinî ilimler”dir.647 Gazalî, bilginlerin zorunlu ilim anlayışlarının ilim kavramındaki umumilik anlamından ilmi uzaklaştırdığını düşünürken Hadimî anlaşıldığı gibi zorunlu (farz) ilme, “dinî ilimler” anlamını verir. Yanî Gazalî’yi tekrarlar. 648

Hadimî’nin üç zorunlu ilmine dikkat edersek, gerçekte o, sır ilmi diğer adıyla kâlp ilmi vasıtasıyla felsefeyi, Hadimî’nin tercihiyle hikmeti zorunlu ilimler arasına aldığı var sayılabilir. Fakat Berika’nın genel anlatımı, ilk bakışta bu anlamı vermemektedir.

Hadimî, bireyin öğrenmesi zorunlu (farz) olan ilimleri, “malum” ve “ihtiyaç” kavramlarından hareketle temellendirir. Bu temeller, Birgivî’nin belirlediği temellerdir.

Talimu’l-müteallim adlı eserden Birgivî, “şüphesiz ilim, maluma tabidir” önermesinden “malum” kavramını alır. Buna göre talep edilecek ilim, “malum”a tabidir. İlim-malum arasında kurulan bağdan Birgivînin anladığı, çıkardığı sonuç, “zorunlu” niteliğidir. Zira adı geçen esere göre müslümanın inancı ve eylemiyle ilgili her şeyin ilmi, zorunludur. Buna göre inanç ve eylemle ilgili olarak kendisi zorunlu olan ilmin, talep edilmesi de zorunlu olacaktır.

Hadimî şerhini yaptığı Gazalî’nin Nasaihu’l-Velediyye’sinden yaptığı alıntılarla teori- pratik (ilim-eylem) ilişkisini, bireyi yetkinliğe götürmesi açısından ele alır, pratiğin (eylem) önemine vurgu yapar. Ancak Hadimî, fıkıh ağırlıklı eserlerinde teoriyi (ilmi), tasavvufi eserlerinde pratiği (amel) tercih eder. Hatırlanacağı gibi her ikisinin kaynağı, Hadimî

646 Hadimî, Berika, (Tür.), c.2, s.184.

647 Hadimî, Berika, (Tür.), c.2, s.185; Gazalî, age, c.l, s.52, 53. 648 Hadimî, Berika, (Tür.), c.2, s.185.

düşüncesinde nefistir. Amaç nefsin yetkinliğe ulaşmasıdır. Hadimî, nefsi yetkinliğe ulaştırma bakımından bireyin ihtiyacı olan ilimleri üçe ayırır. Bir şema halinde göstermemiz gerekirse Hadimî’nin ilim tasnifini şu şekilde gösterebiliriz.

İ L İ M L E R

1.Zorunlu İlimler 2.Tavsiye Edilen İlimler 3.Yasaklanan İlimler 1.1.Farz-ı Ayn İlimler 1.Felsefe İlimleri -Astroloji

-İlmu’t-Tevhid -Astronomi -Sihir

-İlmu’l-Hal (Hikmet) a) Nazarî Hikmet b) Amelî Hikmet649 -Heyet -Hipnotizma -Fıkıh -Hendese -Nesep -Fizik

1.2.Farz-ı Kifaye İlimler 2.Diğer İlimler

-Tefsir -Tıp

-Hadis -Hilaf

-Metodoloji (Usul İlimleri) -Ziraat

-Kıraat ve Meharic-i Huruf -Dokumacılık -Hesap ve Feraiz

-Arapça Dil İlimleri -Kelam

a) Mantık

b) Metafizik (İlahiyat)

Sonuç olarak Hadimî’nin ilim sınıflaması, Gazalî-Birgivî temelli bir sınıflamadır. Ama temelde olmasa da onların tasnifinde zaman zaman değiştirmeler yaptığı, çoğunluğunda bağlı kaldığı bir sınıflamadır. Özetle Hadimî, Birgivî’nin yaptığı ilimler sınıflamasının sonunda yaptığı bir değerlendirmede Gazalî’nin İhya’sına dayanarak ilimleri Övülen (Mahmud) ve Yerilen (Mezmum) ilimler olarak ikiye ayırır. Dinî ilimler, övülen ilimlerdir. Dinî ilimlerden kabul edilen Kelam, önceleri bidat kabul edilirken Hadimî kendi zamanında ikinci derecede zorunlu ilimlerden (farz-ı kifaye) olduğunu söylemektedir. Hasımları defetmek için Kelam öğrenmeye zorunluluk (zaruret) oluşmuştur.

Hadimî, Gazalî’nin tevhid ilmini aynen alırken diğerlerini fıkıh ve hal ilmi adıyla netleştirir. Hal ilmiyle, kâlp (nefs) ilmini anlatır. Buna Hikmet adını verir. Hadimî’ye göre dinî ilimlerden olmayan bedenlerin bekası için ihtiyaç duyulan Tıb, mirasların taksimi için ihtiyaç duyulan Hesap, günlük yaşam için ihtiyaç duyulan Dokumacılık ve Ziraatçılık, tavsiye edilen ilimlerdir. Dinî ilimlerden olmayanlar, sihir, tılsım, hipnotizma, nesep gibi ilimler ya yerilen ilimlerdir (zem) ve öğrenilmesine izin verilmez veya şiir, tarih, gibi ilimler öğrenilmesine izin verilen ilimlerdendir (mubah).

Felsefe ilimlerinden olan Hendese, Hesap yine öğrenilmesine izin verilen (mubah) ilimlerdendir. Mantık ve İlahiyat Kelam’a dahildir. Ancak Kelam aklî ilim olması sebebiyle İlahiyat’a dahi edilebilir. Şeriata uygun olmayan İlahiyat, ya küfürdür veya bidattir. Fizik ise bazısı şeriata muhaliftir ve bilgisizliktir. Bazısı cisimlerden ve cisimlerin durumlarından söz eder. Bu anlamda o, tıbba ve doktorların bilgisine benzer. Yani şeriata muhalif değildir. Dolayısıyla mubahtır.

Kelamı farz-ı kifaye sayması ve İlahiyat’a dahil etmeyi düşünmesi, Fizik’i Tıp gibi gerekli görmesi yönüyle Gazalî’den ayrılır. Felsefî ilimlerin tamamını ve Kelam’ın öğrenilmesini yasaklanmış kabul eden Birgivî’den, onları ya Kelam’a dahil etmek veya gerekli görmek açısından Birgivî’den oldukça farklı düşünür. Hatta Heyet’i, İdris Peygamber kabul ettiği Hermes’e dayandırır. Astronomi’nin, doğal olayların belirtilerinden ve deney verilerinden hareketle doğru bilgiler ortaya koyabileceğini kabul eder.

Hadimî’nin ilim değerlendirmelerinden anlaşılmaktadır ki felsefe ilimlerinin ve kelamın yasaklanma sebebi, fakihlerden kaynaklanmaktadır. Felsefe ilimlerini yasaklayan fakihler arasında, hem Şafii, hem Malikî, hem Hanefi fakihler vardır.650 Felsefenin aleyhinde olan fakihler yanında felsefi ilimlerin lehinde olan fakihler ve bilginler de vardır.651 Hadimî’ye göre

650 Hadimî bu fakihlerin içersinde yer alan eser ve yazarları, “Eşbah, İbn Hacer el-Mekkî ve İbnu’s-salah,

Şafiîlerden Sa’d’ın torunu Enmuzec’i, Aliyyülkarî’nin Fıkh-ı Ekber Şerhi gibi bazı Hanefîler, Kahıstanî, Kutu’l- kulub, Aliyyülkarî’nin el-Fıkhu’l-Ekber Şerhi’ne ilaveten Süyutî’nin Fıkh-ı Ekber’i, Nevevî’n el-Mecmu ve Hadis çalışmaları, Kazvinî ve Malikî İbn Rüşd’ün el-Müdevvene’si, ve Hamevî’nin Eşbah Şerhi” şeklinde belirtir. Fakihler, İbn Reşid’in kabul edilmeyen rivayetine dayalı olarak ortaya konan “selefin icmasına” ve Şerhu bedri’r-reşid’deki “Allah’ın adı geçmeyen kitap sayfalarıyla istinca yapılmasına izin verilmesi” fikrine dayandırırlar. İbn Nuceym, Eşbah’da, haram olduğunu söyler, El-Kahistanî Mantık’ın öğrenilmesini, içki içmeye benzetir, cevherlerden söz etmenin ömrü ziyan etmek olarak açıklar. Yine Aliyyülkarî, Süyutî’nin el-Fıkhu’l-Ekber’ine yazdığı şerhte Mantık’ın haram olduğunu belirtir, İbnu’s-salah ve Nevevî aynı iddiayı ileri sürerler.Bak. Hadimî, Berika, (Ar.), c.1, 388-340; Hadimî, Eyyühelveled Şerhi, s.28, 29; Bak. Hadimî, Hazain, s.58.

651 İbn Rüşd’ün torunu (Hafid’i) Enmuzec’de, el-Hadika ve Eşbah Şerhi, Bezzazî, İbn Hacib, Aduddin İcî, Ebherî,

adı geçen ilimleri yasaklama taraftarı olan fakihler, yasaklama konusunda, nakilde yer alan her veriyi göz önüne almamışlardır. Sözgelimi astronomi (ilm-i nücum) konusunda Peygamberin sözlerinin hepsini dikkate almamışlardır. Ayrıca yasaklamanın diğer bir nedeni, yasaklanan ilimlerin kendileri değil, öğrenenlerin bazı olumsuz tavırlarıdır. Bu tavırlar, çıkar amaçlı tavırlardır. Gazalî’nin, felsefî ilimlerin ağırlık kazanmasında duyduğu endişeye, Hadimî, felsefî ilimlerin çıkar amaçlı kullanıldığı düşüncesiyle katılıyor görünmektedir. Hadimî’ye göre felsefî ilimlerin, çıkar amaçlı kullanılması, felsefeye (hikmet) aykırıdır.

Hadimî’nin ilim anlayışında süjenin öğrenmesi gereken ilimler ve sınırı konusunda iki önerde bulunduğu söylenebilir. Çünkü ona göre ilimlerin sınırı ve alanı geniştir. İnsan iki dünya mutluluğunu sağlayacak bilgiyi öğrenmelidir. İki dünya mutluluğunu verecek bilgi ise zorunlu bilgidir, yani Kuran’dır. Kuran ise Arapça içersinde duyulur hale gelmiş anlamdır. O halde insanı, iki dünya mutluluğuna ulaştıracak olan bu anlamdır. Bu anlama ulaşmak, her insan için bir imkandır ama bu imkan her zaman tahakkuk etmemektedir. Bu imkanın tahakkuku için, süjenin istekli ve yetenekli olması gerekmektedir. İstekli ve yetenekli süjenin, eğitim-öğretim sırasında ilmi ne kadar istediğini belirlemesi gerekmektedir. Süje ya kendisi için yeterli olan “ihtiyaç miktarı” ilmi istemeli veya bu ihtiyacın ötesine geçerek “başkasına yararlı” olabilecek miktarı istemelidir. Hadimî bu konuda öğrenciyi, serbest bırakır ama öğrencinin başkasına yararlı olabilecek miktarda ilim isteğini daha üstün bulur.

Birinci tercihi yapan süjenin inancının doğru ve sağlam olması için iki ilim önerir. Birincisi nazarî ilim olan Tevhid (Akaid), ikincisi pratik ilim olan Fıkıh’tır. Bu iki ilim, zorunlu bilgiden alınmış ihtiyaç miktarı olan bilgilerdir. Ancak yeterli değildir. Bu şekliyle mutluluğa ulaştıracak bilgi, eksik bilgidir. Zira zorunlu bilginin asıl kaynağı olan faal akıldır. İhtiyaç miktarı ilim öğrenen süjenin, faal akılla bağ kurabilmesi için bir rehbere ihtiyacı vardır.

İkinci tercihi seçen öğrenci, Tevhid ve Fıkıh bilgisi seviyesini aşan süjedir. Bu öğrencinin, Arap dili içindeki zorunlu bilgiye, yani Kuran’daki anlama doğrudan ulaşması gerekmektedir. Süjeyi, Kuran’daki anlama ulaştıracak olan araçlar, nefsin dış duyuları ve iç duyularıdır. Dış duyuların ve iç duyuların ulaştırdığı anlam, aynı zamanda mutluluk veren bir bilgi olduğu için yararlıdır. Mutluluk verecek yararlı bilgiyi elde etmek için insanın aşması gereken engel, insanla zorunlu bilgi olan anlam arasındaki engeldir. Bu engel, tarihsel süreç içersinde dinî ilimler adı altında tasnif edilen ilimlerin doğuşunun da sebebidir. Daha açığı, bu ilimler zorunlu bilgiden

düşünürlerdir. Bunlar, Hadimî’ye göre düşüncelerini Gazalî’nin Munkızu’d-dalal, el-Münteka ve Miyaru’l-ulum’a yapılan atıflarla temellendiriler. Bak. Hadimî, Berika, (Ar.), c.l, s.339

ortaya çıkan ilimlerdir. Ayrıca bu ilimlerin ortaya çıkışında kullanılan yöntem vardır. Bu yöntemin de öğrenilmesi gerekmektedir. Ayrıca Arapça içersinde yer alan anlamdan dolayı öğrenilmesi gereken dildir. Süjenin öğreneceği bu ilimler, teoridir. Tekrar edersek bu ilimler, süjenin zorunlu bilgi olan anlam arasındaki engeldir. Hadimî düşüncesinin temeli açısından, arazlar süjenin engelidirler. Süjenin bu engeli aşması gerekir. Dolayısıyla süjenin, ikinci derecede zorunlu ilimleri öğrenmesi gerekmektedir.

İhtiyaç miktarı ilim öğrenmeye karar veren süjenin, muhayyilesini kontrol etmesini, dış duyularını kontrol etmesine ve zâkire gücünü çalıştırmasına bağlar. Bu sebeple Hadimî, özelikle

Vasaya ve Nasiha adlı risalelerde, kötü arkadaşlardan uzak durmanın, iyilerle arkadaş olmanın, rehberin “sohbet”ine ve zikre devam etmenin önemini vurgular. İlimleri tasnifi açısından bakılınca tasavvufun zikir yöntemini Hadimî, faal akılla ittisalde ihtiyaç miktarı ilim öğrenmeyi seçenler için koymuştur denilebilir.

İlimde derinleşmeyi seçenler, devamlı ilimle özellikle zorunlu ilimle meşgul olduklarında muhayyilenin akla aktardığı veriler bilgi halinde hafıza gücünde depolanacak, zakire gücü bu bilgileri tekrar ederek muhayyileyi etkileyecektir. Muhayyile dış duyulardan gelen izlenimleri yeniden birleştirecek ve ayrıştıracaktır. Böylece zorunlu ilim olan anlama ulaşmada karşılaşılan sorunlar aşılabilecektir. Başkasına yararlı olacak kadar ilim öğrenenler, anlama ulaşmada karşılaştıkları sorunları metodoloji yoluyla çözeceklerdir. Anlamla ilgili çözülemeyen sorunların, metodoloji yoluyla çözülmesi ise istidlal, fıkıh terimiyle içtihattır.