• Sonuç bulunamadı

Mukaddes, İnsanüstü ve Gizli Güçler Üzerinde Cereyan Eden

2. İŞLEVSEL KURAM

1.2. TASAVVUF GELENEĞİNDE KADIN

1.2.5. Tasavvuf Geleneğinde Veli Kadın

1.2.5.5. Mukaddes, İnsanüstü ve Gizli Güçler Üzerinde Cereyan Eden

Bu başlık altında ele alınan keramet motifleri “1.Allah’ı görme, 2. Peygamber’i görme, onun tarafından irşad edilme (Açıktan açığa görme, rüyada görme), 3. Hızır ve diğer gayb erenleriyle görüşme, 4. Şeytan’ı görüp teşhis etme, kötülüklerine kapılmama, 5. Cinlerle temas kurma, kötülüklerini yok edip hizmetinde kullanma” (Ocak, 1983: 89) şeklinde beş kısımdan oluşur.

Daha önceden söz edilen keramet motiflerinde olduğu gibi bu keramet motiflerini örneklendiren kadın veliler de vardır. Rabia, annesi babası öldükten sonra altı akça karşılığı satılır. Satın alındığı kişinin buyurduğu işi yapmaya giderken düşer, yüzünü yere koyar: “Bari Hüda! Atam, anam yoktur, ben esir oldum. Bunun

cezasına gussam yoktur amma senin rızanı isterim, dileğim oldur ki sen benden hoşnut olasın” der. O an bir ses işitir: “Ya Rabia! Seni öyle bir mertebeye erdireyim ki gökteki feriştehler hep sana gıpta etsinler”. Bunu işittikten sonra gönlü rahatlar

(Attar, 1983: 128). Bu örnekte Rabia açıkça Allah’la konuşur. Onu görmez ama onun söylediklerini işitir. Bu, kutsalla bir arada olmanın bir başka formudur.

İlahi varlığın sesini işitme, daha birçok örnekte görülmektedir. Bir gün Rabia, aksiliklerin üst üste geldiği bir anda gaipten şöyle bir ses işitir: “Ey Rabia, eğer

istersen dünyanın malını sana vereyim ancak dünya sevgisiyle benim sevgim bir yere sığmaz.” 65 Sözün kendisi, bunun yaratıcıya ait olduğunu gösterir. “Benim sevgim” ifadesi bunun açık bir delilidir. Rabia, yedi yılda vardığı Arafat Dağı’ına vardığında

şöyle dedi: “İsfehan’da bizim bir kız kardeşimiz vardır. Meclistekiler sarıklarını atınca o da tülbendini attı. Ben onu omzuma koyduğumda İsfehan’dan elini uzatıp örtüsünü aldı. (Cami, 1995: 865).

65

Bir gün bir kişi Hz. Rabia’ya bir tabak yemek getirdi. Meğer Hz. Rabia yemek yemeyeli çok zaman olmuştu. O, yemeği odaya bırakıp kandili yakmaya çalışırken, yemeği kedi yedi. İftar etmek için dışarı çıkıp su getirdi. Geri geldiğinde mumun söndüğünü görür. Karanlıkta ayağı bardağa dokununca bardak kırılıp içindeki su dökülür. O sırada gaipten bir ses geldi: “Ey Rabia, eğer istersen dünyanın

malını sana vereyim ancak dünya sevgisiyle benim sevgim bir yere sığmaz.” Hak dostu olan Hz. Rabia

60

da “Ya Müddei! Bu ne resimdir ki sen bizi istersin, eğer sen dilersen ki biz tecelli

edelim, ta sen durduğun yerde eriyesin.” şeklinde bir ses işitir. Bu ses karşılığında

Rabia “Hüdavenda!” diye seslenir ki burada açık bir şekilde Allah’a hitapta bulunur. Bu hitaptan sonra şöyle devam eder: “Senin eksikli kulunun bu tecelliye katlanacak

mertebesi yoktur. Senin tecelline dağlar bile katlanamaz, pare pare olur. Benim için bu mahaldir amma fakirlikten bir nokta dilerim.” 66 Rabia’nın “senin eksikli kulunun” diye tanımladığı kendisi, kulu olarak hitapta bulunduğu da Allah’tır. Rabia, ecel vakti eriştiğinde de buna benzer bir ses işitir: “Ya eyyühe’n- nefsü’l- mutmaine. İrci’i ila rabbiki raziyeten marziyyeten fedhuli fi ‘ibadi vedhuli cenneti (Ey huzura eren nefis, razı olarak rabbine dön! Gir kullarımın arasına, gir cennetime).” 67

Hz. Rabia’nın annesi de Rabia’nın doğacağı zaman içinde bulundukları zor durumdan bunalıp uyuyakaldığı anda Hz. Muhammed’i rüyasında görür ve bu sayede içinde bulundukları zor durumu atlatırlar. 68

66

Şeyh Ebu Ali Tirmizi eyder: Rabia beriyyeye girecek tam yedi yıl yanı üzere yuvarlanarak Arafat dağına erişti. Hafiften avaz işitti: “Ya Müddei! Bu ne resimdir ki sen bizi istersin, eğer sen dilersen ki

biz tecelli edelim, ta sen durduğun yerde eriyesin”. Rabia: “Hüdavenda! Senin eksikli kulunun bu tecelliye katlanacak mertebesi yoktur. Senin tecelline dağlar bile katlanamaz, pare pare olur. Benim için bu mahaldir amma fakirlikten bir nokta dilerim” dedi. Nida geldi ki: “Ya Rabia! Ulu nesne diledin. Fakr bizim fahrimizin eseridir ki erenler yolunda koymuşuz. Senin ta fakr makamına ermen için yetmiş bin hicab geçmen gerek. Şimdi sana değmez ki fakr sözünü anasın amma bir kez yukarı bak. (Rabia başını kaldırıp yukarı baktı. Kandan bir deniz gördü, hava da muallaktı.) Bu deniz visalimizi isteyen âşıkların gözleri yaşıdır. Küllüsü ilk menzil içinde kaldılar, hiç nişanları belirmedi. Bizim hazretimizde yokluk makamına varmayınca var olmaz” denildi. Rabia dedi ki: “Ol erenler devletinden bir şeme (koku) ben zaif kuluna göster”. Bunu deyince filhal (avretler özrünü) gördü.

Hafiften avaz işitti ki: “Yedi yıl ile Kâbe’ye varanın makamı budur.” Rabia sergerdan (Avare, şaşkın) oldu ve: “Ey padişah, ben önden senin evine itibar eylemedim de seni diledim, bu kez ona da layık

olmadım” dedi. Basra’ya döndü. Savmaa’ya girdi, ibadetle meşgul oldu (Attar, 1983: 129- 130).

67

Rabia hazretlerine ecel eriştiği için biraz hasta idi başı ucunda erenlerden birkaç kişi oturuyordu. Hz Rabia onlara: “Lütfedip biraz dışarı çıkınız. Rabbimden emir geliyor.” deyince hepsi dışarı çıktılar. Bir ses işittiler: “Ya eyyühe’n- nefsü’l- mutmaine. İrci’i ila rabbiki raziyeten marziyyeten fedhuli fi

‘ibadi vedhuli cenneti (Ey huzura eren nefis, razı olarak rabbine dön! Gir kullarımın arasına, gir cennetime).” Bir zaman geçti ses çıkmadı. Bir de içeri girip gördüler ki mübarek canını Hakka teslim

eylemiş (Şişman, 2009: 89).

68

Rabia’nın babası oldukça fakirdi, fakat daima Allah’a ibadetle meşguldü. Allah’tan başka kimseden de bir şey istemezdi. Hatta Hz. Rabia’nın doğduğu gece evlerinde mum bulunmadığı gibi mum alabilecek paraları dahi yoktu. O gece karanlıkta kaldılar. Rabia’nın annesi ah edip ağladı ve bu kederle uykuya daldı. Birdenbire peygamberimiz Hz. Muhammed efendimiz rüyasında görünerek tebessümle ona: “Ey hatun, niçin ağlıyorsun? Bu gece dünyaya gelecek kızın kadınların efendisi olup

hesap gününde. Allah’ın dostları safında bulunacaktır. Nice kimseleri cehennemden kurtarıp cennet-i alaya götürecektir. Ya hatun, yarın eşini Basra valisine gönder. Vali, her gece yüz salâvat-ı şerife getirirdi. Bu gece ise getirmedi. Bu nişanı valiye bildirsin. Vali ona hazineden biraz dünyalık, para verecektir.” diye buyurdular. O gece, âlemlerin ve âdemoğullarının efendisi Hz. Muhammed Basra

valisinin de rüyasına girip şöyle emir ve ferman buyurdular: “Yarın şu nişan ile Rabia’nın babası

gelecek. Ona hazineden biraz para ver.” Ertesi gün Rabia’nın babası gidip dinarları aldı. Bütün

61

Hz. Fatma’nın gökten inen meleklerle konuştuğu anlatılılar (Tevfik Ebu İlm, 1995: 37). Kadın olmak; mukaddes, insanüstü ve gizli güçlerle herhangi bir şekilde iletişim kurmaya engel değildir. Ulaşılan manevi mertebe, bunu mümkün kılmaktadır. Önemli olan kul olabilmek ve bu yola kendini adamaktır.