• Sonuç bulunamadı

3. Muhtâr b Ebî Ubeyd es-Sekafî’nin Tarih Sahnesine Çıkışı

1.2. Hicâz Sürgününden Tekrar Kûfe’ye Dönüşüne Kadar Muhtâr

1.2.2. Muhtâr’ın Hicâz’daki İlk Faaliyetleri

Muhtâr’ın, Kûfe’deki direnişi başlatabilecek gücü yoktu. Bunun için desteğe ihtiyacı vardı. Kûfe’den sürülen Muhtâr, Mekke’ye geldi. Abdullah b. Zübeyr’in de Şam yönetimine karşı güce ihtiyacı olduğunu öğrenmişti.

178

İbn Nemâ, 69-70. Benzer bir rivayete İbn A’sem’de de rastlarız. Bkz. İbn A’sem, V, 146-147.

179

Ebû Mihnef, İbn Zübeyr ile Muhtâr’ın buluşmalarını bizzat o buluşmaya şahitlik eden ve Muhtâr ile İbn Zübeyr arasında aktif rol oynayan Abbâs b. Sehl b. Sa’d’dan aktarmaktadır. Buna göre: Muhtâr, Mekke’ye gelince doğrudan Abdullah b. Zübeyr’e uğradı. Selamlaştıktan sonra İbn Zübeyr, Muhtâr’a oturması için yer açtı ve ona Kûfe halkının durumunu sordu. Muhtâr cevaben Kûfe halkının görünüşte yönetime bağlı olduğunu ancak içten içe düşmanlıklarını devam ettirdiklerini söyledi. İbn Zübeyr ise:

-Bu, kötü kölenin vasfıdır. Sahibini görünce ona itaat eder, hizmet eder. Sahibi yokken ise ona hakaret eder, lanet eder, diye cevaplayarak, bir ölçüde Kûfe halkını yerdi. Bir saat kadar sürdüğü anlaşılan bu konuşmada Muhtâr İbn Zübeyr’e yaklaştı ve ona:

-Ne bekliyorsun! Uzat elini sana bey’at edeyim. Ama bunun karşılığında sen de bizi razı edecek şeyi ver. Bütün Hicâz seninle beraberdir, dedi. Abdullah b. Zübeyr ise Muhtâr’a iltifat etmedi.180 Muhtâr, İbn Zübeyr’in bu davranışına oldukça öfkelenerek oradan ayrıldı.181 Kûfe’den çıkarken zihninde tasarladıklarını gerçekleştirmeye giden yolun İbn Zübeyr’e bey’at etmekten geçtiğini anlaması uzun sürmemişti. Emevî yönetimine muhalefet etmek için İbn Zübeyr’le Mekke’de liderlik üzerine bir rekabete girişmektense, Mekke’de ikinci adam olarak kalıp Kûfe’ye kendini Hâzirlamayı seçmişti. Muhtâr’ın İbnü’l-Irk ile yaptığı konuşmaya ve İbn Zübeyr ile anlaşma yoluna girmesindeki hamlelerine bakılarak, onun yaşadıklarını kişiselleştirdiği ve şahsi menfaat elde etme amacı taşıdığı söylenmektedir.182

İbn Zübeyr’in, Muhtâr’ın teklifine sessiz kalmasının nedeni olarak; ileride de değineceğimiz üzere Muhtâr’ın İbn Zübeyr’in izlediği bey’at planına aykırı davranmış olması gösterilir. Zira İslâm coğrafyasından her kesimden ve görüşten insanın olduğu ortamda Muhtâr’ın Mescid-i Haram’ın ortasında açıktan bey’at

180

Belâzurî, Ensâb, VI, 378; Taberî, V, 573-574; İbnü’l-Cevzî, Muntazam, VI, 29; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III, 257.

181

İbn A’sem, V, 147.

182

meselesini, alelacele dile getirmesi, İbn Zübeyr’i tedirgin etmiş ve bu sebeple, Muhtâr’ı cevapsız bırakarak oradan uzaklaşmıştır. Muhtâr ise bu davranışın, kendine has menfî bir tutum olduğunu düşünmüştür.

İbn Zübeyr’in Muhtâr’ı reddetmesine bir başka gerekçe olarak Yezîd b. Muâviye’nin henüz hayatta olduğu, İbn Zübeyr’in, sonunun Hz. Hüseyin gibi olmaktan korktuğu da ileri sürülmektedir. Bundan dolayı Hilâfet sözcüğünü kendisi için iddialı bulmuş, onun yerine “ ﺖﯿﺒﻟ ﺎﺑ ﺬﺋﺎﻋ “ “Kâbe’ye Sığınan” ifadesini kullanmıştır.183

Muhtâr’ın Abdullah b. Zübeyr’den umduğunu alamadığı anlaşılmaktadır. Zira bu konuşmadan sonra Muhtâr bir sene kadar Mekke’de görünmemiştir.184 Muhtâr’ın bir sene boyunca ne yaptığı bilinmemekle birlikte bu döneme dair bir rivayet bulunmaktadır. Abbâs b. Sehl, Muhtâr ile İbn Zübeyr’in ilk buluşmasından bir yıl kadar sonra, yine İbn Zübeyr ile bir meclisteyken İbn Zübeyr’in Muhtâr hakkındaki sorusuna Muhtâr’ı bir senedir görmediğini söylemektedir. Abbâs, birkaç ay Medîne’de kalmış ve Muhtâr’ın Medîne’de olmadığını anlamıştır. Umre için gelen bir grup Tâifliden Muhtâr’ın Tâif’te olduğunu öğrendiğini, hatta Tâiflilerin Muhtâr hakkında: “Muhtâr (olanlara) çok öfkeli bir haldedir ve zorbaları cezalandıracak kimse ancak Muhtâr’dır,” dediklerini İbn Zübeyr’e aktarmıştır. Bunu duyan İbn Zübeyr’in Muhtâr hakkında:

-Allah Muhtâr’ı kahretsin. O, yalancı bir kâhindir. Allah zorbaları helak edecek olsa önce Muhtâr’ı helak eder, dediğinin rivayet edilmesi185 garipsenecek bir

183

Harbutlu, 90-91.

184

Şa’bî’den gelen bir rivayete göre ise Muhtâr, Tâif’e, şerrinden korkulduğu için kovulmuştur. Bkz. İbn A’sem, V, 147; ez-Zehebî, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân et- Türkmânî el-Fârikî ed-Dimaşkî (748/1348), Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, thk. Şuayb Arnâût, b.y.y. 1985, III, 539. Bu kovulma İbn Zübeyr tarafından değil Ubeydullâh b. Ziyâd tarafından olmalıdır. İbn Zübeyr olduğu iddia edilirse, gizliden gizliye bey’at alan bir kimsenin, şehirden istediğini kovabiliyor olma kudretini nereden bulduğu konusu müphem kalır. Ayrıca Muhtâr kovulmuş ise, geri döndüğünde kendisini şehirden uzaklaştırandan izin alarak gelmiş olması gerekir. Hind Ğassân bu rivayetin, Şa’bî’nin önceleri Muhtâr taraftarı iken, sonraları saf değiştirmiş olmasından kaynaklandığını ileri sürer. Bkz. Hind Ğassân, 194-195.

185

durumdur. Zira Abdullâh b. Zübeyr’in, bir kişiye bile ihtiyacı olduğu dönemde hem Sakîf kabilesinden hem de Abdullah b. Ömer’in akrabası olan Muhtâr’ı, kaybedebilecek yaklaşımda bulunması gayr-ı kabildir.186 Ayrıca Muhtâr’a ait kâhinlik ithamlarına neden olabilecek olaylar, Muhtâr’ın Tâif’te iken Yezîd’in öldüğünü bildiğine dair söylemleri olduğunu bildiren rivayet hariç, Muhtâr’ın hayatının daha sonraki dönemlerine rastlamaktadır. Muhtâr’ın Yezîd’in öldüğünü bildirdiği rivayet ise, çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde değineceğimiz üzere birçok problem barındırmaktadır.

Ayrıca Yezîd’in Medîne halkı ile kurmak için gösterdiği diplomasi trafiğinde, en-Nu’mân b. Beşîr’e önemli roller vermesi, İbn Zübeyr’in Muhtâr’a yaklaşma gerekçelerinden birisi olarak sayılmaktadır.187

Son olarak şunu da eklemeliyiz: İbn Zübeyr ile Abbâs b. Sehl arasında devam eden Muhtâr hakkındaki bu konuşmalarda, İbn Zübeyr’in Muhtâr’dan bey’at almaya niyetli olduğu anlaşılmaktadır. İbn Zübeyr’in Muhtâr’ın bey’atını almaya çalıştığı bir dönemde böyle bir görüşe sahip olmasının nedeni yoktur. Tâif halkının Muhtâr’a ait intikam içerikli sözleri ise bir temenniden ibarettir. Taberî’nin ﻦﮭﻜﺘﻣ:kâhin olarak kaydettiği kelimeyi188, Belâzurî ﻢﻜﮭﺘﻣ:alaycı olarak zikreder.189 Bu durumda Muhtâr’ın kâhinlikle itham edilmesi meselesi, bir kez daha üzerinde durulması gereken konu olmaktadır.

Muhtâr’ın kâhinlikle itham edilmesi meselelerinden biri de Tâif’teki sürgün yıllarında gerçekleşmektedir. Buna göre Muhtâr Tâif’te bir gece arkadaşları ile birlikte oturuyorken başını gökyüzüne kaldırıp bir süre bakmış ve iki beyitlik bir şiir okumuştur:

186

İbn-i Ebi’l-Hadîd’in Şerhu Nehci’l-Belâğa isimli eserinde İbn Zübeyr’in, Muhtâr’ın kızkardeşi Safiye ile olan konuşması nakledilir. Safiye, Abdullâh b. Ömer’in karısıdır. Aktarılan bilgiye göre İbn Zübeyr, Safiyye’den Abdullâh b. Ömer’in kendisine bey’at etmesi için ısrar etmiştir. İbn-i Ebi’l-Hadîd, I, 326. 187 Harbutlu, 100. 188 Taberî, V, 574. 189

ﻞﻟذ ﺖﮭﺟو ﺚﯿﺣ بﺎﻛر و ﻂﺒﺘﻠﻣ وذ و ﺢﯾدﺎﻨﻣ وذ لﺰﻓ ﻞﻌﻨﻟا ﻚﺑ ﺖﻟز اذا و ﮫھﺮﻜﺗ اﺪﻠﺑ ﻦﻣﺬﺗ ﻻ

Bol araziler ve bu arazilerde otlayan birçok devenin sahibi

Emrine amade binekler, biniciler sahibi

Sevmiyorsun diye bir beldeyi küçümseme

Sen yok olunca, sahip oldukların da yok olur.

Hemen sonrasında da Yezîd’in öldüğü bildirilir.190

Muhtâr’ın, Yezîd’in öldüğünü bilebilmiş olduğu izlenimi uyandıran rivayet bazı problemler barındırmaktadır. Zira Yezîd’in öldüğü gece Tâif’te arkadaşlarıyla bu beyti okuduğunu söyleyen ravi, başka bir rivayetinde Yezîd’in öldüğü gece Muhtâr’ın Mekke muhasarasında çarpıştığını kaydetmektedir. Aynı gece Mekke’de savaşıyor olduğunu bildiren başka rivayetler de vardır.191 Metne baktığımızda anlam itibariyle Yezîd’in ölümüne dair bir kehanette bulunma gayesi anlaşılmayan şiirin son derece genel anlamlar taşıdığı aşikârdır.

İbn Nemâ; Mekke muhasarasından sonraya tekabül eden bir zamanda Muhtâr’ın İbn Zübeyr’in yanına geldiğini, ama ondan umduğu iltifatı göremeyince bir beyit okuduğunu söyler. Şiir yukarıda Muhtâr’ı kâhinlikle ithama neden olan şiirle neredeyse aynı anlamdadır:192

ﻞﻟذ ﺖﮭﺟو ﺚﯿﺣ ﻲﺑﺎﻛرو ﺔﺣوﺪﻨﻣ وذ و ﻖﯾرﺎﺨﻣ وذ لﺰﻓ ﻞﻌﻨﻟا ﻚﺑ ﺖﻟز اذاو ﮫھﺮﻜﺗ ﻻﺰﻨﻣ ﻦﺘﯿﺒﺗ ﻻ

Giriş bölümünde de izah ettiğimiz üzere Muhtâr, babasıyla Tâif’ten çok küçük yaşlarda ayrılmış ve Köprü Savaşı’ndaki mağlubiyetten sonra Medîne’de bir

190

Belâzurî, Ensâb, VI, 387; İbn Nemâ, 70-71.

191

Taberî, V, 575-576.

192

süre annesiyle yaşayıp Medâin’e amcasının yanına yerleşmiştir. Bu zaman diliminden sonra Tâif’e gidip gitmediğine dair kaynaklarda bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Tam bir yıl Tâif’te amcaoğulları yanında kalan Muhtâr’ın193 bundan sonra Mekke’ye geldiğini bildiren rivayette, Muhtâr ile Abbâs b. Sehl’in konuşmaları dikkat çekmektedir. Öyle ki, Muhtâr Mescid-i Haram’a gelmiş, ancak İbn Zübeyr’e karşı mesafeli durmuştur. Abdullah b. Zübeyr ise Abbâs b. Sehl’in onunla görüşmesine, sessiz kalarak onay vermiştir. Abbâs, Muhtâr’ın yanına gelince onun bu süre zarfında nerede olduğunu sormuş, Muhtâr ise açıklayıcı bir cevap vermekten kaçınmıştır. Bu rivayete göre Muhtâr, bütün bir yılı sadece Tâif’te geçirmemiş, çevre yerleşim merkezlerine de ziyaretlerde bulunmuştur. Abbâs, Muhtâr’ı İbn Zübeyr’e bey’ata çağırmış, Muhtâr ise bir sene önce ona bey’at etmek istediğini ama İbn Zübeyr’in kendisine iltifat etmediğini söylemiştir. Bununla birlikte kendisinin İbn Zübeyr’e ihtiyacı olmadığını, asıl İbn Zübeyr’in kendisine ihtiyacı olduğunu söylemesi194 Muhtâr’ın Mekke’ye dönüş zamanının planlı olduğunu göstermektedir. Muhtâr şartlarını kabul ettirebilmek için, İbn Zübeyr’in Şam yönetimince en çok sıkıştırıldığı bir dönemde gelmiştir. Abbâs, Muhtar’a bir sene önce İbn Zübeyr’in kendisini geri çevirmesini, gizli konuşulan bir konuyu açıkça toplumda dile getirmiş olması ile gerekçelendirmiştir. Böylece Muhtâr’ı ikna etmiş ve aynı gece birlikte İbn Zübeyr’e gitmişlerdir. Rivayetin detaylarında İbn Zübeyr’in bu işi gizli yürüttüğü anlaşılmaktadır. İbn Zübeyr, Abbâs ve Muhtâr selamlaşıp kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra Muhtâr sözü ilk alan kimse olarak:

-Ben sana; bensiz hiçbir işe karar vermemen, bir işe kalkışacağında bana danışman ve ortaya çıktığın zaman da beni en mühim işlerinde yardımcın yapman şartıyla bey’at ederim, demiştir. İbn Zübeyr Muhtâr’dan kendisine şart koşmadan bey’at etmesini istemişse de Muhtâr kendisine ayrıcalık tanınması konusunda diretmiştir.

193

İbn Asem, V, 147. Levi Della Vida, İbn Zübeyr’den umduğunu bulamayınca Taif’e giden Muhtâr’ın bir yıl burada kaldığını ve belki de Şiî hareketin yeni bir dinî ve siyasî safhasının öncüsü ve reisi yapan fikirlerini burada olgunlaştırdığını iddia eder. Levi Della Vida, 514. Benzer bir düşünce Doğuştan Günümüze Büyük islâm Tarihi isimli çalışmada da yer almaktadır. Bkz. Doğuştan Günümüze, II, 340.

194

Abbâs b. Sehl de İbn Zübeyr’i Muhtâr’ın şartlarını kabul etmeye teşvik etmiştir. Neticede İbn Zübeyr’in şartları kabul etmesi ile birikte Muhtâr, İbn Zübeyr’e bey’at etmiştir.195