• Sonuç bulunamadı

3. Muhtâr b Ebî Ubeyd es-Sekafî’nin Tarih Sahnesine Çıkışı

3.5. Hz Hasan Döneminde Muhtâr

Muhtâr, amcasıyla birlikte Hz. Hasan’ın hilafetinde de halifenin yanında yer almıştır. Ancak bu döneme dair kaynaklarda yer alan bir hadise Muhtâr hakkındaki fikirlerimizi karmaşıklaştırır. Öyle ki Muhtâr amcasına Hz. Hasan’ı Muâviye’ye teslim etmeyi teklif etmiştir. Söz konusu durum karşımıza çıkan bütün çalışmalarda sorgulanmaksızın kabul edilmiş ve Muhtâr aleyhine bir eleştiri yumağı haline getirilmiştir.

Hz. Hasan kendi taraftarlarınca tartaklanmış hatta yaralanmış ve akabinde Medâin’de vali konağına sığınmıştır. Bunun sebebi olarak Hz. Hasan’ın ordusunda bir isteksizlik gördüğü ve birlik çağrısında bulunduğu83 bunun neticesinde ise taraftarlarından saldırıya maruz kaldığı ifade edilmektedir.84 Hz. Hasan çıkan karmaşada yaralanarak Medâin’de vali konağına sığınmıştır.85 Muhtâr, amcası Sa’d’a gelerek:

-Zenginlik ve şeref sahibi olmak ister misin? Hasan’ın (elini) bağla ve onu Muâviye’ye teslim et, deyince Sa’d:

82

İbn Hacer, İsâbe, VI, 275-276.

83

İbn Kesîr, VIII, 290.

84

İbnü’l-Esîr, Kâmil, III, 5. Bu kargaşaya Kays b. Sa’d’ın öldürüldüğüne dair bir haberin yayılmasının neden olduğu da belirtilmektedir. Bkz. Taberî, V, 159; İbnü’l-Cevzî, Cemâlüddîn Ebû’l-Ferec Abdurrahmân b. Ali b. Muhammed (597/1200), el-Muntazam fî Târîhi’l-Ümem ve’l-Mülûk, thk. Muhammed Abdülkâdir Atâ ve Mustafâ Abdülkâdir Atâ, Beyrût, 1992, V, 166; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III, 5; İbn Kesîr, VIII, 14. Hz. Hasan’ın o dönemde bu kararı vermiş olması ile ilgili geniş bilgi için bkz. Varol, Mehmet Bahaüddin, Hz. Hasan, Ankara, 2014, 125-131.

85

- Allah sana lanet etsin, sen ne kötü adamsın!86 Allah seni kahretsin! Teklifini de kahretsin! Ben Rasûlullah’ın kızı Fâtıma’nın oğluna mı ihanet edeceğim, diyerek onu azarlamıştır.87 Üstelik Hz. Hasan taraftarı olan Zübyân b. Umâre ve el-Hâris el- A’ver onu bu sözünden dolayı öldürmeye çalışmıştır. Bu davranışından ötürü Muhtâr’ın uzun süre Hz. Osmân taraftarı olarak bilindiği rivayet edilmektedir.88

Buraya kadar anlatılanlar, hemen her bakımdan Muhtâr’ın Ehl-i Beyt sevgisini sorgulamamıza neden olmaktadır. Bu nedenle söz konusu hadisenin yeni bir değerlendirmeye ihtiyaç duyduğu söylenebilir. Siyasî hayatının tamamını Ehl-i Beyt sözü ile canlandırması, Ehl-i Beyt’in en önemli siması olan Hz. Hasan’a karşı bu tutumu ile çelişmektedir. Bu rivayet, Muhtâr’a yöneltilen eleştirilerden birisi olmuştur. Özellikle söz konusu rivayet merkeze alınıp, Muhtâr’ın hayatına bir bütün olarak bakılmamasının eksikliği ile söylediği bu sözden dolayı Muhtâr, Hz. Osman taraftarı olarak suçlanmıştır. Kanaatimizce söz konusu hadise yeniden değerlendirilmeye ihtiyaç duymaktadır.

Hilafette hak iddiası taşımasına rağmen Hz. Hasan’ın çeşitli gerekçelerle Muâviye ile anlaşma yoluna giderek bu hakkından ferağat etmesi, oldukça derin etkilere neden olabilecek bir siyasî hamleydi. Adnan Demircan’ın böylesi bir durumun İslâm dünyasında ilk defa karşılaşılan bir gelişme olduğunu ve dünya tarihinde de çok örneğinin görülmediğini belirterek hadiseyi yorumlaması,89 bu durumun oldukça beklenmedik, şaşırtıcı ve taraftarlarınca garipsenmesinin normal olabileceği görüşümüzü izah etmektedir.

Nitekim Muhtâr, Hz. Hasan’ın bu politikasına şiddetle karşı çıkmıştır. Kendisinden beklentileri, babası Hz. Ali gibi hilafet için mücadele etmesidir. Üstelik ona karşı çıkan yalnızca Muhtâr da değildir. Hz. Hasan’ın siyasî seçimine karşı olan

86

Belâzurî, Ensâb, III, 283; Taberî, V, 159; İbnü’l-Cevzî, Muntazam, V, 166; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III, 5.

87

İbn Kesîr, VIII, 14.

88

Belâzurî, Ensâb, VI, 376.

89

diğer muasırları da öfke içindedir.90 Hucr b. Adiyy de Hz. Hasan’a öfkelenenlerden birisi olarak karşımıza çıkar. Hz. Hasan’ın yanına gelerek:

-Ey Nebî’nin torunu! Ölmem, bana senin bu yaptığına şahit olmaktan sevimli gelir. Sen bizi adaletten ayırdın ve zalimliğe götürdün. Üzerinde olduğumuz haktan ayırıp, batıla taşıdın. Bizi rezil ettin. Biz de bu rezilliğe senin yüzünden muhatap olduk demiştir. Bu sözlerin Hz. Hasan’a ağır geldiği belirtilir.91 Görüldüğü üzere Hucr b. Adiyy başta olmak üzere taraftarları Hz. Hasan’a tepki göstermiştir. Ancak o ve diğerleri Emevî yanlısı olmakla suçlanmamıştır. Muhtâr’a isnad edilen, maksadı aşan bu sözünden dolayı, onun Emevî yanlılığını ispatlar başka bir rivayet bulunmamaktadır.

50/670 yılında Kûfe’ye vali olarak atanan Ziyâd b. Ebîh, Halife Muâviye’ye gönderilmek üzere muhaliflerden Hucr b. Adiyy hakkında bir tahkikat başlatmıştır.92 Hucr’un aleyhine rapor Hâzirlanırken, Muhtâr’ın bu raporda imzası yoktur.93 Oysa Emevî yönetimi ile müspet ilişkiler kurmak için Hucr’un aleyhinde çalışmak, Hz. Hasan’ı Emeviler’e teslim etmekten daha uygun bir zaman dilimine rastlamaktadır.

Muhtâr, Muâviye’nin katında zenginlik ve şeref sahibi olmak için çok fazla girişimde bulunma şansına sahiptir. Ancak onun, yaklaşık 20 sene süren Muâviye iktidarı ile iletişime geçtiğine ve bundan bir menfaat elde etmeye çalıştığına yönelik bir hamlesi kaydedilmemektedir. Şam yönetimi ile köprüler kurma niyeti taşıyan bir kimse için söz konusu süre, yeterli bir zaman iken, onun Emevî yönetimi ile adı anılmamaktadır.

Müslim b. Akîl’in Kûfe’de Hz. Hüseyin adına çalışma yapmak üzere Muhtâr’ın evini tercih etmesi ve burayı bir propaganda merkezi olarak kullanması söz konusudur. Müslim’in Muhtâr’ın evini seçerken onun hakkında herhangi bir

90

Harbutlu, Ali Hüsnî, Muhtâr es-Sekafî Mir’âtü’l-Asri’l-Ümevî, 64/684-67/686, A’lâmü’l-Arab, Kâhire, 1962, 52. Hz. Hasan’a karşı geliştirilen bu menfi tavır, Şîa ve Ehl-i Sünnet nezdinde farklı yaklaşımlarla değerlendirilmiştir. Hz. Hasan’ı, bu politikası nedeni ile eleştirilerden kurtarmak için bir yığın hadis manzumesi uydurulmuştur. “Tarihin geriye doğru okunması” olarak ifade edilebilecek rivayetler kaynaklarda yerlerini almıştır. Tüm bu konularla ilgili geniş bilgi için bkz. Söylemez, Mehmet Mahfuz, Kûfe’nin Siyasi Tarihi, Ankara, 2015, 73-105.

91

Belâzurî, Ensâb, V, 243; Dîneverî, 220.

92

Taberî, VI, 171-172. Geniş bilgi için bkz. Söylemez, Kûfe’nin Siyasi Tarihi, 105-125.

93

sorgulama yaptığına rastlanılmaz. Üstelik buna Muhtâr’ın kayın pederinin Yezîd b. Muâviye’nin valisi konumunda bulunduğunu bilmesi de eklenmelidir.94

Muhtâr’ın Hz. Hasan’ı Muâviye’ye teslim etme fikrini öne sürmesinden sonra Zübyân b. Umâre’nin onu öldürmeye çalıştığı rivayet edilir. Ancak Zübyân b. Umâre yıllar sonra Muhtâr’la birlikte hareket etmiştir.95 Aralarında yaşanan bu olay üzerine herhangi bir konuşma kayıtlarda yer almamaktadır.

İbn Kesîr, Muhtâr’ın bu teklifinin, Şiî’lerin ona nefretle bakmasına neden olduğunu ifade eder.96 Muhtâr’ın bu tutumunu bir ihanet olarak tanımlayan ve 25 yıl sonra Şiîler tarafından kınanmasına neden olduğunu söyleyen Levi Della Vida’nın97 sözlerini ispatlayan herhangi bir rivayet bulunmamaktadır.98 Muhtâr’ın Kûfe’ye dönüp “Ehl-i Beyt’in intikamı” sloganını dillendirerek yürüttüğü hareketi esnasında halk içinde Hz. Hasan’a takındığı tutumu hatırlatan olmamıştır. Ne Süleymân b. Surad ne de Sebî’ meydanındaki isyanda eşrâf, Muhtâr’a yönelttiği eleştiriler arasında bu konuyu gündeme getirmemişlerdir. Özellikle Süleymân b. Surad’ın, Muhtâr’ın kendi çalışmalarına engel olmasını önleyebilmesini sağlayacak nitelikteki bu söylemini kullandığına rastlanılmamaktadır.

Söylemez’in, İranlı tarihçi Hamdullâh el-Müstevfî’nin Târîh-i Güzîde isimli eserinden naklettiğine göre, Muhtâr’a yöneltilen bu itham öylesi bir hal almıştır ki, Hz. Hasan’ın esasında hilafeti Muâviye’ye devretmek gibi bir niyet taşımadığı, ancak Muhtâr tarafından yakalanarak Muâviye’ye teslim edileceğini anlayınca Muâviye ile anlaşma yoluna gittiği nakledilir olmuştur.99 Bazı çalışmalarda ise bu tutumundan

94

Belâzurî, Ensâb, II, 77; Dîneverî, 231; Taberî, V, 355.

95

Taberî, VI, 62.

96

İbn Kesîr, VIII, 290.

97

Levi Della Vida, VI, 513.

98

Muhtâr hakkında ileri sürülen bazı eleştirleri temel kaynak eserlerimizde bulamadık. Buna bir başka örnek Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi isimli eserde Muhtâr hakkında: “Muhtâr yeteri dercede güçlendiğini görünce zuhuru ile İslâm’ı ihya edecek Mehdî olduğunu ima etmeye başladı” denilmektedir. Bkz. Doğuştan Günümüze, II, 340-341.

99

dolayı Muhtâr’ın psikolojisi sorgulanmaya kalkışılmıştır.100 Oysa Hz. Hasan bundan çok önce barış fikrine sahiptir.

Onun hakkında, İslâm Tarihi’nde istikrarsız şahsiyeti ile tanındığı, vasıtalar ne olursa olsun mal ve şöhrete ulaşmak istediği, dostken düşman, düşmanken dost olmaya müsait olduğu,101 yukarıda izahını yaptığımız rivayete binaen söylenmiştir.

Muhtâr’ın Hz. Hasan’ı teslim etmeyi önermesini; Hz. Osman katillerine ve katillerin Hz. Ali’yi halife yapan tarafta olmasına, daha sonra Hz. Ali taraftarları safına geçmesini ise; Muâviye’nin dünyevileşen devlet anlayışını, Yezîd’i halîfe atama çabalarını vb. görmesine bağlamak102 fazlaca iyimser olmaktır. Muhtâr’ın bu teklifini, onun mal elde etme hırsına bağlayanların yorumlarını haksız bulan ve buna Muhtâr’ın pek çok arazisi ve varlığı olduğunu103 delil gösterenler vardır.104

Tüm bu mülahazalardan sonra; Muhtâr’ın Hz. Hasan’ı Muâviye’ye verme arzusunun onun istikrarsızlığı ya da Hz. Osman yanlılığı ile izah edilmesinin bazı problemler taşıdığını söyleyebiliriz. Hadise, esasında Muhtâr’ın Hz. Hasan yanında bir menfaat elde edemeyeceğini anlamasından ibarettir. Muhtâr’ın bu tutumunu, Hz. Hasan’da liderlik vasfının olmadığına dair kanaat sahibi olması üzerine diğer birçok Hz. Ali taraftarı gibi tepki göstermesi ile açıklamak isabetli olacaktır. Yine bu olay bize, dönemin toplumunda Ehl-i Beyt mensuplarına ruhani bir değer atfedilmeye başlanmamış olduğunu göstermektedir. O dönem halkı için Hz. Hasan, Muhtâr örneğinde olduğu gibi, kendisi ile kazanılacak yönetimin menfaatlerinden faydalanılması için halkı arkasında toplayabileceğine inandıkları bir kimseden ibarettir. Böylece yönetimin Emevîler’e geçmesi halinde Hz. Osman dönemi siyasetine dönülmesinden kurtulmak gibi dünyevi endişelerle arkasına düşülmek istenmiştir. Aksi takdirde de yine aynı endişelerin sevketmesi ile Hz. Hasan’a karşı

100

Yaşaroğlu, IV.

101

Doğuştan Günümüze, II, 491.

102

Harbutlu, 21.

103

Taberî, V, 558.

104

Hind Ğassân, 267. İbn A’sem, Hz. Hasan’ın Medâin’de tedavi gördüğü bu dönemi anlatırken, Muhtâr’ın Hz. Hasan’ı Muâviye’ye teslim etme teklifinden bahsetmez. Bkz. İbn A’sem, IV, 288.

sert bir tutum takınılabileceği görülmektedir. Irak halkının, hilafeti Muâviye’ye bırakmasından dolayı Hz. Hasan’ı kınamakta ittifak etmenin dışında hiçbir konuda birleşmemiş olduğu105 söylenilebilir. M. Bahaüddin Varol, bu durumu: “Hz. Hasan ise; Muâviye, güven vermeyen bir ordu ve belirli menfaatler karşılığında saf değiştiren samimiyetten uzak kişilerin dışında bir de bu şekilde hiç tahmin etmediği düşmanlarla karşı karşıya idi” sözleriyle yorumlar.106

Hz. Hasan’ın Medâin’de 40 gün kaldığı rivayet edilmektedir.107 Bu dönemde Hz. Hasan’ın, Sa’d ve Muhtâr’la çok yakın bir temas içinde olduğunu anlamak mümkündür. Muhtâr bu sırada 40 yaşlarındadır.