• Sonuç bulunamadı

Ehl-i Beyt Taraftarlarının Muhtâr’dan Şüphe Duymaları

3. Muhtâr b Ebî Ubeyd es-Sekafî’nin Tarih Sahnesine Çıkışı

1.3. Muhtâr’ın Kûfe’ye Dönüşü ve Şehri Ele Geçirmesi

1.3.9. Ehl-i Beyt Taraftarlarının Muhtâr’dan Şüphe Duymaları

Muhtâr, 66 yılının Muharrem/685 yılının Eylül ayında faaliyetlerini iyice artırmıştır.323 Taraftarları ile kıyam etme vaktinin geldiğini ve gerekli hamlelerin neler olduğunu tartışmaya başladıkları bir döneme girmişlerdir. Taraftarlarından bazıları ise kıyamı bir süre daha ertelemesi konusunda ısrar etmişlerdir.324 Muhtâr’ın şehri ele geçirmek için Muharrem ayını tespit etmiş olmasının tesadüf olmadığı, aksine bu ayı bir sembol olarak hareketine hız kazandırmak için seçtiği, böylece Hz. Hüseyin’in ölümüne seyirci kaldıkları için kendilerini suçlu hisseden Kûfelilerin bu duygularından da faydalanmak istediği yorumları yapılmaktadır.325

İşte böyle bir zamanda Muhtâr hakkında bir şüphe ortaya atılmıştır. Muhtâr, Kûfe’ye geldiği andan itibaren kendisinin İbnü’l-Hanefiyye tarafından Kûfe’deki kıyama liderlik etmesi için gönderildiğini iddia etmiştir. Muhtâr’ın adamları arasında Kûfe’nin seçkin kimselerinden Şibâm Abdurrahmân b. Şureyh; Si’r b. Si’ru’l- Hanefî’nin evinde yine Muhtâr taraftarı olan birkaç arkadaşı ile buluşmuştur. Bunlar: Saîd b. Münkîz es-Sevrî, el-Esved b. Cerâd el-Kindî, Kudâme b. Mâlik el- Cüşemî’dir. Bu toplantıda Şibâm Abdurrahmân b. Şureyh, Muhtâr’ın İbnü’- Hanefiyye tarafından gönderilip gönderilmediğini bizzat İbnü’l-Hanefiyye’nin

322

Gelder, 41-42. Bazı raviler Muhtâr’ın Abdullâh b. Zübeyr tarafından Kûfe’ye vali olarak gönderildiğini bildirir. Bunlardan biri de Abdullâh b. Müslim’dir. İbn Kuteybe ondan rivayetle Abdullâh b. Zübeyr’in Abdullâh b. Mutî’i Kûfe’ye vali olarak atadığını, peşinden onu azlederek Muhtâr’ı atadığını bildirir. Muhtâr Ubeydullâh b. Ziyâd’la giriştiği savaşta onu yenerken, bu sırada İbn Zübeyr tarafından Basra’da ard arda vali değişiklikleri yapılmış ve son olarak Mus’ab b. Zübeyr atanmıştır. Muhtâr, kendisini Kûfe’den azleden İbn Zübeyr’e kızarak onun hilafetini reddedince İbn Zübeyr, kardeşi Mus’ab’ı Muhtâr’ı yok etmek üzere görevlendirmiştir. İbn Kuteybe, İmâme, II,198. Anlatılanlar diğer kaynakların aktardıklarıyla uyuşmamaktadır. Ayrıca Muhtâr’ın Kûfe valiliği görevinin ilk günlerinde Hicâz’a gönderdiği ordunun İbn Zübeyr ordusu ile neden çatışmaya girdiğini açıklayamamak gibi çelişkiler barındırmaktadır.

323

Belâzurî, Ensâb, VI, 384; Taberî, VI, 12; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III, 292.

324

İbn Kesîr, VIII, 265.

325

kendisine sormayı önermiştir. Diğerleri de bu öneriye katılmışlar ve uygun olan ilk zamanda yola çıkmaya karar vermişlerdir.326

Daha önce Süleymân b. Surad ile çıktıkları yolu tamamlamayan Kûfe halkı, şimdi de Muhtâr’la olan birlikteliklerini sorgulamaya başlamışlardır. Muhtâr’ın sözlerini sorgulamak için çok fazla zamanları olmasına rağmen bu toplantı İbn Mutî’in şehre gelmesinden üç ay sonra olmuştur. Artık kıyamın son zamanlarına girdiklerinde halk, yine çıktıkları davada mütereddit bir tutum sergilemeye başlamışlardır.327 Bu da, şehir halkının ne kadar güvenilmez olduğunu göstermektedir. Ağırakça, Muhtâr taraftarlarının Muhtâr’ın İbnü’l-Hanefiyye tarafından gönderildiğine şüphe duymalarında haklı olduklarını söylemektedir. O, İbnü’l-Hanefiyye’nin böyle bir harekâta niyeti olması halinde önce kendisinin bazı Hâzirlıklar yapacağını sonra da Muhtâr ya da başka bir kimseyi göndereceğini ileri sürmektedir.328

Toplanan bu grup Şibâm Abdurrahmân’ın önderliğinde çok geçmeden yola çıkıp, İbnü’l-Hanefiyye’nin huzuruna gelmişlerdir. Heyetle kısa bir sohbetten sonra özel konuşmak istedikleri için tenhaya çekilmişlerdir. Sözcü olarak yine Şibâm Abdurrahmân öne çıkmış ve Muhtâr’a tabi olmalarını uygun görüp görmediğini sormuştur. Heyetteki diğer üyeler de benzer konuşmalar yapmışlardır. Konuşmalar bitince İbnü’l-Hanefiyye konuşmasında açıklık getirilmesi istenilen konuyu, müphem bırakacak bir cevap vermiştir:

-Allah’ın, faziletini bize verdiğini zikrediyorsunuz. Şüphesiz Allah fazîletini dilediğine verir. O çok büyük fazîlet ve lütuf sahibidir. Allah’a hamdolsun. Gelelim Hüseyin’in başına gelenlerle uğradığımız musibetlerden zikrettiklerinize. Muhakkak ki bu kader-i ilâhi idi. Hz. Hüseyin’in acı ölümü, onun yazısıydı. Allah bu ölümle onu şereflendirdi, o kavim karşısında Hüseyin’in derecesini yükseltti. O kavmi ise alçalttı. Allah’ın emri, gerçekleşen bir kaderdir. Gelelim intikamımızı almak için

326

Belâzurî, Ensâb, VI, 384; Taberî, VI, 12-13; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III, 292.

327

Belâzurî, Ensâb, VI, 384; Taberî, VI, 13-14; İbn A’sem, VI, 227-228; İbn Miskeveyh, II, 138-140.

328

davet edilme meselesine: Vallahi ben, Allah’ın, yarattığı kimselerden birisi ile düşmanlarımıza karşı bize yardım etmesini elbette isterim. Diyeceğim bu kadar. Allah sizi ve bizi affetsin.329

İbnü’l-Hanefiyye’nin bu sözlerinden, Muhtâr’ın kıyamına karşı bir duruş bulunmadığı gibi aksine eğer Hz. Hüseyin’in intikamı alınırsa, bunu yapan kim olursa olsun memnun kalacağını bizzat ikrar etmiştir. Heyette bulunanlardan Esved b. Cerâd el-Kindî, İbnü’l-Hanefiyye’nin sözleri hakkında heyetin düşüncelerini şöyle izah etmiştir:

-Vallahi ben, Allah’ın, yarattığı kimselerden birisi ile düşmanlarımıza karşı bize yardım etmesini elbette isterim, sözleriyle bize, Muhtâr’a olan bey’atimizde devam etmemize izin verdi. Eğer bundan vazgeçmemizi söyleseydi bize “yapmayınız!” derdi.330

Heyet üyelerinin hepsi, İbnü’l-Hanefiyye’nin bu konuşmasından aynı şeyi anlamamıştır. Ancak ortak bir noktada hepsi aynı kararda birleşmişlerdir: İbnü’l- Hanefiyye, Kûfe’de Ehl-i Beyt yanlılarının Hz. Hüseyin’i şehit edenlere karşı başlatacakları kıyama, karşı değildir.

Nitekim İbnü’l-Hanefiyye’den de net bir cevap beklemek yanlıştır. Zira kendisinden zorla bey’at almaya çalışan Abdullah b. Zübeyr’in halifeliğini ilan ettiği ve bulunduğu şehirde yaşamaktadır. Muhtâr ise Kûfe’de, İbn Zübeyr’in kontrolü altında bulunan bir şehirde, kıyam Hâzirlıkları içindedir. Taraftarlarının bu kıyama dair İbnü’l-Hanefiyye’den destek açıklaması duymaları pek mümkün değildir. Böylesi bir açıklama İbnü’l-Hanefiyye’yi Mekke’de zor durumda bırakacaktır.

329

Belâzurî, Ensâb, VI, 384; Taberî, VI, 13-14; İbn A’sem, VI, 227-228; İbn Miskeveyh, II, 138-140; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III, 292; İbn Kesîr, VIII, 265.

330

Belâzurî, Ensâb, VI, 384; Taberî, VI, 14; İbn A’sem, VI, 228; İbn Miskeveyh, II, 139-140; İbnü’l- Esîr, Kâmil, III, 292. Watt: “Muhtemelen Muhammed İbnü’l-Hanefiyye’nin Muhtâr hareketinin doğuşu ile ilgili yapacak bir şeyi yoktu” demektedir. Watt, 54. Muhammed İbnü’l-Hanefiyye’nin hayatı incelendiğinde onun siyasete uzak bir tavrı olduğu görülür.

İbnü’l-Hanefiyye’nin, Muhtâr etrafında toplananların Kûfe’de kalkışacakları isyana rızasının olmadığını söylemesi ise kolaydır. Zira bu sözleri ile kendisini Mekke’de birçok ithamdan kurtarabilmesi mümkündür. Ancak bu yolu da seçmemiştir. Dolayısıyla Esved b. Cerâd el-Kindî’nin çıkarsaması, heyetten kendisine itiraz gelmemesi hep, İbnü’l-Hanefiyye’nin içinde bulunduğu durumun, konuşmasının içeriğine tesir edebilmiş olacağını düşünmelerindendir.

Bununla beraber aynı konunun aktarımında Urve b. Zübeyr’e ait rivayet, İbnü’l-Hanefiyye’nin yukarıda aktardığımız sözlerine ek olarak şu cümleleri de sarfettiğini zikretmektedir:

-Biz her zaman Allah’ın hesap ve mükâfatını düşünürüz. Dünyanın sultasını verseler dahi bana haksız yere bir mü’minin öldürülmesi sevimli gelmez. Yalancılardan sakınınız. Kendinizi ve dininizi gözetiniz. Bundan yüz çeviriniz!331

Esved’in sözü ile Urve’nin verdiği bilgi çelişmektedir. Kanaatimizce bizzat heyette olan birisinin rivayeti, diğer ravilerin rivayetlerine tercih edilmelidir. Zira kıyamın hazırlıkları önemli ölçüde ilerlemişken, Kûfe’den Mekke’ye İbnü’l- Hanefiyye’nin rızasının olup olmadığını bizzat kendisinin ağzından öğrenmeye gelmişlerdir. İbnü’l-Hanefiyye’nin olumsuz bir cevapla heyeti uğurlaması halinde Kûfe’deki hareketin seyri değişecektir. Ancak ilerleyen bölümlerde de izah ettiğimiz üzere böyle bir olaylar zincirine tanık olunmamaktadır.

Bu anlatılanlarla İbnü’l-Hanefiyye’nin Kûfe’de olanların dışında kaldığı ve bu konuda herhangi bir yönlendirmede bulunmaktan kaçındığı anlaşılmaktadır. Şimdi ise İbnü’l-Hanefiyye ile heyet arasında geçenlere dair yapılan yorumları değiştiren, ayrı bakış açısı daha oluşturan rivayetlere değinilmelidir. Bunlardan birincisi İbn Sa’d ve Zehebî’nin İbnü’l-Hanefiyye’nin heyete hitaben sözlerine ek olarak, yalancılara dikkat edin! Yalancılardan sakının, uyarısında bulunduğunu zikretmeleridir.332 Rivayete göre her ne kadar isim vermemiş olsa da bu sözün,

331

İbn Sa’d, V, 73.

332

karinesi gereğince, karşılığı Muhtâr’dır. Ancak heyetin kendi aralarındaki konuşmalarına baktığımızda İbnü’l-Hanefiyye’nin bu sözle ne demek istediğine dair bir konuya rastlanmamaktadır. Ayrıca İbnü’l-Hanefiyye’nin Muhtâr hakkında menfî bir konuşma irad etmesine engel bir durum bulunmamaktadır. Heyeti çıktıkları bu yoldan engellemek istemesi halinde bunu rahatlıkla dile getirebilecek konuma sahiptir. Nitekim ileride değineceğimiz üzere İbnü’l-Hanefiyye, Muhtâr’ın şehri ele geçirdikten sonra içlerinde Kerbelâ’ya katılanların da bulunduğu Kûfe eşrâfı ile yakınlaşmasını sert bir dille eleştirmiştir.

Bir diğer yanlı bakış ise İbn Nemâ’ya aittir. İbn Nemâ, heyetin İbnü’l- Hanefiyye’nin yanından çıktıktan sonra Ali b. Hüseyin’e gittiğini, aynı soruyu ona sorduğunu, Ali b. Hüseyin’in cevaben heyete: “Eğer Ehl-i Beyt’i seven zencî bir köle dahi olsa, insanların onu desteklemesi vaciptir,” dediğini bildirmektedir. Bu söz üzerine heyetin: “Zeynelâbidîn ve İbnü’l-Hanefiyye bizlere izin vermiştir,” dediklerini eklemektedir.333 Bununla Şîi inanışın, İbnü’l-Hanefiyye’den açık bir dille alınmayan izni, henüz çocuk yaşta olan Ali b. Hüseyin’den alarak, Muhtâr’ı davasında desteklemesine bir örnek sunulmaktadır.

Mekke’de bunlar olurken Kûfe şehrinde de sessiz bir bekleyiş hâkimdir. Zira Muhtâr hakkında şüphe duyan sadece heyette olanlar değildir. Geride kalan Ehl-i Beyt taraftarlarından Mekke’den gelecek haberi bekleyenler vardır. Bununla birlikte Muhtâr’a güvenenler de mevcuttur. Onlardan bazıları kendisi hakkında bir soruşturma yapıldığını Muhtâr’a söylemiş, Muhtâr da Mekke’den gelecek haberlerden emin olamadığı için korkmuş ve endişeye kapılmıştır. Taraftarlarına, derhal kıyam etme çalışmalarını başlatmak için telkinlerde bulunmuş ancak başarılı olamamıştır. Muhtâr’dan kıyam emri alan taraftarları, emri uygulamada yavaş hareket ederek, heyetten gelecek habere göre davranmaya karar vermişlerdir.334 Muhtâr’ın kıyam emrinin uygulanamıyor olması taraftarlarının önemli ölçüde şüphe içerisinde olduğunu göstermektedir. Muhtâr bu krizde dağılmamış, kendinden emin

333

İbn Nemâ, 97.

334

bir tavır sergileyerek amaçlarına ulaşmak üzere önemli bir başarı göstermiştir. Nitekim yaptığı beliğ konuşması, bu durumu izah etmektedir: “İçinizden bazı kimseler şüphelendiler, şaşırdılar, çekindiler, bozgunculuğa kalkıştılar. Onlar, felakete uğrayacaklar! Gelecekler ve pişman olacaklar! Onlar yüzleri üzere düşecekler, hor ve hakir olacaklar. Uyanacaklar, kendilerini açığa vuracaklar, kabuklarından soyulacaklar ve helak olacaklar.”335

Heyet bir aydan fazla bir süre sonra Kûfe’ye döndüğünde vakit kaybetmeden Muhtâr’a gitmiştir. Muhtâr’ın huzuruna çıktıklarında Şibâm Abdurrahmân b. Şureyh, kendilerinin Muhtâr’a bey’at etmekle emrolunduklarını söyleyince Muhtâr sevinçle tekbîr getirmiş ve taraftarlarını etrafına toplamalarını emretmiştir. Ehl-i Beyt yanlıları toplanınca Muhtâr onlara liderliğini açıklayan bir konuşma yapmıştır: “Ey Ehl-i Beyt taraftarları! İçinizden bazı kimseler, size getirip tebliğ ettiğim şeyin doğru olup olmadığını öğrenmek istediler. Onlar İmâmü’l-Hüdâ, en-Necîb el-Murtazâ b. el- Hayr olan (İbnü’l-Hanefiyye)’nin yanına kadar gidip, size getirmiş olduğum şeyi kendisinden sordular. O kendisinin veziri, yardımcısı, elçisi ve dostu olduğumu onlara bildirdi ve haramları helalleştirenlerle çarpışmak ve mümtaz Peygamberimiz’in Ehl-i Beyti’nin kanlarını aramak ve intikamlarını almak hususunda size yapmış olduğum davetime uymanızı ve boyun eğmenizi emretti.”

Abdurrahmân ise İbnü’l-Hanefiyye’nin Muhtâr’a yardımcı olmaları gerektiğini ve ona icabet etmelerini emrettiğini söylemiştir. Bu sözlerin herkese duyurulması gerektiğini savaş için Hâzirlıkların başlama vaktinin geldiğini duyurmuştur. Diğer heyet üyeleri de benzer konuşmalar yaparak kendi yarattıkları şüpheyi yine kendileri gidermişlerdir.336

Bu hadise Muhtâr’ın liderliğini sağlamlaştırmış, adamlarının kendisine olan bağlılığını arttırmıştır. Kûfe’ye döndüğünden beri uğraştığı davasında ilk kez

335

Taberî, VI, 14; Köksal, Kerbelâ, 314. İbn Kesîr, Muhtâr’ın bu süreçte kâhinlik yetenekleri ile halkı kendi etrafında toplamayı başarmaya matuf bir dil kullandığını ve nitekim her ne dediyse öylece çıktığını aktarır. Bkz. İbn Kesîr, VIII, 265.

336

Belâzurî, Ensâb, VI, 384-385; Taberî, VI, 14; İbn A’sem, VI, 228; İbn Miskeveyh, II, 140-141; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III, 292; İbn Kesîr, VIII, 265, Köksal, Kerbelâ, 314-315.

liderliği Ehl-i Beyt taraftarlarından kabul görmüş ve kendisini Hâzir hissetmesini sağlamıştır. Belki de Muhtar, İbn Mutî’ öncesindeki yönetim tarafından hapse atıldığında, Tevvâbûn’dan dönenlerin yardım teklifine de bu yüzden olumsuz bakmıştır. Daha önce kalkıştığı kıyamlarda liderine karşı çok da olumlu bir sınav veremeyen şehir halkına yeteri derecede güvenmemiş ancak İbnü’l-Hanefiyye’nin huzurundan gelen heyet, Muhtâr’ı bir anda şehirdeki tek sözcü haline getirmiştir. İşte bu durum Muhtâr’ı ilk defa kıyama Hâzir hissettirmiş ve vakit kaybetmeden Hâzirlıklara başlamıştır.