• Sonuç bulunamadı

Muhalif Partiler Arası İttifak Arayışları

BÖLÜM 2: 2 MAYIS 1954 GENEL SEÇİM PROPGANDALARI

2.5. Muhalif Partiler Arası İttifak Arayışları

CMP, MP’nin kapatılması sebebiyle DP’ ye karşı büyük bir nefret içerisindeydi. Zira partinin kapatılmasından doğrudan DP’yi sorumlu tutuyordu. Bu sebeple, CHP ile fikirleri uyuşmamasına rağmen DP karşısında, bu partiyle birleşmeye karar verdi. 25

Şubat 1954’te yapılan CHP Olağanüstü Kurultayı’nda işbirliğine yönelik mühim bir adım atıldı. Kurultayda alınan bir karara göre CHP, mensubu olmayanların da partilerince aday gösterileceği yönünde bir karar alındı (Cumhuriyet, 28 Şubat 1954) CMP de bir tebliğ yayınlayarak demokrasi mücadelesi için eşit şartlar altında işbirliği yapılabileceğini ifade etti. CMP, işbirliğini bazı şartlara bağlamıştı. Bu şartlara göre bir kurucu meclis oluşturulacak ve bu mecliste yeni bir anayasa hazırlanacaktı. Parti, iki meclisli sistem, Anayasa Mahkemesi, Hâkimler Meclisi gibi kurumları teşkil ederek büyük bir inkılâp yapma arzusundaydı (Cumhuriyet, 13 Mart 1954)

CMP’nin tebliği birleşmeye açık olmak ve muhalefet partilerine yeşil ışık yakmak anlamına geliyordu. Nitekim kısa süre sonra basında CHP, CMP ve TKP’nin birleşeceklerine yönelik haberler yapılıyordu. Demokrat parti karşısında muhalefet partilerinin tek liste halinde seçimlere katılacağı ifade ediliyordu. Buna göre müşterek bir liste hazırlanacak ve tüm partilerin adayları ortak listede yer alacaktı (Cumhuriyet, 28 Şubat 1954).

CMP’nin bu dolaylı çağrısına kısa sürede CHP’den cevap geldi. Cevabi tebliğde birleşmeye açık oldukları; ancak kendilerinin de bazı şartları olduğu ifade ediliyordu. CHP, partizan olmayan, anayasa ve muhalefet haklarına saygılı, bir idarenin kurulmasının her türlü ayrımcılıkların önünde olduğunu ifade ediyordu. Ancak CHP, işbirliği yapacakları partinin en önemli özelliklerinin laik cumhuriyet ve inkılâplar olduğunu beyan etmişlerdi. Dolayısıyla işbirliğini kabul eden partiler, bunun parti programlarında belirtmek zorundaydılar (Cumhuriyet, 16 Mart 1954).

160

Ancak CMP’nin, MP’den doğma bir parti olması sebebiyle muvazaa iddialarının büyük tepkiyle karşılanmasına sebep oldu. Öyle ki eski MP’liler bile CMP’nin gerici bir parti olduğunu oysa iktidarın CHP’nin laik ve Atatürk inkılâplarını benimsemiş bir parti olduğunu ifadeyle bu birleşmeye karşı çıkıyordu. Eleştirinin diğer bir noktası CMP’nin takiyye yaptığı devrim yanlısı gibi göründüğüyle ilgiliydi. Bazı gazeteler, bu birliktelikte en büyük zararı CHP’nin çekeceğini söylüyorlardı. Üstelik Atatürkçü bir parti ile Atatürk düşmanı bir partinin iş birliği yapmasının yanlışlığına temas ediyorlardı (Cumhuriyet, 28 Şubat 1954).

CMP’nin irtica ile anılmasında, DP’nin propagandalarının da etkisi olduğu düşünülebilir. Çünkü DP de bu partinin MP’nin devamı olduğunu ve irtica faaliyetlerine devam ettiğini ifade ediyordu. Partinin irtica konusuyla özdeşleşmesi ve CHP ile birleşememesinin en büyük nedenlerinden biri eski MP lideri Hikmet Bayur’un çeşitli gazetelere verdiği demeçler ve yazdığı yazılardı. Bayur, daha önce MP saflarındayken partisinin irtica ile ilişkilendirilmelerine sert cevaplar vermiş bir isimdi. Ancak partiden istifa edince birden CMP’nin en büyük düşmanı haline gelmişti. Üstelik CHP yanlısı bir yol çizerek laik ve Atatürkçü bir parti olan CHP’nin, içinde mürteci dolu bir partiyle işbirliği yapmasının yanlışlığına değinerek böyle bir durumda seçimleri kaybedeceklerini ima etmişti (Bayur, Cumhuriyet, 21 Mart 1954).

MP’nin kurucusu olmasına rağmen CMP’yi muvazaa partisi olarak niteleyen Yusuf Hikmet Bayur Halk Partisi’nin gerici bir partiyle birlikte olmasını Atatürk’e ve onun devrimlerine karşı saygısızlık olarak görmüş ve inkılâplara en çok sahip çıkanın D.P. olduğunu ifade ederek yine iktidar olması gerektiği üzerinde fikir beyan ederek bu muvazaaya karşı çıkmıştır. Bayur, CHP’yi uyarmış ve CMP’nin Atatürk düşmanlığı ve irtica sevgisi içinde bulunduğunu belirtmiştir (Vatan, 15 Nisan 1954; Yeni Politika, 26 Mart 1954) .

Tüm çabalara rağmen CHP ve CMP meclisteki sandalye sayısında anlaşamadılar. CHP, güçlü olduğu bölgelerde CMP ile ortak liste yapmak istemiyordu. Oysa CMP, tüm illerde ortak liste yayınlanması durumunda işbirliğinin mümkün olduğundan bahsediyordu. CHP ise ortağına 25-30 sandalyeden fazla vermek istemiyordu. CHP, her partinin gücü nispetinde mecliste temsil edilmesini istiyordu. Sonuç olarak CHP,

161

CMP’nin taleplerinin parti tüzüklerine aykırı olduğunu söyleyerek işbirliği çabalarına son verdi (Cumhuriyet, 18 Mart 1954; Savcı, Forum, 1 Nisan 1954:6-8).

CMP ve CHP arasında seçimlerde birlikte hareket edilemeyeceği kesinleşince partiler hepsi bir birine karşı kıyasıya bir rekabete giriştiler. Tüm partiler çok iddialıydılar. O kadar ki bazıları seçimler üzerine bahse bile giriyordu. Örneğin C.H.P.li Kemal Çelik 5 bin D.P Adana İl Başkanı Ömer Başeğmez 10 bin lira koyarak iktidarı kazanacaklarına dair bahse girmişlerdi. Bunun üzerine C.M.P. Seyhan Başkanı şunları söylemiştir: “Seçimi cepli cipli partilerin kazanması ne kadar muhtemelse çarıklı çizmeli partilerin de kazanması o kadar ihtimal dâhilindedir.” (Cumhuriyet, 5 Nisan 1954).

2.6. 2 Mayıs 1954 Genel Seçim Sonuçları

Takvimler 2 Mayıs 1954’ü gösterdiğinde herkes sandık başına gitti. Demokrasinin olmazsa olmazı olan seçimler, seçmene kendisini yönetenleri seçme fırsatı veriyordu. Denilebilir ki seçmen ile adayın son olarak yan yana olduğu ve eşit haklara sahip olduğu durumdur. Oy sandığa düştüğünde ise artık sahibini bile tanımaz olur. Kunter, seçimlerde oy vermenin vatandaşlık meselesi olduğunu belirterek seçimle ilgili yapılması gerekenleri yazmıştır. Artık kapalı zarf usulüyle oy verildiğinden kimseden korkmaya gerek olmadığından bahseden yazar, daha sonra seçim için gerekli belgeleri ve yapılması gerekenleri sıralamıştır. Yazarın aşağıdaki sözleri seçimlerle ilgili basının kamuoyu oluşturma çabasına örnek verilebilir:

“Seçimde oy vermek demokrasilerde vatandaşa düşen en büyük vazifedir. Seçimlere alaka göstermemek, yarın işlerin iyi yürümediğinden şikayete nasıl hakkımız olur! Seçimin memleketin mukadderatıyla alakalı bir iş olduğunu da daima göz önünde tutmalıyız. Şahsi menfaatlerimizi hislerimizi bir kenara bırakabilip mevcud adaylar arasında memlekete en iyi şekilde idare edebilecek kimseleri seçme olgunluğunu göstermeliyiz.” (Kunter, Cumhuriyet, 27 Nisan 1954).

1954 seçim sonuçları hemen akşam saatlerinde netleşmeye başlamıştı. Gelen haberler DP’yi sevindirirken CHP’yi üzmekteydi. Bir gün sonra ise gazetelerde DP’nin zaferi kutlanıyordu. Örneğin Zafer sürmanşetten verdiği sonuçları DP’nin zaferi olarak veriyordu (Zafer, 3 Mayıs 1954).

162

Gazetelerin manşetleri aslında onların kimin tarafını tuttuklarını açıkça gösteriyordu. Zafer’in “Zafer” olarak gördüğü seçimleri, Vatan, CHP için tam bir hezimet olarak yorumlamıştı. Vakit ise neredeyse DP’nin bu başarısına hiç değinmeden 108 Cumhuriyet Halk Partili adayın seçimleri kazandığını belirtiyordu (Vakit, Cumhuriyet; 3 Mayıs 1954). Türk Sesi de Cumhuriyet’e yakın bir başlık kullanmıştı. Milli irade kahir bir ekseriyetle yine D.P. lehine tecelli etti diyen gazete, seçimlerin tüm yurtta Türk milletinin asalet ve necabetine yakışır şeklide sükunet içinde geçtiğini bildirmiştir. Haberde iştirakin % 80’in üzerinde olduğu belirtilmiştir. Habere göre meclisteki sandalye sayısı ise DP 508, CHP 28, CMP 5 olarak meclise yansıyacaktı. Haberde CHP’nin sadece Kars, Malatya ve Sinop’ta CMP’ninse yalnız Kırşehir’de kazandığı bildirilmiştir (Türk Sesi, 4 Mayıs 1954).

Gerçekten de bu seçimler CHP için tam bir hezimet olmuştur (Cumhuriyet, 3 Mayıs 1954). Zira CHP, Vakit’in iddia ettiği gibi 108 değil aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere sadece 31 milletvekili çıkarabilmiştir. DP ise 503 CMP ise sadece 5 sandalye kazanmıştır (TÜİK, 2008: 9). 1954 seçimlerinde kayıtlı 1.0262.063 seçmenin 9.095.617’i (% 88,6’sı) oy kullanmıştır. Seçim sonuçlarına ilişkin genel veriler aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Tablo-3

1954 Genel Seçim Sonuçları

Partiler Aldıkları Oy Oy Oranı (%) Milletvekili Sayısı

DP 5.313.659 58,4 503 CHP 3.193.471 35,1 31 CMP 480.249 5,3 5 Bağımsızlar 56.393 0,6 2 Toplam 9.095.617 %100 541 Kaynak: www.tuik.gov.tr. (05.07.2012)

Başbakan Menderes, partisinin1954 seçimlerinde büyük bir başarı elde etmesinin ardından bir beyanname yayınlayarak halka kendilerine olan teveccühten dolayı

163

teşekkür etmiş ve bu teveccühün kendilerine büyük bir mesuliyet yüklediğinin bilincinde olduklarını belirtmiştir:

“Seçim neticelerinin memleketimiz için hayırlı olmasını temenni ederken, gösterdiği paha biçilmez teveccühten dolayı büyük ve asil milletimize partimizin

şükranlarını arz eyleriz. İrade ve kararında serbest olduğu takdirde daima iyiyi ve doğruyu bulup seçmesini bilen Türk milletine layık olmanın kalblerimizi meşbu kıldığı mesuliyet hissile ve iktidarın çok büyük bir ekseriyetle bu defa da partimize teveccüh etmiş olduğu şu anda milletimize hizmette devam edebilmek hususunda Cenab-ı Hakkın cümlemize muin olmasını niyaz ederiz (Cumhuriyet, 2 Mayıs 1954).

Seçim sonuçlarıyla ilgili iktidar yanlısı yazarlar, milletin CHP’ye muhalefeti bile layık görmediği şeklinde yorumlar yapmışlardır. Buna göre millet kara propagandaya itibar etmemiş ve gereken dersi vermiştir. Sonuçlarla ilgili daha objektif bir tespiti ise Hikmet Bayur yapmıştır. Ona göre seçimlerde DP’nin oyunu arttırmasının temel nedeni Demokrat partinin köylülerin gönlünü kazanmasıdır. Zira hükümet dairelerinde köylülerin iyi karşılanması ve işlerin çabucak halledilmesi, karakollarda dayağın kalkması, köylülerin ofis kuyruklarında bekletilmeyerek mahsullerinin hemen alınması gibi nedenler etkili olmuştur. Diğer yandan İnşaatına başlanan büyük yollar, hammaddesi tarım ürünü olan fabrikalar, limanlar gibi büyük yatırımlar da oyların artmasında faydalı olmuştur.

Seçim sonuçlarıyla ilgili daha sert eleştirileri ise Balaban, yapmıştır. Balaban, “Halk partisi idarecileri, demokratik bir nizama intibak edemediler. Bir diktatörü parti lideri haline getiremediler, sertliğin şirretliğe İnkılâp ettiğini ve milletin de şirretliğe yüz vermediğinin farkına varmadılar” diyerek İnönü kadar partililerin de suçlu olduğunu iddia etmiştir. Ona göre, “mağlup olan bir parti lideri, İnönü değildir, eski diktatör

İnönü’dür” . İnönü’nün Lozan’da büyük işler yaptığını; ancak Atatürk’ün sevgisini kazandıktan sonra kulis faaliyetine başlayarak şiddet politikasına yöneldiğini ve Atatürk’ün etrafındaki rakiplerini onun yanından tecrit ettirdiğini belirtmiştir. Yazar,

İnönü’nün “yavaş yavaş sevilen bir insan olmaktan çıkıp korkulan, sert çehreli abus yüzlü bir diktatör” haline geldiğini, halkın dert ve ıstıraplarını dinlemeyen, öğrencilere, çiftlik ağalarına şiddet uygulatan, taksimde gençliği kıskıvrak bağlayacağını ifade eden “gülmiyen, güldüğü zaman acı gülen ve daima şahadet parmağı tehdit makamında sallanan, bir kişi haline geldiğini belirtmiştir. Ona göre İnönü’nün bu tavrında “devlet

164

reisi dalkavukluğu yapan” parti teşkilatının da payı vardır. Zira Menderesle ilgili “Ey vatandaş! Eğer reyini Demokrat Partiye verirsen 1918 senesine yani Yunan işgali zamanına dönersin” demekle kalmamış, Menderes için büyük kara propagandalar yapmışlardır. Balaban, “sizi Türk olmayan birisi, asıl ismi Andon Meandros olan Adnan Menderes idare ediyor dediler, köylüye malınızı ucuza alıyorlar şehirliye size tahılı pahalı satıyorlar diye köylüyü şehirliyi birbirine düşman etmeye çalıştı, petrol kanunuyla ilgili “memleketi satıyorlar!” dediler” şeklinde yazmıştır. Suya bile “seçim suyu” dediklerini belirten yazar, buna karşın hükümetin, icraatlarını belge ve istatistiklere dayandırarak halkı ikna ettiğini böylece halkın sevgisini kazandığını belirtmiştir (Balaban, Türk Sesi, 6 Mayıs 1954).

Seçim sonuçları, CHP’nin kendi içerisinde bile tartışmalara sebep olmuştur. Nitekim seçimlerden hemen sonra yapılan kurultayda İnönü’nün adayı olan Erim Genel sekreterliği kaybetmiş ve Gülek genel sekreter olmuştu. Gülek, “CHP Bitti Yenisini Kuralım…Halk Partisi halkın partisi olmadı. Bundan dolayı demokratik seçimi kaybetti.” diyerek özeleştiri yapmış ve yeni şeyler yapılması gerektiğini belirtmiştir (Fenik, Zafer, 4 Mayıs 1954). Hatta Türk Sesi, seçim sonuçları beğenmeyen CHP üyelerinin, İnönü ve Erim’in istifasını isteyeceğini ve Yeni Ulus gazetesiyle partinin alakasının kesileceğini bildirmiştir (Türk Sesi, 6 Mayıs 1954).

Bazı CHP’liler Atatürk’ün kurduğu büyük bir partinin böyle idare edilemeyeceğini söyleyerek seçimlerden mutlaka ders alınması gerektiğini bildiriyordu. Vekiller Seyhan, Niğde ve Mardin gibi bölgelerde bazı valilerin seçim propagandası yapması, muhtarların mührünün alınması ve sandıkların vaktinden önce açılması ve bazı vatandaşların oy kullanamadığı iddia edilerek YSK’ ya şikâyet etmiş ve seçimlerin yenilenmesini talep etmişlerdir (Yeni Ulus, 7 Mayıs 1954).

Bazı kimseler ise seçimle ilgili sonuçların seçim sistemiyle alakalı olduğunu belirtiyordu. Buna göre seçim sistemi yüzünden alınan oy ile temsil edilen milletvekili arasında orantısızlığa sebep olmaktadır. Gerçekten de daha önceden de belirildiği gibi seçim sistemlerinin de oyun değeri üzerinde eşitliksiz bir etkisi söz konusudur. Örneğin bu seçimlerde CHP %39.98 oy almıştı ancak mecliste % 14,55302 oranında temsil edilecekti. Çoğunluk sistemi CHP’nin mecliste % 25.43 oranında eksik temsil edilmesine neden oluyordu. Aynı durum diğer muhalefet partileri için de geçerliydi. %

165

3 civarında oy alan MP ise meclise sadece bir milletvekili sokarak %0,2 temsil oranıyla yetinmek zorunda kalıyordu. Çoğunluk sistemi, kazanana daha da kazandırıyor kaybedeni ise daha da küçültüyordu. Örneğin DP, % 53.59 oy almıştı, oysa sistem sayesinde mecliste % 83.33 gibi ezici bir çoğunluk sahibi olmuştu. DP lehine aşkın temsil oranı % 29.74’dü. Fakat CHP’lilerin sistem üzerinden bir eleştiri getirmeleri DP’ye haksızlıktı. Zira bu kanunun bizzat kendi iktidarları döneminde çıkmıştı. CHP, o zaman nisbi temsil isteyen partilere karşı çıkmıştı. Oysa şimdi kendileri bunu istiyordu. CHP’nin çoğunluk sistemini tercih etmesindeki neden, CHP ileri gelenlerinin seçimi kazanacaklarını tahmin ederek, sistemin kazanan lehine getirdiği aşkın temsilin kendi paylarına düşeceğini düşünmeleriydi. Oysa tam tersi yaşanmış, büyük bir ihtimalle mecliste kendisine karşı güçlü bir muhalefet yaratmamak adına çoğunluk sistemini tercih eden CHP, muhalefete düşmüştü. CHP sözcüleri seçimin hemen ardından yaptıkları açıklamalarda seçim sisteminin daha adaletli hale getirilmesini istiyor, liste usulünün kaldırılıp tercihli oy sistemine geçilmesi veya seçim çevrelerinin küçültülmesi gibi öneriler sunuyorlardı (Atayakul, 2007: 214).