• Sonuç bulunamadı

Muhalefet ve Üniversitelerin Olaylara Yaklaşımı

3. NİSAN 1960 ÖĞRENCİ OLAYLARI

3.1. Öğrenci Olaylarının Nedenleri

3.2.4. Muhalefet ve Üniversitelerin Olaylara Yaklaşımı

TBMM’nin 29 Nisan günü öğleden sonra gerçekleşen oturumunda396 İstanbul

ve Ankara’da yaşanan olaylar tartışılmıştır. İsmet İnönü 27 Nisan günü gerçekleşen Meclis toplantısında 12 oturum ceza aldığı için meclis oturumunda olaylar ile ilgili yorumlarına çalışmada yer verilememiştir. Ancak İnönü’nün aldığı bu ceza ile ilgili Ulus gazetesinde verdiği cevap şu şeklidedir:

“Büyük Millet Meclisine hakaret hiçbir zaman hatırımdan geçmemiştir. Benim Büyük Millet Meclisinde meşru mücadelem, hükümet militanı mahdut partizanlara karşıdır. Orduya hakaret ettiğim iddiası ise, gülünç olduğu kadar bir iftiradır. Bu memlekette her vatandaş, her ordu mensubu, benim orduya karşı sonsuz bir itimat ve hürmet duygusundan başka bir his taşımadığımı bilir. Ben en kara günlerde Türk milletinin, Türk ordusunun ve Türkiye Millet Meclisinin şerefli vazifeler ifa edeceklerine yürekten inanmış bir adamım. Neşir yasağı kalktığı zaman anlaşılacaktır ki, hakkımızdaki isnatlar baştan başa kasıtlı uydurmadır. Ben, milletin yüksek menfaatlerinden başka bir his ile, hiçbir zaman, bir tek kelime sarfetmemişimdir.397

İnönü’nün cezasından dolayı katılamadığı 29 Nisan günkü TBMM toplantısında söz alan CHP Malatya vekili Nüvit Yetkin, İstanbul ve Ankara’da memleket çocuklarının milletin satın aldığı beylik tabancalarıyla kurşunlandığını, kurşunlar altında can verdiğini; üniversite yetkililerinden izin alınmadığı halde polisin üniversite bahçesine girdiğini, öğrencilerin isyan veya bir ihtilal çıkarmayıp sadece bir protesto yaptıklarını belirtmiştir. Yetkin konuşmasında, İstanbul ve Ankara’da çıkan olayların polisin ve zabıtanın haksız ve kanunsuz yere öğrenciler üzerine sevk edilmesinden; devlet memurlarının da bu uğurda canlarını vererek talebelere tecavüz ettirilmesinden ve masum memleket çocuklarının kanlarının akmasından doğduğunu söylemiştir.398 Sıkıyönetime gerek kalmamasının tek çaresinin, hükümetin çekilmesi

olduğunu belirten Yetkin’den sonra söz alan ve CHP grubu adına konuşan Avni Doğan, hak ve hürriyetlere saygılı yeni bir hükümetin kurulmasının memleketin

396 Öğleden Sonra gerçekleşen TBMM oturumuna katılmayan Menderes, Meclis toplantısından hemen

sonra parti grubunu olağanüstü toplantıya çağırmış ve sadece Menderes’in konuştuğu grup toplantısı yaklaşık kırk dakika sürmüştür (Altan Öymen, a.g.e., s. 713).

397 “İnönü’nün (A.A.)’ya Bir Cevabı”, Cumhuriyet, 30 Nisan 1960, s. 5.

398 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Altmış İkinci İnikat, Devre: XI, Cilt: 13, İçtima: 8, Birinci Celse,

muhtaç olduğu huzurun ilk teminatı ve şartı olduğunu söylemiştir.399 CKMP Kırşehir

milletvekili Hayri Çopuroğlu, sıkıyönetim kararının ülkede mevcut bulunan huzursuzluğu ortadan kaldırmak için yeterli olmayacağını, meclisin huzur ve sükûnu sağlayacak tedbirler bulma yükümlülüğü olduğunu belirtmiştir400.

Yetkin ve Doğan’a cevap vermek üzere DP adına Samet Ağaoğlu kürsüye çıkmış ve sıkıyönetimin ilanına karşı yapılan bu karşı çıkışın, suçluların telaşından kaynaklandığını; adil kumandanların bu kişilerin suçlarını tespit etmelerinden korktuklarını söylemiştir. İstanbul Üniversitesinde 15-20 bin öğrenci bulunduğunu ama bu olayları çıkartanların iki, üç, dört bini geçmeyen serseriler olduğunu belirten Ağaoğlu, bu iki, üç bin kişi içinde de ancak 400-500 kişinin üniversite öğrencisi olduğunu, kalanların ise bu çeşit topluluklara her zaman katıldıkları görünen serseriler, mürteciler, yağma heveslileri ve kökü dışarıda olan zararlı sistemlerin tahrikçileri olduğunu sözlerine eklemiştir. Hükümete yönelik istifa talebi ile ilgili olarak, çoğunluk kimdeyse iktidarında onda olacağını söyleyen Ağaoğlu, CHP’nin kendilerini hep iktidarda sandıklarını, bu talebin de bu alışkanlıktan kaynaklandığını belirtmiştir. Ağaoğlu, TBMM’nin içeride bir avuç insanın, bir an evvel iktidara gelmek için, bir takım vatandaşlara yaptıkları tahriklerin ve kökleri dışarıda bulunan mezheplerin memleket içinde buldukları zayıf da olsa, ufak da olsa birtakım yuvalardan istifade etmek suretiyle yaptıkları tahriklerin, vatanı felakete sürüklemesine izin vermeyeceğini sözlerine eklemiştir.401

23 Mayıs tarihli TBMM oturumunda söz alan CKMP başkanı Osman Bölükbaşı, İstanbul ve Ankara’da gerçekleşen kanlı olaylarda hükümetin sorumluluğu ile ilgili meclis tahkikatı yapılması talebinde bulunmuş; memleketteki huzursuzluğun zirve noktasına çıktığını belirterek; huzursuzluğa sebep olanların derhal bertaraf edilmesi gerektiğini sözlerine eklemiştir. Bölükbaşı, silahsız öğrenci topluluklarına ateş açılmasını meşru gören ve suçluları himaye eden hükümetin sorumluluktan

399 Altan Öymen, a.g.e., s. 710, 711.

400 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, 29.04.1960, a.g.e., s. 337. 401 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, 29.04.1960, a.g.e., s. 323-325.

kurtulamayacağını belirtmiş; hükümet hakkında meclis tahkikatı açılmasını istemiştir.402

Muhalefet partisinin olaylara yönelik sert tepkisine benzer şekilde, üniversiteler de olaylarda hükümetin ve kolluk kuvvetlerinin yaklaşımını eleştirmiştir. 28 Nisan günü olaylar üniversite bahçesinin dışına çıktıktan sonra meslektaşlarıyla dekanlık odasında toplandıklarını belirten Başgil, arkadaşlarından bir tanesinin polisin izinsiz ve davet edilmeden üniversitenin içine kadar girmesini eleştirmiş olduğunu, böyle yapılmamış olsaydı, olayların kendiliğinden son bulacağını söylediğini belirtmiştir. Başgil bu görüşün, her şeyi anarşiye götüreceğini belirterek eleştirmiş; barış ve emniyetin tehdit edildiği yere herhangi bir davet beklemeden ve izin almadan polisin müdahalede bulunmaya mecbur olduğunu sözlerine eklemiştir. Özerkliğin üniversitenin yalnız pedagoji, ilim ve iç idare konularında haiz olacağını belirten Başgil, öğrencilerin hepsinin hükümet karşıtı olmadığını belirterek; hükümet yanlısı ve karşıtı öğrenciler arasında bir kavganın ortaya çıkmasının daha büyük sorunlara sebep olacağını kaydetmiştir.403

Olaylarla ilgili İstanbul Üniversitesi Senatosu tarafından yapılan ancak sıkıyönetim gereği yayımlanmasına izin verilmeyen, sadece öğrenciler tarafından çoğaltılıp elden ele dağıtılan metinde ise şu açıklamalara yer verilmiştir:

“İstanbul Üniversitesi Senatosu, 28 Nisan 1960 tarihinde üniversite iç kapısı önünde ve Atatürk heykeli etrafında toplanarak milli marşlar söyleyen talebenin bu toplantısını dağıtmak için polisin yaptığı müdahale esnasında cereyan eden pek vahim hadiselere büyük ve şiddetli bir teessür içinde muttali olmuştur (öğrenmiştir)[…] Polis, o esnada vazifesi başında bulunan İstanbul Üniversitesi Rektörü’nü haberdar dahi etmeye lüzum görmeden üniversiteye girmiş ve bu kadar ağır muameleyi mucip bir tahrik asla mevcut olmadığı halde silah kullanmak suretiyle bir kısım talebenin ağır yaralanmasına sebep olmuştur. Bu suretle başlayan hadisenin devamı, üniversite dışı safhasında polisin aynı şiddetli hareketi ile ölüm vakalarının da meydana gelmesini mucip olmuştur[…] Rektör ve Hukuk Fakültesi Dekan Vekili talebeyi teskin etmek kastiyle toplantı yerine giderlerken polis tarafından çevrilmişler ve şahıslarında İstanbul

402 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Altmış Sekizinci İnikat, Devre: XI, Cilt: 13, İçtima: 3, İkinci Celse,

23.05.1960, s. 495-497.

Üniversitesi’ne ve hatta bütün üniversitelere galiz sözler ve ağır muamelelerle tecavüzün en çirkinine maruz kalmışlardır. Bu ağır muameleler sırasında rektör gözünden ve yüzünden yaralanmış, dekan vekili de zabıta memurlarının yumruk darbelerine hedef olmuştur. 404

Üniversite Senatosunun bu bildirisinden sonra, İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar üniversitenin üç gün süreyle tatil edildiğini gerekirse süreninin uzatılabileceğini belirtmiştir.405

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde görev yapan anayasa profesörleri Nuri Esen ve İlhan Arsel ise, olaylar sebebiyle 28 Nisan’da derslerine ara vermiş; konuyla ilgili Arsel şu açıklamada bulunmuştur:

“Eğer iktidara gelen her parti siyasi nizam ve asayişi temin bahanesiyle fert hürriyetlerini gelişi güzel takyide kalkışacak olursa devlet asıl o zaman anarşi içinde çöker, devlet otoritesini ve dolayısıyla siyasi nizamı sağlayacak yegâne çare devletin temel esası olan Anayasaya riayettir. Hukuka bağlı bir devlette milleti temsil eden Meclis de dâhil olmak üzere bütün organlar ve çoğunluk Anayasadan başlamak üzere bütün hukuk kaidelerine riayetle mükelleftirler.406

Üniversitelerden gelen bu tepkiler, Menderes’in konuşmalarında üniversiteleri hedef almaya başlamasına sebep olmuş; Menderes’in ege gezisi sırasında üniversite profesörleri ve politikacıların olayları kışkırttığı yönündeki açıklamalarına 17 Mayıs gecesi telefonla yanıt veren İnönü, içinde bulunulan durumun çıkış yolunun eşit, serbest ve dürüst bir seçim olacağını söylemiş; muhalefeti bir avuç insan olarak niteleyen Menderes’i, 1957 seçimlerinde seçmen çoğunluğunun demokratik rejimi isteyen muhalefet partilerine oy verdiğini hatırlatarak eleştirmiştir. Seçim kararı ile ilgili atılacak adımların bile bir dereceye kadar huzur ve sükûn sağlayabileceğini belirten İnönü, basın hürriyetinin de önemine değinmiş; hakimlerin mesleki kaderinin iktidar partizanlarının siyasi müdahalesinden kurtaracak teminat hükümlerinin yeniden tesis edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.407

404 Altan Öymen, a.g.e., s. 666, 667.

405 “Üniversite Üç Gün İçin Tatil Edildi”, Milliyet, 29 Nisan 1960, s. 1.

406 “İki Anayasa Profesörü Derslerine Dün Ara Verdi”, Milliyet, 29 Nisan 1960, s. 5.

407 “İnönü Adnan Menderes’in İzmir’de Söylediği Son Nutuklara Cevap Verdi”, Cumhuriyet, 18

Özetle, muhalefetin açık ve örtülü olarak toplumsal harekete destek verdiği ancak olayların gelişiminde belirleyici bir etkiye sahip olmadığı görülmektedir. Başka bir ifadeyle muhalefet olayların itici gücü olmamış; ancak olayları kendi lehine kullanmaya çalışmıştır. Muhalefet ve üniversiteler özellikle iktidarın toplumsal harekete yaklaşımını ve kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan şiddeti eleştirmiştir. Bu bağlamda, eleştirilerin iktidar partisini daha da hırçınlaştırdığı söylenebilmektedir. Ayrıca, yer yer sert söylemlerin kullanılmasıyla birlikte, muhalefet tarafından çözüm önerilerinin de sunulduğu gözden kaçırılmamalıdır.