• Sonuç bulunamadı

Müzakereci Demokrasi ve Jürgen Habermas

2. KAVRAMLAR VE KURAMSAL ÇERÇEVE

2.2. Kuramsal Çerçeve

2.2.1. Müzakereci Demokrasi Kuramı

2.2.1.2. Müzakereci Demokrasi ve Jürgen Habermas

Müzakereci demokrasi kavramı normatif bir kuram olup, demokrasiyi geliştirmek için çeşitli yollar önermekte; normatif standartlara ulaşmayan kurumları ise eleştirmektedir. Müzakereci demokrasi kuramının iskeletini Habermas’ın iletişimsel eylem kuramı oluşturduğu için, mevcut yazın Habermas’tan yola çıkan bir söylem oluşturmuştur. 145 Bu bağlamda, büyük ölçüde Habermas’ın görüşleri

çerçevesinde ortaya çıkan; sivil toplum ve yurttaşlık kavramlarıyla da ilişkili olan müzakereci demokrasi, yurttaşlık kültürünün boyutlarından birini oluşturmaktadır.146

Habermas, zamanımızın müzakere düşüncesini diriltmekle sorumlu olup, bu kavrama

142 Nesrin Demir, a.g.e., s. 608. 143 Nesrin Demir, a.g.e., s. 609.

144 Mustafa Erdoğan, 2012, a.g.e., s. 31.

145 Ahmet Yener Kocak, “Müzakereci Demokrasi”,

http://www.academia.edu/5605427/M%C3%9CZAKEREC%C4%B0_DEMOKRAS%C4%B0 (02.03.2015).

146 A. Fulya Şen, “Müzakereci Demokrasi ve Halkla İlişkiler: Kamu Yönetiminde Alternatif Bir Halkla

bütünüyle demokratik temel veren bir kuramcı olmaktadır.147 Habermas, aynı

zamanda, Immanuel Kant’ın rasyonel gelenek veya modellerini desteklemekte148 ve demokrasi ile müzakereyi eşleştirmedeki itibarı en çok hak eden kişi olmaktadır.149

Habermas’ın geliştirdiği model demokratik meşruiyetin süreçsel açıklamasını müzakereci siyasetle birleştiren bir demokrasi modeli olmakta; bunu hem liberal hem de cumhuriyetçi modellere alternatif olarak sunmaktadır.150 Bu bağlamda, Habermas

müzakereci demokrasi kuramını açıklamadan önce liberal ve cumhuriyetçi demokrasi üzerinde durmuş ve bu yaklaşımlara getirilen eleştirilerden hareketle kuramını geliştirmiştir. Habermas’a göre, liberal demokrasi sürecinin işlevi, devleti, toplumun çıkarları doğrultusunda programlamakta; siyasetin görevi ise, toplumsal özel çıkarların, ortak hedefler için siyasi egemenlik konusunda uzman bir devlet mekanizması karşısında, bir arada toplanması ve kabul ettirilmesi olmaktadır. Cumhuriyetçi yaklaşımda siyaset böyle bir işlevle ortaya çıkmayıp, topyekûn toplumsallaşma sürecine temel oluşturmakta; siyaset töresel bir yaşam bağlamının yansıması olarak algılanmaktadır. Hukuk kavramıyla ilgili olarak ise Habermas, liberal yaklaşımda hukuk düzeninin öznel haklardan hareketle yapılandırıldığını; cumhuriyetçi yaklaşımda nesnel haklara bir üstünlük verildiğini belirtmektedir.151

Habermas’a göre hukuk sistemi, kendini vatandaşların üzerinde “ben bilirim”ci bir konumda görüp bu tavırla kurulduğu takdirde geliştirdiği normların tümü tartışmaya ve sorgulanmaya açık olacak; bu da toplumda meşruiyet krizine neden olacaktır.152

Habermas, liberal demokraside belirli dönemlerde sandık başına gidilerek verilen oylarla oluşturulmuş olan demokrasinin, yurttaşı dışlayıcı yapısı ve kendi özel çıkarlarını düşünen rasyonalitesini kınamakta; bunun yerine, ortak duyuya dayanan

147 Amy Gutmann; Dennis Thompson, Why Deliberative Democracy?, Princeton University Press,

Princeton, 2004, s. 9; Gökhan Demir, “Habermas ve Foucault: Müzakereci Demokrasi ve Yönetimsellik” Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı 22, 2011, s. 48-71, s. 48.

148 Martyn Griffin, Deliberative Democracy and Emotional Intelligence: An Internal Mechanism to

Regulate the Emotions. Stud Philos Educ(31),2012, 517-538. doi:10.1007/s11217-011-9283-2, s. 519; Gökhan Demir, a.g.e., s. 52.

149 Amy Gutmann; Dennis Thompson, a.g.e., s. 9.

150 Jürgen Habermas, “Öteki” Olmak “Öteki”yle Yaşamak, Çeviren: İlknur Aka, Yapı Kredi Yayınları,

İstanbul, 2015, s. 151; Gökhan Demir, a.g.e., s. 57-58; Jeffrey Flynn, a.g.e., s. 433.

151 Jürgen Habermas, 2015, a.g.e., s. 151-154. 152 Nur Vergin, a.g.e., s. 43.

iletişim içinde çözülmesi gereken uygulamalı bir rasyonellik kavrayışını önermektedir.153 Bu çerçevede, Habermas, çeşitli müzakere biçimlerinde daha iyi

tezlerin ortaya çıkmasını ve katılımcıların adil bir şekilde içerilmesini sağlayan iletişimsel önvarsayımların önemine dikkat çekmektedir. İletişimsel eylemi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan ilk ölçüt konuşmacının bütün niyetlerinin açıkça görülebilir olması; ikinci ölçüt ise, konuşma ediminde dile getirilen iddianın kabul edilebilirlik koşulları olmaktadır.154

Habermas’a göre, demokratik bir toplumda geçerli olacak normlar sadece yurttaşlar arasında gerçekleşen kamusal müzakerenin ürünü olabilmekte; ancak yurttaşlar arasındaki fiili kamusal müzakereye dayanan bir siyasi düzen herkesi bağlayacak normlara geçerlilik kazandırabilmektedir. Bunun için eşit katılıma ve özgür iletişime imkân verecek bir kamusal alanın oluşması gerekmektedir. Bu şekilde geçerli kılınmış olmayan normlar, herkesin onları benimsemesi ve onlara göre hareket etmesi için gerekçe sağlamamakta; bu gibi normları dayatmak aslında başkalarını bir kişinin iradesine boyun eğdirmek anlamına gelmektedir. Habermas’a göre, bu şartlarda, ideal, normlar üzerinde rasyonel bir oydaşmaya götürecek gerçek siyasi müzakere olmalıdır.155

Habermas, kapitalizmin bir yandan varolan egemenlik ilişkilerini sağlamlaştırken, diğer yandan bu ilişkilerin çözülmesini sağlayacak unsurların önünü açtığına dikkat çekmekte;156 ileri kapitalist toplumlarda oluşan meşruiyet krizinin, bu

toplumlarda “işlem görmüş ve bastırılmış sistem krizleri” olarak geliştiğini ifade ederek; bu gelişmelerin ekonomik kaynaklı bir krizin siyasal ve kültürel sistemlere kayması olgusu olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Bu “bastırılmış ve yola getirilmiş kriz” bir sistem krizi olarak algılanmamakta; kınamalar ve şikâyetler işlemeyen, bozuk olan veya yönetim yeteneğini yitirmiş olan sisteme yönelmek yerine, politikacıları hedef almaktadır. Bu da, gelecek bir seçimde politikacılar değişirse her şeyin yola gireceği düşüncesinde ve umudunda temellenen bir çeşit “krizi

153 Jürgen Habermas, 2015, a.g.e., s. 153-156; Mehmet Arı, a.g.e., s. 51.

154 Jürgen Habermas, 2015, a.g.e., s. 161-163; Mustafa Kemal Coşkun, a.g.e., s. 39-41.

155 Jürgen Habermas, Kamusal Alan, Hil Yayınları, İstanbul, 2004, s. 95; Mustafa Erdoğan, 2012, a.g.e.,

s. 29.

yönetememenin krizi” olmaktadır. Habermas, meşruiyet krizinin göstergeleri arasında çalışmaya karşı isteksizlik, iş ahlâkının bozulması ve bireyin giderek artan bir psikolojik bunalıma girmesi şeklinde meydana çıkan genel bir “motivasyon krizi”ne atıfta bulunmaktadır. Daha sonraki görüşlerinde Habermas, bir sistemin meşru sayılması ve toplumsal istikrarın devamı için kitlelerin sadakatinin yetersizleştiğini ve siyasal sistemin belirli normlara dayanmış olmasının gerekliliğini belirtmektedir. O’na göre artık söz konusu olan geleneksel toplumlara özgü olan meşruiyet değil, kamusal alanda süregelen tartışmalar ve müzakere sonucunda belirlenen demokratik meşruiyettir. Liberal demokrasinin, onun iki unsuru olan insan hakları ve halk egemenliğinin hangisini üstün tutacağında yetersiz kaldığını söyleyen Habermas, ileriki çalışmalarında demokrasiyi “liberal demokrasi”, “cumhuriyetçi demokrasi” ve “müzakereci demokrasi” olarak üçe ayırmaktadır. 157 Bu ayrımdan hareketle

Habermas’ın müzakere sürecini ele alışını Mustafa Kemal Coşkun şu şekilde ifade etmektedir:

“Habermas, biri siyasal, biri ekonomik, biri sivil olmak üzere üç toplumu birbirinden ayırarak, kamusal alanı sivil toplum alanına yerleştirir. Bu, hem liberal (örneğin Rawls) hem de cumhuriyetçi modellerden farklı olarak, demokrasinin bir tür devlet toplum ilişkisi olarak anlaşılması yerine, ahlaki ve siyasal olarak eşit kabul edilen bireysel ve kollektif kimliklerin kendi yaşam tarzlarını etkileyen kararlar üzerinde makul ve özgür sorgulama olanağı buldukları ve bu anlamda karar alma süreçlerine katıldıkları bir kamusal iktidar pratiği olarak anlaşılması demektir ki, bu durumda politikalar, en güçlü çıkarlar galip geldiği için değil fakat, vatandaşlar gerçekleri dinleyip eleştirdikten sonra beraberce onların doğruluğuna karar vermişlerse eğer benimsenmelidir. Bunu sağlayabilmek; (a) müzakereye katılımda eşitlik ve simetri; (b) herkesin belirlenen konuları sorgulama hakkı; ve (c) herkesin söylem usulünün kuralları ve bunların uygulanma tarzı hakkında savlar ortaya atma hakkına sahip olmasıyla olanaklı olabilir.158

Habermas, müzakereci siyaseti hem liberal hem de cumhuriyetçi modellere bir alternatif olarak sunmaktadır. Liberal demokrasinin meşruiyet anlayışını ve yaşadığı krizi aşmaya yönelik olarak, müzakereci demokrasi kamusal konuşma,

157 Jürgen Habermas, Legitimation Crisis, Çeviren: Thomas McCarthy, Polity Press, Cambridge, 1997,

s. 45-49; Nur Vergin, Siyasetin Sosyolojisi: Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar. Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 41-43.

iletişimsel eylem kuramı ve tartışmaya dayanan ideal konuşma durumu üzerinde temellenmektedir. İletişimsel Eylem Kuramı adlı eserinde Habermas “iletişim” ve “güç”ü birbirine bağlamıştır. Bu iletişimsel güç kavramını para ve iktidar gücünün normsuz yönlendirilen medyasına karşı koymak için kilit konumda normatif bir kaynak olarak açıklamaktadır. O’na göre, tüm siyasi güç yurttaşların iletişimsel gücünden kaynaklanmaktadır. İletişimsel güç Habermas’ın merkezi kavramlarından olup, bu kavramdaki can alıcı bir belirsizlik onun demokrasi kuramını engellemektedir; kavram belirsizdir ve çalışmalarında onu tutarlı bir şekilde kullanmamıştır. 159 Ancak, belirsizliğine rağmen demokrasi kuramında halen açıklayıcı konumunu korumaktadır. Habermas, iletişimin gücünü ön planda tutarak; liberal demokrasinin yaşadığı krizin ancak faal yurttaş katılımı, sivil toplum ve kamusal tartışma aracılığıyla aşılabileceğini ileri sürmektedir. Demokrasiyi salt seçime indirgeyen klasik yaklaşımdan çok, diyalog, müzakere ve kamusal tartışmaya dayalı müzakereci demokrasinin gerekliliği üzerinde durmaktadır.160

Habermas’a göre müzakereci demokrasi süreci için önemli olan noktalar, geniş halk katılımının varlığı, kamusal tartışma ve sorunlardan haberdar olma, bir yargıya ulaşabilmek için müzakereler yapma, müzakerede güç ve iktidar ilişkilerinden bağımsız olarak her birey için eşit koşullar oluşturma ve müzakere edilen konuda anlaşmaya ya da güvenilir bir takım sonuçlara ulaşma olarak sıralanabilmektedir.161

Habermas’ın isteği, toplumsal çatışma, hiyerarşi ve tahakküm ilişkilerini aşan uzlaşmaya dayalı akılcı bir topluluk yaratmaktır. Dilin temel olarak açık, samimi, gerçekçi iletişime ve anlaşmaya varmaya doğru yöneldiğini iddia etmektedir.162

Habermas’ın kuramı, parlamenter karmaşanın bir parçası olan mikro- müzakereci forumlar kendi yerlerine sahip olmasına rağmen, başarılı bir müzakereci sürecin demokratik bir toplumda çeşitli konumlar içinde ve arasındaki neden- göstermeyi amaçlamak zorunda olduğunu ileri sürmektedir. Farklı bir ifadeyle, yasama sürecindeki neden-göstermenin amacını idrak edebilmek için, müzakereci

159 Jeffrey Flynn, a.g.e., s. 434.

160 Jürgen Habermas, 2015, a.g.e., s. 156-161; Gökhan Demir, a.g.e., s. 58.

161 Jürgen Habermas, İletişimsel Eylem Kuramı Cilt I, Çeviren: Mustafa Tüzel, Kabalcı Yayınları,

İstanbul, 2001, s. 39-47; Mustafa Kemal Coşkun, a.g.e., s. 48.

demokrasi yasama meclislerinde ne olup bittiğinin önemini görmemezlikten gelmemek zorundadır.163

Habermas ile bir diğer müzakereci kuramcı John Rawls pür temsili demokrasi modellerinin hâkimiyetini sorgulamışlar ve kendi anlatım biçimleriyle tüm yurttaşların kendi hayatlarını yönetecek kanun ve politikaları formüle etmede bir role sahip olma hakları olduğunu savunmuşlardır. Ancak, her ikisi de daha fazla kamusal katılımı savunsa da duygunun etkileri hakkında endişe duymuşlardır. Bu nedenle kamusal katılımı başarılı bir şekilde genişletmek amacıyla, duygudan çok mantıklı düşünmenin bireyler tarafından kullanılmak zorunda olduğu konusunda hemfikirdirler. Çünkü, duygu tarafsızlığa ve dürüstlüğe zarar verebilmektedir. Duygu, akılcı müzakere için olası bir tehlikedir ve bu nedenle ya dikkatlice yönetilmeli veya tamamıyla hariç tutulmalıdır.164

Habermasçı müzakereci demokrasiye karşı Michel Foucault sivil toplumun iktidardan serbest bir alan olmadığını savunmaktadır. Çağdaş toplumsal kuramda sivil toplum ve demokrasi arasında kusursuz bir uyumla mutlak bir karşılıklılık varsayılmaktadır. Sivil toplumun, içinde demokrasinin kendini göstereceği bir alan veya süreç olarak düşünüldüğü bu demokrasi anlayışı neoliberal bir anlayış olmaktadır. Foucault ise iktidar mücadelesinin kalbinde müzakereci demokrasinin, iletişimin ve sivil toplumun olduğunu ve bunların iktidardan bağımsız bir unsur olmadıklarını savunmaktadır. Habermas’ın birbirinden sabit bir sınırla ayırdığı devlet ve sivil toplumu Foucault yönetim ve yönetimsellik kavramları aracılığıyla, devletin makro düzeyiyle (toplum, nüfus, iktidar teknolojileri) iktidarın mikro düzeyini (birey, beden, benlik teknolojileri) birleştirmeye çalışmaktadır.165