• Sonuç bulunamadı

Mubâlağa Kalıbında Sîga Dışı ‘Udûller

1.4. Mubâlağa Kalıbında ‘Udûl

1.4.2. Mubâlağa Kalıbında Sîga Dışı ‘Udûller

Burada mubâlağa ifade etmeyen başka sîgalardan mubâlağa sîgalarına doğru gerçekleşen ‘udûller ele alınacaktır.

1.4.2.1. İsm-i Fâil Kalıbından Mubâlağa Kalıbına ‘Udûl Bunları şu şekilde incelemek mümkündür.

a- ٌلِعاَف Kalıbından ٌلاَّعَػف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)51(ًّديًبىعٍلًلّ ٍمَّلاَظِبّىسٍيىلّىللهاَّّفىأىكٍّميكيًدٍيىأٍّتىمَّدىقّاىًبِّىكًلىذ” “(Ey kâfirler!) Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa, Allah

kullarına zulmedici değildir.” 508

Yukarıdaki âyette ـَّلاىظ kelimesi üzerinde bir ‘udûl meydana gelmiştir. Kur’ân’da

aynı lafız üzerinde gerçekleşen başka ‘udûller de vardır.509

508 Enfâl, 8/51.

509 Bkz. “Bakara, 2/37 (ّيباَّوَّػتلا); Bakara, 2/54 (ّيباَّوَّػتلا); Bakara, 2/128 (ّيباَّوَّػتلا); Bakara, 2/160 (ّيباَّوَّػتلا); Bakara,

2/222 (ّىينًباَّوَّػتلا); Bakara, 2/276 (ّوراَّفىك); Âl-i ‘Imrân, 3/8 (ًّباَّىىوٍلا); Âl-i ‘Imrân, 3/182 (ـَّلاىظ); Nisâ, 4/16 (ّناباَّوىػت); Nisâ, 4/34 (ّىفويماَّوىػق); Nisâ, 4/64 (ّناباَّوىػت); Nisâ, 4/107 (ّناناَّوىخ); Nisâ, 4/135 (ّىينًماَّوىػق); Mâide, 5/8 (ّىينًماَّوىػق); Mâide, 5/22

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ism-i fâil kalıbındaki ًّلَاىظ lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, mubâlağa kalıbındaki

ّوـَّلاىظ kelimesidir.‘Udûlün yönü (tipi), ism-i fâil kalıbından mubâlağa kalıbına doğrudur. Yukarıdaki ‘udûl bir sîga dışı ‘udûldür.‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır.‘Udûlün sebebi ve anlama etkisinin, mubâlağa anlamı katmak ve te’kîd olduğu ifade edilebilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte yüz on tane ‘udûl tespit edilmiş olup söz konusu ‘udûller kırk farklı kelime üze- rinde meydana gelmiştir.

b- ٌلِعاَف Kalıbından ٌلوُعَػف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)3(ّ ًاروُفَكّاَّمًإىكّّنارًكاىشّاَّمًإّىليًبَّسلاّيهاىنٍػيىدىىّاَّنًإ”

(ّىنيًراَّبىج); Mâide, 5/41 (ّىفويعاَّىسَ); Mâide, 5/41 (ّىفويعاَّىسَ); Mâide, 5/42 (ّىفويعاَّىسَ); Mâide, 5/42 (ّىفويلاَّكىأ); Mâide, 5/96 (ًّةىراَّيَّسلًل); Mâide, 5/109 (ّيـَّلاىع); Mâide, 5/116 (ّيـَّلاىع); Tevbe, 9/47 (ّىفويعاَّىسَ); Tevbe, 9/78 (ّيـَّلاىع); Tevbe, 9/104 (ّيباَّوَّػتلا); Tevbe, 9/114 (ّههاَّكىأ); Tevbe, 9/118 (ّيباَّوَّػتلا); Hûd, 11/75 (ّههاَّكىأ); Hûd, 11/59 (ّوراَّبىج); Hûd, 11/107 (ّهؿاَّعىػف); Yûsuf, 12/10 (ًّةىراَّيَّسلا); Yûsuf, 12/19 (ّهةىراَّيىس); Yûsuf, 12/39 (ّيراَّهىقٍلا); Yûsuf, 12/53 (ّهةىراَّمىأ); Ra’d 13/16 (ّيراَّهىقٍلا); İbrahim, 14/5 (ّوراَّبىص); İbrahim, 14/15 ( اَّبىجّور ); İbrahim, 14/34 (راَّفىك);ّİbrahim, 14/48 (ّيراَّهىقٍلا); İbrahim, 14/276 (راَّفىك);ّHicr, 15/86 (ّيؽَّلاىٍلْا); İsrâ, 17/25 (ّىينًباَّكىأ); Meryem, 19/14 (ّناراَّبىج); Meryem, 19/32 (ّناراَّبىج); Tâhâ, 20/82 (ّهراَّفىغىل); Hac, 22/10 (ّوـَّلاىظًب); Hac, 22/38 (ّوفاَّوىخ); Nûr, 24/10 (ّهباَّوىػت); Nûr, 24/58 (ّىفويفاَّوىط); Şu’ârâ, 26/30 (ّىنيًراَّبىج); Şu’ârâ, 26/37 (ّوراَّحىس); Şu’arâ, 26/222 (ّوؾاَّفىأ); Kasas, 28/19 (ّناراَّبىج); Lokmân, 31/31 (ّوراَّبىص); Lokmân, 31/32 (ّوراَّتىخ); Sebe’, 34/19 (ّوراَّبىص); Sebe’, 34/26 (ّيحاَّتىفٍلا); Sebe’, 34/48 (ّيـَّلاىع); Yâsîn, 36/86 (ّيؽَّلاىٍلْا); Sâd, 38/4 (ّهباَّذىك); Sâd, 38/9 (ًّباَّىىوٍلا); Sâd, 38/17 (ّهباَّكىأ); Sâd, 38/19 (ّهباَّكىأ); Sâd, 38/30 (ّهباَّكىأ); Sâd, 38/35 (ًّباَّىىوٍلا); Sâd, 38/36 (ّيراَّفىغٍلاّ يزيًزىعٍلا); Sâd, 38/37 (ّوءاَّنىػب); Sâd, 38/37 (ّوصاَّوىغ); Sâd, 38/44 (ّهباَّكىأ); Sâd, 38/57 (ّهؽاَّسىغ); Sâd, 38/65 (ّيراَّهىقٍلا); Zümer, 39/3 (راَّفىك); Zümer, 39/4 (ّيراَّهىقٍلا); Zümer, 39/5 (ّيراَّفىغٍلاّيزيًزىعٍلا); Ğâfir, 40/16 (ّيراَّهىقٍلا); Ğâfir, 40/24 (ّهباَّذىك); Ğâfir, 40/28 (ّهباَّذىك); Ğâfir, 40/35 (ّوراَّبىج); Ğâfir, 40/42 (ّيراَّفىغٍلاّيزيًزىعٍلا); Fussılet, 41/46 (ّوـَّلاىظًب); Şûrâ, 42/33 (ّوراَّبىص); Câsiye, 45/7 (ّوؾاَّفىأ); Hucurât, 49/12 (ّهباَّوىػت); Kâf, 50/25 (ّوعاَّنىم); Kâf, 50/29 (ّوـَّلاىظًب); Kâf, 50/32 ( ّىأّوباَّك ); Kâf, 50/45 (ّوراَّبىًبِ); Zâriyât, 51/58 (ّيؽاَّزَّرلا); Kamer, 54/25 (ّهباَّذىك); Kamer, 54/26 (ّيباَّذىكٍلا); Rahmân, 55/66 (ًّفاىتىخاَّضىن); Haşr, 59/23 (ّيراَّبىٍلْا); Kalem, 68/10 (ّوؼَّلاىح); Kalem, 68/11 (ّوزاَّىهَ); Kalem, 68/11 (ّوءاَّشىم); Kalem, 68/12 (ّوعاَّنىم); Me’âric, 70/16 (ّنةىعاَّزىػن); Nûh, 71/10 (ّناراَّفىغ); Nûh, 71/22 (ّناراَّبيك); Nûh, 71/27 (ّناراَّفىكّنار ًجاىف); Kıyâme, 75/75ّ(ًّةىماَّوَّللا); Nebe’, 78/13 (ّناجاَّىىك); Nebe’, 78/14 (ّناجاَّجىث); Nebe’, 78/25 (ّناقاَّسىغ); Burûc, 85/16 ( َّّعىػفّهؿا ); Nasr, 110/3 (ّناباَّوىػت); Mesed, 111/4 (ّىةىلاَّىحْ); Felâk, 113/4 (ًّتاىثاَّفَّػنلا); Nâs, 114/4 (ًّساَّنىٍلْا).”

“Şüphesiz ki onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O, bu yolu ya şükrede-

rek ya da nankörlük ederek kat eder.” 510

Yukarıdaki âyette ارويفىك kelimesi üzerinde bir ‘udûl meydana gelmiştir. Buna ben-

zer başka ‘udûller de vardır.511

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ism-i fâil kalıbındaki رًفاىك lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, mubâlağa kalıbındaki

ّنارويفىك kelimesidir.‘Udûlün yönü (tipi), ism-i fâil kalıbından mubâlağa kalıbına doğrudur. Yukarıdaki ‘udûl bir sîga dışı ‘udûldür.‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır.‘Udûlün sebebi ve anlama etkisinin abartmak, vurguyu artırmak ve anlamı genelleştirmek olduğu ifade edilebilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği

kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir.

Kur’ân’da bu tipte kırk altı tane ‘udûl tespit edilmiştir. Kur’ân’da bu türden ‘udûllerin genel olarak haber görevi üstlendikleri bazı yerler de ise sıfat oldukları görülmektedir.

c- ٌلِعاَف Kalıbından ٌليِعَف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)158(ّ ٌميِلَعّّهرًكاىشّىللهاَّّفًإىف”

“Şüphesiz Allah onu bilen, karşılığını verendir.” 512

510 İnsân, 76/3.

511 Bkz. “Hûd, 11/9 (ّهرويفىك); İsrâ, 17/27 (ّنارويفىك); İsrâ’, 17/67 (ّنارويفىك); Hacc, 22/38, 66 (ّهرويفىك); Lokmân, 31/32

(ّهرو ); Sebe’, 34/12 (ّهرويفىك); Fâtır, 35/16 (ّهرويفىك); Şûrâ, 42/48 (ّهرويفىك); Zuhruf, 43/15 (ّهرويفىك); İnsân, 76/24 (ّهرويفىك). ّيفىك Ayrıca Kur’ân’daki şu sözcükler üzerinde de benzer ‘udûller vardır. Örnek: Bakara, 2/143 (ّهؼكيءىرىل); Bakara, 2/207 (ّهؼكيءىر); Âl-i ‘Imrân, 3/30 (ّهؼكيءىر); Nisâ, 4/43, 99, 149 (ّناٌويفىع); Tevbe, 9/17, 128 (ّهؼكيءىر); İbrahim, 14/34 (ّهـويلىظىل); Nahl, 16/7, 47 (ّهؼكيءىرىل); İsrâ, 17/3 (ّنارويكىش); İsrâ, 17/81 (ّناقويىىز); İsrâ, 17/83 (سويئىػي); İsrâ, 17/100 (رويتىػق); Kehf, 18/57 (ّيرو ); Hac, 22/60 (ّّّويفىع); Hac, 22/65 (ّهؼكيءىرىل); Furkân, 25/29 (ّنلاكيذىخ); Ahzâb, 33/72 (ّنامويلىظ);ّّيفىغٍلا Ahzâb, 33/72 (ّنامويلىظ); Sebe’, 34/15 (ّهرويفىغ); Fussılet, 41/49 (سويئىػي); Şûrâ, 42/17 (ّهرويكىش); Hadîd, 50/9 (ّ هؼكيءىرىل); Mücâdele, 58/2 (ّّّويفىع); Haşr, 59/10 (ّهؼكيءىر); Teğâbun, 64/17 (ّهرويكىش); Tahrîm, 66/8 (ّناحويصىن); Meâric, 70/19 (ّناعويلىى); Meâric, 70/20 (ّناعكيزىج); Meâric, 70/21 (ّناعوينىم); İnsân, 76/10 (ّناسويبىع); Âdiyât, 100/6 (ّهدوينىك).”ّ

Yukarıdaki âyette ميًلىع kelimesi üzerinde bir ‘udûl meydana gelmiştir. Kur’ân’da

buna benzer başka ‘udûller de vardır.513

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mucerred ism-i fâil kalıbındaki ّهًلَاىع lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, mu-

bâlağa kalıbındaki ميًلىع kelimesidir. ‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mucerred ism-i fâil kalı-

bından mubâlağa kalıbına doğrudur. Sîga dışı bir ‘udûldür.‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisi Allah Te‘âlâ’ya karşı ihlaslı olmaya teşvik şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca âyetteki ّهرًكاىش lafzının mübâlağasız kullanılmasının sebebi ise kulların şükürleri az da olsa Allah Te‘âlâ

tarafından kabul edileceği şeklinde açıklanmaktadır.514 Yine bu gibi ‘udûllerin beşeri

ölçülerle idrak edilmesi ve ölçülmesi zor olan nimetlere işaret için olduğu belirtilmekte-

dir.515 ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap

diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte on bir tane ‘udûl tespit

edilmiştir. Öte yandan ميًلىع kelimesi hepsinde ‘udûl olmasa da Kur’ân’da değişik i‘râb

hallerinde yaklaşık 161 yerde geçmektedir.

1.4.2.2. İsm-i Mef‘ûl Kalıbından Mubâlağa Kalıbına ‘Udûl

Bu tipte meydana gelen ‘udûlleri şu şekilde incelemek mümkündür. a- ٌلوُعْفَم Kalıbından ٌليِعَف Kalıbına ‘Udûl

Örnek:

)17(ّ ٌميِظَكّىويىىكّناٌدىوٍسيمّيويهٍجىكَّّلىظّنلاىثّىمًّنىٍحَّْرلًلّىبىرىضّاىًبٍِّميىيدىحىأّىرّْشيبّاىذًإىك”

513 Bkz. Bakara, 2/95 (ّهميًلىع); Bakara, 2/115 (ّهميًلىع); Nisâ, 4/147 (ّناميًلىع); Mâide, 5/54 (ّهميًلىع); A‘râf, 7/109 (ّهميًلىع);

A‘râf, 7/112 (ّهميًلىع); Yunus, 10/79 (ّهميًلىع); Nûr, 24/32 (ّهميًلىع). Yine Kur’ân’da يرًصىن lafzının bazı kullanımlarını da benzer ‘udûller kapsamına almak mümkündür. Örnek: Hacc, 22/71 (ّويرًصىنٍّنًمّىينًمًلاَّظلًلّاىمىك); Furkân, 25/31 (ّنايرًصىن).

514 Ebû Ðayyân Muhammed b. Yusuf b. Ali b. Yusuf el-İmâm Eïîru’d-Dîn el-Ğırnâõî en-Nefezî el-

Ciyânî el-Endelusî, el-Baðru’l-Muðîõ, tah. Âdil Ahmed Abdulmevcud ve Ali Muhammed Muavviô vd., Dâru’l-Kutubi’l-‘Ilmiyye, Beyrût, 1993, III, 397.

515 Cemâl Abdullah Seyf el-Ðammâdî, el-‘Udûl fî Óıyağı’l-Muşteùùât fi’l-Ùur’ân’i’l-Kerîm, yayımlanmamış

“Onlardan biri, Rahmân’a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelene-

diği zaman, öfkesinden yüzü simsiyah kesilir.”ّ516ّ

Yukarıdaki âyette ّهميًظىك kelimesi üzerinde bir ‘udûl tespit edilmiştir. Kur’ân’da

buna benzer başka ‘udûller de vardır.517

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir. Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mucerred ّهؿويعٍفىم kalıbındaki ّهـويظٍكىم kelimesidir. Ma‘dûlun ileyh, mu-

bâlağa kalıbındaki ّهميًظىك lafzıdır.‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mucerred ism-i mef‘ûl kalı-

bından mubâlağa kalıbına doğrudur. Sîga dışı bir ‘udûldür.‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır.‘Udûlün sebebi ve anlama etkisi dikkat çek- mek, vurguyu artırmak ve anlamı genelleştirmek şeklinde açıklanabilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò

veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte üç tane ‘udûl tespit edilmiştir. Bu kelime

Kur’ân’da ّهـويظٍكىم şeklinde ‘udûlsüz de kullanılmıştır. Örnek: “Kalem, 68/48 (ّهـويظٍكىمّىويىىك)”.