• Sonuç bulunamadı

İsm-i Fâil Kalıbından Sıfat-ı muşebbehe Kalıbına ‘Udûl

1.6. Sıfat-ı muşebbehe Kalıbında ‘Udûl

1.6.1. İsm-i Fâil Kalıbından Sıfat-ı muşebbehe Kalıbına ‘Udûl

Kur’ân’da bu bağlamda gerçekleşen ‘udûlleri şu şekilde incelemek mümkündür. a- ٌلِعاَف Kalıbından نَلاْعَػف Kalıbına ‘Udûl

Örnek:

)3(ًّمي ًحَّّرلاًّّنىٍحَّْرلاّ)2(ّىينًمىلاىعٍلاّّْبىرًّولًلّيدٍمىٍلْاّ)1(ّميحرلاّنمحرلاّللهاّمسب” “Bismillâhirrahmânirrahîm. Hamd, Âlemlerin Rabbî, Rahmân ve Rahîm olan

Allah’a mahsustur.” 555

Yukarıdaki âyetlerde نىٍحَّْرلا sözcüğü üzerinde ‘udûl vardır.

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mezîdin ism-i fâil kalıbındaki ّهمًحاىر lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, sıfat-ı

muşebbehe kalıbındaki نىٍحَّْرلا kelimesidir. ‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mucerred ism-i fâil

kalıbından sıfat-ı muşebbehe kalıbına doğrudur. ‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), me- tinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisinin mübâlağa anlamı

katmak556, muñâtabın dikkatini uyandırmak ve anlamı te’kîd etmek olduğu söylenebilir.

Ayrıca للهاّمسب terkibinde görülen ve hazif cihetinde gerçekleşen belâgat ‘udûlünün557,

buradaki sarf ‘udûlünün değerini ve anlam inceliğini daha da artırdığı ifade edilebilir. Kur’ân’ın bu ilk âyetinde belirlenebildiği kadarıyla belâgat, kitâbet, savt, delâlet, sarf ve nahiv çeşitlerinde çok sayıda ‘udûl gerçekleşmiş olması, Kur’ân’ın sözvarlığının muðkemliği, edebîliği ve muñâtab merkezli hitâbının en dikkat çeken örneklerindendir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte elli yedi tane ‘udûl tespit edilmiş-

tir.558 Her surenin başında yer alan besmelenin ayrı bir ayet olduğuna dair görüş dikkate

555 Fâtiha, 1/1.

556 es-Suyûõî, Şerhu ‘Uùûdi’l-Cumân fi’l-Me‘ânî ve’l-Beyân, tah. İbrahim Muhammed el-Ðamdânî ve

Emîn Lokmân el-Ðabbâr, Dâru’l-Kutibi’l-‘Ilmiyye, Beyrut, 2011, s. 42.

557 ed-Dirşevî, Risâletu’s-Suõûr, s. 20.

558 نىٍحْىر lafzı Kur’ân’da Fâtihâ suresinin ilk âyeti sayılan besmeledekiyle beraber, merfû‘, manóûb veya

alınırsa, zikredilen besmelelerdeki نىٍحَّْرلا lafızlarıyla beraber yüz on iki tane daha eklene- rek sayı yüz altmış dokuza yükseltilebilir.

b- ٌلِعاَف Kalıbından ٌليِعَف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)3(ًّّمي ًحَّرلاًّنىٍحَّْرلاّ)2(ّىينًمىلاىعٍلاّّْبىرًّولًلّيدٍمىٍلْاّ)1(ّميحرلاّنحْرلاّللهاّمسب” “Bismillâhirrahmânirrahîm. Hamd, Âlemlerin Rabbî, Rahmân ve Rahîm olan

Allah’a mahsustur.” 559

Yukarıdaki âyetlerde ًّمي ًح kelimesi üzerinde ‘udûl gerçekleşmiştir.َّّرلا

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mezîdin ism-i fâil kalıbındaki ّهمًحاىر lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, sıfat-ı

muşebbehe kalıbındaki يم kelimesidir. ‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mucerred ism-i fâilًّحَّرلا

kalıbından sıfat-ı muşebbehe kalıbına doğrudur. ‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), me- tinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisi muñâtabın dikkatini

çekmek ve anlamı te’kîd etmek şeklinde açıklanabilir. Yukarıda للهاّمسبterkibindeki ‘udûl-

le ilgili olarak zikredilen hususların560, buradaki sarf ‘udûlünün değerini de artırdığı

belirtilebilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte yüz on beş tane ‘udûl

tespit edilmiştir.561 Sûre başlarındaki besmelelerde geçen

مي ًحَّرلا lafızlarıyla beraber yüz on üç tane daha eklenerek sayının iki yüz on beşe yükseltilmesi mümkündür.

c- ٌةَلِعاَف Kalıbından ٌةَل Kalıbına ‘Udûl ِعَف

dana gelmiştir. Örnek: Fâtihâ, 1/3 (ًّنىٍحَّْرلا); Yâsîn, 36/11 (ّىنىٍحَّْرلا); Rahmân, 55/1 (ّينىٍحَّْرلا); Mülk, 67/3, 19, 20, 29 (ًّنىٍحَّْرلاًّقٍلىخ); Nebe’, 78/37 (ًّنىٍحَّْرلا); Nebe’, 78/38 (ّينىٍحَّْرلا).

559 Fâtiha, 1/1.

560 ed-Dirşevî, Risâletu’s-Suõûr, s. 20.

561ميًحىر lafzı Kur’ân’da Fâtihâ suresinin ilk âyeti sayılan besmeledekiyle beraber, ma‘rife ya da nekra olarak

merfû‘, manóûb veya mecrûr şeklinde değişik i‘râb hallerinde toplam yüz on beş yerde geçmektedir. Bunların hepsinde ‘udûl meydana gelmiştir. Örnek: Bakara, 2/37 (ّيميًحَّرلا); Âl-i ‘Imrân, 3/129 (ّهميًحىر); Nisâ, 4/16 (ّناميًحىر); Mâide, 5/34 (ّهميًحىر); Tevbe, 9/104 (ّيميًحَّرلا);

Örnek:

)12(ّّهةىرًساىخّهةَّرىكّناذًإّىكٍلًتّاويلاىقّ)11(ّ ًةَرِخَنّناماىظًعّاَّنيكّاىذًئىأّ)10(ًّّةىرًفاىٍلْاّ ًفيّىفكيدكيدٍرىمىلّاَّنًئىأّىفويلويقىػي”

“Şöyle derler: ‘Biz gerçekten gerisin geriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz? Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı? Öyleyse bu hüsran dolu bir dönüştür.’” 562

Yukarıdaki âyette ّنةىرًىنخ kelimesi üzerinde bir ‘udûl görünmektedir.

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mezîdin ism-i fâil kalıbındaki ةىرًخاىن lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, sıfat-ı

muşebbehe kalıbındaki ّنةىرًىنخ kelimesidir. ‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mucerred ism-i fâil

kalıbından sıfat-ı muşebbehe kalıbına doğrudur. ‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), me- tinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisinin dikkat çekmek ve anlamı te’kîd etmek olduğu söylenebilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybo- labilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte bir tane ‘udûl tespit edilmiştir.

d- ٌلِعاَف Kalıbından ٌلْعَػف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)20(ّىنيًدًىاَّزلاٍّنًمًّويًفّاويناىكىكّوةىدكيدٍعىمّىمًىاىرىدّ ٍسْخَبّونىمىثًبّيهٍكىرىشىك” “Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.Zaten ona değer vermiyorlar- dı.”563

Yukarıdaki âyette سٍىبَ kelimesi üzerinde bir ‘udûl vardır.

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mezîdin ism-i fâil kalıbındaki mukadder ّهسًخاىب lafzıdır. Ma‘dûlun

562 Nâziât, 79/10-12. 563 Yusuf, 12/20.

ileyh, sıfat-ı muşebbehe kalıbındaki ّهسٍىبَ kelimesidir. ‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mucer-

red ism-i fâil kalıbından sıfat-ı muşebbehe kalıbına doğrudur. ‘Udûlü ortaya çıkaran

etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisi Yu-

suf’u (a.s.) çok düşük bir fiyata sattıklarını vurgulamaktır.ّ Âyette “Zaten ona değer

vermiyorlardı.” şeklinde tercüme edilen kısmı “Zâten onu hemen elden çıkarmak isti-

yorlardı.”564 şeklinde de çevirmek mümkündür. Buradan hareketle âyette geçen ‘udûlde,

alış verişin bir an önce tamamlanıp, Yusuf’dan (a.s.) tamamen kurtulma isteğini vurgu- lamak için kısa ancak sürekliliğe delâlet eden bir lafzın tercih edilmiş olduğu ifade edi- lebilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap

diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte bir tane ‘udûl tespit edil-

miştir.

e- ٌلِعْفُم Kalıbından ٌليِعَف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)10(ّىفويبًذٍكىيّاويناىكّاىًبِّ ٌميِلَأّهباىذىعٍّميىلِىك”

“Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.” 565

Yukarıdaki âyette ّهميًلىأ kelimesi üzerinde bir ‘udûl vardır. Kur’ân’da buna benzer

başka ‘udûller vardır.566

564Kur’ân-ı Kerîm Meâli, haz. Halil Altuntaş ve Muzaffer Şahin, Diyânet İşleri Başkanlığı Yayınları, On

ikinci baskı, Ankara, 2006, s. 236 (dördüncü dipnot).

565 Bakara, 2/10.

566 Bkz. “Bakara, 2/104 , 174, 178 (ّهميًلىأ); Âl-i ‘Imrân, 3/21, 77, 91, 177, 188 (ّهميًلىأ); Nisâ, 4/18, 138, 161,

173 (ّناميًلىأ); Mâide, 5/36, 73, 94 (ّهميًلىأ); En’âm, 6/70 (ّهميًلىأ); A’râf, 7/73 (ّهميًلىأ); Enfâl, 8/32 (ّهميًلىأ); Tevbe, 9/3, 34, 39, 61, 79, 90 (ّهميًلىأ); Tevbe, 9/74 (ّناميًلىأ); Yûnus, 10/4 (ّهميًلىأ); Yûnus, 10/88, 97 (ّىميًلىلأا); Hûd, 11/26, 48, 102 (ّهميًلىأ); Yûsuf, 12/25 (ّهميًلىأ); İbrahim 14/22 (ّهميًلىأ); Hicr, 15/50 (ّيميًلىلأا); Nahl, 16/63, 104, 117 (ّهميًلىأ); İsrâ, 17/10 (ّناميًلىأ); Hac, 22/25 (ّهميًلىأ); Nûr, 24/19, 63 (ّهميًلىأ); Furkân, 25/37 (ّناميًلىأ); Şu’arâ, 26/201 (ّىميًلىلأا); Ankebût, 29/23 (ّهميًلىأ); Lokmân, 31/7 (ّهميًلىأ); Ahzâb, 33/8 (ّناميًلىأ); Sebe’, 34/5 (ّهميًلىأ); Yâsîn, 36/18 (ّهميًلىأ); Sâffât, 37/38 (ًّميًلىلأا); Fussilet, 41/43 (ّوميًلىأ); Şûrâ, 42/21, 42 (ّهميًلىأ); Zuhruf, 43/65 (ّهميًلىأ); Duhân, 44/11 (ّهميًلىأ); Câsiye, 45/8, 11 (ّهميًلىأ); Ahkâf, 46/24, 31 (ّهميًلىأ); Fetih, 48/16, 17, 25 (ّناميًلىأ); Zâriyât, 51/37 (ّىميًلىلأا); Mücâdele, 58/4 (ّهميًلىأ); Haşr, 59/15 (ّهميًلىأ); Saf, 61/10 (ّوميًلىأ); Teğâbun, 64/5 (ّهميًلىأ); Mülk, 67/28 (ّوميًلىأ); Nûh, 71/1 (ّهميًلىأ); Müzzemmil, 73/13 (ّناميًلىأ); İnsân, 76/31 (ّناميًلىأ); İnşikâk, 84/24 (ّوميًلىأ).”

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir. Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mezîdin ism-i fâil kalıbındaki ّهًلَؤيم lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, sıfat-ı

muşebbehe kalıbındaki ّهميًلىأ kelimesidir. ‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mezîdin ism-i fâil

kalıbından sıfat-ı muşebbehe kalıbına doğrudur. ‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), me- tinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisinin te’kîd olduğu be-

lirtilebilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir.

Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte yetmiş iki tane ‘udûl tespit edilmiştir.

f- ٌلِّعَفُم Kalıbından ٌليِعَف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)8(ّ ًاريِذَن َوّّنارّْشىبيمّىكّنادًىاىشّىؾاىنٍلىسٍرىأّاَّنًإ” “(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak

gönderdik.” 567

Yukarıdaki âyette ّناريًذىن kelimesi üzerinde bir ‘udûl vardır. Kur’ân’da başka âyet-

lerde de aynı tipden ‘udûller görünmektedir.568

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir. Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mezîdin ism-i fâil kalıbındaki ّهرّْذىن lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, sıfat-ı ّيم

muşebbehe kalıbındaki ّناريًذىن kelimesidir. ‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mezîd ism-i fâil kalı-

bından sıfat-ı muşebbehe kalıbına doğrudur. ‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisi dikkat çekmek ve anlamı te’kîd etmek şeklinde açıklanabilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte dört tane ‘udûl tespit edilmiştir.

567 Fetih, 48/8.

Ayrıca şu kelimelerde meydana gelen ‘udûlleri de ism-i fâil kalıbından sıfat-ı muşebbehe kalıbına doğru meydana geldiği ifade edilebilir. Örnek: Cin, 72/8 (ّناسىرىح); Cin, 72/9 (ّنادىصىر).