• Sonuç bulunamadı

İsim Kalıbından İsm-i Fâil Kalıbına ‘Udûl

1.3. İsm-i Fâil Kalıbında ‘Udûl

1.3.2. İsm-i Fâil Kalıbında Sîga Dışı ‘Udûller

1.3.2.1. İsim Kalıbından İsm-i Fâil Kalıbına ‘Udûl

Bu türdeki ‘udûller Kur’ân’da genel olarak şu şekillerde ortaya çıkmaktadır. 1.3.2.1.1. Óarîð Masdar Kalıbından İsm-i Fâil Kalıbına ‘Udûl

Bu tipte meydana gelen ‘udûlleri şu şekilde incelemek mümkündür. a- ٌلعَف Kalıbından ٌةَلِعاًف Kalıbına ‘Udûl

Örnek:

)12(ّّهةىيًراىجّهٍينىعّاىهيًفّ)11(ّ ًةَيِغلاّاىهيًفّيعىمٍسىتّلاّ)10(ّّوةىيًلاّىعّوةَّنىجًّّفي” “Yüksek bir cenettedirler. Orada hiçbir boş söz işitmezler. Arada akan bir kay- nak vardır.” 453

Yukarıdaki âyette ّنةىيًغلا (boş söz) kelimesi üzerinde bir ‘udûl meydana gelmiştir.

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mucerred masdar kalıbındaki ّهوٍغىل lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, ïulâïî

mucerred ism-i fâil kalıbındaki ّنةىيًغلا kelimesidir. ‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mucerred

masdar kalıbından ïulâïî mucerred ism-i fâil kalıbına doğrudur. ‘Udûlü ortaya çıkaran

etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisinin

te’kîd ve söze biraz daha kalıcı bir anlam katmak olduğu ifade edilebilir. Ayrıca burada ‘udûlün âyet sonlarındaki ses ahengini sağlamaya ve metafor oluşumuna etki ettiği de belirtilebilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte bir tane ‘udûl tespit edilmiştir.

b- ٌلاَعَػف Kalıbından ٌةَلِعاًف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)8(ّ ٍةَيِقاَبٍّنًمٍّميىلِّلىرىػتٍّلىهىػف”

“Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?” 454

Yukarıdaki âyette ةىيًقاىب (kalan) kelimesi üzerinde bir ‘udûl vardır.

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mucerred masdar kalıbındaki ءاىقىػب lafzıdır. Ma‘dûlun ileyh, ïulâïî

mucerred ism-i fâil kalıbındaki ةىيًقاىب kelimesidir.455 ‘Udûlün yönü (tipi), ïulâïî mucerred

masdar kalıbından ïulâïî mucerred ism-i fâil kalıbına doğrudur. ‘Udûlü ortaya çıkaran

etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisi te’kîd şeklinde belirginleşmektedir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte bir tane ‘udûl tespit edilmiştir.

1.3.2.1.2. İsm-i Mef‘ûl Kalıbından İsm-i Fâil Kalıbına ‘Udûl

Bu tipte meydana gelen ‘udûlleri şu şekilde tahlil etmek mümkündür. a- ٌلوُعْف Kalıbından َف َم ٌلِعا Kalıbına ‘Udûl

Örnek:

)43(ّىمًحىرٍّنىمَّّلاًإًّللهاًّرٍمىأٍّنًمّىـٍوىػيٍلاّ َمِصاَعّلاّىؿاىقًّءاىمٍلاٍّنًمّ ًنِيمًصٍعىػيّولىبىجّ ىلًإّمًكآىسّىؿاىق”ّ

454 Ğaşiye, 69/8.

455 Âyette geçen ةىيًقاىب kelimesinin ism-i fâil kalıbında gelen nadir semâî mastarlardan olduğuna işaret edil-

“O, ‘Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım dedi.’ Nûh, ‘Bugün

Allah’ın rahmet ettikleri hâriç, O’nun azabından korunacak kimse yoktur’ dedi.” 456

Yukarıdaki âyette مًصاىع kelimesi üzerinde bir ‘udûl meydana gelmiştir. Kur’ân’da

buna benze başka ‘udûller de vardır.457

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mucerred ism-i mef‘ûl kalıbındaki ـويصٍعىم kelimesidir. Ma‘dûlun

ileyh, ïulâïî mucerred ism-i fâil kalıbındaki مًصاىع kelimesidir.‘Udûlün yönü(tipi), ïulâïî

mucerred ism-i mef‘ûl kalıbından ïulâïî mucerred ism-i fâil kalıbına doğrudur.‘Udûlü ortaya çıkaran etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır.‘Udûlün sebebi ve anla- ma etkisinin vurguyu artırmak ve anlamı özelleştirmek olduğu ifade edilebilir. ‘Udûl olmazsa, ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte on yedi tane ‘udûl tespit edilmiştir. Aynı kelimenin Yûnus, 11/27 ve Ğâfir, 40/33 âyetlerindeki kullanımında yukarıdaki türden bir ‘udûl gerçekleşmediği dikkat çeker.

b- ةَلوُعْفَم Kalıbından ٌةَلِعاًف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)7(ّ ٍةَيِضاَرّوةىشيًعّ ًفيّىويهىػف”

“Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır.” 458

Yukarıdaki âyette ةىيًضاىر kelimesi üzerinde bir ‘udûl meydana gelmiştir. Kur’ân’da

buna benzer başka ‘udûller de vardır.459

456 Hûd, 11/43.

457 Bkz. Bakara, 2/126 (ّنانًمآ); Âl-i ‘Imrân, 3/97 (ّنانًمآ); Yûsuf, 12/99 (ّىينًنًمآ); İbrahim, 14/35 (ّنانًمآ); Hicr, 15/46

(ّىينًنًمآ); Hicr, 15/82 (ّىينًنًمآ); Enbiyâ’, 21/18 (ّهقًىاىز); Şu’arâ, 26/146 (ّىينًنًمآ); Kasas, 28/31 (ّىينًنًملآا); Ankebut, 29/67 (ّنانًمآ); Kasas, 28/57 (ّنانًمآ); Sebe’, 34/18 (ّىينًنًمآ); Fussılet, 41/40 (ّنانًمآ); Duhân, 44/55 (ّىينًنًمآ); Fetih, 48/27 (ّىينًنًمآ); Târık, 86/6 (ّوقًفاىد).

458 Kâria, 101/7.

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir. Ma‘dûlun ‘anh, ïulâïî mucerred ism-i mef‘ûl kalıbındaki ّهةَّيًضٍرىم kelimesidir. Ma‘dûlun

ileyh, ïulâïî mucerred ism-i fâil kalıbındaki ةىيًضاىر lafzıdır. ‘Udûlün yönü(tipi), ïulâïî mu-

cerred ism-i mef‘ûl kalıbından ïulâïî mucerred ism-i fâil kalıbına doğrudur. ‘Udûlü or- taya çıkaran etken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisi vurguyu artırmak ve anlamı daraltmak şeklinde açıklanabilir. ‘Udûl olmazsa, ayet-

teki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò

veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte üç tane ‘udûl tespit edilmiştir. 1.3.2.1.3. Sıfat-ı muşebbehe Kalıbından İsm-i Fâil Kalıbına ‘Udûl

Bu konudaki ‘udûlleri incelemeye başlamadan önce, sıfat-ı muşebbehe ile ism-i fâil arasındaki farkların izah edilmesi faydalı olacaktır. Söz konusu kelimeler arasındaki

farklar şu şekilde ifade edilmektedir:460

1-Sıfat-ı muşebbehe muzârinin hareke ve sükunlarına pek uymaz. Ancak ism-i fâil uyar.

2-Sıfat-ı muşebbehe kalıcılığa (ïubût), ism-i fâil geçicilik ve sonradan olmaya (ðudûï) delâlet eder.

3-İsm-i fâil geçmiş zaman için kullanıldığı gibi şimdiki zaman ve gelecek zaman için de kullanılabilir. Sıfa-ı muşebbehe daimî hâl ifadesi için kullanılır.

4-Sıfat-ı muşebbehenin ma‘mûlü kendisinden öne geçemez. İsm-i fâilde vasıf

anlamı zayıf olduğundan dolayı ism-i fâilin ma‘mulü kendi önüne geçebilir. 461

5-Sıfat-ı muşebbehenin ma‘mûlü ecnebî olamaz, sebebî olmak zorundadır. İsm-

i fâilin ma‘mulü sebebî de ecnebî de olabilir.462

460 Kemâl Ðuseyn Reşîd Óâlið, Óıyağu’l-Mubâlağa ve Õarâiùuha fi’l-Ùur’ân’i’l-Kerîm, (Dirâse İñóâiyye,

Óarfiyye Delâliyye), yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Câmi‘atu’n-Necâh, Nâblûs, 2005, s. 26.

461 İbn Hişâm el-Enóârî, Şerðu Ùaõri’n-Nedâ, ss. 460-462.

462 İbn Hişâm el-Enóârî’nin açıklamalarına göre ma‘mûlün sebebî olması üç durumda ortaya çıkar: 1-

Ma‘mûlün mevóûfa dönen zamire muôâf olması (ّيويهٍجىكّونىسىحّوليجىرًبّيتٍرىرىم), 2-ma‘mûlün mevóûfa dönen zamirin yerine geçmiş bir şeye muôâf olması (ًّوٍجىولاًّنىسىحّ وليجىرًبّيتٍرىرىم) (burada ؿا zamirin yerine geçmiştir), 3- mevóûfa dönen zamirin var kabul edilmesi (ّيوٍنًمّانهٍجىكّ:ٍمأّانهٍجىكّونىسىحّ وليجىرًبّ يتٍرىرىم). Ma‘mûlün ecnebi (yabancı) olması ise,

a- ٌليِعَف Kalıbından ٌلِعاًف Kalıbına ‘Udûl Örnek:

)12(ّهكىلىمّيوىعىمّىءاىجٍّكىأّهزنىكًّوٍيىلىعّىؿًزنيأّلاٍوىلّاويلويقىػيٍّفىأّىؾيرٍدىصًّوًبّ ٌقِئاَضّىكّىكٍيىلًإّىىحوييّاىمّىضٍعىػبّهؾًراىتّىكَّلىعىلىػف”

“(Ey Muhammed!) Belki de sen, (müşriklerin) ‘Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!’ demelerinden dolayı sana vahyolunandan bir kısmı-

nı göz ardı edeceksin ve o yüzden göğsün daralacak.” 463

Yukarıdaki âyette ّهقًئاىض lafzı üzerinde bir ‘udûl görünmektedir.

Değerlendirme: Âyetteki sarf ‘udûlü kelime düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ma‘dûlun ‘anh, sıfat-ı muşebbehe kalıbındaki ّهقّْيىض kelimesidir. Ma‘dûlun ileyh, ism-i fâil

kalıbındaki ّهقًئاىض lafzıdır. ‘Udûlün yönü (tipi), sıfat-ı muşebbehe kalıbından ism-i fâil

kalıbına doğrudur. Bir başka ifadeyle âyette sıfat-ı muşebbehe kalıbındaki ّهقّْيىض lafzı yeri-

ne ism-i fâil kalıbındaki ّهقًئاىض lafzı tercih edildiği söylenebilir. ‘Udûlü ortaya çıkaran et-

ken (asıl), metinle ilgili etkenlerden bağlamdır. ‘Udûlün sebebi ve anlama etkisi ðudûï anlamını vurgulamak suretiyle darlığın sürekli olmadığına işaret etmek şeklinde açıkla- nabilir. Bununla beraber ez-Zemañşerî’nin ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla bu âyette- ki ‘udûl, meydana gelen darlığın geçici olduğuna vurgu yapmaktadır. Zira Peygamber (s.a.v.) insanların en açık ve geniş yüreklisidir. Bu durum ّهداىوىجىكّهدّْيىسّهدٍيىز “Zeyd efendi ve ّ cömerttir.” Cümledeki iki sıfatında kalıcı olduğu anlaşılmaktadır. Bu sıfatların değişimi ve daha az kalıcılığı ifade edilmek istenirse cümledeki sıfat-ı muşebbeheler ّهدًئاىس ve ّّ ّهدئاىج

şeklinde ism-i fâile çevrilir.464 Başka bir ifadeyle vasfın kalıcılığı kastedilirse sıfat-ı mu-

şebbehe kalıbına, değişimi kast edilirse ism-i fâil kalıbına aktarılır.465 ‘Udûl olmazsa,

sıfat-i muşebbehenin ma‘mûlunün mevóûfla bir irtibatının bulunmamasını ifade eder. Örnek: (ّ وليجىرًبّ يتٍرىرىم انرٍمىعّونىسىح). Bkz. İbn Hişâm el-Enóârî, Şerðu Ùaõri’n-Nedâ ve Belli’ó-Óadâ, s. 462.

463 Hûd, 11/12.

464 ez-Zemañşerî, el-Keşşâf, III, ss. 186-187.

465 eó-Óabbân, Muhammed b. Ali Ebu’l-‘Irfân, Ðâşiyetu’ó-Óabbân ‘alâ Şerði’l-Eşmûnî ‘alâ Elfiyyeti İbn

Mâlik ve me‘ahu Şerðu’ş-Şevâhid li’l-‘Aynî, tah. Õâhâ Abdurraûf Sa‘d, el-Mektebetu’t-Tevfîùıyye, ts, III, 4.

ayetteki anlam inceliği kaybolabilir. ‘Udûlün hükmü câizdir. Arap diline uygun olup şâò veya hata değildir. Kur’ân’da bu tipte bir tane ‘udûl tespit edilmiştir.