• Sonuç bulunamadı

R. Erdem Erkul, A.g.e

3. TÜRKĐYE’DE e-DEVLET POLĐTĐKALARI 1 Türkiye’nin Bilim Politikası

4.2 Demokratik Yönetimin Gerekleri 1 Demokras

4.2.2 Modern Demokrasilerin Siyasi Kurumları

Demokratik yönetimin olmazsa olmazlarından olan demokrasilerin siyasi kurumları Dahl’a göre şunlardır:

- Seçimle belirlenmiş memurlar. Politikalarla ilgili hükümet kararlarını kontrol

etme işi anayasa tarafından vatandaşların seçimle belirlediği memurlara verilmiştir. Devleti yönetecek kişilerin seçimle işbaşına gelmesi demokrasilerin vazgeçilmezlerindendir.

- Özgür, adil ve sık sık yapılan seçimler. Seçilen memurlar sık sık ve adil bir

biçimde yapılan seçimlerle belirlenir. Bu sayede vatandaşlar politikalarını beğenmediği yöneticileri denetleme ve görevden uzaklaştırma şansı elde ederler.

-Đfade özgürlüğü. Vatandaşların sert bir biçimde cezalandırılma tehlikesiyle

karşı karşıya olmadan, politik konularda memurları, hükümeti, rejimi, sosyo-ekonomik düzeni ve hakim ideolojiyi eleştirmek de dahil olmak üzere kendilerini ifade etme hakları vardır.

-Alternatif bilgilenme kaynaklarına erişim. Vatandaşların diğer

vatandaşlardan, uzmanlardan, gazetelerden, dergilerden, kitaplardan, telekomünikasyon araçlarından ve bunlara benzer bilgi kaynaklarından alternatif ve bağımsız kaynaklar arama hakları vardır. Bundan başka, hükümetin ya da halkın politik inançlarını ve tavırlarını etkilemeye çalışan başka bir politik grubun kontrolü altında

olmayan alternatif bilgi kaynakları vardır ve bu alternatif kaynaklar yasalar tarafından etkin olarak korunur. Özellikle e-devlet bu konuda oldukça yardımcıdır.

- Kurumsal özerklik. Demokratik politik kurumların etkin olarak çalışması için

gerekli olanlar da dahil olmak üzere, pek çok haklarını elde etmek için, vatandaşların göreceli olarak bağımsız kurumlar ya da organizasyonlar kurmaya hakları yardır. Bu kurumlar bağımsız siyasi partiler ya da çıkar grupları da olabilirler.

- Vatandaşların dahil edilmesi. Bir ülkede sürekli olarak ikamet eden ve o

ülkenin kanunlarına tabi olan hiçbir yetişkin diğerlerinin sahip olduğu ve az önce sıralanan beş politik gelenek için gerekli olan haklardan mahrum edilemez. Bu gelenekler arasında özgür ve adil seçimlerde seçilecek memurlar için oy kullanmak, seçimlerde aday olmak, bağımsız politik organizasyonlar oluşturup bunlarda görev almak, bağımsız bilgi kaynaklarına erişime sahip olmak, büyük ölçekli demokrasinin siyasi kurumlarının etkin olarak işlemesi için gerekli olabilecek özgürlüklere ve fırsatlara sahip olmak vardır.

4.2.3 Yönetişim

Son yıllarda gündeme gelen "yönetişim" kavramı, yönetim olayında merkezi gücün tek boyutlu ve yukarıdan aşağıya doğru hakimiyetini değil, yönetim sisteminin bütününü oluşturan parçaların ve herhangi bir şekilde yönetim sürecinde rol alan aktörlerin karşılıklı işbirliği ve uzlaşma ile ve yatay koordinasyona dayalı bir biçimde ortak bir katılımı gerçekleştirmelerini anlatmaktadır.

Yönetişim, çok aktörlü, kendisi yapmaktan çok toplumdaki aktörleri yapabilir kılan, insan haklarına dayalı performans ölçütlerini gerçekleştiren, ademi merkezi yönetim anlayışını benimseyen, devlete düzenleme rolü yükleyen, sorumluluk dengesini devletten, sivil topluma doğru kaydıran, karşılıklı etkileşimle yönlendirme sürecini öneren, kaynakların yönlendirilmesini kolaylaştıran, siyasal ve ekonomik gücün daha yaygın dağılımını içeren düşünceleri ve sonuç olarak bireyle devlet arasında yeni bir ilişki biçiminin gelişmesini kavramsallaştırmak için kullanılmaktadır.146 Yönetim kavramının dayandığı ilke ve varsayımların yıpranması sonucu yeni kavramlara yönelim kaçınılmaz olmuş ve yeni uygulamalar bu kavramların içini doldurmaya başlamıştır. "Yönetişim ile bir yandan yönlendirme gücüne sahip, hükümet dışı aktörleri

146 Tekeli Đlhan, “Yönetim Kavramı Yanı sıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin Nedenleri Üzerine",

Türkiye'de Kamu Yönetimi, (Ed: Burhan Aykaç, ve diğerleri),Yargı Yayınları, Ankara, 2003, s.226-

de içeren esnek bir yapılaşma kastedilirken; demokratiktik, açıklık, hesap verme, çoğulculuk, kararların ilgililere en yakın yerde üretilmesi gibi ilkelere de işaret edilmiş olmaktadır. Yeni bin yılın toplumları, sanayi toplumundan bilgi toplumuna, modernist düşünceden post modern düşünceye, ulus devlet düşüncesinden küreselleşmiş bir dünyaya yönelirken, ülke sınırları artık, sermaye, bilgi, haber, mal akışını engelleyememekte ve küresel yönetişime kapılar aralanmaktadır.147

Yönetişim kavramı, sistemsel, siyasal ve yönetimsel olmak üzere üç boyutuyla ele alınabilir: Sistemsel olarak yönetişim, devletin klasik ve otoriter karar alma süreçleri ve resmi kurumsal yapısıyla belirlenen hükümetten daha geniş bir kavram olarak tanımlanmaktadır. Siyasal Boyutta Yönetişim, yalnız devletin meşrutiyetini ve şeklen demokratik yönetimini değil, yurttaşların mümkün olan her alanda ve biçimde katılımını öngörmektedir. Yönetimsel boyutta kastedilen ve amaçlanan ise etkin, bağımsız, saydam, denetlenebilen bir kamu hizmetidir.148 Yönetişim, bir toplumsal-politik sistemdeki ilgili bütün aktörlerin ortak çabalarıyla elde edilen sonuçların oluşturduğu yapı ya da düzen olarak tanımlanmaktadır.149 Ancak genel kabul gören tanımında yönetişim, ayrımı bulanık olan kamu kuruluşları ve özel sektör arasındaki sınırlarda gelişen yönetim tarzlarını göstermekte ve yönetimin daha iyi yönetebilmek amacıyla yeniden yapılandırılmasına vurgu yapmaktadır. Yönetişim birbirine bağlı olan pozisyonların ve çatışan, karşıt çıkarları olan aktörlerin oluşturduğu, farklı ağsal yapıları koordine eden bir süreç olarak da görülmektedir. Çünkü yönetişim, toplumdaki aktörlere ortaklar olarak bakmakta ve toplumdaki ekonomik, siyasal ve toplumsal aktörlerin etkileşiminden doğan bir yönlendirme ve denetleme kalıbı olarak görülmektedir. Bu nedenle yönetişim değişik aktörlerin etkileşiminin ortaya çıkardığı bir süreçtir. Yönetişim bu şekliyle yönetmekten kaynaklanan, ancak aynı zamanda onun çok ötesinde yer alan bir dizi aktörün ve kurumun varlığına işaret etmektedir. Yönetişim BM tarafından da “bir ülkenin her düzeyindeki işlerinin yönetiminde iktisadi, siyasi ve idari otorite kullanımı şeklinde tanımlanmaktadır. Đyi yönetişim; devlet yönetiminde temsil, katılım ve denetimin, etkin bir sivil toplumun, hukukun üstünlüğünün, yerinden yönetimin, yönetimde açıklık ve hesap verme sorumluluğunun, kalite ve ahlakın,

147

Yıldırım, Đbrahim, Demokrasi Sivil Toplum Kuruluşları ve Yönetişim, Seçkin, Ankara, 2004, s.195

148 Göymen, Korel, “Türkiye’de Yerel Yönetimler ve Yönetişim: Gereksinmeler, Önermeler,

Yönelimler”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.9,2000, Sayı: 2, s.6-7

kurallar ve sınırlamaların, rekabet ve piyasa ekonomisi ile uyumlu alternatif hizmet sunum yöntemlerinin ve nihayet dünyada gerçekleşen dijital devrime (yeni temel teknolojilerdeki gelişmelere) uyumun mevcut olduğu bir siyasal ve ekonomik düzeni ifade etmektedir. Yönetişim, açık ve öngörülebilir bir karar alma sürecinin; profesyonel bir bürokratik yönetimin; eylem ve işlemlerinden sorumlu bir hükümetin; ve kamusal sürece aktif bir şekilde katılımda bulunan sivil toplum ve hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir düzeni ifade eder.150

Yönetişimin aktörler bazındaki üç boyutu ise; devlet, özel sektör ve sivil toplum olarak belirtilmekte ve her birinin kendine özgü rolleri olduğu söylenmektedir Yönetişim kavramında, yönetimden farklı olarak, hiyerarşik ilişki yerine heterarşik ilişki vurgulanmaktadır. Bu çerçevede heterarşi; karşılıklı ilişki ve bağımlılık halindeki faaliyetlerin eşgüdümünü ve kendi kendini organize eden kişiler arası ağları, örgütler arası eşgüdümü ve sistemler arası döngüyü içermektedir. Heterarşik yapı içinde; karşılıklı bağımlılık ilişkileri içinde bulunan fonksiyonel bakımdan otonom olan sistemlerin ve kurumların kendi kendini örgütleme çabaları söz konusudur.151 Yönetişim kavramı ayrıca, yönetime katılma kavramına bir seçenek olarak da ortaya konulmaktadır. Bu şekilde demokratikleşmeyi sağlaması düşünülen katılmalı yönetimle, yönetilen temsilcilerin karar sürecinde yer almaları hedeflenmektedir. Bunun sonucunda yöneten ve yönetilenlerin durumlarını durağanlaştıran bir yönetim anlayışı oluşacaktır. Oysa yönetişim kavramı, dışarıdan bir baskı olmadan, aralarında etkileşimin olduğu aktörlerin etkilediği bir yapıyı ya da düzeni belirtmektedir. Bu durum, toplumsal-politik eylem için hem kısıtlayıcı hem de aynı zamanda ona yetenek kazandıran, ya da onu güçlendiren bir koşul olarak görülmektedir.