• Sonuç bulunamadı

SBM ve MRW modellerinin Türkiye ekonomisine ilişkin 1983-2004 dönemi verileri ile ekonometrik regresyona tabi tutulması sonucu elde edilen bulgular, Tablo 4.3.’ de gösterilmektedir. Fiziki sermaye ve beşeri sermaye değişkenlerinin katsayıları istatistiki olarak anlamlıdır (t değerleri katsayıların altında parantez içinde verilmiştir).

Ancak ln (n+g+d) değişkeninin katsayıları Model (2) ve Model(3)’ te anlamsız görünmektedir. Nüfus artışı, teknoloji gelişme hızı ve fiziki sermayenin yıpranma oranından oluşan bu değişkenle ln (n+g+d) ortaöğrenim düzeyinde okullaşma oranı değişkeni ( ln

horta

S ) arasında çoklu doğrusal bağlantı problemi (multicollinearity) tespit edilmiştir. Bu iki açıklayıcı değişken arasındaki yüksek korelasyon Tablo 4.2’ de görülmektedir.

Bağımsız değişkenlerin arasında yüksek korelasyon şeklinde ortaya çıkan çoklu doğrusal bağlantı problemi, gerek katsayıların anlamsızlığı gerekse katsayıların işaretlerinin beklenenden farklı işarette çıkması gibi sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle, kısıtlanmamış modelde, ln (n+g+d) değişkeni anlamsızdır ve Model (2) ve Model (3) için dikkate alınmayacaktır.

Tablo 4.2. Korelasyon Matrisi

lnShorta ln (n+g+d)

lnShorta 1 -0.891811153

ln (n+g+d) -0.891811153 1

Çoklu doğrusal bağlantıyı ortadan kaldırmak için iki açıklayıcı değişken yerine ortaokullaşma ve yüksekokullaşma oranlarının ağırlıklı ortalamalarından hesaplanacak tek bir beşeri sermaye değişkeni kullanılabilir. Ancak bu çalışmada, ayrı ayrı etkilerini görmek açısından ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyinde iki beşeri sermaye değişkeni kullanılacaktır.

Kısıtlamaya tabi tutulan Model (4), (5) ve (6)’ da kısıtlamaların uygun olduğu Wald testi uygulanarak anlaşılmıştır. Ayrıca yapılan jarqua-bera ve white’s heteroscedasticity testleri sonucunda, tüm modellerde, hata terimlerinin normal dağılıma ve eş varyansa sahip oldukları yönündeki boş hipotezleri kabul edilmiştir. (Jarqua-Bera test istatistikleri EK.B bölümünde White’s Heteroscedasticity test istatistikleri EK.C bölümünde verilmiştir.)

Regresyon sonuçları, beşeri sermaye ile genişletilmiş modelin açıklayıcı gücünün daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bunun için düzeltilmiş belirginlik katsayısıyla (R2), Akaike (AIC) ve Schwartz (SIC) ölçütlerini kullanmaktayız13. (R2 değeri arttıkça ve AIC ve SIC değerleri azaldıkça modelin açıklayıcı gücü yükselmektedir.)

13 Konuyla ilgili literatüre göre, son iki ölçüt, düzeltilmiş belirginlik katsayısına göre daha güçlüdür

Tablo 4.3. Orijinal Solow Modelinin ve MRW Modelinin Türkiye Ekonomisi için EKK

Nonneman ve Vanhoudt (1994), genişletilmiş Solow modelini, AR-GE sektörü faaliyetlerini içerecek şekilde yeni bir genişletme yaklaşımıyla tanımlamaktadırlar.

Bunu 4.3. başlığında incelemiştik. Bu yaklaşım MRW’ nin modeline, AR-GE sektöründe yapılan net olmayan harcamaların, ulusal gelirdeki oranını yeni bir açıklayıcı değişken olarak katmaktadır.Nonneman ve Vanhoudt’ un çalışmasında, ilgili değişken anlamlı bulunmuş ve modelin daha yüksek açıklayıcı güce sahip olduğu belirlenmiştir. Türkiye ekonomisinde AR-GE sektörüne ilişkin verilerin yeterli bir zaman serisi oluşturamaması nedeniyle, içsel büyüme modelleri içinde önemli bir yeri olan bu yaklaşım test edilememektir.

Türkiye için, SBM’ nin açıklayıcı gücü % 72 de kalırken beşeri sermaye ile genişletilmiş SBM’ nin açıklayıcı gücü %92 ye yükselmiştir. Bu da modelin başarısını ortaya koyan önemli bir göstergedir. Ancak, Model(3)’ te de yüksekokul düzeyindeki okullaşma oranı değişkeni (Shyüksek) istatistiki olarak anlamsızdır. Regresyonda ele alınan dönemde, yüksekokul mezunu olan kitlenin toplam nüfusun içinde oldukça düşük bir yer tutması bunun en önemli nedenidir. Buna karşın, ortaöğretim düzeyindeki okullaşma oranı, çalışma çağındaki nüfusun büyük bir oranını teşkil etmekte olduğundan lnshorta değişkeninin Türkiye’ deki sermaye birikimini açıklamada çok daha iyi bir ölçüt olduğu söylenebilir. Nitekim, Model(2)’ den çıkan sonuçlara bakıldığında, 1983-2004 yılları arasında, Türkiye’ nin kişi başına gelirindeki büyümenin %”32 si fiziki sermaye birikimi tarafından açıklanırken % 38 i beşeri sermaye birikimi ile açıklanmaktadır. Aynı sonuç kısıtlanmış modelde de (Model.5) gözlenmektedir. Nüfus artış hızı, yıpranma oranı gibi sermaye birikimini azaltıcı etkilerden arındırılmış olan Model.5’ te, büyümenin % 38’ lik kısmını fiziki sermaye birikimi % 30 luk kısmını ise beşeri sermaye birikimi açıklamaktadır. Buradan da Türkiye için beşeri sermayenin geri dönüş oranın oldukça yüksek olduğu sonucuna varılabilir.

Ekonometrik sınama sonucunda yapılacak durum değerlendirmesi ve politika önermeleri, çalışmanın sonuç kısmında değerlendirilecektir.

SONUÇ

Bir ülkenin kalkınmasının hayati önem taşıyan bileşeni iktisadi büyüme, yani bir bütün olarak ülkenin üretim ölçeğinin genişlemesi veya başka bir deyişle, kişi başına hasılanın artışıdır. Makroekonomik düzeyde üretim ölçeğinin genişletilebilmesi bir uzun dönem meselesidir. Çünkü işgücü, fiziki ve beşeri sermaye, doğal kaynaklar ve teknoloji gibi üretim faktörlerinin miktarları ancak uzun dönemde arttırılabilir, kaliteleri ancak uzun dönemde iyileştirilebilir.

Uzun dönemli büyüme kavramı ilk olarak Solow(1956) ve Swan(1956) ile gündeme gelmiştir. Daha önceki Harrod modeli, içinde bulunulan dönemin bir ürünüdür ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişmiş ülke ekonomilerinin, Birinci Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi, bunalıma sürüklenecekleri kuşkusu üzerine kurulmuştu. Bu modele tepki olan Solow modeli böyle bir bunalımın ortaya çıkmayacağı anlayışına dayanır. Bu anlayışta model, 1950’ li yıllarda gerçekleşen çok olumlu büyüme ve gelişme ortamından etkilenir. Modelde, uzun vadeli büyümenin motoru, nüfus artış hızı ve teknolojik gelişmedir ve her iki faktör de dışsaldır. Teknolojik gelişme, gökten zembille inermişçesine (manna from heaven) dışsal ve fen bilimlerindeki tesadüfi ilerlemelere bağlı bir olgu durumuna indirgenmiştir. Neoklasik büyüme teorisine göre, eğer iki ülke aynı nüfus artış oranına, aynı tasarruf oranına sahipse ve aynı üretim fonksiyonunu kullanıyorsa, sonuçta aynı gelir düzeyine ulaşacaklardır (mutlak yakınsama hipotezi). Fakir ülkeler, daha az sermayeye sahip oldukları için fakirdirler, fakat zengin ülkelerin tasarruf oranında tasarruf eder ve aynı teknolojiyi kullanırlarsa sonuçta gelişmiş ülkeleri yakalayacaklardır. Bu nedenle beşeri sermaye ve kamu politikalarının herhangi bir üretkenlik rolü yoktur; devletin ekonomiye müdahalesi gereksizdir.

1980’ li yılların ortalarına kadar ekonomik büyüme literatürüne hakim olan bu yaklaşım, ilk kez Romer (1986) ve Lucas (1988) ile birlikte tartışılmaya başlanmıştır.

Çünkü, özellikle 1973’ ten sonra büyüme tökezlemiş ve neoklasik teori, gelişen büyüme trendini izah etmekte yetersiz kalmıştır. NBM’ nin öne sürdüğü mutlak yakınsama hipotezi yapılan ampirik çalışmalarla doğrulanmamıştır. Yapılan çalışmalara göre,

ülkeler arasında bir miktar yakınsama söz konusu olsa bile, gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkelerin uzun dönemde aynı gelir düzeyine ulaşmaları mümkün değildir. Bu sonuç, teknolojik gelişmenin dışsal, ülkelerin aynı teknolojik imkanlara sahip olduğu ve sermayenin azalan marjinal getirisi varsayımlarına dayanan NBM’ ni doğrulamamaktadır.İşte bu nedenle, gerçek yaşamda büyümeyi belirleyip sınırlayan etkenlerin (insan sermayesi, teknoloji, artan getiri, dışsallıklar gibi) göz önüne alınması gereksinimi doğmuştur. Bu gereksinim yeni nesil büyüme kuramlarını yaratmıştır.

Temelleri Romer (1986) ve Lucas (1988) tarafından atılan içsel büyüme teorisi, ekonomik büyümeyi neoklasik modelde olduğu gibi piyasa mekanizmasının denetimi altında olmayan dışsal teknolojik gelişmeler yerine, piyasaların kendi dinamikleri içinde faaliyet gösteren ekonomik güçlerin içsel olarak belirlediğini kabul etmektedir. İçsel büyüme modelleri, büyümenin itici gücü olarak nitelenen faktörleri tanımlayarak birikimlerini açıklamakta ve bu çerçevede büyüme sürecinin işleyişi ile ilgilenmektedir.

Modeller büyümenin itici gücü olarak tanımladıkları faktörler itibariyle üç grupta toplanabilir. Bunlar; nüfus artışı ve beşeri sermaye birikimini birer karar değişkeni olarak ele alanlar, içerilmemiş teknolojik gelişmeyi dışsal ve otonom bilimsel buluşlar yerine piyasa güçlerinin yönlendirdiği girişimci kararlarına bağlayanlar ve büyüme sürecinde kamunun rolünü bağımsız bir değişken olarak ele alanlar şeklinde özetlenebilir.

İçsel büyüme bağlamında artık, eğitim düzeyi, kamu harcamaları (altyapı, sağlık vb.), yatırım oranları,dış ticaret, gelir dağılımı, bölgesel faktörler, doğurganlık oranı, vb.

birçok faktörün uzun dönemde ekonomik büyüme üzerinde etkileri olduğu ampirik olarak test edilmektedir. Birçok çalışmada (örneğin Romer, 1986) bilgi stoku, makinede içerilmiş olarak alınmaktadır. Lucas’ da (1988) ise bilgi, eğitim yoluyla çalışan bireylere aktarılmaktadır ya da diğer bir ifadeyle bilgi, beşeri sermayede içerilmiştir.

Barro (1991), ilk ve ortaokullaşma; Barro ve Lee (1993), nüfusun ortalama okula katılma oranı; MRW (1992), çalışanların içinde ortaöğretim mezunlarının oranını, beşeri sermaye yatırım oranının yaklaşık bir göstergesi olarak almaktadır. Beşeri sermaye ile büyüme ve beşeri kalkınma arasındaki ilişkinin analizi iki yöntemle yapılabilir: Bunlardan ilki, teorik olarak tüketim ve beşeri sermaye yatırımlarının

(sağlık, beslenme ve eğitim harcamalarının) incelenmesidir. İkinci yöntemse, beslenme ve sağlık ölçütlerini işin içine sokacak şekilde beşeri sermaye tanımının yapılmasıdır.

Örneğin, Dünya Bankası çeşitli göstergeleri kullanarak değerleri 0 ile 1 arasında yer alan insani gelişim indeksi oluşturmuştur. Dünya Bankası bu indekse göre ülkeleri üç kategoriye ayırmaktadır. Ülkemiz bu sınıflamaya göre 0,728 indeks değeri ile 86. sırada yer almaktadır. Ülkemiz her ne kadar ikinci kategoriye girmekte ise de konumuz açısından önemli olan eğitim harcamaları açısından üçüncü kategoridedir. Sağlık harcamaları açısından da ikinci kategoridedir. Ülkemizde kamunun eğitim harcamalarının GSMH' ya oranı % 2,2 iken bu oran gelişmiş ülkelerde % 5’in üzerinde yer almaktadır. Bu oran AB ülkelerinde %10'lar düzeyindedir.

Bu çalışmada, büyümeyi açıklamada beşeri sermayenin önemine vurgu yapan, beşeri sermaye değişkeni ile genişletilmiş Solow modeli, diğer adıyla MRW modeli ampirik uygulamaya tabi tutulmuştur. Çıkan sonuca göre de, beşeri sermaye değişkeni ulusal geliri anlamlı biçimde açıklamaktadır. Türkiye için, SBM ile MRW modeli karşılaştırıldığında, beşeri sermaye değişkeni belirginlik katsayısını % 72 den % 92 ye çıkarmıştır.Bu da beşeri sermayenin büyüme üzerinde ne denli önemli bir etkiye sahip olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca modelden, ortaöğretim değişkeninin büyümeye yüksek bir katkı yaptığı sonucu çıkmaktadır. Yükseköğretim değişkenin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi ise, Model (3) ‘ te anlamsız, kısıtlanmış olan Model (6)’ da ortaöğretim değişkenine kıyasla daha düşüktür. Bunun en önemli nedeni, yüksek okullaşma oranının toplam çalışan nüfus içinde oldukça küçük bir yer tutması; ikinci ve diğer önemli nedeni ise, ortaöğrenim görmüş ve hiç okula gitmemiş kimse arasında üretkenlik açısından muazzam bir farkın bulunmasıdır. İşte bu yüzden özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, ortaöğretim yatırımları en faydalı eğitim yatırımlarıdır ve orta öğretimin mesleki düzeyde olması ekonomik kalkınma için itici bir unsurdur. 8.

Kalkınma Planı'nda belirtildiği gibi ihtiyaç fazlası binlerce ziraat veya jeoloji mühendisi yetiştirmek yerine Türkiye'nin gelecekte ihtiyaç duyacağı meslek alanlarında insan gücü yetiştirmek hedef olmalıdır.

Bu bağlamda modelden çıkan en önemli sonuç, teşvik politikalarının, ileride önemli olacak (ticari kazançların lehine gelişeceği) ve teknolojik olarak gelişme potansiyeli olacak sahalarda yoğunlaştırılması gereğidir. Bu sektörler, ‘öğrenme’

potansiyelinin çok olduğu sektörler olmalıdır. Bir ekonominin büyümesinde beşeri sermaye birikimini teşvik edici unsurlar arasında eğitim ve teknoloji politikalarının çok büyük bir önemi vardır ve bu iki politika asla birbirinden ayrı düşünülmemelidir.

Hükümetlerin eğitime ve teknolojik altyapının geliştirilmesine yapacakları her türlü yatırımlar, beşeri sermaye birikimi üzerinde olumlu etkiler yaratacak, büyümeyi (fiziki sermayeye yapılan yatırımların yalın etkisinin gösterdiğinden) çok daha fazla etkileyecektir. Vasıfsız işgücü miktarında ve/veya fiziki sermaye stokunda meydana gelecek yalın artışlardan çok, teknolojik yenilikler ve bunlarla birlikte ortaya çıkan taşma etkileri iktisadi büyümenin en önemli kaynağı durumundadır.Bu nedenle, okulun miktarından çok eğitimin niteliği ve kalitesine önem verilmelidir.

Yapılan bu değerlendirmelere göre, ülkedeki beşeri sermayenin kalitesinin hızla arttırılması gerekmektedir.Bir öngörü olarak ticari kazançları gelecek yüzyılda beşeri sermaye yoğun (emek yoğun değil) malların lehine gelişeceği söylenebilir. Tarihsel gelişimini işçi ücretlerinin bastırılmasına dayandıran uzak doğu ülkeleri şu sıralarda stratejilerini, hızla değiştirerek beşeri sermaye yoğun sahalara kaydırmaktadır. İçsel büyüme teorisi bütün gelişmekte olan ülkeler için olduğu gibi Türkiye için de önemli tartışmaları beraberinde getirmektedir. ‘Öğrenme’ potansiyelinin en derin olduğu sektör olan imalat sektörü uzun bir süredir Türkiye’ nin gündeminden düşmüştür. 24 Ocak 1980 kararlarının önemli parçalarından bir tanesi devletin imalat sektöründen çekilerek yerini özel sektöre bırakmasıydı. Bunlardan birincisi gerçekleşmiş; devletin imalat sanayinde yaptığı yatırımların seviyesi hızla düşmüş, bunun yerine altyapı sektörlerindeki yatırımları artmıştır. Ancak ikincisi, imalat sanayinden çekilen kamu sektörünün yerini özel sektörün doldurması, çeşitli sebeplerden gerçekleşememiştir.

Bunun doğal bir sonucu olarak, Türkiye 1980 sonrası süreci yeterince ‘öğrenerek’

geçirmemiştir. Altyapı sektörlerinde de ‘öğrenme’ kuşkusuz vardır ve önemlidir ancak bu, ticarete konu olan mallardaki ‘öğrenmeye’ alternatif olmamalıdır (Yülek, 1997, s.12).

Çalışma kapsamında yapılacak politika önermesi, yani Türkiye’ nin şu anda gerçekleştirmesi gereken dönüşüm, uzak doğu ülkelerinde uygulanan aktif müdahalecilik yaklaşımında olduğu gibi teşvik politikalarında ‘öğrenme’ potansiyeli büyük sektörlere yer verilmesidir. Gelişmiş ülkelerle aradaki farkı kapatabilmek için aktif politikalar güdülmeli; bu politikaları oluştururken de Rikardiyen mukayeseli üstünlükler yerine dinamik mukayeseli üstünlüklerin oluşturulmasına önem verilmelidir. Bir ülke, belli sektörlere yatırım yaptıkça o konuyu öğrenecek ve daha kaliteli mallar piyasaya sürebilecektir. Hedef olarak belirlenen stratejik sektörlere yatırım yapmak, katma değeri yüksek ürünler üreterek uluslar arası arenada rekabet gücünü artırmak, markalaşarak dünyada önde gelen firmalar yaratmak da ,günümüzde büyümenin tek yoludur.

Modeller aracılığıyla politika önerilerinde bulunma sürecinde önem taşıyan bir diğer unsur da, hızla küreselleşen günümüz dünyasında ülkelerin uygulayacakları politikalar konusunda giderek birbirine bağımlı hale gelmesi dolayısıyla, söz konusu politikaların etki ve sonuçlarına ilişkin sağlıklı tahminlerin, küresel sistemi göz ardı ederek yapılamayacağıdır. Bununla birlikte, küresel gidişe uyum, ülke koşullarını göz ardı etmeyi değil, ülke çıkarlarını koruma yönünde çok daha kapsamlı etüt edilmiş, esnek, ince ayarlı stratejik planlama ve taktik uygulama bütünlüğünü gerektirmektedir.

Günümüzde, ‘’strateji’’ büyüme olgusunda anahtar kelimedir ve teşvik verilecek stratejik sektörlerin belirlenmesi açısından, o sektörde uzmanlaşmış bilim adamı, akademisyen ve mühendislerden oluşan beyin takımları ve çalışma gruplarının kurulması ve bunların ülkenin yararına politika üretmek için, bölgesel farklılıkları ve sermaye ve işgücü avantajları vb. dinamik mukayeseli üstünlükleri gözetmek kaydıyla, ülke çapında faaliyete geçirilmesi de iyi bir politika önermesi olabilir.Ancak, en az bunlar kadar önemli bir konu da büyümenin, ekonomik kalkınma olgusunun yalnızca bir boyutu olduğu, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında yapısal değişim, adaletli bir gelir dağılımı ve kurumsal düzenlemeler boyutlarının unutulmaması gereğidir.

İktisadi kalkınmanın gelir dağılımı boyutunda ise, genelde beşeri sermaye yatırımlarının özelde de eğitim yatırımlarının gelir dağılımını düzelteceği bir çok ülkedeki

gözlemlerden elde edilmiş önemli bir tespittir.

KAYNAKÇA

a. Kitaplar

ACAR, Yalçın, İktisadi Büyüme ve Modelleri, Vipaş Yayınları, Bursa, 2002.

AKLIN, Erdoğan, Gelir ve Büyüme Teorisi’, Filiz Yayınları, İstanbul, 1992.

BARRO, Robert J.,SALA-I MARTIN, Xavier, Economic Growth, Mc-Graw Hill, USA, 1995.

BARRO, Robert J., Economic Growth and Convergence, ICS Press, USA, 1994.

DORNBUSCH, Rudiger, FISHER Stanley, Makro ekonomi, (Çev: Salih Ak, Erhan Yıldırım, Refai Yıldırım), Akademi Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, 1998.

ELGAR Edward, Economic Growth, Theory, Empirics and Policy, USA, 1999.

GUJARATI, Domadar N., Temel Ekonometri, (Çev:Ümit Şensen, Gülay G. Şensen), Literatür Yayıncılık, Birinci Basım, İstanbul, 1999.

HİÇ, Mükerrem, Büyüme ve Gelişme Ekonomisi, Filiz Yayınları, İstanbul, 1994.

JONES, Charles I., ‘İktisadi Büyümeye Giriş’, (Çev: Sanlı Ateş, İsmail Tuncer), Literatür Yayıncılık, Birinci Basım, 2001.

MUELLER; M.G., Macroeconomics, H-R&W Inc., Los Angeles, 1990,

ÖZGÜVEN Ali, İktisadi Düşünceler-Doktrinler ve Teoriler, Filiz Yayınları, İstanbul, 1992.

RAMANATHAN, Ramu, Introductory Econometrics with Aplications, Harcourt College Publishers, New York, 1994.

ROMER, David, Advanced Macroeconomics, Mc-Graw Hill, USA, 2001.

TEZEL, Yahya S., İktisadi Büyüme, Ankara, 1989.

_______ , İktisadi Büyüme ve Gelişme; Seçme Yazılar, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1997.

ÜLGENER, Sabri F., Milli Gelir, İstihdam ve İktisadi Büyüme, Der Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1991.

b. Makaleler

AĞIR H., KAR M., ‘Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Beşeri Sermaye Nedensellik Testi’,http://www.bilgiyonetimi.org.tr/em/, 1996.

ATEŞ, Sanlı, ‘Ekonomik Büyümeye Yaklaşımlar ve Yakınsama Sorunu’. Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 1, (1996), 79-103.

BARRO, Robert J., ‘Economic Growth in a Cross Section of Countries’, Quarterly Journal of Economics, Vol.106, No:2, (1991), 407-443.

BARRO, Robert J., ‘Government Spending in a Simple Model of Endogenous Growth’, Journal of Political Economy, Vol.98, No:5, (1990), 103-125.

BARRO, Robert J., ‘Human Capital and Economic Growth’, H-R&W Inc., Los Angeles, (1990), 199-223.

DOĞAN Seyhun, BOZKURT, Hilal, ‘Eğitim-İktisadi Büyüme İlişkisi ve Türkiye İçin Kointegrasyon Analizi’, http://www.bilgiyonetimi.org.tr/em, 1997.

DOMAR, D., ‘Expansion and Employment’, American Economic Review, 1947.

DURSUN, Hasan, ‘İnsan Sermayesi ve Ekonomik Büyüme’, Hazine Dergisi, Sayı. 10, (Nisan 1998), 81-90.

EBİRİ, K.; BOZKURT Z.; Çulfaz A., ‘Türkiye İmalat Sanayinde Sermaye ve İşgücü’, DPT, Yayınları, No.1624, (1977).

ERCAN, Nihal Yener, ‘İçsel Büyüme Teorisi: Genel Bir Bakış’, DPT Yayınları, (2000).

GROSSMAN, Gene M., HELPMAN, Elhanan, ‘Endogenous Innovation in the Theory of Growth’, Journal of Economic Perspectives, Vol.8, No:1, (Winter 1994), 23-44.

GÜBE, Yalçın, ‘İktisadi Büyüme ve İhracat Performansı’, Hazine Dergisi, Sayı: 6, (Nisan 1997), 17-28.

HARROD, R. F., ‘An Essay in Dynamic Theory’, Economic Journal, Vol.49, (1939),

HARROD, R.F., ‘Domar and Dynamic Economics’, Economic Journal, 1959.

JONES, Charles I., ‘Time Series Test of Endogenous Growth Models’, The Quarterly Journal of Economics, Vol.CX, No:2, (May 1995), 495-525.

KALDOR, N. MIRRLESS, JAMES A., ‘A New Model of Economic Growth’, Review of Economic Studies, 1962.

KALDOR, Nicholas, ‘Alternative Theories of Distribution’, Review of Economic Studies, (1955), 228-236.

KİBRİTÇİOĞLU, Aykut, ‘İktisadi büyümenin Belirleyicileri ve Yeni Büyüme Modellerinde Beşeri Sermayenin Yeri’, AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt:53, No:1-4, (Ocak-Aralık 1998), 207-230.

KÖKSAL, Bilge A., ‘Teknolojik Gelişmenin Sermaye Birikimi ile İlişkisinin İncelenmesine Tarihsel Bir Yaklaşım’, Boğaziçi Üniversitesi Dergisi, Vol. 8-9, (1980), 21-35.

LUCAS, Robert E., ‘On the Economics of Economic Development’,Journal of Monetary Economics, Vol.22, (July 1988), 3-42.

MANKIW, Gregory N., ROMER D., WEIL David N., ‘A Contribution to the Empirics of Economic Growth’, Quarterly Journal of economics, Vol. 107, No:2, (1992), 407-437.

NONNEMAN, Walter, VANHOUDT, Patrick, ‘A Furter Augmentation of the Solow Model and the Empirics of Economic Growth for OECD Countries’, Quarterly Journal of economics, Vol. 111, No:3, (August 1996), 943-953.

PALA Cenk, ‘N. Kaldor’ un Teknik İlerleme Fonksiyonu ve İçerilmiş Teknik İlerlemenin Büyüme Teorisine Girişi’, Ekonomik Yaklaşım, Cilt:6, Sayı:17, (Yaz 1995), 65-83.

PIO, Alessandro, ‘İçsel Büyüme Teorisinde Yeni Gelişmeler Nelerdir? Bunlar Gelişmekte Olan ve Piyasa Ekonomisine Geçiş Süreci Yaşayan Ülkeler Açısından Ne Derece Uygulanabilir?’, (Çev: Nurcan Özkaplan), Ekonomik Yaklaşım, Cilt: 4, Sayı:

10, (1993), 109-135.

REBELO, Sergio T., ‘Transitional Dynamics and Economic Growth in the Neoclassical Model’, American Economic Review, Vol. 83, No:4, (1993), 908-931.

ROMER, Paul M., ‘Endogenous Technological Change’, Journal of Political Economy, (October 1990), 71-102.

ROMER, Paul M., ‘Increasing Returns and Long Run Growth’, Journal of Political Economy, (October 1986), 1002-1037.

ROMER, Paul M., ‘The Origins of Endogenous Growth’, Journal of Economic Perspectives, Vol.8, No:1, (Winter 1994), 3-22.

SALA-I MARTIN, Xaiver, ‘Lecture Notes on Economic Growth (I): Introduction to the Literature and Neoclassicsl Models’, NBER Working Paper Series, No: 3563, (December 1990).

,’ Lecture Notes on Economic Growth (II): Five Prototype Models of Endogenous Models’, NBER Working Paper Series, No: 3564, (December 1990).

, ‘15 Years of New Growth Economics: What Have We Learnt?’, Documento de Trabajo Working Paper, No: 172, (2001).

SAVAŞAN, Alper, ‘İçsel Büyüme Modelleri, Bilgi Toplumu ve Peter F. Drucker’, AÜ S.B.F. Yayınları, Cilt:1, Sayı:1, (1995).

SOLOW, Robert, A., ‘Technical Change and the Aggregate Production Function’, Review of Economics and Statistics, 1957.

YÜLEK, Murat A., ‘İçsel Büyüme Teorileri, Gelişmekte Olan Ülkeler ve Kamu Politikaları Üzerine’, Hazine Dergisi, Sayı:6, (Nisan 1997), 89-105.

c. Diğerleri

ATEŞ, Sanlı, ‘Yeni İçsel Büyüme Teorileri ve Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamiklerinin Analizi’, Çukurova Üniversitesi- Doktora Tezi, Adana, (Haziran 1998).

ATEŞ, Sanlı, ‘Yeni İçsel Büyüme Teorileri ve Türkiye Ekonomisinin Büyüme Dinamiklerinin Analizi’, Çukurova Üniversitesi- Doktora Tezi, Adana, (Haziran 1998).