• Sonuç bulunamadı

B. Tarihî Kaynaklar

2. Arapça Kaynaklar xl

2.5. Moğolllar Döneminde Herât

Cengiz Han; İç Asya bozkırlarındaki avcılık ve toplayıcılıkla geçinen, bir birlikten yoksun, dağınık kabileleri bir bayrak altında ve idealle birleştirerek kısa zamanda Pasifik Okyanusu’ndan Hârezm Denizi’ne, Hindistan’dan Doğu Avrupa’ya, Arap çöllerinden Suriye’ye, doğuda tüm Türk ülkeleri ve Çin’e kadar büyük bir imparatorluk kurmuş bir fatihtir. Cengiz-Moğol İmparatorluğu, asıl adı Temuçin olan Cengiz Han’ın üstün askerlik, devlet yönetme kabiliyeti, gözü kara ve aynı zamanda dünyanın gelmiş geçmiş en acımasız hükümdarlarından birisi olarak vücuda getirdiği devletin adıdır (Kafesoğlu, 1984: 227-228; Viladimirtsov, 1987: 56-93; Kafalı, 2005b:

367-368; Özgüdenli, 2005a: 228; Levy, 2008: 217; Çakmak, 2012: 266). Devletin kuruluşunu tamamlamasından kısa bir süre sonra fetih planları yaparak oğullarını ve seçkin komutanlarını görevlendiren Cengiz Han, kısa zamanda Horâsân’ın doğusundan Hindistan’a yönelecek ve Herât civarını da ele geçirecektir.

Cengiz İmparatorluğu’nun hızlı yükselişi batıdaki Hârezmşâhları rahatsız etmişti (Temir, 1989: 96). Çünkü bu yükseliş Hârezmşâhların hâkimiyet alanlarına yakın yerleri ve önemli kontrol noktalarını kısa zamanda tehdide başlamıştı.

Hârezmşâh Sultanı Alâeddîn Tekiş 61/1215 yılında Gazne ve Gûr Bölgesi’ni ele geçirerek ve Afganistan’ın tamamı Hârezmşâhların egemenliğine girmişti. Onon- Kerülen Nehirleri arasında yeni bir güç olarak ortaya çıkan ve Otrar Faciası yüzünden Hârezmşâhlar ile araları bozulan Moğollar ise Hârezmşâhların toprakları üzerinde ilerlemelerine devam ediyorlardı (Roux, 2001: 195).

1218 yılındaki Otrar Faciası’ndan85

sonra derinleşen düşmanlıklar iki devleti kısa zamanda karşı karşıya getirmişti (Cuzcânî, 1955: I/272; İbni Batûta, 1983: I-II/259; Cüveynî, 1997: 79; Kafesoğlu, 1984: 230-235; Maron-D’ohsson, 2006: 95-98).

Hârezmşâhlar ile Moğolların birbirlerini rakip görmeleri bu mücadeleyi daha çetin ve kanlı yapmıştır. Hârezmşâh Sultanı Celâleddîn ile Moğol Hükümdarı Cengiz Han arasında amansız mücadeleler olmuştur. Moğollar, Hârezmşâh Alâeddîn’in ordusunu şehirlere taksim ederek uygulamaya çalıştığı yanlış savunma taktiği ve yapmış olduğu hatalar sebebiyle Hârezmşâhların müstahkem mevkilerini birbir almış, sultanın toparlanmasını imkânsız hale gelmişti (Yuvalı, 1994: I/20; Ensârî, 1383: 154; Özgüdenli, 2005a: 225; Özgüdenli, 2006: 28).

85Hârezmşâh Sultanı Alâeddîn Muhammed Moğollardan 1218 yılında gelen dört yüz elli kişilik elçilik heyetini Otrar da öldürtmüş ve mallarını yağmalatmıştır ( Nesevi, 1934: 30-33; Cüzcânî, 1955: 272; Cüveynî, 1988: II/315;V. Barthold, 1990: 422-425; Özgüdenli, 2005a: 225; Ensârî, 1383: 156; M. A. Çakmak, 2012: 266-262).

Bu mücadelelerden daha canlı ve taze bir güç olarak ortaya çıkan Cengiz Han tarafından Celâleddîn’in kahramanlığı hayranlıkla izlenmiş ve takdir edilmiştir (Uzluk, 1952: 20; Zeydan, 1974: 4/409-413; Prawdin, 2006: 192). Celâleddîn Hârezmşâh, devletin en şiddetli Moğol tazyikine maruz kaldığı zamanlarda dahi halkına karşı güven ilkelerini uygulamaya çalışmıştır. Öyle ki, Celâleddîn Hârezmşâh Azerbaycan topraklarını gezdikten sonra devletinin üç yıllık alması gereken vergilerini ertelemiştir (Taneri, 1981: 244). Cengiz Han’ın ilerlemesi devam ettikçe artık Celâleddîn Hârezmşâh’ın direnme gücü daha da zayıflamaya başlamıştır (Prawdin, 1967: 76).

Cengiz Han oğlu Tuluy Horâsân’ın fethi için görevlendirdi (Yuvalı, 1994: I/23; Cüveynî, 1997: 201; Temir, 2010: 358-359). Tuluy Han, Celâleddîn Hârezmşâh ile mücadeleye devam etmiş (Temir, 2010: 182), Horâsân’ın dört büyük şehrinden Merv, Nîşâbûr ve Belh alınarak Merv ve Nîşâbûr halkının çoğu katledilmiştir (Nesevî, 1934: 40; Seyf-i Herevî, 1944: 53-63; Hândmîr, 1362: III/41; Cüveynî, 1997: 151-152; Abu’l- Farac, 1999: I/63; Brent, 1976: 73; Brandenburg, 1977: 27; V. Barthold, 1990: 471-472; May, 1996: 20-34; Ensârî, 1383: 166; Budge, 1999: 63; Temir, 2010: 183). Buraların alınmasından sonra şehirdeki katliamın yanısıra çok sayıda bina ve imâret de yıkılmıştır (Seyf-i Herevî, 1944: 49, 58). Merv’in alınmasından sonra oldukça fazla miktarda altın ve gümüş Moğolların eline geçmiştir (Seyf-i Herevî, 1944: 59). Tuluy Han tarafından Merv’den sonra da Kûsîye alınmış ve şehrin halkı kılıçtan geçirilmiştir (Seyf-i Herevî, 1944: 65-66). Bâmyân alındıktan sonra şehirde çok büyük katliam yapılmıştır. Moğol ilerlemesi sırasında Faryâb ve Ferâh alınarak harap edilmiştir (Seyf-i Herevî, 1944: 50). Moğol ilerlemesi çok hızlı bir şekilde olmuştur. Bu civarda Moğollar tarafından sadece güçlü kalelerin alınması biraz daha geç olmuştur, sonunda bunlar da alınmıştır (Prawdin, 1967: 76).

Moğollar, İran ve Batı Arap-Pers Medeniyeti’ni tahrip ettikten sonra Herât’a86 yönelmişlerdir (Grousset, 1970: 241; Maron-D’ohsson, 2006: 127). Herât Emîri Emin Melik ile birlikte şehrin ileri gelenlerinden yirmi bir kişinin Hârezmşâh Celâleddîn’e katılmak üzere Herât’tan ayrılıp Gazne’ye gitmeleri şehrin savunmasında zaafiyete yol açmıştır (Devletşâh, 1977: II/203; İbnü’l-Esîr, 1986: XII/349; Cüveynî, 1988: II/377; Cüveynî, 1997: 460; Spuler, 1987: 39).

Şehrin savaş yapmadan teslim edilmesini savunanlar ile savaşmaktan yana olan iki ayrı görüşe sahip topluluğun olması şehrin savunmasını da zayıflatmıştır. Halkın çoğunluğu teslim olmaktan yanaydı. Başta şehrin yöneticisi Şemseddîn olmak üzere, Hârezmşâh taraftarları ise savaştan yanaydılar (Hândmîr, 1994: 35). Tuluy, Herât yakınındaki çayıra otağını kurmuş ve şehirdeki bu ikilikten faydalanarak teslim olmaları için elçi göndermişti (Seyf-i Herevî, 1944; 67; Hândmîr, 1362: III/42; İbnü’l-Esîr, 1986: XII/349; W. Barthold, 1930: 53; Boyle, 1977: 32; D’ohsson, 2001: 136). Elçi Herât halkına, Hârezmşâh Celâleddîn’e verdikleri verginin yarısını vermeleri ve teslim olmaları şartıyla canlarına dokunulmayacağı mesajını iletti (Seyf-i Herevî, 1944: 66; Ensârî, 1383: 157). Şehrin Hârezmşâhlı hâkimi Şemseddîn, barış teklifini kabul etmediği gibi elçiyi de öldürdü (Seyf-i Herevî, 1944: 67; Hândmîr, 1362: III/42; Hândmîr, 1994: 29; D’ohsson, 1340-1342: 11, 96; Maron-D’ohsson, 2006: 127). Moğollar her kapıya asker yığmış, Herât halkından şehri savunmak için ise yüz doksan bin kişi gönüllü yazılmıştı (Seyf-i Herevî, 1944: 67). Her iki tarafta yapılan bu hazırlıklar ve karşılıklı restleşmeler şiddetli bir savaşın habercisiydi

Teslim olmayan Herât’ın kuşatması sırasında surlarda gedikler açılmış, gürzlü, mancınıklı hücumuna dayanamayan şehre Moğol girişi başlamıştır. Şehre giren

Moğollarla halk arasında çok kanlı çarpışmalar olmuştur (Seyf-i Herevî, 1944: 67-68). Şemseddîn’in ordusu şehri kahramanca savunmuşsa da Moğolların eline geçmesini önleyememiştir (Seyf-i Herevî, 1944: 67-68; Steward, 1555: 139; The History of Genghizcan the Great, 1722: 298-300; Lee (Cemil), 1991: 100; Ensârî, 1383: 157). Şemseddîn de Cuma Câmi önünde Moğollar tarafından öldürülmüştür (Seyf-i Herevî, 1944: 67; İsfizârî, 1338: II/56; Hutton, 1875: 79; Curtin, 1908: 125; Temir, 1989: 97; Christensen, 1993: 198; Boyle, 2000: 620; Boyle, 2001: 16; Szuppe, 2003: sy.). Savaş sırasından şehir halkından ve Moğollardan 30 bin kişi ölmüştür. Bu rakama daha sonra Moğolların yaptığı katliamlar dâhil değildir. Seyf-i Herevî (1944: 68): “Bu savaşı İran’ın meşhur savaşçı hükümdarlarından Rüstem görse kıyamete benzetirdi.” demekle mücadelenin şiddetini en özlü şekilde anlatmıştır.

Bazı kaynaklarda Herât Vâlisi Emin Melik87

kısa zamanda Cengiz Han’a boyun eğdiğinden, Cengiz Han tarafından Moğol yağmasının yasak edildiği, Tuluy Han’ın Herât’ı çok sevdiğinden buranın yağma ve tahrip edilmesini istemediği ancak Cebe ve Subutay’ın bu kurala uymayıp yağma hareketlerinde bulunduğu ve bu yağma hareketlerinin duyularak Cengiz Han tarafından görevlerinden azlettirildiği yazılıdır (Hândmîr, 1994: 35; V. Barthold, 1990: 448).

İsfizârî Herât’ın Moğollar tarafından teslim alınmasından sonra 20 bin kişinin öldürüldüğünü kaydetmiştir. Zamanın kaynaklarının çoğu ise sadece Hârezmşâh taraftarı 12 bin kişi katledildiğini kaydetmişlerdir (Seyf-i Herevî, 1944: 69, 104; İsfizârî, 1338: II/47; 101; W. Barthold, 1930: 53: Brandenburg, 1977: 27). Bu, Herât’ta sadece Hârezm taraftarlarının katledildiği anlamına gelmemelidir.

87 Emin Melik (Eminü’l-Mülk-Melik-Emînü’l-Mülk-Melik Han): Celâleddîn Hârezmşâh’ın dayısının

oğlu olup Herât’ın Moğollar tarafından işgal edilmesinden önce mukata usulü ile Herât emîri yapılmıştı. (Nesevî, 1934: 46; Prawdin, 1967: 192). İlerdide görüleceği gibi Moğolların yaklaştığını haber alıp Celâledîn Hârezmşâh’a katılmak üzere Gazne’ye doğru yola çıkmıştı.

Herât alındıktan sonra Moğollar, Herât’tan ayrılıp Gazne’ye geçerken (616/1219-1220) şehrin idaresi için Moğollardan Mötüken’i Daruga ve Müslüman olan Melik Ebubekir Marugaçi’yi vâli tayin etmişlerdir (Seyf-i Herevî, 1944: 72, 104; Barthold, 1990: 471-472; Frye, 1996: 177; D’ohsson, 2006: 127). Herât’ın işgalinden sonra bölgenin önemli şehirlerinden Bûşenc kuşatılıp alınmıştır. Bu kuşatma sırasında Moğol ileri gelenlerinden biri öldürüldüğü için şehir tahrip edilmiş ve halk kılıçtan geçirilmiştir (Wiet, 1986: 1343; V. Barthold, 1990: 448).

Cengiz Han bölgenin önemli şehirlerinden Bâmyân’ı muhasara etti. Bâmyânlılar da teslim olmayı reddedip karşı koymaya kalkınca iki taraf da ok ve mancınık atışlarına başladılar. Bu çatışmalar sırasında bir ok Cengiz Hân’ın en çok sevdiği torunu, Çağatay'ın oğullarından Mutegin’i (Moatogan-Mötügen) öldürdü. Cengiz Han hiç vakit geçirmeden orayı almaları için askerlere üstün gayret göstermelerini emretti. Bâmyân işgal edilince Moğollar, Cengiz Hân’ın fermanı üzerine şehirden hiç esir almadılar. İnsan, hayvan canlı ne varsa öldürdüler. Hatta anaların karnındaki çocukların bile canlarına kıydılar. Havafî, Bâmyân’da Elcigiday’ın emri ile kedi ve köpeklerin dahi öldürüldüğünü kaydetmiştir (Havafî, 1341: II/294-295). Daha sonra Cengiz Hân buraya yerleşmeyi ve şehir kurmayı yasakladı. Bâmyân’a kötü köy manasına gelen “Mav Baliğ” adını koydu 618/1221 (Cüveynî, 1988: I/184-185; Strange, 1873: 418-419, Maron-D’ohsson, 2006: 224). Herât Bölgesi’nde Moğolların mücadele ettikleri yerlerden birisi de Kalyon Hisarı’dır. Burası da ele geçirildikten sonra Moğollar tarafından kılıçtan geçirilmiştir (Seyf-i Herevî, 1944: 73; Hândmîr, 1362: III/42 ).

Tuluy, Herât ve çevresini aldıktan sonra 1220 yılında Tâlekân’ı kuşatmakta olan babasına katılmak için yola çıkmış ve bir süre sonra da babası Cengiz Han’a katılmıştı (Cüveynî, 1998: I/16; Havafî, 1341: II/293-295; Yuvalı, 1994: 21; Kafalı, 2005a: 368).

Ögedey’in88

ordusu ise Herât’tan geçerek Sistân’ı ele geçirmiştir (Bacon, 1951: 235, 237; Brandenburg, 1977: 10; Özgüdenli, 2007a: 221).

Sözün kısası Tuluy, iki üç ay içerisinde her kasabası bir şehir hükmünde olan, insan dalgaları bakımından her biri deniz dalgalarına benzeyen onca güzelliği olan şehirleri, açılmış el gibi dümdüz yaptı. Başkaldırıp karşı koyanları ezip geçti. Herât’ı çevresiyle birlikte aldıktan sonra babasına katılmak üzere yola çıktı (Cüveyni, 1998: I/162).

Cengiz ’in oğullarından Çağatay’a Celâleddîn’i takip vazifesi verilmiş ve o da 1221-1222 yıllarında Celâleddîn Hârezmşâh’ı takiple Hindistan hududuna kadar Moğol sınırlarını genişletmiştir (Kafalı, 2005c: 155; Çakmak, 2012: 267).

1221 yılında Herât’ta Moğollara karşı isyanlar çıkmıştır (Taneri, 2009: 96, 242). Bu civardaki bir kısım bölgelerde Celâleddîn’in desteklediği bir isyana kalkışmak âdeta ölümsüzlük hareketiydi (Saunders, 1971: 61; Çakmak, 2012: 267). Hârezmşâh Sultanı Celâleddîn Gazne’ye gelince, Bâmyân’ın yüz elli kilometre güney doğusunda iç içe geçmiş iki bin beş yüz metre yükseklikteki dağlarla korunan bozkırların ortasındaki Meydan-ı Sebz’e sığınıp burada toparlanmaya başlamıştı (Hamdullah Müstevfi, 1913: 117). Celâleddîn burada, Moğollara karşı girişeceği savaşın stratejisini çizerken bir yandan da çevredeki yerel yönetim liderleri kendisine katılmışlardır. Kalaç ve Kanglı Türkmenlerinden oluşan Türk, Afgan, Gûr kabile ve liderleri Moğollara karşı Celâleddîn’e destek vermişlerdir. Diğer taraftan da Hârezmşâh Celâleddîn, Kanglı Türklerin’den olup akrabası olan Herât Emîri Emin Melik’in kızı ile evlenip hısımlık da tesis etmiştir (Cöhce, 2002a: 820).

88 Ögedey Han (ö. 639/1241): Cengiz Han’ın küçük oğlu olup Cuci ve Çağatay’ın küçük kardeşleridir.

Bu sırada Celâleddîn Hârezmşâh, Moğol komutanı ve ünlü başyargıcı Şigi Kutuku Noyan önderliğindeki Tatarlar’ı Gazne-Bâmyân arasındaki Parvan denilen yerde bozguna uğrattı (Nesevî, 1934: 54; Seyf-i Herevî, 1944: 73; İsfizârî, 1338: II/60; Cüveynî, 1988: II/340; Brandenburg, 1977: 11; V. Barthold, 1990: 466; Cöhce, 2002a: 820; Maron-D’ohsson, 2006: 131, 135). Hârezmşâhların kazandıkları bu zafer âdeta onların yeniden dirilişi olmuştur (Cöhce, 2002a: 820). Celâleddîn Hârezmşâh’ın bu başarısında Halaç Türklerinden Seyfeddîn Buğrak ve Celâleddîn Hârezmşâh’ın dayısının oğlu Emin Melik’in Moğolların yaklaşması nedeniyle buradan ayrılıp Celâleddîn ile birleşmesinin rolü de büyüktür (Nesevî, 1934: 46; Prawdin, 1967: 192). Celâleddîn Hârezmşâh, Herât Emîri Emin Melik’in büyük yardım ve destekleri ile Moğolları yenip çoğunu öldürmüştür (Nesevî, 1934: 54; Cüveynî, 1997: 133; Yuvalı, 1994: 25). Kaçanlar Tâlekân’a varıp durumu Cengiz Han’a bildirmişlerdir (Cöhce, 2002a: 820; Maron-D’ohsson, 2006: 131, 135).

1221 yılında Bâmyân civarında Moğolların bir kısım öncü kuvvetlerini öldürmesi de Herât halkını cesaretlendirmiştir (W. Barthold, 1930: 53; Taneri, 1977: 24; Maron-D’ohsson, 2006: 131, 135). Hârezmşâh Sultanı Celâleddîn’in Gazne’de güçlendiğini duyarak heyecana kapılan ve Gayri Müslîm idare yerine Hârezmşâhlar gibi Müslüman bir idareye bağlı bulunmayı isteyen Herât halkı Moğollara karşı ayaklanmıştır.89

Herât daha önce zaten birkaç defa Moğol istilâsına maruz kalmış ve işgal edilmişti. Herât halkı isyan ederek Moğol Darugası Mötüken ve Melik Ebubekir Marugaçi’yi öldürmüşlerdi (Seyf-i Herevî, 1944: 72, 104; İsfizârî, 1338: II/61; Togan, 1988c: 431; Ensârî, 1383: 158).

89 Herât’la birlikte aynı zamanda Merv’de de isyanlar çıkmıştır. Bu iki isyan da yağmanın yanında

Cengiz Han, Moğol kumandanı Elcigiday kumandasında seksen bin kişilik bir orduyu, Moğollar tarafından Horâsân’ın tahrip edilmemiş daha doğrusu en az tahrip edilmiş şehri olan Herât’a doğru yola gönderdi. Horâsân’dan da 50 bin asker Elcigiday’a yardıma gelmiştir. Elcigiday, Herât yakınında kamp kurmuş, şehrin her kapısına eşit sayıda olmak üzere üçer bin asker yığmıştır. Elcigiday, askerlerinden kaçanların ve başarısız olanların öldürüleceğini, başarılı olanların da ödüllendirileceğini ilan etmiştir (Seyf-i Herevî, 1944: 77; Hândmîr, 1994: 37). Herât’ın ileri gelenlerinden Melik Mübarüziddîn ve Hacı Fahreddîn ise halktan şehrin savunması için söz almışlardır. Ne çare ki karşıdaki düşman çok kuvvetlidir ve savunma oldukça güç bir hal almaktadır. Ancak Herât halkı arasında muhasara uzadıkça hizipleşmeler meydana geldi (Seyf-i Herevî, 1944: 76; Hândmîr, 1994: 37; Maron-D’ohsson, 2006: 135). Surlarından gedikler açılan şehre Moğol girişi başladı. Elcigiday, 14 Haziran 1222 de şehri teslim aldı (Maron-D’ohsson, 2006: 135).

Ele geçirilen şehre giren Moğol ordusu büyük katliam yapmıştır. Yedi gün boyunca halkın malları yağmalamış (İsfizârî, 1338: II/61, 66, 101) ve kadınları esir alarak Tâlekân’a gönderilmiştir (Seyf-i Herevî, 1944: 77; İsfizârî, 1338: II/66). Seyf-i Herevî 1218-1222 yıllları arasındaki olayların detaylarını anlatırken Herât kuşatmasının sekiz ay sürdüğünü, çok sayıda insanın kadın-erkek, çocuk-büyük demeden öldürüldüğünü, şehir halkının şehit olmak için savaştığını kaydetmiştir (Seyf-i Herevî, 1944: 72-73, 77-78; Togan, 1988c: 431; Boyle, 2000: 620; Ensârî, 1383: 158). Bu katliam hakkındaki rivâyetlere göre Herât’ta ölenlerin sayısı 1,5 milyondan fazla idi (Brent, 1976: 73; Boyle, 2001: 485; Ayverdi, 2004: 310). Seyf-i Herevî’ye göre 1 milyon altı yüz bin, Cüzcanî’ye göre ise 600 bini Herât’ta olmak üzere Bâdgîs’e kadar olan yerlerde 2 milyon dört yüz bin insan ölmüştür (Seyf-i Herevî, 1944: 63, 70, 80-81;

İsfizârî, 1338: I/255-257; İbnü’l-Esîr, 1987: XII/352; Bury-F.B.A., 1923: 634; Özdemir, 1332 (1906): 148; Frye, 1996b: 177; Ensârî, 1383: 158; Boyle, 2001: 316; Hartog, 2004: 115; May, 2007: 29-95). Seyf-i Herevî, Moğolların on dört yaş civarında 100 bin kızı esir alıp götürdüklerini kaydetmiştir (1944: 70, 81). Şehirdeki katliamın olumsuz etkisi uzun süre hissedilmiştir (İsfizârî, 1338: II/460). Celâleddîn Hârezmşâh’ın adamlarından90

10 bin kişi bölgede baskınlar düzenleyerek Moğol ordusuna çok büyük zararlar vermekteydiler. Bunların liderleri de yakalanarak Herât’ta idam edilince bu grup da dağıldı. Artık bölgede Moğolların karşısında duracak en ufak bir güç kalmamıştı (Seyf-i Herevî, 1944: 92-93). Cüveynî (1988: I/213) Herât Bölgesi’nin işgali ve yapılan katliamlar için tarihe şu notu düşmüştür:

Oralarda bulunan mamûr yerler harabeye döndü. Canlıların büyük bir kısmı hayatlarını kaybetti. Yiğit ve büyük insanların kemikleri çürüdü. Âlimler, ya sefilleştiler ya da dünyalarını değiştirdiler. İçi rahat, zamanı bol, araştırma imkânı fazla olan bir adamın bile bu şehirlerin başına gelenleri anlatmaya gücü yetmez. Ya bu işten hemen vazgeçer ya da bu kitabın yazarının düştüğü sıkıntıya düşer. Bu âciz, yol- culuklardan ve diğer işlerden arta kalan az bir zamanı da dinlenmek için değil, bu hikâyelerin müsveddelerini yazmak için geçirdi. Sözün kısası, Tuluy iki üç ay içine her kasabası bir şehir hükmünde olan, insan dalgaları bakımından herbiri deniz dalgalarına benzeyen onca güzelliği olan şehirleri açılmış el gibi dümdüz yaptı. Başkaldırıp karşı koyanları ezip geçti. Herât'ı çevresiyle birlikte fethettikten sonra baba- sına katılmak üzere yola çıktı.

90 Hârezmşâhlar Kanglı Türkleri’nden olduğu için bunlara Kangliyan denilmekteydi. Bkz. Seyf-i Herevî,

Bölgede yapılan katliamlar için verilen bu rakamlara belki de o zamanki Herât şehrine ilaveten Herât Bölgesi’nin şehirleri de dâhildir. Ancak her neresi dâhil olursa olsun, Orta Çağ nüfusu göz önüne alındığında bu rakam dudak uçuklatacak sayıdadır. Zaten şehir ve bölgesinin ahalisi ve “dönemin kaynakları bu katliama büyük felaket demişler” ve öyle kayıt düşmüşlerdir (Seyf-i Herevî, 1944: 77; V. Barthold, 1990: 472; Christensen, 1993: 198; Boyle, 2001: 316). Bazı kaynaklar ise Herât’ın 1221 yılında alındığını, isyanın 1222 yılında çıktığını ve şehrin de talan edildiğini kaydetmişlerdir (Hândmîr, 1994: 37; Curtin, 1908: 128-129; Ettinghausen-Grabar, 1987: 341; .; Ensârî, 1383: 158-159; Boyle, 2000: 622; Szuppe, 2003: sy.).

Elcigiday Herât’tan ayrılınca iki bin kişiyi tekrar Herât’a saklanan varsa öldürülmeleri için yollamış ve bu Moğollar da üç bin kişiyi öldürmüşlerdir (Seyf-i Herevî, 1944: 82). Moğol kumandanı Elcigiday şehirde kaldığı iki gün boyunca sadece sanatkârları ayırmış, kalan ahaliyi kılıçtan geçirmiştir (Togan, 1988c: 431). Bu katliamlardan kurtulan bin dokuma ustası Moğollar tarafından Doğu Türkistan ve Çin’e götürülmüşlerdir (Ferrier, 2005: 168). Bazı kaynaklarda Moğol katliamı ile insanların birçoğunun öldüğü ya da kaçtığı, şehirde sadece kırk kişinin kaldığı ve bunların da dağlara kaçtığı, Moğollar gittikten sonra bu kırk kişinin şehre indiklerinde Mescid-i Cuma’nın enkazında evlerinin yerlerini zor buldukları anlatılmaktadır (Seyf-i Herevî, 1944: 82; Boyle, 2000: 618). Seyf-i Herevî’nin kaydına göre katliamdan kurtulan “Şerâfeddîn Hatib91

ve yirmi kişi Mescid-i Cuma civarında bir müddet kaldılar” (Seyf-i Herevî, 1944: 84-85; Hândmîr, 1362: III/42). “Şerafeddîn Hatib’in yanındaki yirmi kişi92

onunla birlikte kalmaya yemin etti.” (Seyf-i Herevî, 1944: 85). Moğollar, Herât’ın

91 Hândmîr Şerafeddin Hatib’in hekim olduğunu kaydetmiştir (Hândmîr, 1994: 37; Ferrier, 2005: 168). 92 Hândmîr ise burada kalanların sayısını on altı olduğunu ve çevreden gelenlerle bu sayının kırka

da içinde bulunduğu Belh hududundan Damgan’a kadar geniş bir alanda o kadar tahribat yapmışlardı ki, buğday ambarlarını, hatta tohumlukları bile ateşe vermişlerdi (Seyf-i Herevî, 1944: 94).

Bu sebeple Hatib ve yanındakiler saman içinde buğday arayarak beslenmişler ve bu şekilde şehirde bir yıl kalmışlardır (Seyf-i Herevî, 1944: 86-87). Belki şehirde gerçekten kalanların sayısı bu kadar az değildir, ancak bu rakam katliamın boyutunu göstermesi bakımından dikkate şâyândır.

İlhanlı veziri Reşîdeddîn de Gazan Han’ın imar faaliyetlerinden bahsederken; İskender de dâhil olmak üzere bu güne kadar Cengiz Han’ın oğulları kadar geniş ülkeler fetheden ve bu kadar büyük şehirde çok fazla katliam yapan başka kimsenin olmadığından bahsetmiştir (Turan, 2010: 481).

Horâsân’da, Afganistan’da ve İran’da Moğolların sistemli bir şekildeki toplu katliamları ile çok sayıda insan öldürülmüştür. Moğol istilâsı ile sadece şehirler tahrip edilip yağmalanmamıştır. Erkeklerin çoğu Moğol ordusuna asker kaydedilmiş, kadınlar toplu olarak esir edilerek bir kısmı Tâlekân’a götürülüp ve cariye yapılmıştır (İsfizârî, 1338: II/66; Üçok, 1968: 117; Rasony, 1971: 178-179; Boyle, 2001: 316).

Cengiz Han’ın oğulları Herât çevresini çok büyük oranda tahrip ettiler. Şehirleri imar ederek halkı memnun etmek yerine katliam hareketleri ile ve kan dökerek düzeni sağlamaya çalıştılar (İsfizârî, 1338: II/ 107). 1222-1237 yılları arasındaki Moğol istilâsı ile şehirler yerle bir olmuştur. Cengiz Han, Herât’ın içinde bulunduğu Horâsân’ı bir hudud bölgesi olarak bıraktığı için şehrin imarına izin vermemiştir. Bu yüzden Herât 1222 yılından 1236 yılına kadar önemini kaybetmiştir (Uslu, 1987: 33).

2000: 618) Cuma Câmi’nin yanındaki mezarının çevresinde yaşadıklarını, şehrin harabeleri içindeki anbarlardan bulabildikleri kırk kilo tahılı ektiklerini kaydetmiştir (Hândmîr, 1994: 37; Ferrier, 2005: 168).

Moğol istilâsı sırasında Herât Bölgesi çok acı çekmiş, istilânın izleri uzun yıllar silinmemiştir. Halkın çoğu katledilmiş, kalanların bir kısmı köle yapılmış, bölgedeki insanların bir kısmı Çin’e ve doğudaki bazı yerlere ya kaçmışlar ya da zorunlu göçe tâbi tutulmuşlardır. Bu dönemde şehrin ekonomisi büyük zarar görmüştür.

Seyf-i Herevî’ye (1944: 105) göre, Moğollar, şehir güçlenip tekrar karşı koyar düşüncesiyle bir süre Herât’ı imar etmediler. Ögedey’in 634/1236-37 yılında Moğol hükümdarı olmasından sonra Herât tekrar canlandırılmaya başlamıştır. Ögedey Kağan zamanında Herât’a bizzat kağan bakmıştır. Ancak şehir bir yandan da Batu Han’a tâbiydi (Seyf-i Herevî, 1944: 128).

Çünkü Herât artık Moğol topraklarının bir parçası gibi idare edilmeye başlanmıştır (Seyf-i Herevî, 1944: 106; Uslu, 1987: 33). Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da Moğolların, şehrin toparlanınca tekrar isyan edeceği konusunda kuşkularının devam etmesidir. Bu nedenle de Horâsân, Mâverâünnehr ve Irak gibi yerlerden buraya insanların gelmesini teşvik ederek asıl yerli şehir halkının azınlıkta kalmasını sağlamaya yönelik çalışmışlardır (Seyf-i Herevî, 1944: 107).

“Ögedey Han, bölgenin canlanması için” (Hândmîr, 1994: 38) istilâdan sonra 1236 yılından itibaren bir dizi tedbirler almışsa da bunlar XIV. yüzyıla kadar çok düşük