• Sonuç bulunamadı

B. Tarihî Kaynaklar

2. Arapça Kaynaklar xl

2.3. Gûrlular Döneminde Herât

Gûrlular adlarını bu bölgenin isminden almışlardır (Cuzcânî, 1955: I/318; Strange, 1873: 416; Walters, 1965: 85/sy.; Muhammed Nâzım, 1971: 71; ; Öztuna, 1983: 138; V. Barthold, 1990: 360; Bosworth, 2008: 436). Bu bölgeye Mendiş de denilmekteydi (Merçil, 1989b: 247). Bölge Herî-rûd, Farah-rûd, Rûd-i Gûr ve Knaş rûd’un yukarı havzalarını içine almaktadır (Bosworth, 2008: 436).

Buranın hükümdarlarına Gûrşâh denilirdi. Hudûdü’l-âlem’in müellifi burada zırh, silah ve elbise imalinin yapıldığından, insanlarının kötü huylu âsî ve câhil olduklarından bahsetmektedir (Hudûdü’l-âlem, 2001: 65; Strange, 1873: 416; W. Barthold, 1930: 52). Yazar muhtemelen isyan eden veya Müslüman olmayıp da Müslümanlara karşı şiddetli mukavemet etmelerinden dolayı böyle bir cümleyi kullanmış olmalıdır. Bu bölgede yaşayan insanlar bugün de Afganistan’ın en savaşçı ve gözü pek insanları arasındadır. Ancak aşağıda da bahsedeceğimiz gibi bu bölge uzun süre tam anlamıyla kontrol altına alınamamış ve İslâmlaştırılamamıştır.

Gûr Bölgesi’nde Halaçlar’dan bir taifenin yaşadığı bilinmekle beraber ahalinin tamamının hangi etnik kökenden geldiği konusunda itilaf vardır (Yurduaydın, 1971: 270). Gûrlular, İranlı Dahak (Zahhak) soyundan olduğu iddia edilen Şansâb’a nisbetle kendilerine Şansabânî namını verseler de (Cuzcânî, 1955: I/302-303; Hândmîr, 1333: II/701) gerçekte Şansabânî hânedânının tarihi Saffârîler zamanında Ya‘kûb b. Leys’in Büst ve Zemindvâr vilâyetlerini istilâ ettiği tarihte başladığından onların bu iddiaları şüphe götürmektedir (Dames, 1988a: 826). Gûrlular muhtemelen Tacik kökenlidirler

(Dames-Gibb, 1985: 226). Hâfız-i Ebrû da Gûr’da ilk binayı yapanın Feridun’dan kaçan Dahhak’ın olduğunu, bu şahıs ve etrafının önce Bâmyân’a sonra da Gûr’a geldiklerini kaydederek onların Dahhak’ın soyundan geldiği fikrine inandığını göstermiştir (Hâfız-i Ebrû, 1349: 36).

160/776-777 yılından itibaren buraya Müslümanlar seferler düzenlendi (Bosworth, 2008: 440). Hakem b. Amr, Gûrluların irtidad etmeleri nedeniyle bunlar üzerine sefere çıkıp bolca ganimet elde etmiştir (İbnü’l-Esîr, 1986: III/463). Ancak bu bölge dağlık olduğundan fethedilmesi mümkün olmamış ve ilk İslâm fetihleri sırasında bu bölge müstakil yaşamaya devam etmiştir (Muhammed Nâzım, 1971: 71). Gûr Bölgesi, Sâmânîler için de sorun olmuştur (Beyhakî, 1333: 126; Usta, 2007: 227). Sâmanîler de bölgeye seferler yapmışlardır. Bu seferlere çoğu zaman devletin Herât vâlileri ve askerleri de katılmıştır. Ancak Sâmânîler bu seferlerde önemli başarılar elde edememişlerdir (Beyhakî, 1333: 126).

X. yüzyıl coğrafyacıları Gûr Bölgesi’ni, her tarafından İslâm ülkeleri ile çevrili fakat buna rağmen halkı Müslüman olmayan tek memleket olarak kaydetmişlerdir. Bu dağlık bölge halkı Müslüman fetihlerine uzun süre direnç göstermişlerdir (W. Bartold, 2005: 225). Ferrier ise bölgenin çetin coğrafî şartlarının durumunu: “Bu dağlık ülkenin tamamını, Asya’nın göbeğinde inşâ edilmiş büyük bir kale olarak kabul etmek mümkündür.” şeklinde ifade etmiştir (J.P. Ferrier, voyages et aventures en Perse, dans l’Afghanistan, le Beloutchistan et le Turkestan, Paris, 1970’ten naklen; W. Barthold, 2005: 223).

Gûr Hükümdarı Sûrî80, Gazneli Sebüktegin zamanında onun egemenliğini tanıdı.

Onun ölümünden sonra Herât’ın doğusundaki kervanları vurmaya, onlardan haraç

almaya ve Gaznelilere karşı düşmanlık beslemeye başlayınca (Muhammed Nâzım, 1971: 71; Bayrak, 2007: 377), Gazneli Sultan Mahmud bölgeye 401/1011-2-411/1020- 21 yıllarında Herât’ın yöneticisi Altuntaş’ı ve Tûs hâkimi Arslan Câzib’i yollamıştır. Özellikle 404/1013-14 yıllarındaki çetin savaşlarda bu dönemde Herât vâlisi olan Mes‘ûd büyük yararlılıklar göstermiştir (Beyhakî, 1333: 117-118; Havafî, 1341: II/114, 121, 141; W. Barthold, 1930: 53). Bu seferler sırasında bazı yerleri almışsa da bölgenin dağlık olması dolayısıyla kesin hâkimiyet kuramamıştır. Ancak Gûr Bölgesi’nin çoğu Gazneli Mahmud döneminden itibaren XI. yüzyılda İslâmiyeti kabul etmiştir (Strange, 1873: 418; W. Barthold, 1930: 52; Muhammed Nâzım, 1971: 71; Algül, 1986: 175; Karaköse, 2002: 175).

Gazneli Mahmud, Gûr Bölgesi’ni 411/1020-1021 yıllarında itaat altına alıp vergi vermeyi kabul ettirmiştir. Burada hâkimiyet büyük ölçüde Gazneli Sultan Mahmud zamanında sağlanmıştır (Beyhakî, 1333: 113, 117-118). Beyhakî, Gûr Bölgesi’nine ilk girenin 411/1020-21 tarihinde Gaznelilerin Herât Vâlisi Mes‘ûd’un orduları olduğunu belirtmiştir (Beyhakî, 1333: 123-124; V. Barthold, 1990: 360-361; Bosworth, 2008: 443-447). Ancak Mes‘ûd’un Gûr Bölgesi’ne girmesi kendi hükümdarlığı döneminde olmayıp babası Sultan Mahmud zamanındadır. Sultan Mahmud zamanında oğlu Mes‘ûd’un başarıları başta olmak üzere daha birçok mücadeleden sonra Gazneli Mahmud buraya İslâm dinini öğretecek insanlar bırakmıştır (Bosworth, 2008: 447). Sultan Mahmud’un yanında Gûr seferlerine katılan oğlu Mes‘ûd büyük yararlılıklar göstermiştir. 418/1027-1028 yılındaki bu seferlerde Zemindâver, Havabîn ve Herât Bölgesi’nin önemli şehirlerinden Büst, Gaznelilere dâhil olmuştur (Beyhakî, 1333: 115- 120). Gûr ülkesine sefer yapanlar içinde Gazneli Sultan Mes‘ûd kadar başarı kazanan başka kimse yoktur (Beyhakî, 1333: 115). Beyhakî ve Herâtlı tarihçi İsfizârî’nin: “Gûr

insanları dillere düşmüş bir şekilde aptal ancak dinlerinde ve imanlarında son derece samimi bir şekilde temiz ve yeniliğe düşman oldukları” (Beyhakî, 1333: 117-118; Bosworth, 2008: 453) şeklinde nitelendirmeleri, onların İslâm dinini zorla kabul etmelerine rağmen nasıl sonradan sadık birer Müslüman olduklarını göstermesi bakımından ilginç ve ibret verici bir kayıttır. Gûr Bölgesi’nde Gazneli Mes‘ûd’un hükümdarlığı zamanında bölgede büyük ölçüde hâkimiyet kurulmuştur (Beyhaki, 1333: 116-124; Yurduaydın, 1971: 270). Gûr Bölgesi Dandanakan Savaşı sonrasında çökmeye başlayan Gazneliler ile savaşın galibi Selçuklular arasında bir süre tarafsız olmuştur.

Selçukluların kuruluş yıllarında Gûr Bölgesi Herât ile birlikte Musâ Yabgu’ya verilen yerler arasındadır (Bosworth, 2008: 448). Ancak buralar henüz Gazneli egemenliğindedir ve Musâ Yabgu alınmamış bir yeri almak suretiyle hâkimiyet kurmak durumundadır. Musâ Yabgu kısa sürede buraları alarak Selçuklu Devleti’nşn hâkimiyetini tesis etmiştir. 1148-1150 yıllarında Afgan aşiret reisi Sûrî, Herât ve Bâmyân taraflarında Gûr Dağları’nda Gaznelilere karşı isyan etmiştir (Cuzcânî, 1955: I/320; Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 21; Grousset, 1970: 167). Bu isyan esasında, bölgede kurulacak yeni bir devletin ayak sesleridir. Uzun süre kabileler halinde yaşayan Gûrluların isyanı Alâeddîn Cihânsûz81

öncülüğünde Gaznelilere karşı daha da şiddetlenmiştir (Arberry, 1958: 24). Gaznelilere karşı 541/1146-47 yılında isyan eden Gûrlulardan, Gazneli Hükümdarı Behramşâh çok çekinmekteydi ki öylede oldu ve Gûrlular sonuca kolayca ulaşıp bağımsız oldular (Boyle, 2001: 160). İslâm’a henüz girmiş savaşçı bir kavim olan Gûrlular, Gaznelileri yıkarak onların başkentleri olan

81

Cihânsûz dünyayı yakan anlamına gelmektedir. Cüveynî, Alâeddîn Cihânsûz için “kardeşi öldürüldüğü zaman hayvanların bile nefes almasına, eşeklerin anırmasına dahi müsaade etmediğini” yazarak onun acımasızlığını anlatmıştır. Bkz. Cüzcânî, 1955: I/ 302; Hândmîr, 1333: II/606-607; Reşîdüddîn, 2010: 38.

Gazne’yi yerle bir etmişler (Cuzcânî, 1955: 111; İbnü’l-Esîr, 1986: XI/146) ama kısa bir süre sonra onun yerine Câm (Fîrûzkûh)82

şehrini kurmuşlardır (Cahen, 1990: 243). Gûrlular, Herât ile Gazne arasındaki dağlık bölgede kurulup (Sümer; 1999: 144) Alâeddîn Kutbeddîn-i Cihansûz’un kendisini sultan ilan etmesiyle bağımsız olmuşlardır (Hândmîr, 1333: II/702-704; Fischel, 1965: 149; Yıldız, 2006: 90). İlk başkentleri Herât’tır (Wahab-Yaungerman, 2007: 59). Daha sonra başkentleri yeni kurdukları Fîrûzkûh’dur (Fischel, 1965: 149). Gûrlular zamanında burası yeniden inşâ edilmiştir (Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 23). Gûrlular, 1148-1215 yılları arasında Delhî’den Herât Bölgesi’ne kadar olan yerleri yönetmişlerdir (Strange, 1873: 416-417). Selçukluların Oğuz darbeleriyle zayıflamasından istifade ederek kısa zamanda güçlenerek İslâm Dünyasında önemli bir güç haline gelmişlerdir. XII. yüzyılda İran hariç Gaznelilerin tüm topraklarına hâkim olmuşlardır. Tabii ki bu hâkimiyet alanına Herât da dâhildir (Cuzcânî, 1955: I/375; Cöhce, 2004: 17).

Gûr Hükümdarı Kutbeddîn Muhammed, Kandehar’ın kuzey batısındaki dağlarda ortaya çıkmış, Basra Körfezi’nden Sirderyâ’ya kadar olan geniş yerler Hârezmşâhların kontrolüne girince yönünü Afganistan ve Hindistan’a çevirmiştir. Ordusunda Türkler önemli bir yer tutmaktaydı. Kutbeddîn Muhammed, Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Sancar’ın 536/1141 yılında uğradığı Katvan bozgunundan sonra Selçuklulara bağlı Horâsân’daki imparatorluk arazisinde ilerleyerek birçok şehri almıştır (Köymen, 1989: 131). Bu ilerleme sırasında Herât’ı da alan Gûrlular ile savaşan Sultan Sancar şehri ele geçirmiş, ancak 1157 yılında onun ölmesinden sonraki dönemde şehir tekrar Gûrluların eline geçmiştir (Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 22; Köymen, 1989: 229; Szuppe, 2003: sy.).

82

Tıpkı Gûrluların Gaznelileri yıkınca Gazne’yi harebeye çevirdikleri gibi Gûrluların başkenti ve kültür merkezi olan Fîrûzkûh’da Moğol istilâsı ile yerle bir edilmiştir. Bkz. Strange, 1873: 416-417.

Esasen Büyük Selçukluların yıkılma dönemindeki karışıklıklar ve tahribattan bıkan Herât halkı Gûrluları şehre davet etmişlerdir. Gûrlular da gelip burasını almışlar ve şehirde Alâeddîn Gûrî’nin hâkimiyeti başlamıştır. Herât’ı alan Gûrlular burada âdil bir idare kurarak şehir halkını memnun etmişlerdir (Algül, 1986: 175; Köymen, 1989: 93; Boyle, 2001: 149). Gûr Hükümdarı Seyfeddîn Muhammed b. el-Hüseyin, Cemaziyelâhir-Receb 558/ Haziran-Temmuz 1163-64’te Herât’ta Oğuzlar ile yapılan mücadelelerde öldürülmüş (İbnü’l-Esîr, 1986: XI/240), yerine Ebu’l-Fülûh Ali b. Fazlullah et-Tuğrul geçmiştir. Halk da Emîr Aytegin’e haber gönderip itaatlerini bildirmiştir. Bunun üzerine Emîr Aytegin, Seyfeddîn isminde bir memlûkunu Herât’a göndermiştir. Bunu haber alan Oğuzlar Herât’tan ayrılmışlardır. Gûrlular,Selçuklular’a geçen şehri Sultan Sancar’ın Bahaüddîn Tuğrul ismindeki kölesinden alarak tekrar işgal ettiler (Dames, 1988s: IV/828; V. Barthold, 1990: 559; Boyle, 2001: 185; Blood, 2007: 6). Şöyleki, Herât halkı Tuğrul’un yönetiminden memnun değildi ve şehrin ileri gelenleri gizlice Gûrlu Gıyâseddîn’e mektup yazarak şehre davet etmişlerdi. Kendisine karşı düzenlenen bu komployu fark eden Tuğrul, Hârezmşâhlara sığınmış, şehir ise ciddi bir mukavemetle karşılaşılmadan 571/1175-76 tarihinde Gûrlular tarafından alınmıştır (İbnü’l-Esîr, 1986: XI/240; Abdulhayy Tabîbî, (1346hş: 357-358). Tuğrul, Herât’tan kesin olarak ancak 1192 yılında çıkarılabilmiştir (Dames, 1988e: 828). Herât Meliki Tuğrul Hârezmşâh Arslanşâh ile ittifak etmişse de Murgâb Nehri kıyısındaki Rûdbâr’da 1192 yılındaki savaşta ölmüştür (Dames, 1988e: IV/828).

Gûr Hükümdarı Gıyâseddîn halka iyi davranmış ve buradan ayrılırken de kumandanlarından Haranc Gûrî’yi buraya muhâfız kumandanı tayin etmiştir (Muhammed Abdulgâfur, 1960: 1998: 61). Bu sıralarda Herât’ın çevresi zayıf idarecilerin elindeydi.

Herât’ın 571/1175-76 tarihinde Gûrlular tarafından alınmasından iki yıl sonra 1177-1178 yılında Bûşenc, Gûr idaresine dâhil olmuştur (Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 62; Ayan, 1998: 91; Ayan, 2007: 146). Gûrlular birkaç yıl sonra da Herât Bölgesi’nin şehirlerinden Kalyon’u topraklarına katmışlardır (Ayan, 1998: 92).

Herât’ın Selçuklulardan Gûrluların hâkimiyeti konusunda kaynaklarda çok fazla itilaf mevcuttur. Bazı kaynaklar şehrin 1162 yılında tamamen Gûrluların eline geçtiğinden bahsederken, bazıları 1164 yılında şehrin Oğuzların kontrolünde olduğunu, bazıları ise 573/1175-76 yılında Gûrlu yönetimine geçtiğinden bahsetmektedirler. Bu konuda Ergin Ayan ve V. Barthold gibi yazarların verdikleri tarihler birbirini tutmamaktadır. Bize göre bunun sebebi belki de şehrin o dönemde hem sürekli el değiştirmesi hem de şehri ve bölgeyi yöneten vâlilerin sürekli saf değiştirmeleri ile taraf oldukları tarihte şehrin bağlı olduğu devlet veya siyasî teşekküle göre bu durumun değişiklik arz etmesinden kaynaklanmaktadır (V. Barthold, 1990: 559, 590; Ayan, 2007: 97). Askerlerinin bir kısmı Türk memlûklerden oluşan Gûrlular, Afganlı liderlerin başkanlığında Herât’ın doğusunu 1192 yılında işgal ettiler (Hardy, 1972: 11).

Herât Bölgesi’nin Büst hududuna sürekli saldıran Gûrlular, buralara karşı düşmanlık beslemişlerdir (el-Makdîsî, 2001: 197). Hârezmşâhlar, Gûrluları 1203 yılında Herât yakınında yenmişerse de Gûrluların karşı saldırılarını ancak Kara Hıtaylar’dan yardım alarak engelleyebilmişlerdir (Özdemir, 2002: 305). Gûrluların en büyük sultanı Gıyâsüddîn Ebu’l-Feth Muhammed b. Sâm, 599/1202-1203 yılında Herât’ta ölünce (Dames, 1988a: 828; Cuzcânî, 1955: I/383) herhangi bir karışıklığa meydan vermemek için ölüm tarihi Şihâbeddîn’in Herât’a geldiği mart ayına kadar gizli tutulmuştur. Şihâbeddîn merkez olarak Gazne’yi seçmiş, hemşirezâdesi Alp Gazi’yi de Herât’ta yönetici olarak bırakmıştır (Prawdin, 1967: 441; Kafesoğlu, 2000b: 155). 1202-1203

yılarında şehrin Gûrluların idaresi altında kaldığının en büyük ispatı burada Gûrlular adına basılan paralardır (Diler, 2009: II/1306).

601/1205 yılında Herât’ta sebebini bilemediğimiz bir olay yüzünden halk ayaklanmıştır. Ayaklanmaları yatıştırmaya çalışan Herât emîri de aldığı bir taş yarasıyla uzun süre acı çekmiştir (İbnü’l-Esîr, 1986: XI/171). Geçmişte ve bu ayaklanmadan sonraki dönemlere bakarak ayaklanmanın şehirde gözü olan ve 1200-1yılında şehri alma denemesinde bulunan Hârezmşâhların kışkırtmaları veya basit bir mezhep kavgasından çıkmış olabileceği akla gelmektedir. Artık bölgede Hârezmşâhların gücü iyice hissedilmekte olup Gûrlular onlar karşısında fazla direnemeyecekler ve bir süre sonra da tarih sahnesinden silineceklerdir.

XII. yüzyılın sonu ve XIII. yüzyılın başlarında kısa bir süre Herât’ı yöneten Gûrluların zamanı, bölge ve Herat şehri için parlak bir dönemdir. Bu zamanda 444 bin hânenin yaşadığı, on iki kibin dükkân, üç yüz elli dokuz medrese, altı bin hamamın bulunduğu, dünyanın en mamûr şehirlerinden biri olarak ipek, çelik ve meyveleriyle ünlü olduğu kaydedilmektedir. Bu rakamların sadece Herât ile sınırlı olmayıp Herât Bölgesi’ni kapsamış olması gerekir. Rakamlar her ne kadar abartılı görünmekteyse de bu zamandaki şehir ve bölgenin parlak durumunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir (Hamdullah Müstevfî, 1919: 147; Togan, 1988: 431; Christensen, 1993: 198).

Gûrluların Herât Bölgesi’nin idaresini ellerine almaları çok kolay olmamış, önce Gazneliler ile mücadeleler, sonra Selçuklularla uzun ve kanlı mücadeleler sonucu almışlardır. Bu dönemde de Herât önemini korumuş ve devlete bir süre de başkentlik yapmıştır. Başkentin Herât’tan Câm (Fîrûzkûh)’a nakledildiği zamandan sonra da şehir öneminiş korumuş ve hem önemli Gûrlu yöneticilerin vâlilik yaptıkları bir yer, hem de kuzey batı Afganistan ve Ceyhun Nehri’nin çevresinde yapılacak fetihlerde üs olmuştur.