• Sonuç bulunamadı

B. Tarihî Kaynaklar

2. Arapça Kaynaklar xl

2.2. Büyük Selçuklular Döneminde Herât

Dandanakan Savaşı sonrasında kurulup kısa zamanda büyük bir kültür ve uygarlık meydana getiren ve kendisinden sonraki Türk-İslâm devletlerinin büyük çoğunluğuna temel ve örnek teşkil eden Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşunun ilk yıllarından itibaren Herât Bölgesi önemli bir rol oynamıştır. Hatta denilebilir ki Herât şehrinin alınması ile Büyük Selçukluların kuruluş yıllarını tamamlayıp sistemli bir şekilde devlet haline gelmesi paralellik arzeder. Gazneliler idaresinde Herât konusunda bahsedildiği üzere Gazneli-Büyük Selçuklu mücadelelerinde Herât, Gaznelilerin üssü ve ikmal merkezi olduğu gibi Büyük Selçukluların da öncelikli ve ivedi olarak ele geçirmeyi hedefledikleri şehirlerinden biri olmuştur. İşte bu nedenle şehir sürekli savaşlara sahne olmuş ve kısa aralıklarla bu iki devlet arasında çok defa el değiştirmiştir (Paul, 2000: 106).

6 Ramazan 431/24 Mayıs 1040 tarihinde Dandanakan Savaşı’nın kazanılmasıyla Selçuklu Devleti, Gazneli topraklarında kat’i olarak kurulmuş ve Horâsân yalnız fiilen değil, resmen de Gaznelilerin elinden çıkmıştır (Kolbaşıoğlu, 2002: 205-224).

Dandanakan Savaşı’ndan sonra Selçukluların Merv’de toplanan kurultayda eski Türk yönetim anlayışına göre Herât merkez olmak üzere Sistân ile birlikte Herât

Bölgesi, Tabes, Büst Vilâyeti, Hâver Bölgesi ve İsfizâr Musâ Yabgu’ya (İnanç Yabgu, Baygü) verilmiştir (Ahmed bin Mahmud, 1977: 39; el-Bundârî 1989: 6; 94; Reşîdüddîn, 1999: II/20; Reşîdüddîn, 2010: 95-96; Köymen, 1986: 22; Uslu, 1988: 216; Özgüdenli, 2002a: 547; Özgüdenli, 2002b: 253; Paul, 2005: 575; 51; Özgüdenli, 2006: 22, 53; Türkeş, 2007: 255; Piyadeoğlu, 2008: 23; Turan, 2010: 109). Bu sırada Musâ Yabgu’nun oğlu Hasan Yabgu (veya Paygu) da babasının yanında bulunmaktaydı (Özgüdenli, 2012a: 55).

Dandanakan Savaşı’ndan bir yıl önce ile savaştan sonra Gazneli Mes‘ûd’un öldürülmesine kadar geçen sürede Herât’ta bir yönetim boşluğu olmuştur (İsfizârî, 1338: I/388; Paul, 2000: 106). Bu sürede şehirde para basılmamış olması da bunun göstergesidir (Diler, 2009: II/1305). Sahipsiz kaldığı zaman içinde şehir çok defa Selçuklu taarruzuna maruz kalmıştır. 432/1040-41 yıllarında Şeyh Muhammed b. Âsım şehir ve çevresine hâkim olmuştur. Muhammed b. Âsım’ın nâibi olup daha sonra Sultan Mes‘ûd tarafına geçen Ebû Mansûr b. Eş’as ile pek çok defa mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu mücadelelerin sonuncusunda nâibinin kuvvetleri tarafından atılan bir ok yarası ile ölmüştür (Paul, 2000: 107). Yerine bir süre Muhammed b. Âsım’ın kardeşi Râfî geçmişse o da kendi adamları tarafından öldürülmüştür. Daha sonra Şeyh Muhammed b. Âsım’ın nâibi Ebû Mansûr b. Eş’as şehire hâkim olmuştur (İsfizârî, 1338: I/388-389; Paul, 2000: 107). Bu hâkimiyet sırasında Büyük Selçuklular her yıl şehre saldırı düzenlemişler ve dış mahallelerini tahrip etmişlerdir. Ebû Mansûr şehirde oldukça kuvvetli bir durumdaydı. Bu sebeple de Selçuklular bir türlü burayı alamıyorlardı. Şehir halkı açlık ve sefalet içindeydi. Mücadeleler sırasında Kohendiz ve şehrin rabazı harap bir duruma gelmişti (İsfizârî, 1338: I/388-389; Paul, 2000: 107). Sonunda bu saldırıların birisinde Musâ Yabgu, Ebû Mansûr’u öldürmüş ve şehri ele

geçirmiştir (İsfizârî, 1338: I/388-389). Musâ Yabgu’nun vâliliği sırasında Herât, Horâsan’ın güney kısmının merkezi durumuna gelmiştir (Özgüdenli, 2012a: 77). Dandanakan Savaşı’ndan sonra Herât Bölgesi’nde devam eden fetih hareketleri ile Çağrı Bey, Herât Bölgesi’ndeki Bâdgîs civarını da Selçuklu topraklarına katmıştır (Turan, 2010: 109).

Görüldüğü gibi Dandanakan Savaşı’ndan sonra yapılan taksimatta Musâ Yabgu’ya sadece Selçuklu hâkimiyetindeki yerler değil, İsfîzâr, Hânnişîn, Bûşenc, Sistân ve Gûr (Mîrhond, 1838: 1-45; el-Bundârî 1989: 6; Ebu’l-Hasan Ali 1999: 12, 15; Râvendî, 1999: I/102; Azîmî, 2006: 689; Reşîdüddîn, 2010: 36, 95-96; Uzluk, 1952: 4- 5; Algül, 1986: II, 121, 129; Merçil, 1989a: 9-10; Hasan İbrahim Hasan, 1992: 18; Piyadeoğlu, 1999: 92-93; Sevim, 2005: 571; N. Yazıcı, 2005: 62; Omid Safî, 2006: 31; Göksu, 2011b: 296; Özgüdenli, 2012a: 55) gibi henüz Selçuklu hâkimiyetine girmemiş olan bazı yerler de verilmiştir.73 Herât’ın Selçukluların eline geçmesi ve Dandanakan Savaşı sonrasında Gazneli Sultan Mes‘ûd’un ölümü üzerine yerine geçen oğlu Mevdûd 434/1042-1043 yılında Herât’ı geri almıştır (Hândmîr, 1333: II/393; Paul, 2000: 104, 107). Bir süre sonra tekrar Gaznelilerin eline geçen Herât’ı geri almak için Çağrı Bey Herât’a doğru yürümüşse de Gazneli Mevdûd’un Selçuklular üzerine doğru harekete geçtiğini haber alınca hastalığının da etkisiyle bu harekât yarım kalmıştır. Çağrı Bey, Herât’a yürüyüşü durdurup Serahs’a çekilmiştir (Ebu’l-Hasan Ali, 1999: 8). Bazı kaynaklar ise Çağrı Bey’in şehri ele geçirdiğini kaydetmiştir. Herhalde şehir ele

73

el-Bundarî başta olmak üzere dönemin bazı kaynakları ise Herât dâhil yukarda bahsedilen yerlerin Tuğrul Bey’in amcası Musâ Yabgu’nun oğlu Ebû Ali Hasan’a verildiğini kaydetmiştir (el Bundarî, 1999: 6; Ebu’l-Hasan Ali, 1999: 12). Kafesoğlu: “el-Bundarî, muhtemelen Musâ Yabgu ile onun oğlu Hasan’ı karıştırmıştır. Çünkü Ebu’l-Hasan (ö. 438/1045-1047) bu sıralarda Azerbaycan ve Vaspuran Bölgesi’nde Çağrı Bey’in oğlu Yâkûtî ile beraber fetih harekerlerinde bulunmaktaydı.” (Kafesoğlu, 1958: 124; Turan, 2010: 109) demekte ise de “Musâ Yabgu’nun oğlu adına 443/1051 ve 446/1054-1055” (Özgüdenli, 2005b: sy.; Özgüdenli, 2006: 77) tarihlerini içinde basılan paralar mevcuttur.

geçirilmiş ancak kısa süre sonra tekrar Gaznelilerin yönetimine geçmiştir. Çünkü yazarın bahsettiği tarihten sayılı günler sonraki kayıtlarda Çağrı Bey’in geri çekildiği kaydedilmiştir (Ahmed bin Mahmud, 1977: 124; Atsız, 1992: 55).

Gazneli Mevdûd’un Selçuklu şehzâdelerinden İbrahim Yınal’ın kardeşi ve Sistân yöneticisi olan Ertaş’a yenilmesini fırsat bilen Musâ Yabgu âni bir baskınla Herât’ı geri almıştır (Reşîdüddîn, 1999: II/20; Sevim-Merçil, 1995: 29). Çağrı Bey ise Belh, Huttelân, Tohâristân, Herât Bölgesi’nin şehirlerinden Bâdgîs (Özgüdenli, 2012a: 74) ve bir kısım köy ve kasabalara hâkim oldu. Herât ve çevresi her ne kadar Musâ Yabgu’ya verilmişse de Çağrı Bey ile Musâ Yabgu arasında burası yüzünden anlaşmazlık olmuş ve şehir iki hânedân üyesi arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Herât’ta bastırılan paralar kısmında belirtildiği gibi Musâ Yabgu’nun hâkimiyet alanı olan Herât’ta Çağrı Bey adına 435/1043-44 tarihinde bastırılan paralar mevcuttur (Özgüdenli, 2002a: 555). 430-440/1038-39-1048-49 yılları arasında Musâ Yabgu Herât hâkimi olarak görülmekte ise de aynı yıl içinde önce Musâ Yabgu, sonra Çağrı Bey ve tekrar Musâ Yabgu adına Herât’ta kesilmiş sikkelere bakılırsa bu mücadelede şehrin el değiştirdiği açıkça anlaşılır (Özgüdenli, 2002a: 555, 257; Özgüdenli, 2002b: 255; Özgüdenli, 2012a: 75-76). Bu durumdan Çağrı Bey ile Musâ Yabgu arasında Herât üzerinden bir çekişme olduğu anlaşılmaktadır (Özgüdenli, 2006: 81). 450/1058-59 yılında şehirde Çağrı Bey’in henüz melik olan oğlu Alparslan adına basılmış paralara bakılarak buranın el değiştirdiği ve Musâ Yabgu’dan Çağrı Bey’in hâkimiyet alanına geçtiği yorumunu çıkarabiliriz (Özgüdenli, 2005b: sy.; Özgüdenli, 2006: 89; Diler, 2009: II/1306). Alp Arslan burayı babası adına yönetmiştir. Sultan Alparslan adına daha babasının sağlığında 450/1058-59 ve 455/1063 yılında şehirde basılan paralar bunun göstergesidir (Diler, 2009: II/1306; Özgüdenli, 2012a: 76).

Herât Bölgesi genel itibari ile büyük Selçukluların yönetimine dâhil olmuşsa da şehir 441/1049-50 yılındaki kati olarak ele geçirilmesine kadar Gazneli-Selçuklu devletleri arasında sürekli el değiştirmiştir (Paul, 2000: 107).

Selçuklular, Herât’ta tam hâkimiyet kurmak için uzun süre uğraşmışlardır. Bu uğraşın temelinde halkın Oğuzların talanından korkmaları görülebilir ancak esas sebebin, şehir halkının dışarıdan atanan yöneticilerin meşruiyetini kabul etmemeleridir. Çünkü şehrin kendi yöneticilerini çok eskiden beri kendi içinden çıkardığı bilinmektedir. Şehir halkı kendilerinin bilip tanıdığı ve meşruiyetini kabullendiği kişilerin şehri yönetmesine rıza göstermişlerdir. Bu anlayış Emevîler zamanında şehre gönderilen vâliler’in kabullenilmemesinden beri devam etmektedir. Sâmânîler, Selçuklular ve daha sonra Moğollar zamanında da bunun örneklerine rastlanmıştır.

Herât, Büyük Selçuklular devrinde de tıpkı Gazneliler devrinde olduğu gibi vâlilik merkeziydi (Merçil, 1989a: 9, 109). Musâ Yabgu da uzun süre burada vâlilik yapmıştır. Sultan Alparslan, babası Çağrı Bey’in ölümünden sonra Horâsân’a hâkim olmuştu (İbnü’l-Adîm, 1989: 10). Ancak Herât Bölgesi’nin yönetimi de Musâ Yabgu’da kalmaya devam etmekteydi. 456/1063-64 yılında Musâ Yabgu74 hükümdar olma iddiasıyla Sultan Alparslan‘a karşı isyan etmiştir (Kafesoğlu, 1989: 526; Paul, 2000: 107; Boyle, 2001: 219). Alparslan Herât’ı kuşatmış, şehre ambargo uygulayarak temel ihtiyaçların şehre giriş çıkışını engelleyerek sıkıntıya sokmuş ve aynı zamanda kuşatma sırasında çarpışmalar da meydana gelmiştir (Ahmed bin Mahmud, 1977: I/I36). Neticede isyan bastırılmış ve şehir teslim alınmıştır (Kafesoğlu, 1989: 526; Boyle, 2001: 219). Alparslan, Musâ Yabgu’yu affetmiş, ancak onu tekrar Herât’a görevlendirmek yerine Mâzenderân’a görevlendirmiştir (Bosworth, 1995: 71; Turan,

2010: 158). Herât’ın yönetimini ise Toganşâh’a (Turanşâh-Börüpars-Börübars)75 (Ahmed b. Mahmud, 1977: 124; Kafesoğlu, 1958: 120; Bosworth, 1995: 71; Boyle, 2001: 90; Diler, 2009: II/1306 Turan, 2010: 158) vermiştir. Musâ Yabgu’nun 1054 yılında Herât’ta para bastırdığına bakılırsa ondan sonra Toganşâh’ın 1054 yılından sonra şehre hâkim olduğu açıkça anlaşılmaktadır (Piyadeoğlu, 2008: 31-32).

Bazı kaynaklar Musa Yabgu’nun isyanının bastırılmasından sonra onun Sultan Alparslan’ın vassallığını kabul etmek şartı ile bir süre daha Herât’ta görevine devam ettiğini kaydetmişlerdir (Kafesoğlu, 1992: 28; Köymen, 2001a: 44). Alparslan adına 1058 yılından önce Herât’ta paraların basıldığının anlaşılması, bu şehrin 450/1058-59 yılından önce Alparslan’ın hâkimiyetine girdiğini ve oğlu Toganşâh’ı da bu tarihten önce şehrin yönetimi için gönderdiğini, açıkça göstermektedir (İsfizârî, 1338: I/389; el- Bundarî, 1999: 46; Alptekin, 1971: 468; Özgüdenli, 2005b: sy.; Piyadeoğlu, 2008: 31). Darp yeri kuşkulu olmakla birlikte 457/1064-1065 tarihinde Herât’ta bastırıldığı tahmin edilen Gaznelilere ait paralar bulunmuştur. Şehirde aynı tarihi taşıyan ve Büyük Selçuklulara ait olan paralara da rastlanmıştır (Diler, 2009: II/1306). Eğer bu tarihteki paranın Gaznelilere ait olduğu doğru ise şehir Selçuklulardan Gaznelilere ve sonra tekrar Gaznelilerden Selçuklulara geçmiş olmalıdır. Bu tarihte Selçuklular adına şehirde basılmış paralara rastlanmaması burasının kısa bir süre için de olsa Gazneli hâkimiyetine girdiğini doğrulamaktadır.

Alparslan döneminde Herât’ta Toganşâh bulunurken (Diler, 2009: II/1306), Melikşâh döneminde buraya Zahirü’l-Mülk Ebû Nasr Sa‘îd b. Muhammed el-Nîşâbûrî tayin edilmiştir. Toganşâh’ın buradaki hâkimiyeti de devam etmektedir (Ahmed b. Mahmud, 1977: 51; Ebu’l-Hasan Ali, 1999: 38-39). Alparslan zamanında Herât’a bağlı

75 Alp Arslan’ın oğlu.

yerlerden İsfîzâr, Mevdûd b. Ertaş’a verilmiştir (Köymen, 2001b: III/48). İsfizârî bu vâlinin Sultan Alparslan’ın ölümüne kadar burada görevini sürdürdüğünü kaydetmiştir.

Melikşâh zamanında Herât, hânedân mensupları tarafından idare edilen bir şehir durumundaydı. Bu dönemde Horâsân’ın her tarafı şıhnelerle dolu olup Herât dâhil bütün şehirler asayiş içindeydi (el-Bundarî, 1999: 223). Melikşâh hükümdar olduğu sırada Ebû Nasr b. Sa‘îd b. Muhammed en-Nîşâbûrî vâli olarak bulunuyordu. Daha önce Alparslan tarafından buraya vâli olarak gönderilen Toganşâh, Herât ve Garcistân civarında görevine devam ediyordu (İsfizârî, 1338: I/389; Ebu’l-Hasan Ali, 1999: 40- 41; Kafesoğlu, 1973: 18, 143). Toganşâh kardeşine isyan etti. Herât halkı da Toganşâh hoşnutsuzluk duymaya başlayınca Isfahan Kalesi’ne hapsedilmiş (Mîrhond, 1838: 78- 79; İsfizârî, 1338: I/389) yerine Melikşâh’ın gulâmı Emîr Zeybek vâli yapılmıştır. Kısa bir süre sonra da o da azledilip yerine buraya Abdullah b. Nizâmü’l-Mülk gönderilmiştir (İsfizârî, 1338: I/386; Havafî, 1341: II/188). Havafî ise Abdullah b. Nizâmü’l-Mülk’ten önce buraya Birsak adında birinin vâli yapıldığını kaydetmiştir. Birsak’ın, Emîr Zeybek’in lakabı mı, diğer bir adı mı, yoksa başka bir yönetici mi olduğu tam olarak bilinmemektedir (Havafî, 1341: II/188). Alparslan’ın oğlu Toganşâh 465/1072-73 yılından itibaren tekrar Herât’ın hâkimi olarak görülmektedir (Ahmed b. Mahmud, 1977: I/124; İbnü’l-Esîr, 1986: X/83; Ebu’l-Hasan Ali, 1999: 40-41; Mercil, 1989a: 84). Toganşâh’ın Herât’ta tekrar vâli olduğuna bakılırsa Sultan Melikşâh’ın kardeşini affedip yeniden görev verdiği tahmin edilebilir.

Ebu’l-Hasan Ali, Toganşâh’ın Bekyaruk ve Sultan Sancar zamanında da Herât’ta görevli olduğunu (Ebu’l-Hasan Ali, 1999: 41) kaydetmiştir. Bir süre sonra Sultan Melik Arslan (Emîr Kızıl Sarığ) Herât’a gelmiş ve Abdullah b. Nizâmü’l- Mülk’ten burasını almıştır. Amidü’l-Mülk Ahmed b. Nizâmü’l-Mülk, Melik Arslan’ın

yanında vezirdi. Melik Arslan Herât’tan Merv’e gelmiş ve Melik Argun ile yaptığı savaşta yenilmiştir. Melik Argun da şehri Kıvâmü’l-Mülk Muhammed b. Ali en- Nesevî’ye vermiştir. Daha sonra Melik öldürülmüş ve Selçuklu Sultanı Berkyaruk Herât’a gelmiştir. Bu sırada veziri Fahrü’l-Mülk de Sultanı Berkyaruk’un yanındaydı (İsfizârî, 1338: I/390-391; II/53).

491/1097-98 yılının başlarında Herât’ın yönetimi Mecdü’l-Mülk Ebu’l-Fazl’ın elindeydi (Fâmî, 2008: 128). Bâtinîler Herât’ı istilâ etmişti (Fâmî, 2008: 131). Bu yıllarda Sultan Berkyaruk da karışıklıkları azaltmak için Herât’a geldi (Fâmî, 2008: 128). Bâtinîler halkın şehirden buğdaylarını çıkartmaması için kural koydular. Sonra bu buğdayları kendileri aldılar. Şehirde tahıl gitgide pahalanmaya başladı. Bu sırada halkın çok sevdiği Abdullah-ı Ensârî, şehrin şeyhülislamıydı (Fâmî, 2008: 131; Paul, 2000: 111). Halk nazarında çok büyük sevgi kazanmış olan Ensârî, bu karışıklıklar sırasında insiyatifi eline aldı (Paul, 2000: 111). Bâtinîler, Şeyhülislâmı kendi akidelerini kabul etmesini ve bunu da halka duyurmasını istediler. Ensârî ise bunu kabul etmedi. Bunun üzerine onu önce hapse attılar, sonra da 4 Muharrem 493/20 Kasım 1099 yılında öldürdüler (Fâmî, 2008: 131; Paul, 2000: 111). Şeyhülislâm’ı önce Kûhendiz’e sonra da Gâzîrgâh’a götürüp gömdüler. Bu karışıklıklarda çok sayıda insan öldü. Şehirde kıtlık baş gösterdi. (Fâmî, 2008: 132).

Selçuklu Sultanı Berkyaruk 491/1098 yılında Emîr Habaş b. Altıntaş’ı (Habâşî) Herât vâlisi olarak tayin etmişti (İsfizârî, 1338: II/54). Bu emîr de Amid b. Ahmed’i Herât’ın Şemîrân Kalesi’ne dizdar olarak tayin etmişti. Şiî olan vâli ile şehrin Sünnî olan ahalisi arasında anlaşmazlıklar çıkmış, amid bunların çoğunu öldürmüş, ancak Sultan Sancar Herât’a gelmiş, Receb 493/Mayıs-Haziran 1100 tarihinde amid’i ortadan kaldırmış (Fâmî, 2008: 133), Bozkuş’u da Herât vâlisi yapmıştır (İsfizârî, 1338: I/391).

Sultan Sancar, bu karışıklıklar sırasında Şemîrân Kalesi’ne hapsedilenleri de çıkararak serbest bırakmıştır (Fâmî, 2008: 133). Sultan Sancar, Emîr Habaş b. Altıntaş’ı takibe başladı. Habâşî, Kûhistân halkından yardım aldıysa da, Sahra-yı Bujgan’da yenildi (Fâmî, 2008: 134)

Sancar’ın, Oğuzların eline esir düşmesinden sonra (Köymen, 1988: 491) yeğeni Mahmud hükümdar ilan edilmiştir. Mahmud hükümdar olduktan sonra Herât’ı kuşatmakta olan Oğuzlar üzerine seferler yapmışsa da bu savaşların çoğunu Oğuzlar kazanmıştır (Mîrhond, 1358: IV/3219-3225; Sümer, 1999: 141; Demir, 2004: 157). Selçuklu Sultanı Mahmud savaşları kazanamadıysa da onları durdurabilmiştir (Demir, 2004: 157). Sultan Sancar’ın Oğuzlar tarafından fidye ile serbest bırakılmasından sonra (Nizâmî-i Arûdî, 1921: 74; Râvendî, 1999: I/179; Aksarayî, 2000: 18; el-Cuzcânî, 2010: 124-125), Sancar Horâsân ve Herât Bölgesi’nde kısa zamanda hâkimiyetini yeniden tesis etmiştir.

Selçuklu Sultanı Sancar’ın Katvan Savaşı’nda yenilmesi üzerine Gûr Hükümdarı Kutbeddîn Muhammed Herât’ı ele geçirip Emîr Kumaç komutasındaki Selçuklu ordusunu yendi. Bu durum Sultan Sancar’ı endişeye sevketti (Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 21; Yakuboğlu, 2012: 162).Sultan Sancar de savaş hazırlıklarına başladı. Bu sırada Gazne Hükümdarı Behramşâh’ın öldürttüğü Seyfeddîn Sûrî’den sonra yerine geçen I. Bahaeddîn Sâm’ın hükümdarlığı pek kısa sürmüş, ondan sonra da tahta Alâeddîn Hüseyin Cihansûz geçmişti (Merçil, 1988: 179). Bu dönemde Sultan Sancar’ın Herât vâlisi ise Alî Çetrî’dir76

(el-Bundârî, 1989: 248). Bu sırada Gûrlu Alâeddîn 1151 yılında Gazne’yi yağma etmiş, Herât’ı ele geçirmiş burayı kardeşine teslim etmiştir (Devletşâh, 1997: III/117; Reşîdüddîn, 1999c: II/100; Bayur, 1988:

I/252; Ensârî, 1383: 92). Daha önce Gûrlu Alâeddîn’e yenilen ve Hindistan taraflarında bulunan Gazne hâkimi Behramşâh, 544/1149-50 yılında Gûrlu Sûrî’nin başını kesip (Cuzcânî, 1955: I/302; İsfizârî, 1338: I/394) Sancar’a yollamıştır. Bundan bir yıl sonra da Cihânsûz elkâbıyla şöhret bulmuş acımasız ve zorba birisi olan Alâeddîn Hüseyin b. el-Hüseyin kardeşinin intikamını almak için, Gûr’dan hareket ederek Gazne’ye gelip şehri ele geçirmiş (Cuzcânî, 1955: I/302; Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 26; Brandenburg, 1977: 2; Paul, 2000: 112) ve yerle bir etmiştir (Bâbür, 1970: II/215; Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 39). İsfizârî 545/1150-51 yılında Herât’ın Gazneli yöneticisi Ebu’l-Kâsım Alâeddîn’in eline geçtiğini ve 551/1156-57 yılında Alâeddîn’in burayı saltanat merkezi yaptığını kaydetmiştir. Gazneli Alâeddîn aynı yıl burada ölmüştür (İsfizârî, 1338: I/396).

Herât vâlisi ve Selçuklu Sultanı Sancar’ın yöneticisi olan Alî Çetrî’nin isyan edip Gûrlu Alâeddîn ile ittifak yapması nedeniyle Sultan Sancar ikisinin üzerine yürüdü. Gûrluların ordusundaki Türkmenleri de yanına çeken Sultan Sancar Herât önlerinde77

Nâb adlı yerde (Türkeş, 2007: 242) onları 523/1152-53 yılında mağlup etti (Nizâmî-i Arûdî, 1921: 152-153; Cuzcânî, 1955: I/322; İsfizârî, 1338: I/391; Devletşâh, 1997: II/322; Reşîdüddîn, 1999: II/91; Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 29; Yakupoğlu, 2012a: 162). Ali Çetrî’nin, Alâeddîn Cihansûz (Melik Hüseyin Gûrî) ile ittifak yapması Selçuklu Sultanına çok ağır gelmiştir. Çünkü Sultan Sancar Ali Çetrî’yi maskaralıktan Hacibliğe yükseltmişti. Ali Çetrî Sultan Sancar’ın bir yetiştirmesiydi. Sultan hemen orada Ali Çetrî’yi 547/1152-53 yılında öldürttü. Savaş meydanında esir aldığı Alâeddîn Sûrî’nin de öldürülmesini emretti. Sûrî, Şeyh Ahmed Gazâlî’nin Sultan Sancar’a ricası ile affedilip Sancar’ın mutfağında iki yıl çalıştı (Havafî, 1341: II/215, 255). Daha sonra

77 Savaş Sahra-yı Ebveh’de Sefîd İsbenc hududundan Bâdgîs’de Evfe kasabası’nda Pâp köyünde olan

Sultan Sancar onu serbest bıraktı ve Gûr tahtına iade etti (Cuzcânî, 1955: I/149-150; Havafî, 1341: II/215; Râvendî, 1999: I/172; Devletşâh, 1997: II/322; Reşîdüddîn, 1999: II/ 91; el-Cuzcânî, 2010: 24, 57-58; el-Cuzcânî, 2011: 57-58; Reşîdüddîn, 2010: 139; Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 31; Dames, 1988b: 155; Merçil, 1988: 179; Boyle, 2001: 161; Ayan, 2007: 16; Türkeş, 2007: 242; Turan, 2010: 243).

Oğuzlara esir düşen Sultan Sancar, serbest bırakıldıktan sonra bölgede eski otoritesini koruyamamış ülkesi Horâsân, isyan eden Oğuzların eline geçmiştir (Yıldız, 2006: 90). Oğuz isyanı ile Horâsân şehirlerinin neredeyse tamamı harap olmuşsa da, bu tahribattan sağlam surları dolayısıyla Herât en az zararla kurtulmuştur (Râvendî, 1999: I/179; Reşîdüddîn, 2010: 149; Sevim ve Merçil, 1995: 225). Oğuzlar her ne kadar Sultan Sancar’ı esir etmişlerse de onu hükümdar olarak tanıdıkları için ayrı bir siyasî teşekkül olarak düşünülemez. Ancak Sultan Sancar esirlik süresince Oğuzlar tarafından hükümdar olarak tanınmasına rağmen onların kontrollerinde bulunmuştur.

Gûrlular 549/1154-55 yılında Herât’ı kuşatmıştır (Muhammed Abdul Ghaffur, 1960: 32). Sultan Sancar ölüm döşeğinde iken kumandanlarından Kumaç da Herât’ı Gûrlulara karşı muhafaza için savaşmaktaydı (Köymen, 1988: 490).

Oğuzların Herât üzerine yürüdükleri sırada şehir Esirüddîn adındaki bir şahsın idaresindeydi. Aslında Esirüddîn Oğuzlardan yana tavır almaktayken şehir halkı bunu öğrenip onu öldürmüşler (Paul, 2000: 113) ve yerine de Ebu’l-Fülûh Fazlullah et- Tuğraî’yi getirmişlerdir. Herât halkı aynı zamanda Emîr Aytegin’i78

de şehre davet etmiştir. Emîr Aytegin da gelip şehri 559/1174 tarihinde teslim almıştır (İbnü’l-Esîr, 1986: XI/257; Köprülü, 1988b: 269). Sancar’ın 552/1157 yılında ölümünden sonra Herât’ı bir süre Oğuzlara tâbi olan Emîr Aytegin yönetmiş (Uslu, 1988: 216; Paul,

78

Emîr Aytegin (Mü’eyyed Ay-Aba-Mü’eyyed Aybeg): Sancar’ın komutanlarından ve onun Memlûku olup Horâsân’ın en kuvvetli emirî ve Irak Selçuklularının nâibidir. Bkz. Ayan, 1998: 36. Emîr Aytegin 559/1164 tarihinde Gûrlularla yaptığı savaşta ölmüştür (Köprülü, 1988b: 5/I-269).

2000: 113) ve onların adına şehirde hutbe okutmuştur (Sümer; 1999: 144; Uslu, 1998: 216). Nîşâbûr, Nesâ, Tûs, Şehristân, Damgân ve Herât Bölgesi’nin şehirlerinden Ebîverd’de onun idaresindeydi. Emîr Aytegin idaresi altındaki halklara iyi davranarak kendi tarafına çekmiş, hâkimiyeti altındaki yerlerden Oğuzları uzaklaştırmış, birçoğunu da öldürmüştür (İbnü’l-Esîr, 1985: XI/ 159 vd.; Ayan, 1998: 35). Emîr Aytegin, güç kazanmaya başlayınca çevredeki birçok emîr ve bey onun hâkimiyetini tanımış, bir kısmı da bizzat onun yanında yer almışlardı.

Emîr Aytegin’in yanında yer alan emîrlerden birisi de Sultan Sancar’ın emîrlerinden olan İhtiyâreddîn Aytak79

idi. Emîr Aytak her ne kadar Emîr Aytegin’e itaat ediyor gibi görünmüşse de içten içe muhalefet etmiş, Nesâ ve Herât Bölgesi şehirlerinden Ebîverd civarına yerleşmişti. Ancak bu geçici bir yerleşmeydi ve Emîr Aytegin ile sürtüşmelere başlamıştı. Kısa zaman sonra çatışmaya dönüşen bu gerginlikten Emîr Aytak canını zor kurtarmış bir süre sonra da tekrar Emîr Aytegin’in hâkimiyetini tanımıştır (Ayan, 1998: 35). Emîr Aytegin ile Emîr Aytak arasında mücadeleler olurken, Sancar’ın emîrlerinden olup Emîr Aytegin ile rekabet halinde olan Sungur el-Azîzî, Karahanlı Hükümdarı Mahmud b. Muhammed’in ordugâhından ayrılıp Herât’a geldi. Bu sırada Herât’ta bulunan Türkler ona destek vererek şehrin müstahkem mevkilerine çekildiler. Emîr Sungûr’a Gûr Hükümdarı Melik Hüseyin ile anlaşması tavsiye edilmişse de o bu tavsiyeleri dikkate almamıştır. Emîrlerin Sultan Mahmud aleyhine anlaşmazlığa düştüklerini gören Emîr Aytegin de Herât üzerine yürümüştür. Şehir halkı kısa bir direnişten sonra ona itaat etmiştir. Bu tarihten itibaren Sungur

79 W. Barthold Askeri gücünün büyük bir çoğunluğu Oğuzlara dayanan Emîr Aytak’ın Dihistan

Hükümdarı olduğunu ve Oğuz reislerinden olup da Hârezmşâh Hükümdarı İl-Arslan’ı tâbi tanıyan tek Oğuz reisi olduğundan bahsetmektedir. Bkz. W. Barthold, 1990: 357. Târîh-i Tâberistan yazarı ise Emîr Aytak’ın Sultan Sancar’ın ölümünden sonra İsfehbed Şâh Gâzî Rüstem’in hizmetine girdiği kaydını düşmüştür. Bkz. İbn İsfendiyâr, (1320) Tarih-i Taberistan, I-II. Nşr. Muhammed İkbâl, Tahran, 94’den naklen, Ayan, 1998: 35.

hakında pek fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı kaynaklar onun atından düşüp öldüğünü kaydetmişken bazıları da Türklerin öldürmüş olduklarını kaydetmişlerdir (Ayan, 1998: 36-37).

Herât hâkimi Emîr Aytegin ile Oğuzlar arasında bir anlaşma vardı. Aytegin,