• Sonuç bulunamadı

Oda, Misafir Odası, Salon ve Sofa

BÖLÜM 3: EVİN BÖLÜMLERİNİ KARŞILAYAN KELİMELER

3.15. Oda, Misafir Odası, Salon ve Sofa

Clauson’un (1972: 46) oda kelimesinin yapısını “’1. ota:-‘tan ‘-ğ’ ile içinde ateş yakılan anlamıyla türemiş isim” olarak vermiştir. Sevortyan (1974: 484-487), sözlüğünde I otağ kelimesinin anlamlarını ‘1. Çadır, göçebe kulübesi, mesken, yazlık yerine giderken

götürülen küçük çadır, keçe çadırı, büyük süslü çadır; yeni beyaz çadır 2. Durulan yer, göçerlerin mola verip kısa süre için yerleştikleri kamp, geceleme 3. Ev, mesken; kısa süre için ev; fakir ev, kulübe, alaçuk, kışın durulan çoban kulübesi, avcı kulübesi, çadır, yeni evlilerin evi 4. Ocak, ateş yakın yer, ateş tarlada yakılan ateş 5. Oda; misafir ağırlama odası; yeni evlilerin yatak odası 6. Bina türü 7. Ayrı eve çıkma (evlenip) 8. Soy, Uygurlarca kabilelerin birliği 9. Vatan’; II oda ‘1. Oda 2. Çadır, durulan yer 3. Ev, mesken, göçebenin evi 4. Büro, müessese, çadır 5. İkametgâh 6. Askeri ev 7. Yüksek’

olarak vermiştir. Kelimenin kökeni konusunda da geniş bir bilgi vermiştir: Doerfer’e göre kelime, muhtemelen ota- ‘ısın-’, ‘odun yak-’, ‘yak-’; Radloff’a göre ot- ~ *o:t- ‘ateş yak-’ fiil kökünden türemiştir. otaġ ~otak ~odak ~oda ~odu vs. biçimleri ot-

(~*o:t) veya ota- (~*o:ta-) kökünden –(a); ~-(a)ġ ~ -(a)v ve –a ~ -u ile türemişlerdir.

Hayati Develi’ye göre oda kelimesi, otağ’dan gelir. Bu ise içinde od, yani ateş yakılan yer demektir: od ‘ateş’ > od+a- ‘ateş yakmak’ > otağ ‘ateş yakılan yer’.

Otağ, Türk Asya devletlerinde bir azamet alameti olarak görülmüştür. Otağlar renkleriyle sahibinin devlet içindeki mertebesini belirtir. Köktürk ve Uygur kağanlarının çadırları, ‘Altın Otağ’ olarak adlandırılır. Otağlar, ayrıca üzerlerine örtülen keçenin rengine göre ‘ak, boz, kara’ gibi isimler de alır. Otağlar, ev büyüklüğünde olup içerisi perdelerle odalara ayrılmış ve bir evde bulunması gereken bölümler mevcuttur34

93

Araştırmacılara göre Türk odasının biçimlenmesi, toplum yaşantısındaki genel kavramların biçimlenmesi şeklinde olmuştur. Odanın planı işlevsel açıdan çadıra benzetilmiştir. Mekânın kullanılması, döşenmesi ve odanın bağımsız organizasyonu göçer evli olan Türklerin çadır yaşamının ana öğelerinden türemişe benzemektedir. Ayrıca çadır ve oda ilişkisi arasındaki başka benzerlikler de vardır. Mesela; Çadırda olduğu gibi odanın ortasının boş bırakılması ve odanın çeperlerine dizilmiş sedirlerin çadırda olduğu yerleştirilmesidir. Evin ve çadırın bu boş orta yerinde oturmak, uyumak, yemek yemek ve çok sayıda etkinlik gerçekleştirilir (Erdoğan, 2007: 37)

Oda, salon ve sofa kelimelerinin tarihî ve çağdaş lehçelerdeki kullanımı şöyledir:

Tarihî Lehçelerde:

DLT’de kelişlig barışlığ ew ‘konuk odası’ (1999: IV – 306); Kıpçak Türkçesinde sofa

(Ar.) ‘sofa’ (2007: 238); sufra (Ar.) ‘sofa’ (2007: 242); Kamûs-i Turki’de hab-gâh

‘uyku yeri, yatak ve yatak odası’ (1901: I - 456); hol (Ing.) ‘büyük geniş salon, sofa’ (1901: I- 512); hücre (Ar.) ‘küçük oda, odacık; tekke ve dergâhlarda tarikat büyüklerine ait odalardan her biri; tiyatro, hamam, banyo vb. gibi umumi yerlerde ayrı olarak oturmak isteyenler için yapılmış küçük oda. Eski tarzdaki odaların kapı tarafında bardak vb. şeyler koymağa yarayan kanatsız küçük dolap’ (1901: I – 521); koğuş ‘kirişleri yere döşenmiş oda, yer odası; kışla, yatılı okul, hastane gibi büyük binaların içine birçok kimse sığabilecek genişlikteki geniş odalarından her biri: kışla koğuşları, yatak koğuşu, yemek koğuşu; okul dershanesi, ders okunan oda, sınıf’ (1901: I - 730); oda ‘evin bölmelerinden her biri (yatak odası, misafir odası, hizmetçi odası, sandık odası. Daire, yazıhane, ‘bürp’. Sarraf, dava vekili, tabip vb. iş sahiplerinin, iş yerleri vb. umumî yerlerde tuttukları oda veya daire. Köylerde misafir ağırlamak için ayrılmış, bütün köy tarafından idare edilen oda veya ev. Eskiden yeniçeri kışlası // bekar odaları – bekara kiralamak üzere yapılmış sıra odalar)’ (1901: I – 1003); salon ‘evin, konağın misafir kabul edilen en büyük ve en süslü odası, baş oda, divan, arz odası’ (1901: II – 1142); sofa (Ar. suffe’den) ‘evin ortasında olup odaların kapılarının açıldığı geniş yer, salon; kapı, çeşme vb. yanında oturmak için yapılmış taştan set’ (1901: II - 1212);

94

Çağdaş Lehçelerde:

Oğuz grubu lehçelerinde: Azerbaycan Türkçesinde gonag otağı ‘evde misafirlere

mahsus oda’) (2006: II - 177); otag (oda) ‘evin duvar veya ara kesmelerle birbirinden ayrılmış kısımlardan her biri’; ‘idarelerde, müesseselerde vs. mahsus bölümler’:

istirahet otağı ‘istirahat odası’; gebul otağı ‘kabul odası’ (2006: I – 532); otagçıg, otagça ‘küçük oda’ (2006: III – 532); yemekhane ‘yemek yendiği oda’ (2006: IV –

527); Gagauz Türkçesinde öteyansı ‘bitişik, komşu oda’ (1991: 189); Türkiye

Türkçesinde başoda ‘geleneksel Türk evinde özellikle konukların ağırlandığı büyük ve

özenle döşenmiş oda’ (2005: 220); bölme ‘salon, oda, sofa vb. büyük bir yerden ayrılmış daha küçük yer’ (2005: 313); hücre (Ar.) ‘küçük oda’ (2005: 906); misafir

odası ‘evlerde konukların alındığı oda’ (2005: 1401); oda ‘evin veya herhangi bir

yapının oturma, çalışma, yatma gibi işlere yarayan, banyo, salon, giriş vb. dışında kalan, bir veya birden fazla çıkışı olan bölmesi, göz’ (2005: 1489); oturma odası ‘ev halkının oturması için ayrılmış oda’ (2005: 1521); sofa (Ar.) ‘ evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe yer, hol’ (2005: 1782); Türkmen Türkçesinde mıhmanhana (F.) ‘misafir odası’ (1962:459); Urum Türkçesinde içersi ‘sobalı oda’ (2000: 204)

Kıpçak grubu lehçelerinde: Başkurt Türkçesinde bülme ‘evin, binanın duvar ile

bölünen ayırım kısmı; oda’(yoko bülmehe ‘yatak odası’; kunak bülmehe ‘misafir odası’;

bülme işege ‘oda kapısı’) (1993: I – 182) kunak öyö ‘misafir odası’ (1993: 700-701);

Karaçay-Malkar Türkçesinde konak üy ‘misafir odası’ (2000: 269); ot üy ‘Eski

Karaçay-Malkar evlerinde ateşin yandığı oda’ (2000: 312); otov ‘oda’; ‘yeni gelin için hazırlanan oda’ (2000: 313); Karaim Türkçesinde hucra (Ar.) (hucura, hudzura) ‘oda’ (1974: 605); oda ‘oda’ (1974: 424); Karakalpak Türkçesinde bölme ‘evin bir odası’ (tört bölmeli kvartira ‘dört odalı daire’) (1982: I – 348); hana ‘hane, oda’ (ashana ‘yemekhane’; çayhana ‘çayhane’, ustahana ‘ustahane’) (1992: IV – 453); öjire ‘evin odası, evin bölümü’ (1992: IV – 45); Kazak Türkçesinde jatın ‘yatak odası’ (2003: 168); konak bölme ‘misafir odası’ (2003: 316); Kırgız Türkçesinde dalan (F.) : dalan

üy ‘sofa’ (1998: 293); Kırım Tatar Türkçesinde hane (F.) ‘oda, hücre’ (kitaphane

‘kütüphane’, aşhane ‘yemekhane’, yatakhane ‘yatak odası’) (2007: 290); musafir odası ‘misafir odası’ (2007: 456) oda ‘oda’(ald oda ‘evin birinci odası’; yatak odası ‘yatak odası’; bala odası ‘çocuk odası’ eşanl: hane, köz) (2007: 473); saklı oda, saklı ev

95

‘misafirler için hazırlanmış oda, ev’ (2007: 498); Kumuk Türkçesinde üy ‘misafir odası, konuk odası’; (290); otaw esk. ‘kocanın evinde geline verilen zengin süslemeli oda; zengin süslemeli oda’ (230); Tatar Türkçesinde bülme ‘evin bir odası’ (aş bülmese ‘yemekhane’, yokı bülmese ‘yatak odası’, algı bülme ‘antre’, vana bülme ‘banyo’); bülme yak ‘köy evinde yemek hazırlama, yıkanma, erzak saklama v.b. için küçük oda’ (1977: I- 213); kunaça ‘beyaz oda, misafir odası’(1979: II – 190); kunak

(öye) bülmese Misafir (evi) odası (1979: II – 190)

Karluk grubu lehçelerinde: Özbek Türkçesinde ayvon ‘genelde üç tarafı kapalı, önü

açık oda’ (1981: I – 31); jilovhana ‘şah ve hanların saraylarına ya da mescitlerin avlusu girişindeki mahsus oda’(1981: II – 279); hona (F.) ‘ev ya da binanın duvar ile ayrılmış her bir ayrı kısmı, bölümü, oda’ (1981: II-313 ); şip ‘hane, ev içinin tenha kısmı’ (1981: II – 414); şosupa (Ar.) ‘avlu ya da bağ ortasında kurulan büyük sofa’ (1981: 425);

Uygur Türkçesinde hana ‘hane, evin bölümü’ (1991: II – 823); hücra (Ar.) ‘oda, yatak

odası’ (Necip 1995: 158); memanhana ‘konuk odası’ (1995: 271); supa (Ar.) ‘ev ya da avlu içinde oturmak ya da yatmak için yerden 50-60 sm yükseklikte yapılmış yer’ (1992: III – 578); tünek hana ‘akşamları dua etmek için ayrı bir oda’ (1991: II - 409);

yatak ‘oda’ (1998: VI – 408); yatakhana ‘yatak odası’ (Necip 1995: 461)

Sibirya grubu lehçelerinde: Altay Türkçesinde kıp ‘bölüm, oda (beş kıp tura ‘beş

odalı ev’) (1999: 108); Şor Türkçesinde katpaş ‘oda’ (men üç katpaştıg emim par ‘benim üç odalı evim var’ ) (1995: 44); Teleüt Türkçesinde kıpı ‘oda’ (2000: 56);

Tuva Türkçesinde dazılga ‘oda’ (2003: 29); öreel (Moğ.) ‘oda’ (2003: 85) Uzak lehçelerde: Yakut Lehçesinde hos ‘oda’ (1995: 204)

Değerlendirme

Taradığımız tarihî kaynaklardan Orhon Yazıtlarında, Drevnetyurkskiy Slovar’da, KB’de ‘misafir odası, salon ve sofa’ anlamlarını karşılayan herhangi bir kelime tespit edemedik. DLT’de kelişlig barışlıg ev ‘konuk odası’, Kıpçak Türkçesi sözlüğünde Arapçadan alıntı suffe > sofa, Kamûs-i Turki’de İngilizceden alıntı hol ‘geniş salon’, Arapçadan alıntı hücre ‘küçük oda’ olarak geçer. Ayrıca Çağatayca Osmanlıca Sözlüğü’nde otak (~ otav) kelimesi de ‘oda’ anlamında kullanılır. Oğuz grubu lehçelerinden Azerbaycan Türkçesinde otag kelimesiyle yapılmış tamlamalar vardır:

96

gonag otağı, istirahet otağı, gebul otağı vb. Gagauz Türkçesinde öteyansı ‘komşu oda’

tamlamasını karşılar. Türkiye Türkçesinde bölme, Arapçadan alıntı suffe > sofa ve

hücre kelimeleri de ‘insanların oturması için yapılmış oda’ anlamında kullanılmıştır.

Türkmen Türkçesinde mıhmanhana (< F. mihmân + F. hâne) misafir odası, Urum Türkçesinde içerisi > ‘içersi’ oda anlamında kullanılmıştır. Kıpçak grubu lehçelerinden Başkurt Türkçesinde bölme > bülme, Karaçay-Malkar Türkçesinde üy kelimesi ile yapılmış tamlamalar vardır: konak üy, ot üy, Karaim Türkçesinde hucra (~hucura,

hudzura), Karakalpak Türkçesinde bölme, Farsçadan alıntı hâne> hana, Kazak

Türkçesinde yatın > jatın, Kırgız Türkçesinde Farsçadan alıntı dalan, Tatar Türkçesinde

bölme > bülme ve kunaça kelimeleri de evin odası anlamındadır. Kırım Tatar

Türkçesinde de oda kelimesiyle yapılmış tamlamalar vardır: musafir odası, yatak odası,

bala odası, saklı oda vb. Karluk grubu lehçelerinden Özbek Türkçesinde eyvan >> ayvon, Farsçadan alıntı hâne > hana, Arapçadan alıntı hücre > hücra kelimeleri de

‘evin odası’ anlamında kullanılır. Sibirya grubu lehçelerinden Altay Türkçesinde kıp,

Şor Türkçesinde katpaş, Teleüt Türkçesinde kıp+ı > kıpı ve Tuva Türkçesinde dazılga,

öreel kelimeleri de ‘oda, bölme’ olarak kullanılır. Uzak lehçelerden Yakut Türkçesinde ‘hos’ kelimesi de ‘oda’ anlamındadır. Uzak lehçelerden Çuvaş Türkçesinde ise ‘misafir

odası, sofa, salon’ anlamlarını karşılayan herhangi bir kelime tespit edemedik.