• Sonuç bulunamadı

19 Mayıs-5 Haziran 1924’de İstanbul’da Haliç Konferansı olarak bilinen

toplantısıyla yapmış ancak bundan sonuç alınamıyınca 6 Ağustos’ta Milletler Cemiyeti

Konseyine götürülmüş ve Musul Sorunu'nun gündeme alınması istenmişti 130

Nihayet 30 Ağustos'ta başlayan görüşmelerde Türkiye'yi Fethi Bey, İngiltereyi

ise Lord Parmoor temsil etmiştir Burada yaptığı konuşmada meselenin Musul'un

mukadderatı olmayıp Türkiye-Irak hududunun tesbiti olduğu vurgulamış, şimdi bu

hududun çizilmesi gerektiğini açıklamıştır. Ancak, Feti bey son söz olarak hudun tesbiti

ve bir plebisite gidilmesini de kabul edeceklerini belirtmiştir.131

Milletler Cemiyeti Meclisi 30 Eylül 1924'te toplanarak, Musul sorununu

inceleyebilmiş ve bir komisyon kurulmasını kararlaştırmıştı. Bu komisyon verilecek

kararların önceden taraftarlarca kabul edilmesi ve herhangi bir askeri harekattan

kaçınmamaları istenmişti.132

Ayrıca 30 Eylül 1924 te Cemiyeti Akvam tarafından alınan karara istinaden

hazırlatılan komisyon raporu Türkiye-Irak hududu meselesinin nihai karara

ulaşmasında önemli bir amil olmuştur133

128 Mustafa Kafalı; Kerkük Türkmenleri, TD, s. 45: Yakupoğlu, Irak Türkmenleri,s16

129 Şükrü S.Güral; Ortadoğu Petrolünün Uluslararası Politikadaki Yeri, Ankara. 1980, s.60-61: Ahmet Özgiray: Türkiye-İngiltere Münasebetleri ve Musul (1924-1930),TK, S.299, s.135:. 130 Selahi Sonyel; Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politikası, Ankara, 1986, s.382: Suphi Saatçı; a.g.e, s.166

: Hikmet Özdemir; Irak'ın Doğuşu ve Lozan'da Kurtlarla Dans (1916-1923), ADD.(Kuzey Irak Özel

Sayısı), C.3 S.1, s.125

131 Yusuf Hikmet Bayur, Türkiye Devleti'nin Dış Siyasi, s.164: Suphi Saatçı; a.g.e, s.167

132 Ali Naci Karacan; Lozan, Ankara,1943,s.243: Suphi Saatçı; Tarihi Geşim içinde Irak'ta Türk varlığı, s166-170

133 Türkiye ve Irak Meselesi adlı eserinde " raporun tamamını aslına uygun kalarak yeni haflere çevirmiş ilmin hizmetine sunmuştur. 252 sayfalık raporu 54 sayfalık bir ön bilgi ile değerlendirmiştir. Bu bakımdan bu raporun iyi incelendiğinde bu bölgenin Türk Devletinden nasıl koparıldığının gerçek sebeplerini daha açık olarak görmemiz sağlanmıştır.( Mesut; Aydın a.g.e)

58

Türkiyenin talebi üzerine ise Milletler Cemiyeti bölgede geçici bir sınır tesbit

etme kararı almış, 29 Ekim 1924 te Bürüksel Hattı denilen bir geçici sınırı Musul

vilayeti sınırı olarak tesbit etmiştir.

Yine heyet 13 Kasım 1924 tarihinde Cenevrede toplanarak önce İngiliz resmi

makamının görüşlerini tesbit ve ibraz ettikleri vesikaları incelemişler,134 fakat

komisyon çalışmalarını sürdürürken bölgede Nasturi isyanı çıkmış, Cafer Tayyar Paşa

isyanı bastırmış, Musul’a kadar inmiş, Türkmenlerin coşkun gösterileri ile karşılanmış

ancak İngilterenin sert tepkisi sonucu Musuldan çıkmak zorunda kalınmıştır135

İngilizler bu olayları bahane etmiş, Irak’ta Türkmenlere karşı sıkı takibat ve

sert hareketlere gitmeye başlamış, ayrıca 1924 yılında Kerkükte bir de katliam

tertiplemiş ve yüzlerce masum Türkü bütün dünyanın gözü önünde öldürmekten

çekinmemiştir136

İngilizlerin baskısı altında hazırladıkları raporu 16 Temmuz 1925 te Milletler

cemiyetine sunulmuştu. Sonuçta; Bürüksel itibari hattına uyulması, Irak’ın 25 sene

İngiliz mandasına bırakılması ve İngiliz mandası devam etmeyecekse Türk idaresine

bırakılması belirlenmişti 137

İngiltere raporu kabul ederken Türkiye reddetti. Türkiye'nin yapmış olduğu

itiraza, Milletler Cemiyeti, 19 Eylül 1925 tarihinde Uluslararası Daimi Adalet Divanı'na

başvurarak istişare yorumunu istedi..

Milletler Cemiyeti Meclisi 30 Eylül 1925'te toplanarak, Musul sorununu

incelemiş ve bir komisyon kurmasını kararlaştırmıştır. komisyona; Belçika’dan

A.Paulis, İsveç’ten A.Wirsen, Türkiye’den ise Cevat Paşa seçilmişlerdir.

İngilizler Musul’da Türkiye aleyhtarı propagandaya devam ederken Türkiye'de

de, İngilizler'in parmağı olduğu sanılan Şeyh Sait'in başlattığı bir Kürt isyanı138

başgöstermişti.

134 Mesut; Aydın a.g.e,s.50-54

135:Tuğrul Keskingören; Unutulan Türkmenler ve Irak’ta Demokrasi,Türk Dünyası Tarih Dergisi

(TDTD)., S.81, İstanbul, 1993, s.45 :Hikmet Özdemir; Irak'ın Doğuşu ve Lozan'da Kurtlarla

Dans(1916-1923), ADD. (Kuzey Irak Özel Sayısı), C.3 S.1, s.115

136 Paul Dumont,; Mustafa Kemal, Ankara, 1993,s.107: Şevket Koçsoy; Irak Türkmenleri , İstanbul, 1991,s.15

137 Ali Fuat Cebesoy; Siyasi Hatıralar, C.II, İstanbul, 1960, s.135 138 "

" Bu isyanın lideri Piranlı Şeyh Saittir. Kimileride Palu'lu Şeyh Sait derler. İsyanı Şeyh Sait çıkarmış, İsyan belirlenen günden önce patlak vermiştir. İsyan başarıya ulaşamayınca pek çok isyancı Irak'tan sığınma hakkı istemiş, Şeyh sait ve yakalananların çoğu idam edilmişlerdir. Bu olayda İngiliz parmağı

59

İngilizlerin tahrik ve desteği ile para ve silah yardımı yapılmış ve 1925 yılında

Şeyh Said’in Doğu Anadolu’da çıkarmış olduğu isyan geniş bir alana yayılmıştı. Çok

sayıda askeri doğu Anadolu’ya sevketmek zorunda kalan Türkiye isyanı Mart ayı

sonunda bastırabilmiş, elebaşları yakalanıp yargılanmaları mümkün kılınmıştır139

İngiltere böylece Türkiyenin meşguliyeti ile Musul üzerinde askeri bir

hareketi önlerken meseleyi Milletler Cemiyetine götürmeyi sağlamıştır. Türk hükümeti

ise burada ısrarla Musul halkının oyuna mürcaat edilmesini belirtilmiş, ancak, İngiliz

görüşü desteklenmiş ve bir oldu bittiye getirilmek istenmiştir.140

Neticede Milletler Cemiyeti 16 Aralık 1925 tarihinde üçlü komisyonun

raporunu benimseyerek, Brüksel hattının güneyini Irak'a, kuzeyini de Türkiye'ye

vermiştir. Ayrıca. Komisyonun önerisi ile Irak'taki manda yönetiminin 25 yıl

uzatılmasını ve bu hususta Irak'la yeni bir antlaşma yapılması, İngiltere’nin mandater

devlet olarak Kürt halkının gelişmesi için, gerekli kültürel, yönetsel, eğitimsel, sosyal

ve ekonomik tedbirler alması önerilmiştir.141

Türkiye'nin Milletler Cemiyeti kararına tepkisi çok sert olmuştu. Çünki,

Milletler Cemiyeti'nin kararını kabul etmek Türkiye için 1918'den beri süre gelen

Musul üzerindeki İngiliz oldu bittisine boyun eğmek demek olacaktı.

Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'nin kararlarına dolaylı cevabı hemen bir gün

sonra 17 Aralık 1925'te Paris'te Sovyetler Birliğiy'le bir dostluk ve tarafsızlık

antlaşması imzalaması ile vermiştir. Yine aynı tarihte Konseyin Türkiye'nin gıyabında

vermiş olduğu kararla, bu günkü Irak sınırı kabaca belli olmuştu. Bu karar uyarınca

Musul-Kerkük Irak'a bırakılmıştı.142

düşünülmüş ancak, bazı yazarlar ise, bir Kürt hareketi olarak algılamışlardır.Sovyet kaynaklarının İngilizleri suçlaması her ne kadar ispat edilememiş ise de bu olayın İngilizlerin işine yaradığından kimsenin şüphesi yoktur Bak.geniş bilgi için, (M.Şerif Fırat; Doğu İlleri ve Varto Tarihi, İstanbul, 1998 s.193-233) adlı eserinde isyanı daha çok din ve şeriat adına yapıldığını vurgulamaktadır

139 Ahmet Özgiray: Türkiye-İngiltere Münasebetleri ve Musul (1924-1930), TK, S.299, s.140 140 Mustafa Kafalı; Kerkük Türkmenleri, TD ,s.45

141Naci Karacan; Lozan, Konferansı ve İsmet Paşa, Ankara, 1943, s.243: Ahmet Özgiray: Türkiye- İngiltere Münasebetleri ve Musul (1924-1930), TK, S.299, s.133 ::Ayhan Aydın ; a.g.e, s.75 : Zekeriya Yıldız Kürt Gerçeği Olaylar Oyunlar Çözümler, s.233-252

142 Mesut Caşın; Ortadoğu'da Bitmeyen Mücadelenin Son Hamlesi Körfez Savaşının Stratejik Sonuçları,

ADD, (Kuzey Irak Özel Sayısı), C.3 S.1,Ankara,1996, s231 : Suphi Saatçı; Tarihi Geşim içinde Irak'ta Türk varlığı, s.170-173

60

Türkiye'nin Musul konusundaki yalnızlığı Milletler Cemiyetin'de açıkca

görülmüştür. Şüphesiz burada önemli olan husus Türkiyenin Milletler Cemiyetine üye

olmayışı idi. Halbuki İngiltere ise bu örgütte en çok sözü geçen devletti.143

Ancak Milletler Cemiyeti'nin Hudutlar Komisyonu fevkalâde bir şekilde

çalışma ile Türkiye-Irak hududunu tesbit etmiştir Gerek Türkiye'nin gerek Irak'ın

mümesilleri komisyonda hazır bulunmuş, buna rağmen son söz bu heyetlerin olmamış,

Milletler Cemiyeti'ne tamamen hakim olan İngiltere, burada da Türkiye'ye cephe olarak,

hudutlar ve petrol sahaları Türkiye hudutları dışında bırakıllmasını sağlamıştır. Böylece

yeni kurulmuş olan Türkiye Devleti de bu hudutları kabule mecbur bırakılmıştır.144

Bu oldu bittiyi kabüllenmeyi ise Türk Dışişleri Bakanı Tevik Rüştü Aras

B.M.M’ nin 9 Ocak 1926 tarihli özel oturumunda meseleyi özetle şöyle açıklamıştı; ”

Musul hakkındaki kararı tanımamak bizi ister istemez bir savaşı sürükleyecekti. Buna

takatimiz yoktu. Bunun içindir ki bağrımıza taş basarak Musul’u bırakmaya razı olduk

" 145

İngiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Sir Ronald Lindsay, 26 Ocak 1926 tarihinde

Başbakan İsmet Paşa ile görüşmüş ve durumunu Londra'ya bildirmişti. l926 yılında

Musul vilayeti manda idaresi ile birlikte Irak'a dahil edilmiştir.

Bundan sonra İngiltere petrol ülkesini elinde bulundurmak için suni

problemler çıkarmış, bölgede bir Türk ve Kürt tefriki siyaseti gütmüş; Kürtlere bazı

kültürel ve idari haklar, kürtçe neşriyat hakları vermiştir. Ancak Türkmenleri bunlardan

mahrum kıldıktan başka bir takım baskı hareketlerine girişerek Türkmenlerin kendi

imkânlarına göre gelişmelerine de müsade etmemiştir.

Sir ronald Lindsay, ayrıca Tevfik Rüştü Bey'le yaptığı görüşmede bilhassa Irak

petrolünden Türkiye'ye hisse verilmesi üzerinde durmuş, 2 Mayıs tarihli raporunda ise,

Sir

Ronald Lindsay'ın mali yönden güç durumda bulunan Türkiye'ye 500.000

sterling bir ödeme teklifinde bulunduğunu, buna karşılık, Ankara Hükümetinden toprak

ve petrol hissesinden vazgeçmelerini istemiştirTürk Hükümeti istediği takdirde %10

143Ömer Kürtçüoğlu ; Türk-İngiliz ilişkileri (1919-1926),s.301-302. 144 Raif Karadağ; Petrol Fırtınası, s.276-278.

145 Aptülahat Akşin; Atatürkün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasi, s.129: Mustafa Kafalı; Kerkük Türkmenleri, TD, s.45 : Ahmet Özgiray: Türkiye-İngiltere Münasebetleri ve Musul(1924-1930), TK, S.299, s.141: Suphi Saatçı; Tarihi Geşim içinde Irak'ta Türk varlığı, s.176-178

61

hissenin yerine, 500.000 sterling'lik parayı alabilecekti. Bu anlaşma ile Musul Irak'a

teslim edilmiş ve bu bölgede yaşayan Türkmenler için her hangibir hak elde edilememiş

ve Türkmenler ilerisi için daha zor günlere itilmiştir.146

Bunun neticesi 1926 yılında sürgün ve hapislerin daha da arttığı görülmüş,

savunmasız durumudaki Türkmenler kaderleriyle başbaşa kalmışlardır. Burada önemli

bir husus ta İngiltere'nin "Kürt Mesele" adı altında bir nifak ve bölücü hususu bölgede

başlatmış olmasıdır. Bunda da başarıya ulaşmış uzantısı Anadoluda yer bulmaya

başlamıştı147

Musulun Irakın insafına terkedilmesinden sonra 30 Haziran 1930 da İngiltere

Irak'la 25 yıllık bir ittifak yapmış, buna göre İngiltere Şuaybe ve Habbaniye hava

üssünün kullanılmasına devam etmeyi garantilemiş, askerlerinin Irak topraklarında

serbestçe yer değiştirmesini sağlamıştı.

1931 yılında Kral Faysal milletinin tepkisini dindirmek için bu antlaşmayı

kaldırmak istemiş, bunu bahane eden Kuzey Irakta ki Barzani aşiretinden Şeyh Ahmet

isyan çıkarmıştı. Küçük kardeşi Molla Mustafa'nın bu ayaklamada büyük payı olduğu

görülmüştü.

Molla Mustafa Barzani; 1940-1979 yılları arasında yaşamış Waşingtonda

ölmüştür. Irak Kürt hareketinin önderidir. 1932 de Barzan aşiretinin başkanı olmuş,

1945 isyanının bastırılması üzerine İrana geçmiş, 13 Ocak 1946 da Sovyetler Birliğinin

ve İngilterenin desteği ile Muhamad'da ilan edilen Kürt cumhuriyetinin

başkomutanlığına getirilmiştir. 1947 İran tarafında Kürt cumhuriyeti yok edilmiş, 500

kişi ile Sovyetler Birliğine iltica etmiştir. Rusyada eğitim almış, Kore savaşına katılmış,

gerillacı orgeneral rütbesini almıştır. Abdulkerim Kasımın krallığı devirmesinden sonra

Irak'a dönmüştür. Gelir gelmez isyanetti.Kuzey Irak'ta hakimiyeti sağlamış ve Kuzey

Irak'ta Kürt Devletini kurabilmek için ilk adımı atmıştır. Irak isyanları devam etmiş

ancak Pehlevinin Irak'la anlaşıp silah yardımı kesince durumu kötüye gitmiş ve 1976 da

ABD'ye gitmiştir. Orada ölmüştür.

Irak hükümeti zor durumda kalmış, Faysal bu defa İngilizlerden isyanın

bastırılması için yardım istemişti.. İngilizler kraldan kendilerine karşı tutumun

146 Şevket Koçsoy; Irak Türkmenleri s.15: Mehmet Gönlübol; Atatürk ve Türkiyenin Dış Politikası, Ankara, 1990, s.67-70: İsmail Soysal,; Türkiyenin Siyasal Andlaşmaları, s.305: Enver Esenkova; İnsan Hakları yönünden Irak Türkmenleri, TDTD, S.19, s.6: Mehmet Cemil, Lozan, C.II, s.240 147 Ümit Akkoyunlu; Irak Türklüğünün Meseleleri, TK, S.165, s.552

62

vazgeçilmesi şartıyla yardıma evet demişlerdir. Böylece kısa zamanda Şeyh Ahmet

isyanı son bulmuş, Basraya sürgün edilmiş yerine Molla Mustafa Barzani

getirilmişti.148

1931 yılında ise Türkiye dış politikada daha uyumlu olmaya çalışmış,

Başbakan Nuri Paşa ve Kral Faysal ile karşılıklı ziyaretlerde bulunmuşlar, böylece Irak

ile ikili ilişkiler için bir adım atımıştı. 149

Irak'ın 1932 de Milletler Cemiyetine girmesi ile manda yönetimi de son

bulmuştu. Böylece Irak İngiliz manda idaresinden kurtulmuş, Türk-Irak ilişkileri daha

rahat bir gelişme göstermeye başlamıştır.150

Fakat, İngiliz nüfuzu hiçbir zaman azalmamıştır. Irak üzerindeki mandasına,

milliyetçi hareketler karşısında 1932 de İngiltere son vermek zorunda kaldı. General

Nuri Said başkanlığında kurulan yeni hükümet İngilizler ile yeni bir ittifak antlaşması

imzaladı. Arkasından 30 Mayıs 1932 de Bağdat'ta bir deklerasyon yayınlandı. Nihayet

30 Ekim l932 de Irak bağımsız bir devlet olarak Milletler Cemiyetine girdi.151

Kral I. Faysal ve Nur Said İngilizler'in adamıydılar. Nitekim, petrol sayesinde

Irak krallığına getirilen Faysal, halk tarafından hoş karşılanmamış152

Kral Faysal, 1933 yılında İngiltere Kralı tarafından davet edilmiş, ancak daha

Kral ayrılmadan Musul ve Kerkük'te ayaklanmalar başlamış, bunun üzerine Nuri Said

Paşa'nın telkin ettiği fikirle Musul ve Kerkük'te askeri harekâta girişerek korkunç bir

katliam gerçekleştirilmişti. Onbinlerce Türk sebepsiz yere öldürülmüştü.

Irak Kralı Faysal, Londra'da bir müddet kalmış, her gününü Sir Henry

Deterding ve onun adamlarıyla müzakere yaparak geçirmiştir.153 Faysal,

müzakerelerden çok memnun kalmıştı. Bu görüşmelerden sonra Irak Kralı Faysal "The

148 Enver Esenkova; İnsan Hakları yönünden Irak Türkmenleri, TDTD, S.19,s.6 : Meydan Larousse

Ansiklopedisi " Irak" C.6, s.110-119

149 Mehmet Gönlübol; Atatürk ve Türkiyenin Dış Politikası, s.88

150 Genelkurmay ; Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı ( ATASE), Irak-İran Cephesi, Ankara, 1975 : İsmail Soysal; Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, C.I, s.307

151 Yılmaz Daşcıoğlu; Irak, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, C.l3, s.176: ATASE, Irak-İran

Cephesi,,s.245 Ömer Turan; Irak'ın Milletler cemiyetine girerken yayınladığı deklarasyonda ve

Anayasaların da Türk ve Diğer Azınlıkların Hakları, ADD, (Kuzey Irak Özel Sayısı), C.3 S.1,s.29-31 152 Genelkurmay; ATASE, Irak-İran Cephesi, s.247: Enver Esenkova; İnsan Hakları yönünden Irak

Türkmenleri , TDTD.S.19, s.6

63

Irak Petraleum Company"nin davetlisi olarak Cenevre'ye gitmiştir. Faysal, Londra'da

aldığı iyi neticeyi burda da almayı başarmış, %40 üzerinde bir hisseyi koparmıştı154

Kral Faysal işlerdin istediği gitmesinden mennun olmakla birlikte 7 Eylül

1933 günü ikâmet ettiği otel odasında ölü bulunmuştu. Kral Faysal'ın ölümü üzerine

oğlu Gazi, I. Gazi ünvanıyla, Irak Kralı olmuştur.. 155

Yine bu yılda Türkiye, İran ve Afganistanın yer aldığı " Sâdabad Paktı"

imzalandı. Irak ayrıca Suudi Arabistan ve Yemenle imzalanan saldırmazlık paktı ile

Arap devletleriyle olan işbirliğini arttırıldı.156

Bu arada 2 Ekim 1935 te Faşis İtalya'nın Asya ve Afrika'ya yayılma politikası

karşısında Cenevrede üçlü bir anlaşma imzalanmış ve buna sonradan Afganistan da

katılmıştır..157

Neticede yukarıda da belirtildiği gibi Afganistanın da katılmasıyla 8 Temmuz

1937 de Tahran'da İran Şahının yazlığı Sad-Abat'da dört devletin temsilcileri tarafından

imzalanmıştır. Pakt Türkiye tarafında 25 Haziran 1938 de yürürlüğe girebilmiştir 158

Paktın imzalanmasından sonra imzayı atan devletlerin başkanları birbirlerine

tebrik telgrafları göndererek paktan duydukları memnuniyeti dile getirmişlerdir.

Ancak 1937 yılında ise Sadabat Paktı vesilesiyle Kerkük’ü ziyaret eden

Türkiye heyeti halk tarafından coşku ile karşılanması, Irak yönetimini ürküttüğü için

daha sonra ki ziyaretlerde bu bölgelerin ziyarete yasaklanmasını getirdiği gibi Türkçe

gazetelerin girmesi ve okunması dahi yasaklanmıştır.159

Ancak Gazi'nin de şansı yaver gitmemiş, yönetimi sırasında yedi defa darbeye

şahit olmuş, babasının ölümünden sonra dünyanın yeni bir cihan harbine hazırlandığı

154 Raif Karadağ; a.g.e., s.285.

155 Şevket Koçsoy; Irak Türkmenleri , İstanbul, 1991s.17: Yılmaz Daşcıoğlu; Irak, Doğuştan

Günümüze İslam Tarihi, C.l3, s.176

156 YılmazDaşcıoğlu;a.g.e.s.176

157 İsmail Soysal; Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, C.I, s.583

158 Ömer Turan; Irak'ın Milletler cemiyetine girerken yayınladığı deklarasyonda ve Anayasalarında Türk ve Diğer Azınlıkların Hakları, ADD, (Kuzey Irak Özel Sayısı), C.3 S.1, s 17: Soysal;, İsmail a.g.e, C.1, s.583: Şevket Koçsoy; Irak Türkmenleri , s.21

Fahir Armaoğlu; 20. yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), Ank. 1983, s346

159 Şevket Koçsoy; Irak Türkmenleri s.28 :Enver Yakupoğlu; Irak Türkmenleri, s.20:İsmail Aka; Irak Selçukluları, Türk Kültürü Dergisi (TKD) ,S.312, Ankara,1975, s.227-235

64

dönemde Almanlar'ın siyasetinin kurbanı olmuş, nihayet bir araba kazasında, 4 Nisan

1939’da ölmüştür.160

Gazi'nin ölümü Irak'ın yeni bir sayfasını açmıştı. II Faysal başa getirildi.

Ancak yaşının küçük olması sebebiyle amcası Emir Abdullah naibi olarak idareyi ele

aldı. Başbakan olarak Nuri Said'i atadı..161

Bu sırada ülkelerinden kaçmak zorunda kalan Emir Abdullah ve Nuri Said

geri dönerek İngilizlere yakın yeni bir hükümet kurdular.162

Nuri Paşa Türkiye'den döndükten sonra Türkmenlere olan baskıyı daha da

arttırmış Türkmenlere baskı. II.Dünya Savaşı sırasında da devam etmiştir.163

1946 yılı Türk Irak ilişkileri yönünden önemi, 29 Mart 1946 da imzalanan

Dostluk ve iyi Komşuluk andlaşmasının imzalanmasından sonra 1945 yılındaki Kral

naibi Abdullahın ve Nuri Said Paşanın ziyaretine büyük önem verimiş ve ilişkilerde bir

iyileşme belirmişti.164