• Sonuç bulunamadı

II. KÖRFEZ SAVAŞLARI

2. İkinci Körfez Savaşı

2.1. İkinci Körfez Savaşının Nedenleri

82

I. Körfez Savaşı’nın sona erdirilmesinin ardından, Irak’ta yönetimde bulunan

Saddam Hüseyin idaresi değişmeden devam etmiştir. Irak tarafından Kuveyt’in işgal

edilmesinin ardından yürürlüğe giren Irak’a yönelik ambargo savaştan sonraki dönemde

de devam etmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan 3 Nisan 1991

tarihli 687 sayılı karar Irak ile varılacak ateşkesin şartlarını içermektedir. Bu karar, Irak

topraklarına BM gözlemcilerinin gönderilmesini ve bu gözlemcilerin, Irak'ın gıda ve

insani ihtiyaçlarının belirlenmesini öngörmektedir. Bu bağlamda olmak üzere 15

Ağustos 1991 tarihli 706 sayılı karar gıda karşılığı petrol programının kurallarını

içermektedir. Bu program ile amaçlanan Irak'ın gıda ihtiyaçlarını karşılamak için gelir

sağlanmasıydı. Ancak bu karar Irak tarafından kabul edilmemiştir.

Bu dönem içerisinde Irak ile ilgili olarak gündemi en fazla meşgul eden husus,

bu ülkenin elinde bulunduğu söylenen “Kitle İmha Silahları”dır. Kimyasal ve Nükleer

içeriğe sahip olduğu söylenen bu silahların imha edilmesi ve bu hususun gözlemlenmesi

amacı ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan kararı 6 Nisan

1991’de Irak kabul ettiğini açıklamıştır. Uzun yıllar boyunca gündemi meşgul eden bu

mesele dolayısı ile sık sık Irak’a heyetler gitmiş ve incelemelerde bulunmuşlardır.

Saddam Hüseyin’e ait olan saraylar, camiler ve benzeri yerler bu heyetler tarafından

silah kontrolü amacı ile denetlenmiştir. Irak’ın bu hususta yaptığı en küçük itirazlar dahi

kabul edilmemiş, böylesi bir durum ortaya çıktığında veya Irak’ın kendi ülkesi dahilinde

yapacağı herhangi bir faaliyet karşısında, karşılık olarak hava bombardımanları

gündeme gelmiştir. Ocak 1993, Ocak 1996, Haziran 1996 ve Aralık 1998’de periyodik

olarak düzenlenen hava saldırıları sırasında Irak’a ait askeri ve sivil tesisler

bombalanarak sivil altyapı da dahil olmak üzere bu ülkenin altyapısının çökertilmesi

yoluna gidilmiştir.

Irak’a uygulanan ekonomik yaptırımlar sonucunda, 1991 yılından 2003 yılına

kadar geçen süre içinde yüzbinlerce çocuk hayatını kaybetmiştir. Bu ölümlerin büyük

çoğunluğu beslenme yetersizliği ve ilaç eksikliği nedeniyledir.

Irak’a karşı uygulanan bu ambargo sırasında Amerikan ve İngiliz idareleri, bu

ülkede bulunan petrol kaynaklarının mümkün olduğu kadar az miktarda çıkarılması ve

dış pazarlara aktarılamaması politikasını izlemişlerdir. Geleceğe yönelik olarak

uygulanan bu politika çerçevesinde, Irak petrolünün sonraki süreçte kendi kontrolleri

83

altında işletilmesi amaçlanmıştır. Bu politikadaki temel amaç; Saddam rejimi yıkılarak

ABD ile dost bir rejim kurulana ve Irak petrollerine ABD şirketlerinin erişimi sağlanana

dek Irak petrollerinden kimsenin faydalanmamasını sağlamaya çalışmaktır.

12 yıl boyunca Irak’a karşı uygulanan yaptırımlar ve ambargo ile sık sık Irak’a

yönelik yapılan hava saldırıları sonucunda Irak büyük oranda harabe bir hale gelmiş, bu

ülke insanları büyük bir sefaletin içine düşürülmüşlerdir. ABD ve müttefikleri

tarafından, I. Körfez Savaşı sonrasında idarede kalmasına özel amaçlarla izin verilen

Saddam Hüseyin idaresine karşı bu ülkede yürütülen psikolojik propaganda da bu

süreçte yoğun olarak devam etmiştir. Irak’ın yokluklar içerisinde bırakılması ile

gelecekte yapılacak olan hareketin temelleri hazırlanmış ve Saddam Hüseyin

sonrasındaki Irak için projeler hazırlanmaya başlanmıştır.

I. Körfez Savaşı sonrasındaki dönemde Irak’ın silahsızlandırılması için kurulan

komisyonun çalışmaları sırasında, bu ülkenin elinde iddia edildiği gibi silahların

bulunmadığı ortaya çıkmıştır. Buna rağmen II. Körfez Savaşı sonuçlanana kadar

özellikle ABD tarafından bu mesele devamlı gündemde tutulmuş ve Irak’ın elinde

bulundurduğu iddia edilen Kitle İmha Silahları’nın insanlık için büyük tehdit

oluşturduğu propagandası yapılarak Irak’a yapılacak bir askeri müdahalenin psikolojik

temelleri hazırlanmıştır.

Irak’a yönelik olarak yürütülen bu faaliyetlerin devam ettiği süreçte, Şubat

2001 tarihinde Amerika’da Başkanlık Seçimleri yapılmıştır. Bu seçimlerin sonucunda I.

Körfez Savaşı sırasında Amerika Başkanı olan Bush’un oğlu olan Bush, başkan olarak

seçilmiştir. İktidara geldiği andan itibaren gündemlerindeki ilk maddenin Irak olduğunu

belirten Bush yönetimi, bu hususla ilgili olarak etkin faaliyetlerde bulunmaya

başlamıştır. 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika’da yapılan terör saldırılarının ardından El-

Kaide’ye yönelik olarak yürütülen operasyonlara paralel olarak, bu saldırıların arkasında

Irak’ın da bulunduğu propagandası yapılmaya başlanmıştır. Terör saldırıları sonucunda

mağdur olduğu propagandası ile dünya kamuoyunu kendi yanına alan ve sempati

toplayan ABD yönetimi, ilk olarak Afganistan’daki Taliban yönetimine karşı bir askeri

hareket düzenlemiştir. Ancak kısa bir süre sonra, saldırılarla doğrudan bağlantısı

bulunmamasına karşın, ABD’nin gündeminden düşmeyen Irak rejimi, ABD'deki terörist

saldırıların baş mimarı, Suudi asıllı terörist Usame Bin Ladin’in ele geçirilememesinden

84

sonra daha da çok anılır olmuştur. Bir zaman sonra Saddam Hüseyin’in adı, Bin

Ladin’den daha çok dile getirilmeye başlanmış, Amerikan yönetimi, Irak’ın elinde kitle

imha silahları bulunduğu tezini işlerken, bu silahların, Irak’ın yardımıyla teröristlerin

eline geçmesinden endişe ettiğini her platformda belirtmiştir.

Bu yönde büyük bir propaganda faaliyetine girişen Bush yönetimi, Irak’a

yönelik olarak yapmak istediği askeri hareket için destek bulmakta zorlanmıştır. Bu

nedenden ötürü dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Başkan'a diplomasi

yolunu tercih etmesini tavsiye etmiştir. Yürütülen propaganda ve diplomasi faaliyetleri

sonucunda İngiltere başta olmak üzere bazı ülkeleri yanına almayı başaran Bush

yönetimi, savaşa karşı çıkan Avrupa ülkelerinin yönetimlerini “eski Avrupa” olarak

aşağılamaya, demokratik ilkelere karşı çıkıp halklarının çoğunluğunun isteğine rağmen

koalisyona katılma kararı alan ülkeleri ise “vizyon sahibi” olarak övmeye başlamıştır.