Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya katılmıştır. Lozan'da Türkiye'yi, Garp
Cephesi Kumandanı İsmet Paşa ve heyeti temsil etmiştir116.
Lozan görüşmelerinde Türkiye’nin yetkili temsilcileri Delegesyon Başkanı
Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr. Rıza Nur, Trabzon
Milletvikili Hasan Saka, ve yardımcı üyeler katılmıştır117
111 Yusuf Hikmet Bayur; Türk Devletinin Dış Siyasası, s.167: Ömer Kürkçüoğlu; Türk-İngiliz ilişkileri
(1919-1926), Ankara, 1978. s.277.
112 İsmail Soysal; Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, C.I, s.68
113 Yusuf Hikmet Bayur; Türk Devletinin Dış Siyasası, s.167: Ömer Kürkçüoğlu; a.g.e (1919-1926) s.277.
114 M.Kemal Öke; Musul ve Kürdistan Sorunu (1918-1926), Ank. 1992, s.105. 115 Ömer Kürkçüoğlu; a.g.e., s.47.
116 Mehmet-Gönlübol, Cem Sar; Olaylar ile Türk Dış Politikası, (1919-1973), C.I., Ankara, 1982, s.47; Suphi Saatçı; Tarihi Geşim içinde Irak'ta Türk varlığı, s.128.
54
Pek çok meselenin tartışılmasının yanında Nihayet 23 Ocak 1923 tarihindeki
oturumda Musul mes'elesi gündeme gelmiş İsmet Paşa etnografik, siyasal, tarihi,
coğrafi, ekonomik ve askeri açılardan İngilizler'in tezinin ne kadar dayanaksız
olduğunu uzun bir açıklamayla Curzan'a ve diğer temsilcilere acıklamaya çalışmış ve
meselenin Milletler Cemiyetine gitmesine de karşı çıkmıştır.118
İsmet Paşa yirmi iki sayfalık bir bildiri ile Türkiye'nin görüşlerini izah
ederken, Musul ve çevresindeki yerleşik halkın 503.000, göçebe halkında sayılarının
170.000 olduğunu belirtmiş ve yine bu bölgenin toplam nufusunun 263.830 Kürt,
146.960 sının Türk ve 43.210'nunu Arap, 180.000 ni Yezidiler ve 13.000 kişinin de
Müslüman olmayanların teşkil ettiğini anlatmaya çalışmıştır.119
Musulun durumu Erbilden farklı idi. Burada ise Arap sayısı Türk sayısından
fazla olduğundan burayı da Araplaştırma çabasına girdiler. Böylece İngilizler bölgede
Türkmenlere karşı politikasının ana hedefini, siyaseti ve baskıyı arttırmak, kültürlerini,
tarihlerini herşeylerini yoketmek olarak belirledi.
1 Şubat 1923 te Lord Curzon'a bir muhtıra sunan İsmet İnönü, 4 Şubat 1923 te
İngiliz Temsilci heyeti başkanına yazdığı biryazıyla, bir yıl içinde çözülmek üzere
konferans programında çıkarılmasını önermiş, bu kabül görmüş ve konferans kesintiye
uğramış ve Türk heyeti Ankara'ya dönmek zorunda kalmıştı.
Görüşmelerin kesilmesinde Mustafa Kemal Atatürkün görüşleri ve beyanatları
etkili olmuştur. Mütareke sonrası İngilizlerin Musul'un işgal etmesi Türk milleti
üzerinde üzüntü ve kızgınlık yaratmış, Atatürk ise 28 Aralık 1919 da bu konudaki
görüşlerini özetle şöyle açıklamıştı." Mütareke imzalanır imzalanmaz İngilizler Musul'u
işgal ettiler.Mütareke imzalandığı gün ordularımız benim çizdiğim sınırlar üstünde idi..
Bu sınır İskenderun körfezi güneyinden Antakya'dan Halep ile katma istasyonu
arasındaki Carablus köprüsü güneyinden geçerek Fırat Nehrine ulaşır. Oradan
Deyrizor'a iner, daha sonra doğuya uzanarak Musul, Kerkük, Süleymaniye'yi içine alır.
Bu sınır ordularımız tarafından savunulduğu gibi bizim insanlarımızın oturduğu vatan
parçalarıdır." derken Musul'un Misak,ı Millinin bir parçası olduğunu, 1 Mayıs 1920 de
yaptığı konuşmada şöyle açıklamıştı" Hep kabül ettiğimiz eseslerden birisi ve belki
117 İsmail Soysal; Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, C.I, s.70.: Mahmut Goloğlu, Cumhuriyete Doğru, Ankara,1971,s.11,12
118 İsmail Soysal; Türkiye'nin Siyasal Antlaşmaları, C.1, s.695: 119Mesut Aydın ; a.g.e, s.27-47
55
birincisi olan, sınır meselesi tayin ve tesbit edilirken milli sınırımız İskenderun'un
güneyinden geçer, doğuya doğru uzanarak Musul'u Süleymaniye'yi ve Kerkük'ü içine
alır. İşte milli sınırımız budur". 120
Gelişmeler, başta İngilizler ve Fransızlar olmak üzere Musul Petrolünü
paylaşan şirketleri telâşlandırmış, ve 1 Şubat'ta Curzon'a yazan Churchill " Amerikalılar
dışlandığı sürece Musul petrolleri meselesi çözümlenemez " denmişti.121.
Çeşitli sebeplerden Lozan görüşmeleri kesintiye uğramış ve ancak 23 Nisan
1923 tarihinde görüşmeler tekrar başlayabilmiştir.122
Lozan Barış Antlaşmasının ikinci devresi açılırken İngiltere adına Lord
Curzon, yerine İngiliz Yüksek Komiseri Sir. Harace Rumbold gönderilmişti.
Rumbold'un Lozan'a gönderilmesi İngiliz politikasının yumuşayacağı kanaatini
uyandırmıştı. Fakat ümit edilen hiç de doğru çıkmamıştı.. Lozan görüşmelerinin ikinci
devresinde de Musul sorunu çözümlememiş ve ikinci toplantıda İngiliz heyeti,
meselenin Cemiyet-i Akvamın hakemliğine bırakmış, Fransa ve İtalya’da bunu
desteklemişlerdir.123
Ancak İsmet Paşa'nın Musul'suz Ankara'ya dönmeyeceğini vurgulaması ve
uzun görüşmelerden sonra Türk heyetinin ikinci reisi olan Rıza Nur'un ısrarı ile sözde
İngilizler'in bir lütfu olarak, Irak'ın bu petrollerden aldığı yüzde 25 hisseden Türkiyeye
sadece yüzde 10 luk bir hak verilmesi sağlanabilmişti. 124
Aslında Musul meselesi üzerinde en çok tartışılan konu plebisit( oylama)
olmuştur. Türkiye iddiasını bu fikre dayandırmış ise de müttefikler Wilson prensibine
dayandırarak bu tezi çürütmeye çalışmışlardır. Konuyu inceleyen tahkik komisyonu
plebisitin uygulanmasınında bazı güçlüklerin çıkabileceği yolundaki İngiliz görüşünü
kabel etmiş ve oylamadan vaz geçilmişti.125
Bütün görüşmeler sonunda meselenin halledilmesi mümkün olmamış ve
mesele Milletler Cemiyetine havele edilmiş neticede, 24 Temmuz 1923 yılında Milletler
Cemiyetinin kararı ile Irak İngiltere’nin mandasına verilmiştir, İngilterenin yardımıyla
120 Suphi Saatçı; Tarihi Geşim içinde Irak'ta Türk varlığı, s.130,162
121 Mesut; Aydın a.g.e, s.27-42: M.Kemal Öke; Musul ve Kürdistan Sorunu (1918-1926), s.108. 122 Afet İnan; Türk İstiklâli ve Lozan Muahedesi ,Belleten, C.II,S.7/8, s. 281
123 Ahmet Özgiray; Türkiye-İngiltere Münasebetleri ve Musul (1924-1930), TKD, S.299, Ankara, 1988, S.299, s.133: Aptülahat Akşin; Atatürkün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasi, s.127: Mesut Aydın ; a.g.e, s.27
124 M.Kemal Öke ;Musul ve Kürdistan Sorunu (1918-1926), s.106. Mesut; Aydın a.g.e., s.43 125 Yusuf Hikmet Bayur; Türk Devletinin Dış Siyasası, s.168:
56
da kendi taraftarı ve Türk düşmanı olan olan Emir Faysal tahta geçirilmiş, bununla
İngiltere Hindistan yolu üzerinde stratejik bir nokta ele geçirdi.
Lozan görüşmelerinin ikinci devresinde de Musul sorunu çözümlenemişti.
Tekrar görüşmeler ile hal çaresi düşünülmeye başlanmıştı. Bu maksatla İstanbul'a
Irak'ta yüksek komiserlik yapmış olan Sir Percy Cox başkanlığında bir İngiliz heyeti
gelmiş, Türkmenler ise buna karşı Fethi Okyar başkanlığında bir heyet çıkarmıştır.
Fethi Bey'e 26 Nisan 1924 tarihinde hükümetce verilen talimatta Süleymaniye,
Kerkük ve Musul şehirlerini Türkiye'ye bırakan bir sınır istenmişti. Buna karşılık
İngilizler'e petrollerde ortaklık teklifinde bulunulmuştu. Bu durumda 19 Mayıs 1924
tarihinde " Haliç Konferansı " başlatılmış, ikinci celsesi ise 24 Mayıs 1924 te devam
etmişti 126
Sir Percy Cox, daha açış konuşmasında " Anlaşma olmadığı takdirde Musul
Sornu'nu görüşmek üzere Milletler Cemiyetine götürülecektir " demekle Cox'un
İstanbul'a anlaşmak için gelmediklerini ortaya koymuştu
Fethi Bey, Türk görüşünü açıklarken Musul'un Türkiye için, ne kadar hayati
bir öne taşıdığını daha önce Lozan'da belirttiğini ve bu bölgenin çoğunluğunun Türk ve
Kürtlerden teşkil olduğunu söylemek suretiyle hassasiyetini vurgulamıştı.
Ayrıca Musul vilayetinde (Erbil-Kerkük- Musul-Süleymaniye -Hanekin) bir
plebisit yapılmasını istedi. Ancak İngiltere buna karşı çıktı.Gerekçe ise gayet basitti.
Bölge halkının cahil olması sebebiyle plebistin gerçeği yansıtmayacağı görüşünü
savunuyordu.
Bu arada bölgede İngilizler bir takım karışıklıklar çıkarmaktan geri kalmadı.
Mardin'in dağlık kesiminde yaşayan Marunilari daha sonra da 4 Mayıs 1924 te
Ermenileri Kerkük Türkmenlerinin katledilmesine göz yumarak teşvik etti.
İngilizler Musul'u Türkiye'ye geri verilmesi bir yana Hakkari dahi istenmişti.
Fethi Bey ise bu isteklere " Musul'da ki Kürt ve Türk çoğunluğun bir avuç hıristiyan
azınlığa feda edilemiyeceğini belirtmiş " ve 5 haziran 1924 te yapılan görüşmede de bir
sonuç alınamıyınca müzakerelere aynı gün son verilmiştir.127
126 Ayhan Aydın; a.g.e, s62
127 Mesut; Aydın a.g.e, s.48 : 30 Ocak 1924 te Musulun Türkmenlerin elinden alınacağı söylentileri başlayınca bu dedikodulara karşı Mustfa Kemal görüşlerini şu kesin ifadelerle açıklamıştı." Musul Vilayeti, Türkiye Devletinin milli sınırları içindedir. Buraları anavatandan koparıp şuna buna hediye etmek hakkı kimseye ait olamaz." ( Suphi Saatçı; Tarihi Geşim içinde Irak'ta Türk varlığı, s.151,152)