• Sonuç bulunamadı

Mevcut Pay Sahiplerinin ve Hak Sahiplerinin

2.2. Paya Dönüştürülebilir Tahvillerin İtfası

3.1.1. Şarta Bağlı Sermaye Artırımı Suretiyle

3.1.1.2. TTK’ya Göre Şarta Bağlı Sermaye Artırımı

3.1.1.2.3. Mevcut Pay Sahiplerinin ve Hak Sahiplerinin

3.1.1.2.3.1. Pay Sahiplerinin Korunması ve Önerilmeye Muhatap Olma Hakkı

TTK düzenlemesine baktığımızda, 465/1-d maddesinde ortaklığın esas sözleşmesinde ortaklığın mevcut pay sahiplerinin rüçhan haklarının kaldırılmış olduğuna ve bu sınırlandırmanın miktarına yer verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Devamında yer alan 466’ncı maddede ise, ortaklık tarafından değiştirme ve alım hakları içeren senetler ihraç edildiği takdirde bunların öncelikle mevcut payları oranında pay sahiplerine önerilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Bu iki madde düzenlemesinin birlikte değerlendirilmesinde, 465’nci maddenin rüçhan hakkının221 sınırlandırılmasına ilişkin olduğu, 466’ncı maddenin ise bundan

farklı olarak önerilmeye muhatap olma hakkını222 düzenlediği anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla ortaklık tarafından alım yahut değiştirme içeren borçlanma senetlerinin ihraç edilmesi halinde bunların öncelikle mevcut ortaklara önerilmesi gerekmektedir. Mevcut pay sahiplerinin, ihraç edilen senetleri almaması halinde ise daha sonra ortaklık nezdinde gerçekleştirilecek olan şarta bağlı sermaye artırımı neticesinde rüçhan haklarını ileri sürmeleri mümkün olmayacaktır. Böylece, en baştan mevcut ortaklara teklif edilmesi vesilesiyle, rüçhan hakkına benzer bir araç yaratılarak mevcut pay sahiplerinin durumu korunmakta ancak aynı zamanda da

221 TTK’nın 461’nci maddesine göre; her pay sahibi, ortaklığın yeni çıkarttığı payları, mevcut paylarının sermayeye oranına göre alma hakkına sahiptir. Pulaşlı şu şekilde izah etmektedir: “Rüçhan hakkının pay sahiplerine tanınmasının nedeni, sahip olunan pay haklarının gücünün (oy, kar, tasfiyesi, bakiyesi hakları gibi) esas sermaye artırımı ile aşınmasının önlenmesi; kısaca sermaye artırımından sonra aynı kalmasının sağlanmasıdır.” Bkz. PULAŞLI, Hasan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Anonim Şirketlerde Sermaye Artırımı, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, S. 4, Aralık 2006, 56.

222 Önerilmeye muhatap olma hakkı Adıgüzel tarafından “Önerilmeye muhatap olma, TTK

m.466’da şarta bağlı sermaye artırımında borçlanma araçları ihracına bağlı olarak değiştirme ve alım hakkı olan senetler ihraç edildiğinde, bunların öncelikle mevcut payları oranında pay sahiplerine önerilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır. Bkz. ADIGÜZEL, Burak, Anonim Şirketlerde Rüçhan Hakkının Sınırlandırılması veya Kaldırılması, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.XVIII, 2014, S. 1, s. 39.

112

daha sonra tahvil alacaklıların da dönüştürme hakları koruma altına alınmış olmaktadır.223

TTK’nın 466’ncı maddesinin ikinci fıkrası doğrultusunda ise, önerilmeye muhatap olma hakkının haklı bir sebebin varlığı halinde kaldırılması yahut sınırlandırılması mümkün olacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki, önerilmeye muhatap olma hakkının sınırlandırılması yahut kaldırılması bakımından ağırlaştırılmış nisap olan TTK’nın 421/4 maddesinin uygulanması gerekmektedir.224 Bununla birlikte “haklı sebep” unsurunun ne şekilde yorumlanacağının da tereddüt yaratması mümkündür. Maddenin gerekçesine baktığımızda, haklı sebebin ancak şirketin menfaati yönünden değerlendirilmesi gerektiği ve eşit işlem ile hakların sakınılarak kullanılması ilkesine uygun olarak uygulanması gerektiği ifade edilmiştir.225

Nitekim m. 421/3 rüçhan hakkı ve önerilmeye muhatap olma hakkı nedeniyle ileride hiç kimsenin haklı bir şekilde yararlandırılamayacağı bir başka deyişle, haksız bir şekilde hakimiyeti ele geçirmenin yolunu açacak şekilde hareket edilemeyeceğini hüküm altına alınmıştır. Gerçekten de, anılan rüçhan hakkı ve önerilmeye muhatap olma hakkı, pay sahipliğinin en kritik haklarından biridir. Zira bu haklara getirilecek olan sınırlamalar, pay sahiplerinin paylarının seyrelmesine neden olabilecek mahiyettedir. Bu nedenle, bu sınırlamaların maksadı dışında herhangi bir amaca hizmet etmemesi saiki ile açıkça hüküm altına alınmasının ve müteaddit defalar zikredilmesinin uygun olduğu kanaatindeyiz.

3.1.1.2.3.2. Değiştirme veya Alım Hakkını Haiz Bulunan Kişilerin Korunması

Şarta bağlı sermaye artırımı yönteminin getirilmiş olmasının başlıca nedeni, PDT’ler ve benzeri araçlar dolayısıyla alacaklı olan yatırımcıların borçlanma araçları beklentilerine dair herhangi bir şüphe olmaması ve sistemin işlerliğini

223 DEMİR, s. 59-74.

224 ADIGÜZEL, s. 40.

225 Madde gerekçesinde “İsviçre doktrininde birinci fıkranın katı kurallar içerdiği bunun da

piyasanın gerçeklerine uymadığı eleştirisi yapılır. Piyasa şartları –gereğinde- haklı sebep olarak kabul olunmalıdır. Mesela bir aracı kurumun tahvillerin tümünü satın alma önerisini yapması halinde paysahiplerinin önerilme hakkı kaldırılabilmelidir” ifadesinde yer verilmiştir.

113

artırmaya yöneliktir.226 Nitekim bu sistemde yukarıda ifade edilmiş olduğu üzere,

sermaye artırımı genel kurul yahut yönetim kurulu kararı ile değil ancak değiştirme veya alım hakkını elinde bulunduran kişilerin talebine bağlı olarak işlemektedir. Böylece, çalışmamızın özellikle tarihçe kısmında ifade etmiş olduğumuz ve hiç şüphesiz sistemin işlerliğinin önünde bulunan en önemli sorun olan payların ne şekilde temin edileceği sorununa bir çözüm getirilmesi amaçlanmıştır.

Bu doğrultuda sadece TTK’da şarta bağlı sermaye artırımının usul ve esaslarına yer verilmekle yetinilmemiş ayrıca değiştirme veya alım hakkını elinde bulunduran kişilerin korunması da özel olarak düzenlenmiştir. Buna göre pay devirlerinin engellenmiş olduğu gerekçesiyle, alım yahut değiştirme hakkı sahiplerinin bu hakları engellenmeyecektir. Ancak pay devrinin sınırlandırılması hususunun esas sözleşmede ve izahnamede belirtilmiş olması durumu saklı tutulmuştur.

Kanaatimizce bu maddeyi, ortaklığın pay devirlerinin sınırlanmış olduğunun esas sözleşmede yer alması sebebiyle bir sorumluluğu bulunmadığı şeklinde yorumlamak mümkün olmayacaktır. Elbette bu noktada, TTK m. 36 hükmü uyarınca ticaret sicilinin aleniliği ilkesi ve tescilin olumlu etkisi nedeniyle, üçüncü kişinin tescil edilen şirket esas sözleşmesindeki hükmü bilmediğini ileri sürmesinin mümkün olmayacağı eleştirisi getirilebilir. Ancak kanaatimizce, ihraççı ortaklık tarafından esas sözleşmedeki bağlam hükmüne rağmen, bu hususa aykırı bir izahname düzenlenmesi durumunda en azından ilgili kişilerin izahnameden doğan sorumluluk hükümlerinin gündeme gelmesi söz konusu olacağı kanaatindeyiz. Bununla birlikte ayrıca TTK m.467/2 düzenlemesinde , bu payların seyrelmesine engel olmak maksadıyla ortaklık nezdinde sermaye artırımı yapılması, yeni alım veya değiştirme haklarının tanınması da engellenmiştir. Maddenin devamında değiştirme fiyatının indirilmesi, hak sahiplerine denkleştirme sağlanmış olması

226 Bkz. 467’nci madde gerekçesinde de “şarta bağlı sermaye artırımı kurumunun güven verebilmesi

ve işlerlik kazanabilmesi için, değiştirme ve alım hakkı sahiplerinin, payların (pay senetlerinin) devirlerini sınırlayan esas sözleşme hükümleri karşı korunması gerekir” şeklinde ifade edilmiştir.

114

yahut pay sahiplerinin de haklarının aynı şekilde ihlal edilmiş olması durumları saklı tutulmuştur.227

Seyrelmeye karşılık isabetli olarak düzenlenmiş olan bu madde bakımından getirilmiş olan istisna hükümlerinin özellikle çalışmamızın konusunu teşkil eden PDT’ler bakımından amaca hizmet etmeyebileceği kanaatindeyiz. Zira dönüştürme hakkını kullanan bir PDT sahibinin beklentisi, izahnamede izah edildiği ve taraflar arasında anlaşmaya varıldığı şart ve koşullarda ortaklıkta hissedar sıfatını kazanmaktır. Buna mukabil, denkleştirme yahut değiştirme fiyatının indirilmesinin sınırlı hallerde (değiştirilme fiyatının indirilmesi neticesinde sayı olarak daha çok pay elde etmesi gibi) bu beklentileri karşılamayacağı kanaatindeyiz.