• Sonuç bulunamadı

DİN, DİNDARLIK VE DİNİ TUTUMLARA İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.2. Dinsel Tutumlar

1.2.4. Dini Tutumların Özellikleri 1.Dini Tutumların Güç Derecesi

1.2.5.4. Mesleki ve Sosyo-Ekonomik Durum

Sanayi devrimi toplumların sosyo-ekonomik yapılarını derinden etkilemiştir. Durkheim, modern kurumların yapısını endüstriyalizmin (industrialism) etkisi düzeyinde irdelemeyi tercih etmişti. Ona göre kapitalist rekabet ortaya çıkan sanayi devriminin merkezi özelliği değildi. Modern toplumsal hayatın hızla değişen karakteri esasen kapitalizm değildi. Endüstri devriminde en önemli değişiklik kurumlar düzeyinde olmuştur ve burada da anahtar kavram iş bölümüdür. Yani doğanın endüstriyel amaçlı kullanımı yoluyla üretimi insan gereksinimlerine göre biçimlendiren oldukça karmaşık iş bölümünün canlandırıcı etkisinden kaynaklanıyordu. Kısaca kapitalist değil endüstriyel bir düzende yaşıyorduk.

(Giddens,1992:11-12)

Sanayi devrimi veya daha genel anlamı ile modernlikle bir çok alanda geleneksel yapılar değişime uğramıştır. Bunlardan birisi de dini kurumlar ve dini yaşayış tarzlarıdır. Sanayileşme ile gelen değişiklikleri anlayabilmek için dini tutum ve davranışların sosyo-ekonomik ve mesleki kariyer ile olan ilişkisinin hangi düzeyde olduğunun araştırılması gerekmektedir.

Weber ünlü eseri “Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı eserinin birinci bölümünde “mezhepler ve toplumsal tabakalaşma” konusunu tartışır ve şu ifadeyi kullanır:“…Sermaye sahipleri ve iş verenler, hatta işçi sınıfının eğitim görmüş yüksek tabakası, özellikle çağdaş iş kollarında, yüksek düzeyde teknik ya da ticari iş görmüş personel, Protestan özelliklere sahiptir… ”(Weber,1985:27-28) Protestanların gerek ticari ve ekonomik işletmelerde ve gerekse eğitim ve özellikle teknik eğitim alanlarında başarılı olmalarının nedenini açıklarken “Bu durumda, şüphesiz şu nedensel ilişki ortaya çıkar: Ülkenin dini havası ve aile çevresinin yönlendirdiği eğitim ile kazanılan ruhsal özellikler, kişinin meslek seçimini ve daha sonraki mesleki kaderini etkilemektedir.” (Weber,1985:30) ifadesini kullanır.

Dini çoğulculuğun yaşandığı ülkelerde sınıfların kendine has dini

ihtiyaçlarını dini kurum aracılığı ile karşılama imkanları vardır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde dini çoğulculuğun yaşandığı bir ülkedir ve bu çoğulculuk kanun ile garanti altına alınmıştır. Mezhep ve sosyal sınıf arasında bir bağıntı olmakla beraber bu durum kesin değişmez kural şeklinde değildir. Mahalli ve etnik farklar, net sınıf kıstaslarını zayıflatırlar.Amerika’da mezheplerin sınıflara dağılımını gösteren aşağıdaki tablo bu konun anlaşılması için önemlidir.

“Kongregasyon” kilisesi mensuplarının dağılımı: % 24 üst sınıf, % 43 orta sınıf

%33 alt sınıf, “Babtist” kilisesi mensuplarının dağılımı: % 8 üst sınıf, % 24 orta sınıf , % 68 alt sınıf (Kehrer, 1992:82)

“Açık fikirlilikle sosyo-ekonomik düzey arasında bir ilişki vardır ( Harding ve diğerleri (1969). Ancak, sosyo-ekonomik düzey gelir, eğitim ve meslek olmak üzere üç değişkenin karışımıdır. Bu değişkenlerden en önemlisi ise eğitimdir. Gelir düzeyi yüksek, eğitim düzeyi düşük olan bireyler, özellikle ekonomik konularda tutucu olma

eğilimindedir. Buna karşın, hem gelir, hem de eğitim düzeyi yüksek olan bireyler genellikle açık fikirli olmaktadır.”(Morgan,1988,367)

E.Pin (1956)’in St. Pothin üzerine yaptığı araştırmanın sonuçları aşağıdaki tabloda görülmektedir

KİLİSEYE DEVAM DURUMU Aile başkanının mesleği

Muntazam Gidiyor (%) Bazen Gidiyor (%) Hiç Gitmiyor (%)

1.İşçi 9,1 12,4 78,5

Katolik kilisesinin Pazar ayinlerine katılma oranı, aile reislerinin meslekleri açısından bakıldığında en düşük düzey işçi grubunda olduğu görülmektedir. Buna karşılık yüksek kariyer mesleklerine sahip olanların en yüksek düzeyde olması oldukça dikkat çekicidir. Yine tablodan anlaşıldığı gibi orta dereceli kariyer meslek grubunu oluşturanların tüccar grubuna oranla dini pratiklere devam konusunda daha yüksek bir seviyede oldukları görülmektedir. (Günay,1987,35,36)

Değişik meslek gruplarına mensup kişilerin dini tutum ve davranışlarını konu alan benzer bir çalışma N.Greinacher (1963), tarafından Almanya’nın çeşitli şehirlerinde yapılmıştır. Aşağıda tablo halinde gösterilen araştırma sonuçları İtalya’daki sonuçlarla benzerlik göstermektedir.

Ş E H İ R L E R

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi dini pratiklere ilgi konusunda işçiler en düşük düzeyi oluşturmaktalar. Dini konulara ilgi konusunda, sanayi işçilerinin en az ilgi gösteren grubu oluşturmaları sadece İtalya ve Almanya’da değil diğer Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da da görülen bir sonuçtur. E.R. Wichman (1937), in İngiltere’de sanayi işçileri üzerine yaptığı bir araştırmada işçilerin dini ilgi düzeylerinin odcukça düşük düzeyde oldukları gözlemlenmiştir. Sanayileşmiş şehirlerde sanayileşme ile ters orantılı şekilde dindarlık düzeylerinde düşme olduğu gözlemlenmiştir. G.Kelly (1946)’in A.B.D. Katoliklerden oluşan ve orta sınıfa mensup olan bir grup üzerinde yaptığı araştırmada çıkan sonuçlar yukarıdaki tablolara benzer sonuçları vermiştir. Yine F.A.İsamber’in yaptığı araştırma da çıkan sonuçlar yine yukarıda adı geçen çalışmalarla benzerlik gösteren sonuçlara ulaşılmıştır.(Günay ,1987, 36,37)

Kısaca, modern, sanayileşmiş batı toplumlarında, eğitim –öğretim , kültür ve ekonomik düzeyi gelişmiş kesimlerde dine karşı olumlu tutum gösterildiği buna karşılık toplumun alt tabakalarına mensup ve özellikle sanayileşmiş şehirlerdeki işçi kesiminin dine karşı tutumlarının olumsuz yönde olduğu görülmektedir. Yine F.A.

Isambert(1962)’in Polonya ve İrlanda gibi bazı Katolik ülkelerde yaptığı araştırmalarda yukarıdaki tablonun tersi bir sonuç çıkmıştır. (Günay ,1987, 37)

J.Freund(1966)belirttiğine göre Max Weber, modern toplumda dinin üst tabakaların durumunu meşrulaştırıcı bir fonksiyon görmesi nedeniyle işçi kesiminin dine en az ilgisiz kaldığına dikkati çekmektedir .

İşçilerin dine karşı olan ilgisizliklerinin nedenleri hakkında çeşitli çalışmalar yapılmış ve görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan E.Pin.(1962) işçilerin dine karşı ilgisiz kalmalarının nedeni olarak kilisenin modern zamanlarda üzerine düşen

görevleri yerine getirememesini (dysfonction) neden olarak göstermektedir. Farklı bir ifade ile kilise değişen sosyo-kültürel şartlara uygun olarak kendini yenileyememesi nedeniyle toplumun alt gelir düzeyine mensup kesime yeterince hizmet verememiştir.Yazara göre, bunun sonucunda da kitleler dinden bir şekilde uzaklaşmışlardır. Bu konuda görüş belirtenlerden J.Delumeau (1975)ise, Avrupa’da Hıristiyanlığın kentlerden kırsal alana doğru yayıldığını ve gerçek anlamda köylerde Hıristiyanlığın tam olarak özümsenmediğini ve hakkiyle yaşanmadığını ileri sürmektedir. Dolayısıyla işçilerde temelde köy kökenli oldukları için bu durum normaldir ve bu durum yeni dönemlerin problemi değildir. (Günay ,1987, 38)

İşçilerin dini tutumları konusunda çok farklı görüşler ileri sürülmüştür. G.Le Bras, (1956) dini yaşayış konusunda sayısız faktörlerin işin içine karıştığını belirtir.

Bu çok sayıdaki faktörlerin gereği gibi detay analizi yapmanın ve etki derecelerinin belirlenmesinin imkansız olduğunu belirtir. Bu görüş işçilerin dini tutumları konusunun açıklanması noktasında büyük ölçüde geçerliliğini korumaktadır.

(Günay, 1987: 40)

İtalya’nın güney ve kuzey bölgeleri arasında dini pratiklere bağlılık açısından oldukça farklılaştığı görülmektedir. İtalya hakkında S.S.Acquaviva’nın , Doxa (1962) tarafından yapılan bir anket sonuçlarına göre verdiği dindarlık düzeyleri oranları aşağıdaki gibidir. Kiliseye gitme oranları yetişkinlerde % 53’tür. Bu oran kadın erkek dağılımı açısından bakıldığında, erkeklerde % 45 kadınlarda ise % 61’dir. Kiliseye gitmeyenlerin oranı % 47’dir. Yine bu oranın kadın erkek dağılımı açısından bakıldığında erkeklerde %55 ve kadınlarda % 49 olduğu gözlenmiştir.

Bu durumun sosyal tabaklara göre dağılımı şu şekildedir:

(% ) Üst Tabaka (%) Orta Tabaka (%) Alt Tabaka Kiliseye gitmeyenler 48 46 47

Kiliseye gidenler 52 54 53

Toplam 100 100 100

Kiliseye devam ve devamsızlık oranlarının cinsiyete göre sosyal tabakalar arasındaki dağılımı şu şekildedir:

(%) Üst Tabaka (%) Orta Tabaka (%) Alt Tabaka erkek kadın erkek kadın erkek kadın Kiliseye gitmeyenler 55 38 55 41 57 38 Kiliseye gidenler 45 62 45 59 43 62

Toplam 100 100 100 100 100 100

Türkiye de durum Avrupa ve amerikanın tersine genelde gelir düzeyi ve eğitim düzeyi yükseldikçe dindarlık düzeyinin azaldığı görülmektedir. Bizim araştırmamızda elde ettiğimiz bulgular eğitim konusunda batı ülkelerindekiler ile paralellik göstermektedir. Gerek lisans ve gerekse de lisansüstü eğitim alanlar arasında yaptığımız karşılaştırma da eğitim süresine paralel olarak dini tutumların da yükseldiği görülmüştür.