• Sonuç bulunamadı

DİN, DİNDARLIK VE DİNİ TUTUMLARA İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.2. Dinsel Tutumlar

1.2.4. Dini Tutumların Özellikleri 1.Dini Tutumların Güç Derecesi

1.2.4.2. Dini Tutumların Karmaşıklığı

1.2.5.3.1. Arkadaş Çevresi

1.Katolik Mektebi Ve Kateşizm 86 9 5 2.Sadece Katolik Mektebi 75 17 8

3. Sadece Kateşizm 74 18 8

4. Ne Katolik Mektebi Ne De Kateşizm 25 33 42

Eğitim düzeyi yükseldikçe kiliseye devam etme oranı da doğru orantılı şekilde yükselmektedir. Hiç dini eğitim almayanların kiliseye gitme oranı %25 ile en düşük oranı oluşturmaktadır. Yine aynı şekilde dini eğitim hiç almayanların kiliseye hiç devam etmeme oranı % 42 ile en yüksek seviyede olduğu görülmektedir. Yine bu anket sonuçlarına göre (bu kısım tabloda yer almıyor) kız çocukları arasında kiliseye gitmeyenlerin oranı hiç dini eğitim görmemişlerde %36 dini eğitimi en yüksek düzeyde olanlarda ise bu oran %5 tir. ( Günay,1987: 31)

1.2.5.3. Çevre

1.2.5.3.1. Arkadaş Çevresi

Sears, (1969) çocuklar büyüdükçe anne-babaların tutumlar üzerindeki etkisi azalmaya başlar ve özellikle erginlik döneminin başlamasıyla diğer sosyal faktörler etkili olmaya başlar. Bireylerin tutumlarının büyük bir kısmı 12 ile 30 yaş arasındaki

dönemde son şekillerini alır. Daha sonraki dönemlerde edinilen tutumlar çok az değişir. Tutumların bir şekilde kristalleştiği dönem olan 12-30 yaş dönemi birey için en kritik dönemdir. Bu dönem boyunca, tutumların oluşmasında üç ana etken rol oynar bunlar da: Akranlar, kitle haberleşme araçları ve diğer kaynaklardan edinilen bilgi ve eğitim… (Morgan, 1988: 375)

Akranların etkisi aile etkisinden sonra ikinci aşamayı oluşturur. Çocuk ilk dünyaya geldiğinden okul çağına hatta erginlik çağına kadar ana-baba ile en fazla beraber olur fakat daha sonraki donemde çocuğun akranları yani arkadaş çevresi daha etkili olmaya başlar.

Gençlik, ki kişisel kimliklerinin oluştuğu dönemdir, bu dönemde bireyler çok hızlı bir sosyal değişim geçirdiklerinden akran gruplarından oldukça etkilenirler ve kendi kültürlerini geliştirirler. Akranların dini sosyalleşmeye etkisi henüz yeterince araştırılmış değildir. Literatür, akranların dini sosyalleşme etkisinin iki kanaldan olduğunu ileri sürer. Bunlardan biri arkadaş grubunun etkisinin anne-babanınkini tamamlar mahiyette ve olumlu yönde olduğunu ileri sürer, diğeri ise akran etkisinin anti sosyal ve anne-babanın etkisini azaltacak şekilde olumsuz olabileceğini ileri sürer. (Beit-Hallahmi ve Argyle,1997:98)

Bir bireyin ilişki kurduğu akranları genellikle kendisiyle aynı yaşta ve aynı eğitim düzeyinde olan kimselerdir. Akranların tutumlar üzerindeki etkisi, genellikle çocukların ana-babadan çok arkadaş ve tanıdıklar ile beraber olmaya başladığı dönemde kendini göstermeye başlar. Akranların tutumlar üzerinde etkili bir faktör olmasının nedeni , insanların hoşlandıkları ve kolay ilişki kurdukları kişileri “otorite”

olarak görme eğiliminde olmalarından kaynaklanmaktadır. (Morgan, 1988: 375)

Birey ne kadar “özgür” ve kişiliği ne kadar “kuvvetli” olursa olsun, mensup olduğu grupların ortak normları, inançları ve adetleri onu bağlamakta, ona şekil vermekte ve onu yoğurmaktadır. Bireyin kişiliğine ait tesirlerle gruptan gelen tesirleri ayırabildiğimiz oranda bazen grup üyeliğinin insan faaliyetlerinin sınırladığını görmekteyiz. Fakat aynı zamanda bireyin kendi kişiliğini en iyi şekilde grup üyeliği içinde ifade edebileceğini görmekteyiz. ( Krech, Crutchfield ve Ballachey, 1983: 344)

Yukarıda da belirtildiği gibi anne-baba ile çocukları arasındaki benzerlik, diğer konulardaki tutum ve davranışlarla kıyaslandığında dini konularda daha yüksek düzeydedir. Çeşitli konularda çocukların tutum ve davranışlarına anne-baba ve arkadaşlarının hangi derecede etkili olduğu araştırılmıştır. Sonuçlar aşağıdaki tabloda görülmektedir. Arkadaş grubunun öğrencilerin tutum ve davranışlarına olan etkisini görmek için yukarıdaki tabloyu aynen buraya da almayı uygun bulduk.

Yukarıda da belirtildiği gibi aile gibi arkadaş çevresinin de en etkili olduğu alan yine dinin davranışlardır. (Beit-Hallahmi ve Argyle , 1997: 100)

Tablodaki sonuçlara bakılırsa arkadaş grubunun öğrencilerin tutum ve davranışlarına olan etkisinin yine en yüksek dini davranışlarda olduğu görülmektedir.

Günümüzde çocuklar hızlı kültürel değişimin etkisi ile anne-babalarından farklı olarak grup kültürünü öğrenmekte ve arkadaş gruplarının etkisine girmekteler.

Bu nedenle dar anlamda eğitim topluma katılma (sosyalizasyon) sürecine benzer.

Geniş anlamda ise eğitim herhangi bir grubun kültür öğrenme tipini verir.

(Türkdoğan, 1977:37)

Morgan, ait olduğunuz kültür veya alt kültürler Amerika Birleşik Devletleri gibi sanayileşmiş ve gelişmiş veya Yeni Gine ormanları gibi geri kalmış bir bölgede,

kentte ya da bir çiftlikte üst ya da alt sosyo-ekonomik düzeyde yaşayıp yaşamadığınıza bağlı olarak değişir. Hangi bölge olursa olsun her kültürün kendine özgü ayırıcı değerleri, ahlak anlayışları ve davranış biçimleri vardır. Bunlar , çocuk eğitimi ve aile içindeki ilişkilerin temellerini oluştururlar. Böylece kültür, toplumsallaşma (socialization) süreci ile kişiliğin gelişmesini etkiler. Çocuk ilk toplumsallaşma kurallarını anne-babasından öğrenir. İlerleyen yıllarda , oyun arkadaşları, okulda öğretmen ve televizyon gibi başka kaynaklar toplumsallaşma sürecine katılmaktadır. Erginlikte akran grupların –aynı statü ve yaştaki arkadaşlardan oluşan – ergenin kişilik özelliklerini oluşturmasında büyük etkisi vardır.(Morgan, 1988: 324)

İnsanın oldukça sınırlı olan dünyasında tekrar, tekrar aynı objelerle karşılaşması ; onları şu veya bu şekilde ele alması, tekrar, tekrar aynı idraklerin, tanımaların, hislerin, davranış temayüllerinin faaliyete geçmesi, bunların sürekli , birleşik bütün bir sistem halinde düzenlenmiş olmasının neticelendirir. Çünkü insan tertip etme ve koruma , muhafaza etme kabiliyetine sahiptir. İşte bu hususi inançlar, hisler ve reaksiyon eğilimlerinden meydana gelmiş “demet” birey uygun bir obje ile karşılaştığında daima hazır şekilde elinde mevcuttur. Farklı bir ifade ile şimdi birey o objeye karşı bir tutuma (attitüde) sahiptir. ( Krech, Crutchfield ve Ballachey, 1983: 227)

Birey zamanla daha çok tutumlar edinmeye başlar ve bunun sonucunda objeler karşısındaki yaratıcı tavrı onlara yeni bir gözle bakmak, anında onları analize tutmak, yeniden yorumlamak eğilimi de azalır. Böylece tutumlar zamanla sabitleşir, kalıplaşır ve bireyin tutumları tahmin edilebilir hale gelir. Bireylerin objeler karşısındaki istikrarlı hale gelen davranışları ve temayülleri sayesinde sosyal hayat

oluşur. Çünkü, ortak ve sürekli inançlar, değerler, ve davranış eğilimleri bulunmazsa yani bir çok insandan oluşan bir grubun hemfikir oldukları ortak, sürekli inançlar, değerler, aynı hareket temayülleri yoksa bizim bildiğimiz ve anladığımız manada bir sosyal hayat olamaz. ( Krech, Crutchfield ve Ballachey, 1983: 227)

“ Sosyalleşme, insan yavrusunun toplumun bir üyesi haline gelmesidir, yani ailesinin, akraba ve komşuluk düzeyinin, şehir ve köyünün, ve nihayet ulusunun bir parçası olduğunu öğrenmesidir.” (Kağıtçıbaşı, 1985:245)

İnsanın sosyalleşmesi oldukça karmaşık bir süreçtir. Birey, kendisini çevreleyen fiziki şartların, her gün karşılaştığı sayısız olayların insanların,içinde bulunduğu sosyo- ekonomik ve kültürel şartların, gelenek, adet, töre ve kanunların, bunlardan başka da sayılamayacak kadar çok sayıda faktörün etkisi altındadır. Ayrıca kalıtım yoluyla gelen bir çok özellikte bireyin kişiliğinin oluşmasında diğerlerinden ayıran özellik olarak ortaya çıkar.

Birey, kültürel eğerleri ve normları toplumsallaşma (socialization) denilen bir süreç yoluyla kazanılır. Bir çok kültürde çocuk için toplumsallaşma kaynağı, toplumun temel davranış biçimlerini öğreten ailedir. Aileden sonra okul bireyin sosyalleşmesinde ikinci etkendir. Çocuk okulda temel becerilerini kazanır. Aile ve okul aracılığı ile çocuk toplumsal temel davranış biçimlerini pratik olarak yaşayarak öğrenir.Bu dönemde çocuk farkında olarak veya olmayarak toplumun temel değer yargılarını, inançlarını, adetlerini kısaca toplumsal davranış normlarını öğrenmiş olur.Örnek olarak, tek veya çok tanrılı bir dine inanma, rekabete veya iş birliğine yönelik tutumlar, gelenek yada başarıya yönelik eğilimler …gibi. (Morgan,1988,390) Toplumsallaşma süreci olmaksızın, toplumların tutarlı bir şekilde varlıklarını devam ettirebilmeleri beklenemez. Toplumsallaşma sürecinde zaman zaman kuşaklar

arasında anlayış farkları ortaya çıkmakla beraber, yine de büyük oranda önceki kuşağın davranış tarzları yeni nesillere aktarılmış olur. Toplumsallaşma sürecinin etkisi ile eski kuşak ile yeni kuşak arasında benzer davranış özellikleri oluşur. Kısaca bütün kuşak farklılıklarına rağmen insan en fazla ana-babasına benzer davranış özellikleri gösterir. Antropolog Ralph Linton (1945) “Birey, toplumun yaşam tarihinde sadece bir olaydır” derken toplumsallaşmayı kastetmektedir.

(Morgan,1988: 390)

Araştırmacılar sosyalleşme olgusunu çeşitli açılardan ele almışlar ve görüş belirtmişlerdir. Sosyalleşme konularını kısaca iki grupta toplayabiliriz. Birincisi, kişilik ve benlik gelişmesi, ikincisi ise bilişsel gelişmedir. Birinci gruba, cinsiyetle ilgili rollerin öğrenilmesi, bağımlılık, bağımsızlık, saldırganlık, başarı güdüsü …gibi alanlardaki sosyalleşme süreci girer. İkinci gruba ise, öğrenme, zeka gelişimi, düşünme ve algı gelişimi… gibi konular girer. (Kağıtçıbaşı, 1985: 246)

Toplumsallaşma sürecinde yer alan öğrenme belli günlerin öğrenilmesi gibi her zaman doğrudan olmayabilir. Toplumsallaşma öğretim ve taklit yoluyla gerçekleşir. Bu süreçte çocuk birçok davranışı görerek öğrenir. Bir çok alışkanlık ve davranışlar doğal halinde oluşur. Araba kullanan babasını gören erkek çocuk oyuncak arabası ile oynar ve babasını taklit etmeye çalışır, evde annelerinin kendisine yemek yedirdiğini gören çocuk oyuncak bebeğine yemek yedirmeye çalışır. Antropolog Edward Spair (1927), jestlerin yorumunu şu şekilde yapar:

“Jestlere aşırı bir uyanıklıkla ve, hatta denilebilir ki, hiçbir yerde yazılı olmayan, hiçbir kimse tarafından bilinmeyen ve herkes tarafından anlaşılmış olan ayrıntılı gizli bir koda uygun olarak tepkide bulunuruz.” (Morgan,1988: 390)

1.2.5.3.2.Yetiştiği Yerleşim Türü Olarak (Metropol, Büyük Kent, Kent)