• Sonuç bulunamadı

Mescitlerde Allah’ın Adının Anılmasına Engel Olma

KUR’ÂN’DA BULUNAN DEĞİŞİ K KONULARDAKİ SORULAR VE CEVAPLARI

1. ALLAH’IN, BİZZAT SORU YÖNELTMESİ

1.3. Müşriklere Değişik Konularda Yönelttiği Sorular

1.3.7. Mescitlerde Allah’ın Adının Anılmasına Engel Olma

Allah’ın anılmasına engel olmak, tasvip edilmeyen bir durumdur. Özel olarak ibâdet etmek için yapılmış olan mescitlerde ise bu engelleme elbette daha çirkin ve kabul edilemez bir durumdur.

“Allah’ın mescitlerinde Allah’ın adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır?” (Bakara, 2/114) ayetindeki istifhâm, istifhâm-ı inkârî884 olup, “Bu kişilerden daha zalimi olamaz” anlamı yüklüdür. Hz. Peygamber (s.a.s.)’i Mekke’de Allah’a davetten men ederek, hicrete zorlayan Arap müşrikleri885 hakkında nazil olmuştur886. Aynı zamanda bu ayet ile “Allah’ın böyle kimseleri cezalandıracağı” da ifade edilmiş olmaktadır887.

Allah Teâlâ, inananları Mescid-i Haram’a sokmayan müşrikleri tavsif eden888

Yoksa onlar, (müslümanları) Mescid-i Harâm'a girmekten menederlerken, Allah onlara niçin

880 Zemahşerî, II, 518; İbnü’l-Cevzî, V, 186.

881 İbnü’l-Cevzî, VI, 55.

882 Kutup, V, 2618. Aynı konudaki diğer bir ayet için bkz. Sâffât, 37/176.

883 Zemahşerî, III, 130; Ebû Hayyân, VII, 41.

884 Ebu’s-Suûd, I, 149.

885 Bu ayetin bir Hıristiyan hükümdar veya Buhtu’n-Nasr hakkında nazil olduğu da rivayet edilmiştir (Bkz. Razî, IV, 10; Ebû Hayyân, I, 526).

886 Razî, IV, 10; Ebû Hayyân, I, 526.

887 Razî, IV, 9.

azâb etmesin?” (Enfâl, 8/34) ayetindeki takrîrî istifhâm,889 ile kendilerindeki bu tutumun devam etmesi halinde azabedilmelerinin kaçınılmaz olduğunu vurgular890.

Kur’ân-ı Kerim, Allah’ın anılmasını engellemeyi zulüm olarak nitelendirmiş; böylesi ilâhî bir görevi ve insanî bir hakkı engellemek isteyenleri azaba düçâr olabilme uyarısı ile âdeta tehdit etmiştir.

1.3.8. Putlar

Müşrikler, kendilerini Allah’a yaklaştırmaları891 ve Allah katında kendilerine şefaatçi olmaları892 için putlara taptıklarını iddia etmektedirler. Allah Tealâ, onların beklediklerine ulaşamayacaklarını; kendilerinin ne bir zarar, ne bir fayda veremeyen şeylere tapmakta olduklarını kendilerine bildirmiştir893. İstifhâm üslûbu ile bu tutumları eleştirilmiş, Allah’ı terkederek taptıkları şeyler sebebiyle soruya muhatap olmuşlardır. Bu soru, bazen kendisiyle cevap almak için sorulmuş bir soru olmayıp, azarlamak ve ayıplamak maksadıyla kendilerine yöneltilmiş bir soru894; bazen, hiçbir dayanağı bulunmayan şirk inancının düşüklüğünü ifade eden alay dolu bir soru895; bazen “Yaratanın sadece Allah Teâlâ olduğunu vicdanlarına yerleştirmek” için, cevaba ihtiyaç duyulmayacak kadar açık soru sormak için yöneltilmiştir896. Bu durumu görelim:

Müşriklerin putlardan yardım beklentisi içinde olmaları,“O’nun izni olmadan kendisinin

katında kim şefaat edebilir?” (Bakara, 2/255) ayetinde, geçersiz bir iddia olarak kabul edilmiştir897. Bu inancı taşıyanlara, ayetteki istifhâm-ı inkârî ve nefy ile “şefaatin, Allah’ın, istisna ettiği kimseler dışında başkasına mümkün olmayacağı” bildirilmiştir”898.

Kendisine ne bir zararı ne de bir faydası olamayan putların, başkalarına şefaatçi olmaları zaten söz konusu olamaz.

889 Ebû Hayyân, IV, 484; Halebî, V, 599.

890 Zemahşerî, II, 156; Nesefî, II, 102; Ebû Hayyân, IV, 484.

891 Bkz. Zümer, 39/3.

892 Bkz. Yûnus, 10/18.

893 Bkz. Yûnus, 10/18.

894 Kutup, V, 2605.

895 Bkz. Nesefî, III, 75; Kutup, V, 2771.

896 Bkz. Kutup, V, 2772-2773.

897 İbnü’l-Cevzî, I, 251; Razî, VII, 10.

İstifham ile putperestlerin kınandığı ayetlerden biri de Nahl sûresinde bulunmaktadır. Allah Teâlâ, “Hani haklarında mü’minlere düşmanlık ettiğiniz ortaklarım nerede?”

(Nahl, 16/27) ayetindeki, “ortaklarım” ifadesiyle onlarla alay etmek (istihzâ) yoluyla

kınamada (tevbih) bulunmuştur899. “Sizin batıl iddialarınıza göre, benim ortaklarım olan tanrılarınız nerede?” şeklindeki mânâ900, Ebû Hayyân (Ö. 745/1345) tarafından da ayetteki istifhâmın, kınama (tevbih) ve suratlarına çarpmak sûretiyle azarlama (takri’) yanında aynı zamanda alay (istihzâ) mânâsı taşıyan bir ifade olduğu kabul edilmiştir901. Yine, “Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?” (Nahl, 16/71) ayeti, “Kendisine şirk koşup, nimetleri mi inkâr mı ediyorlar?”902 anlamında değerlendirilmiş olup, Allah Teâla’nın bu ifade ile müşrikleri yadırgamış ve inkâr kastetmiş olduğu ifade edilmiştir903. Bir sonraki ayette de, “Onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah’ın nimetini inkâr mı

ediyorlar?” ayetindeki istifhâm inkâr ve tevbih ifade etmektedir904. İbn Abbas, ayetteki

“batıl” ile putların kast edildiğini905 söylerken, sonsuz nimetler veren Allah’ı inkâr ederek, batıla inanan putperestlere inkâr ve takri’ ifade edildiği de vurgulanmıştır906.

Putları Tanrı Edinmenin Fasit Oluşu

Bütün müşrik gruplar, ortak koştukları şeyleri yaratanın Allah Tealâ olduğu hususunda ittifak etmişlerdir907. Bu böyle olunca Allah Tealâ peygamberine, “De ki: “Allah, her

şeyin Rabbi iken ben ondan başka Rab mı arayayım?” (En’âm, 6/164) demiştir. Buradaki istifhâm ta’riz ve tenbih ifade eder908.

Şu kadar var ki, Allah’tan başkasını Rab edinenler de, her şeyin yaratıcısının Allah olduğunu kabul etmişlerdir. Zira yaratılıp, bakılıp büyütüleni Rabb’e, kulu efendisine, mahluku Halık’a ortak koşmak akla sığmaz? İşte bu delil ile Allah’tan başkasını Rab edinmenin fasit bir söz ve batıl bir

899 Zemahşerî, II, 407. 900 Râzî, XX, 20. 901 Ebû Hayyân, V, 471. 902 Ebu’s-Suûd, V, 127. 903 Râzî, XX, 80; Ebû Hayyân, V, 499. 904 Ebu’s-Suûd, V, 128. 905 Râzî, XX, 81.

906 Ebû Hayyân, V, 500; Şeyhzade, III, 172. Aynı konudaki diğer birkaç ayet için bkz. En’am, 6/22; A’râf, 7/37; Yûnus, 10/28; Nahl, 16/17, 27; Şuarâ, 26/92; Kasas, 28/62, 74; Mü’min, 40/74; Fussilet, 41/ 47.

907 Razî, XIV, 12.

itikat olduğu sabit olmuştur909. Ayet, Hz. Peygamber (s.a.s.)’i, kendi ilâhlarına tapmaları halinde dünya ve ahirete dair her konuda kendisine kefil olacaklarını ileri süren müşrikler hakkında nazil olmuştur. Bu ifade ile, inkârcıların bu görüş ve çağrıları reddedilirken (inkâr); kendileri de kınanmışlardır (tevbih)910.

Yine, “De ki: “Sizin koştuğunuz ortaklarınızdan ilk defa yaratacak sonra yarattığını

çevirip yeniden yaratacak olan var mı?” (Yûnus, 10/34) ayetindeki istifhâm-ı inkârî ile putların acz ve zaafları ifade edilmiş911 ve inkârcılar, bu putlara olan tutumlarından dolayı kınanmış (tevbih) oldukları izhar edilmiştir.912 Burada çok açık ve net olan sözün, bir istifhâm tarzında sunulması, cevabın “De ki: “Allah ilk defa yaratır, sonra

onu çevirip yeniden yaratır” (Yûnus, 10/34) şeklinde muhataplara bırakılmasının daha etkili ve iz bırakıcı oluşundandır913. Ayetin sonundaki “ نﻮﻜﻓﺆﺗ ﻰﻧﺎﻓ ” ifadesi, hevâ ve heves, taklit ve tutarsız bir şüphe ile çok açık ve net delilden yüz çeviren müşriklere 914 taaccüb etmeyi ifade eder915.

Yaratmaya gücü yetmeyen putların, doğru yola ulaştıramayacakları da; “Sizin ortak

koştuklarınızdan hakka götürecek var mı?” (Yûnus, 10/35) ayetindeki istifhâm ile, “Halkı mebdeinden yapacak, sonra onu ifna edip tekrar yeni baştan halk ile iade edecek ne ferd, ne cemaatin bulunmasının mümkün olmadığı (inkâr)”916, dünya ve ahiretteki bütün iyiliklere ulaştıranın, ruh ve bedendeki bütün mükemmellikleri sağlayanın Allah olduğu, putların ise, bu hususta hiçbir etkisinin olamayacağı, böyle olunca putlara tapanların cehâlet ve akılsızlıkları sebebiyle kınandıkları (tevbih)917 ifade edilmiştir. Bildikleri halde cevabı söylememedeki inatlarından ötürü, Allah Teâlâ, “De ki: Allah hakka

götürür.” (Yûnus, 10/35) ayetiyle sorunun cevabını Hz. Peygamber (s.a.s)’e söyletmiştir. Bu sorudan maksat, cidâl değil yanlış yolda olan müşrikleri irşattır918.

“O halde neyiniz

909 Razî, XIV, 12.

910 Ebû Hayyân, IV, 263.

911 İbn Atiyye, VII, 146.

912 Bikâî, IX, 115-116.

913 Râzî, XVII, 89.

914 Râzî, XVII, 89.

915 Bikai, IX, 116.

916 Ebû Hayyân, V, 157; Elmalılı, IV, 2714.

917 Râzî, XVII, 91; Bikâî, IX, 115-116.

var? Nasıl hükmediyorsunuz?” (Yûnus, 10/35) ifadesi ile de tebkit edilmiş olmaktadırlar919.