• Sonuç bulunamadı

ΙΙ ANAYASA YARGISININ ÖNŞARTLAR

C. Yargısal Denetim

2. Merkezi Bir Yargı Organı Tarafından Yapılan Denetim (Avrupa Modeli)

Kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi için başvurulabilecek farklı bir yöntem de; bu denetim yetkisini özellikle bu amaçla kurulmuş merkezi bir yargı organına bırakmaktır. Bu denetim türünü benimseyen ülkelerde, uzman bir mahkeme oluşturulmakta ve bu mahkeme bir kanunun anayasaya aykırılığı

iddialarını çözümleme yetkisi ile donatılmaktadır102. Olağan yargı aygıtı dışında yer

alan ve kamu iktidarlarından biri olarak, bağımsız bir organ konumunda bulunan bu

yargı mercii anayasal bir organdır103.

97

Burada Mahkeme’nin yaptığı işlem “iptal” değil “ihmal”dir. Bu durum ise, Mahkeme’nin Anayasaya aykırı bulduğu bir kanunu davada uygulamaktan kaçınması anlamına gelmektedir (Bkz. E. Onar, Yargısal Denetim Alanında Öncüler, s.96)

98

Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s.433

99

Tanör ve Yüzbaşıoğlu, s.465

100

Kaboğlu, Anayasa Yargısı, s.19

101

Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s.434; Hekimoğlu, s.35

102

E. Onar, Yargısal Denetim Alanında Öncüler, s.119

103

25 İlk örneklerinin Avrupa’da görülmesi ve birçok Avrupa ülkesi tarafından benimsenmiş olması nedeniyle Avrupa modeli olarak isimlendirilen bu model, temelde, Avusturyalı hukukçu Hans Kelsen’in normlar hiyerarşisi esasına

dayanmaktadır104. Bu sistem Hans Kelsen’in fikirlerine dayandığı için bu sisteme

“Kelsen Modeli Anayasa Yargısı” da denmektedir105.

Kelsen’e göre, yasa, dayanağını üst norm durumunda bulunan anayasadan alır ve üst norma aykırı olmadığı sürece geçerlidir. Yasanın anayasaya uygunluğunun denetimi ise, konusunda uzmanlaşmış kişilerden oluşacak merkezi özel bir mahkeme tarafından yapılmaktadır. Bu yolla anayasaya aykırı yasaların ayıklanması olanaklı olacaktır106.

Merkezileşmiş biçimi altında anayasal yargı denetimi, bir AYM veya uzmanlaşmış bir mahkeme (ya da yüksek mahkemenin bir dairesi) nezdinde normları denetim ve iptal yetkisinin merkezileşmesi anlamına gelir. Bu nedenle buna

uzmanlaşmış denetim yolu veya tekelci denetim adı verilir107.

Arsel’e göre, anayasaya uygunluk denetiminin merkezi bir yargı organına bırakılmasının sebebi, “kazai kontrol dediğimiz yetkinin biraz da siyasi mahiyet arz eden bir faaliyet sahasına kapı açmış olması” gösterilmiştir. Buna göre önüne getirilen belirli bir kanunu belirli bir olaya uygulamakla görevli bir hâkimin, sırf bu amaçla yapacağı iş ile, aynı kanunun anayasaya veya onun dayandığı hukuk kurallarına uygunluğunu araştıran ve uygun bulmadığı takdirde bunun kanun vasfını

taşımayacağını beyan eden hâkimin yapacağı iş arasında nitelik farkı mevcuttur108.

Bu nitelik farkı nedeniyle anayasaya uygunluk denetiminin merkezde kurulmuş ve alanında uzmanlaşmış bir yargı organınca yerine getirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca denetimin AYM gibi bir üst mahkeme eliyle yapılması anayasal denetimde dağınıklığı ve değişik görüşlerin ortaya çıkmasını önler, uygulamada

birliği ve etkinliği sağlar109.

104

Bkz. Hans, Kelsen, Pure Theory of Law, Translation from the Second German Edition by Max Knight, The Lawbook Exchange, Clark, New Jersey, 2005.

105

Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s.438

106

Aliefendioğlu, Anayasa Yargısı, s.46

107

Kaboğlu, Anayasa Yargısı, s.22

108

İlhan Arsel, Türk Anayasa Hukuku’nun Umumi Esasları, Birinci Kitap, Cumhuriyetin Temel Kuruluşu, Mars Matbaası, Ankara, 1965, s.431

109

26 Merkezi bir yargı organı tarafından yapılan denetim, olağan yargı organları tarafından yapılan anayasaya uygunluk denetiminin başlamasından hayli sonra ortaya çıkmıştır. Olağan yargı organları tarafından yapılan anayasaya uygunluk denetimi, ABD’nde 1800’lü yılların başlarında, Norveç’te 1800’lü yılların sonlarında başladığı halde; böyle bir denetimin yapılması için merkezi bir yargı organının

oluşturulmasının ilk örnekleriyle, çok daha sonra, 1920 yılında karşılaşılmaktadır110.

1920 yılına gelindiğinde Çekoslovakya ve Avusturya’da merkezi anayasa mahkemeleri ile anayasaya uygunluk denetiminin ilk örnekleri sergilenmiştir. Bu ilk örnekleri takip eden yıllarda ve özellikle 2. dünya savaşından sonra birçok Avrupa ülkesi anayasalarında merkezi anayasa mahkemeleri yer almıştır. Yeni anayasalarını yürürlüğe koyan birçok Avrupa devletinin AYM kurması, günümüzde Avrupa modeli adı verilen anayasaya uygunluk denetiminin merkezileşmiş biçiminin genel

kabul gördüğünü göstermektedir111.

Anayasaya uygunluk denetiminde Avrupa modeli, dünyada en yaygın model olmakla beraber anayasa mahkemeleri tüm dünyada aynı yetki ve görevleri haiz değildir. Yani bulunduğu ülke tarafından çok geniş bir yetkiye sahip kılınabileceği gibi, sadece bazı yasama işlemlerinin denetimi AYM’ne bırakılmış olabilir. Ayrıca anayasa mahkemelerine yasama işleminin yürürlüğe girmesinden önce belirli aşamalarda denetim yetkisi veren ülkeler olduğu gibi, yürürlüğe girdikten sonra iptal

davası ve itiraz yoluyla denetim yetkisi veren ülkeler de mevcuttur112.

1961 anayasası ile ülkemiz de Kıta Avrupası uygulamasından etkilenerek Avrupa modelini seçmiştir. 1961 anayasası ile merkezi bir yargı organı ihdas edilerek, kanunların anayasaya uygunluğunun denetimi konusunda yetki bu mahkemeye verilmiştir. 1982 anayasası da genel hatlarıyla 61 anayasasında var olan

sistemi aynen devam ettirmiştir113. Her iki anayasa döneminde söz konusu anayasaya

uygunluk denetimi sisteminin işleyişine aşağıda ayrıntılarıyla yer verilecektir.

110

E. Onar, Yargısal Denetim Alanında Öncüler, s.120

111

Kaboğlu, Anayasa Yargısı, s.22.

112

Tunç, s.35.

113

Her iki Anayasamızı farklılık gösterdiği temel düzenlemeler hususunda bkz. Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, ss. 57-66.

27 3. Amerikan ve Avrupa Modelleri Arasındaki Temel Farklar

‘Yüksek Mahkeme’ sistemleri ile ‘Anayasa Mahkemesi’ sistemlerini

birbirinden ayıran dört belirgin farklılığın mevcut olduğu belirtilmektedir114. Buna

göre;

 Anayasa mahkemeleri genel yargı sistemi dışında yer alan yargısal kuruluşlar ve özel olarak ve münhasıran anayasal uyuşmazlığı çözüme bağlamak için kurulmuş olup, organik anlamda mevcut yargı aygıtı dışında yer alan, bağımsız ve uzmanlaşmış yüksek bir yargı

merciidir115. Yüksek mahkemeler ise genel yargı sistemlerinin bir

parçasıdırlar.

 Anayasa yargısı organı olarak anayasa mahkemeleri bu alanda kurulmuş, özel ihtisas mahkemeleridir. Diğer yargı organları, anayasaya aykırılık sorunlarını AYM’ne iletmek ve çözümü oradan beklemek durumundadırlar. Anayasa mahkemeleri anayasaya aykırılık sorunlarını çözmekten imtina edemezler. Yüksek mahkeme sisteminde tüm yargı organları önlerine gelen davalarda kanunları uygulamak

durumunda olduklarından116, önlerine gelen anayasaya aykırılık

sorunlarını bizzat çözmek zorundadırlar. Bu konuda, hukuk sisteminde mevcut tüm yargı organları(adli, idari, askeri, v.b) anayasaya uygunluk denetimi yapma yetkisine sahiptir.

 Anayasa mahkemesi sisteminde üç tür anayasaya uygunluk denetimi şekli uygulanabilmektedir. Anayasa şikâyeti yolu, iptal davası yolu ve itiraz yolu olarak adlandırılan denetim şekillerinin tamamı, anayasa mahkemeleri tarafından uygulanmaktadır. Buna karşılık yüksek mahkeme sistemlerinde, genellikle itiraz yolu olarak tanımlanan anayasaya uygunluk denetimi yolu uygulanmaktadır.

 Anayasa mahkemelerince anayasaya aykırı olduğuna karar verilen hukuk normu, bu kararın yürürlüğe girmesi ile birlikte hukuken

114

Mark F. Brzezinski, The Emergence of Judicial Review in Eastern Europe: The Case Of

Poland, The American Journal of Comparative Low, Vol.:41, Num.:2, Spring 1993’den aktaran Tunç,

s.90; Gülener, s.131.

115

Kaboğlu, Anayasa Yargısı, s.16.

116

28

geçerliliğini yitirir. Yüksek mahkeme sistemlerinde, yargı

organlarınca verilen anayasaya aykırılık kararlarının ise böyle genel etkisi söz konusu değildir. Verilen kararlar genelde olayla sınırlıdır ve çoğu halde hukuk normu varlığını sürdürmektedir.

Son olarak Avrupa modeli anayasa yargısı sisteminde, kanun çıkar çıkmaz veya daha çıkmadan anayasaya uygunluk denetimine tabi olması soyut norm denetimi yoluyla mümkündür. Ancak Amerikan modelinde ise böyle bir denetim,

sistemin mahiyeti gereği bulunmamaktadır117.