TÜRK ANAYASA MAHKEMESİ’NİN YAŞADIĞI TEMEL SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
A. Denetlenemeyen İşlemler Sorunu
AYM marifetiyle gerçekleştirilen anayasaya uygunluk denetiminde kural, tüm kanunların denetim kapsamında yer alması olmakla beraber; hem 61 anayasası hem de 82 anayasası döneminde bu kuralın birtakım istisnalarına yer verilmiştir. Bu istisnalara örnek olarak; anayasa değişikleri, inkılâp kanunları, uluslararası antlaşmalar, Cumhurbaşkanı’nca resen yapılan işlemler, olağanüstü dönem KHK’leri ve kural olarak parlamento kararları gösterilebilir.
Ülkemize yeni kazandırılan bir kurum olan bireysel başvuru yolu açısından bakıldığında, bireysel başvuru yolu ile gerçekleştirilecek insan hakları ihlallerinin tespitine yönelik incelemelerin dışında tutulan düzenlemelerin olduğu görülmektedir.
615
Yekta G. Özden, Anayasa Mahkemesi Üyelerinin Hukuksal Konumu, Savcı’ya Armağan, Mülkiye Vakfı Yayınları, Ankara, 1988, s.378 (AYM Üyelerinin Hukuksal Konumu); Hakyemez, s.419
616
Yılmaz Aliefendioğlu, "Anayasa Mahkemesi Üyeliği", Amme İdaresi Dergisi, Cilt:18, Sayı: 1-4, Ankara, 1985, s.34 (Anayasa Mahkemesi Üyeliği).
617
155 6216 sayılı yasanın ilgili hükmüne göre; yasama işlemleri, düzenleyici idari işlemler, AYM kararları ve anayasa tarafından denetim dışı bırakılan (yukarda değinilen) işlemler, bireysel başvuru konusu edilememektedir.
82 anayasasında AYM’nin norm denetimi dışında tutulan işlemlerin, hem anayasa değişiklikleri yoluyla hem de AYM kararlarıyla daraltıldığı göze çarpmaktadır. Bu doğrultuda ilk adım 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı kanunla atılmıştır. Söz konusu kanun ile anayasanın geçici 15. maddesinde yer alan kanun, KHK ve 2324 sayılı “Anayasa Düzeni Hakkında Kanun” uyarınca alınan karar ve tasarrufların anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceği şeklinde düzenleme ortadan kaldırılmıştır. Böylece 1980 askeri müdahalesini gerçekleştiren kadronun işlemlerinin AYM önüne götürülmesinin yolu açılmıştır.
Olağanüstü KHK’lerin denetlenmesi yolu ise bizzat AYM tarafından açılmıştır. AYM, olağanüstü KHK’si başlığıyla önüne getirilen kuralların, gerçekten bu kapsamda ve anayasanın öngördüğü sınırlar içinde olup olmadığını incelemektedir. Mahkeme, verilen ada değil içeriğine bakarak, olağanüstü hal bölgesi dışına etki yapan, yasalarda değişiklik getiren, olağanüstü halin gerekli kıldığı konular dışında kimi kurallar koyan KHK’leri, adına ve oluşumuna bakmadan olağanüstü hal KHK’si niteliğinde görmemekte ve bunları olağan KHK imiş gibi
denetlemekte ve yetki yasasına dayanmadıklarından iptal etmektedir618.
Uluslararası antlaşmalar ise, anayasa yargısı denetimi dışında bırakılmış olmakla beraber; söz konusu antlaşmanın TBMM tarafından uygun bulunması şeklindeki kanun, diğer kanunlardan farklı olmayıp, AYM’nin denetimine tabi
tutulmaktadır619.
AYM’nin norm denetimi yetkisinin dışında tutulan işlemlerin bulunması her
dönem eleştirilen bir konu olmuştur620. Bu doğrultuda söz konusu durumun, nicelik
ve nitelik bakımından kabul edilemez “anayasal denetim yasakları” olduğu ifade edilmiştir621.
Bireysel başvurular açısından bakıldığında; bireysel başvuruya yer veren anayasa hükümlerinde herhangi bir ayrım yapılmaksızın tüm temel hakların kamu
618
Aliefendioğlu, Olağanüstü Yönetim Usulleri, s.426
619
Z. Arslan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk Anayasa Yargısı, s.283
620
Bu konudaki eleştiriler için bkz. Erdoğan, Anayasa Hukuku, s.296-297; Aliefendioğlu, Anayasa Yargısı, s.200; Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, s.391
621
156 gücü tarafından ihlal edilmiş olması yeterli görülürken; kanunla bu alanın
denetlenemez işlemler öngörmekle sınırlandırılması622 eleştiri konusu edilmiştir.
Anayasal denetim yasaklarının varlığı her şeyden önce, hukuk devleti ilkesiyle doğrudan çatışmaktadır. Çünkü hukuk devleti, vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı
olduğu bir sistemi anlatır623. Hukuk devletinde, devletin bütün faaliyetlerinin ve
devlet adına yetki kullanan kamu görevlilerinin, hukuk kurallarına bağlı olarak ve ancak bu sınırlar içerisinde faaliyet yürütebilmeleri esastır. Bu konudaki denetimlerden bir kısmının o ya da bu gerekçeyle sınırlandırılması da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacaktır.
Anayasa yargısı, ikinci dünya savaşı sonrasında batı demokrasilerinde hukuk devletinin yargısal güvencesi olarak, yasayı egemen iradenin keyfi tasarrufu
olmaktan çıkarmak amacı ile düşünülmüş bir kurumsal mekanizmadır624. Gerçekten
de anayasa yargısı denetimi ile hukuk devletinin bireylere sağlamış olduğu güvencelerin bir anlam ifade edebilmesi mümkün olmuştur. Çünkü hukuk devletinin öngördüğü güvencelerin teminat altına alınması ve bu güvencelere yönelik, yasama organı tarafından yapılabilecek müdahalelerin bertaraf edilmesi ancak anayasa yargısı yoluyla yapılan denetimle mümkün olabilecektir. Bu nedenle hukuk devletinin tam anlamıyla geçerlik ve işlerlik kazanabilmesi için, yasama işlemlerinin de bağımsız bir organın inceleme ve denetiminden geçirilebileceği bir yolun açık
olması gerekir625 ki anayasal denetim yasakları yolu ile bu denetimin
sınırlandırılması hukuk devleti mantığı ile örtüşemez.
Görüldüğü gibi hukuk devleti kavramı ile anayasa yargısı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Hukuk devleti ilkesi, çağdaş bir demokratik devlette olması gereken standartları belirlerken; anayasa yargısı bu standartların hayata geçirilmesi ve bu standartlara yönelik, hukuk dışı müdahalelerin önlenmesi işlevini ifa
622
Turgut Candan, “Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru (Anayasa Şikayeti) Konulu Uluslararası Sempozyum Açılış Konuşması”, Anayasa Şikayeti Sempozyumu-Bireysel Başvuru ‘Anayasa Şikayeti’, (Editör: Musa Sağlam), Hukuk Adamları Birliği (HUKAB) Yayınları, Ankara, 2011, ss.26-27.
623
Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, s.122
624
Dikmen Caniklioğlu, s.308
625
157 etmektedir. Sonuçta kanunların anayasa uygunluğunun yargısal denetiminin hukuk
devletinin gerçekleşme yollarından biri olduğu söylenebilir626.
Denetim alanı dışında tutulan her işlem ya da kuralın hukuk devleti ilkesini zedelediği düşünülürse, AYM tarafından denetlenemeyen işlemler kategorisinin bir
bütün olarak anayasal yargının işlevini kayıtladığında kuşku bulunmamaktadır627.
Anayasa yargısının yukarıda ifade edilen hayati işlevleri de göz önüne alındığında söz konusu sınırlamanın yanlışlığı aşikârdır. Gelinen bu noktada AYM’nin norm denetimi önündeki bütün kayıtların ortadan kaldırılması gerektiği sonucuna ulaşılacaktır.