• Sonuç bulunamadı

IV. EMRİN MÛCEBİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERE TOPLU BAKIŞ

3. GAZZÂLÎ’NİN ESERLERİNDE YER ALAN TARTIŞMALAR

3.1. el-Menhûl İsimli Eseri

3.1.1. Mutlak Emrin Muktezâsı ile İlgili Görüşler

Emrin muktezâsı ile alakalı görüşleri “Mesele” başlığı altında ele alan Gazzâlî, emir ile “yap” sözünü kastettiğini, usulcülerin emir sîgası kavramı ve emrin muktezâsı hakkında ihtilaf ettiklerini belirtir ve bu bağlamda yedi görüşten bahseder.699

Birinci Görüş: Emir, me’mûrun bihin murad edildiğine delâlet eder ve vücûb anlamı ondan çıkarılamaz. Ebû Ali el-Cübbâî bu görüşü savunmaktadır. 700

695 Mustafa Çağrıcı, “Gazzâlî”, DİA, İstanbul: 1996, XIII, 489-493. 696 Karlığa, “Gazzâlî”, DİA, XIII, 518.

697 Eric Fehd Âbid el-Câbirî, İhtilâfü’l-Gazzâlî beyne’l-Müstasfâ ve’l-Menhûl, Mekke: el-Mülteka’l-İlmi’n- Neşr, 1435 h. / 2014 m., s. 47.

698 Karlığa, “Gazzâlî”, DİA, XIII, 519. 699 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 104. 700 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 104.

127

İkinci Görüş: Emir sıkıntıyı giderme ve ibâhaya delâlet eder. Gazzâlî bu görüşün sahipleri hakkında “bazı insanlar” demekle yetinmiştir.701

Üçüncü Görüş: Emir vücûb içindir. Fakihler bu kanaattedir.702 Ayrıca Gazzâlî, Şâfiî şer‘î emirleri îcaba hamletmiş, doğru da yapmıştır, demektedir.703

Dördüncü Görüş: Bu konuda tevakkuf edenlerin görüşüdür. Onlara göre emrin anlamı ancak ona tahsis edilen bir karîne ile ve söz konusu olabilecek ihtimallerden birine göre bilinebilir. Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî, Kâdî Bâkıllânî ve usulcülerden bir grup bu görüşü benimsemiştir.704

Beşinci Görüş: ‘Ayn lafzı göz, tartı, güneşin kendisi, su vd. hakkında müşterek olduğu gibi, emir lafzı da bu (yukarıda zikredilen) muhtemel mânalar arasında müşterektir. Usulcülerin bazısı bu kanaate sahiptir.705

Altıncı Görüş: Yine tevakkuf taraftarı olanlar. Gazzâlî bu görüşün sahiplerini “diğer bir grup” şeklinde ifade etmekle birlikte706, öncekilerden farkı hakkında bir açıklama yapmamakta olup, mutlak biçimde tevakkuf taraftarı olanları kastetmiş olmalıdır.

Yedinci Görüş: Dilde emir sîgasının muktezâsı –bir karîne anlamını değiştirmedikçe- kesin taleptir. Gazzâlî bunu “muhtâr” (kendisi tarafından tercihe şâyân bulunan) görüş şeklinde takdim eder.707

Gazzâlî’nin bu bağlamda “emrin nedb ifade ettiği” görüşüne değinmediği ve zikrettiği görüşlerin bir kısmının gerekçeleri hakkında kısa açıklamalar yaptığı görülmektedir. Bu sebeple aşağıda sadece ibâha, vücup, tevakkuf ve kesin talep görüşleri ayrı başlıklar halinde ele alınacaktır.

701 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 105. 702 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 105. 703 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 108. 704 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 105. 705 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 105. 706 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 105. 707 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 107.

128

3.1.2. Delillerin İncelemesi

3.1.2.1. Emrin İbâha İfade Ettiği Görüşü

Gazzâlî sıkıntıyı giderme ve ibâha görüşünü savunanların gerekçesini şöyle özetler: Çünkü vücûb ve nedb arasında gidip gelmektedir; kesin olarak bilinen husus bundan ibarettir.

Müellif bu görüşü şu gerekçeyle reddeder: Söz konusu kanaat fıkhî istishâb kabilindendir. Dilbilimcilerden “yap” sözünün ibâha ifade etmek için konulduğu nakledilmedikçe, istishâb ilkesinden yola çıkarak ibâha hükmüne varılamaz. Bu tartışmalı bir meseledir.708

Gazzâlî el-Mustasfâ isimli eserinde özel bir başlık altında Kâ‘bî’nin mubahın me’mûr bih olduğu yönündeki görüşünü eleştirmekle beraber burada Kâ‘bî’den söz etmemekte; bununla birlikte daha ileride “Mesele” isimli bir başlık açarak, Kâ‘bî’nin iddiasının aksine şeriatın mubah fiilleri içine aldığı konusunu onunla tartışmaktadır.709

Gazzâlî’ye göre Kâ‘bî bu görüşünü desteklemek için şöyle bir istidlâlde bulunmuştur: Mubah sayılan her fiil, haram bir fiilin terkini ihtiva eder, haram bir fiilin terk edilmesi ise vaciptir; ancak bu cihetlerden biri taayyün etmiş (belirli hale gelmiş) değildir. Bu durum, haramın terk edilmesinin vâcip olmasına aykırı değildir. Buna yemin kefâretini ödemede kişiye seçme hakkı tanınması örnek verilebilir. Yine bir kimsenin ayakta durması zinayı terk etmesini sağlıyorsa, ayakta durmak vâcip hale gelir.710

Gazzâlî onun bu kanaatinin, bir şeyi yasaklamanın zıtlarından birinin emredilmesi anlamına geleceği düşüncesine dayandığını ve kendisinin bu iddiayı daha önce çürütmüş olduğunu ifade eder.711

Diğer taraftan müellif Kâ‘bî’nin bu yaklaşımın (haram fiilin terk edilmesinin vacip sayılmasının) şu iki sonucu da zorunlu olarak kabul etmesini gerektireceğine dikkat çeker:712

Birincisi, nâfile ve tatavvuların inkârıdır. Çünkü nâfile ve tatavvuların yerine getirilmesi durumunda zina terk edilmiş olmaktadır, (yukarıda “haram bir fiilin terk 708 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 105. 709 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 116. 710 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 116. 711 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 116. 712 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 116.

129

edilmesi ise vaciptir; ancak bu cihetlerden biri taayyün etmiş değildir” iddiası dikkate alındığında artık vücup ciheti taayyün etmiş) ve bunlar vacip olarak meydana gelmiş demektir. Böyle bir iddia ise icmâyı yıkma anlamına gelir.713

İkincisi, zinanın vücûb vasfı ile nitelenmesidir, zira zina işlenerek adam öldürme ve hırsızlık terkedilebilir.714 Şayet muârız gasp edilmiş arazide namaz kılma örneğinde olduğu gibi “Bu fiil (zina) bir yönden vâcip, diğer yönden haramdır” şeklinde bir itirazda bulunacak olursa “o halde ayakta durmak da bir yönden mubah, diğer yönden vaciptir” demeyi kabul etmesi gerekir, oysa o bunu kabul etmemektedir.715

3.1.2.2. Emrin Vücûb İfade Ettiği Görüşü

Gazzâlî bu görüş sahiplerinin delillerini şöyle özetler: a) Şâri‘e ait emirler (ilkesel olarak bunların vücup için olması), b) Allah Teâlâ’nın İblis’e secdeyi emretmesi, c) Emredilen fiili terkeden kişinin cezalandırılmayı hak etmiş sayılması.716

Müellif bütün bunların birer karîne sayılmasının ve (karînelerden) soyutlanmış lafzın vücuba delaletini inkârın mümkün olduğunu belirtir ve “şu halde bu hususta bir delil bulunmamaktadır” der.717

Buna göre, müellifin emir sîgasının kullanıldığı anlamları ele alırken, emrin zâhirinin vücûb olup, sîganın bunun dışındaki anlamları ödünç olarak aldığına dair ifadesini718 doğrudan lafızdan çıkan değil karînelerden elde edilen sonucun vücûb olduğu şeklinde değerlendirmek uygun olur.719

Öte yandan, müellif, Resulullah’ın (s.a.v.) emirlerine muhalefet eden bir kimsenin isyankâr olup cezaya çarptırılacağının karînelerle sabit bulunması bakımından, şer‘î emirleri îcaba hamleden Şâfiî’in doğru bir karar vermiş olduğunu dile getirir.720

713 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 116. 714 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 116. 715 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 116. 716 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 105. 717 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 105.

718 Müellif emir sîgasının onbeş anlamda kullanıldığını örneklerle açıklar, bk. Gazzâlî, el-Menhûl, s. 134. 719 Gazzâlî, el-Menhûl, s. 107, dn. 1 (muhakkik Muhammed Hasen Heyto’nun açıklaması).

130

3.1.2.3. Emrin Mûcebi Hususunda Tevakkuf Edilmesi Gerektiği Görüşü

Gazzâlî tevakkuf görüşünü benimseyenlerin, emrin belirli bir anlama tahsis edilebileceğini düşünenlere karşı istidlâllerini, aklın dillerin tahsisinde yol gösterici olamayacağı, bu konuda mütevâtir olarak gelen sarih bir naklin bulunmadığı, âhâd haberlerin bulunduğu farz edilse bile bunların ilim ifade etmediği argümanları üzerinden yürüttüklerini belirttikten sonra vâkıfiyyeye şöyle bir soru yöneltir: Bu lafzın ‘ayn lafzı gibi müşterek olduğuna hükmediyorsanız, söyler misiniz siz bunu nereden aldınız? Akıldan mı, mütevâtir nakilden mi, yoksa âhâd haberlerden mi? Ardından Gazzâlî böylece kendi dayanaklarını onların aleyhine çevirmiş olduklarını ifade eder. Müellif sözlerinin devamında bu konuda tevakkuf taraftarları ile kendileri arasında cereyan edebilecek soru-cevap teâtisi çerçevesinde başkaca bazı açıklamalara yer verir.721

3.1.2.4. Emrin Kesin Talep İfade Ettiği Görüşü

Gazzâlî tercihe şâyân (“muhtâr”) olarak nitelediği bu görüşü şöyle temellendirmektedir: Dilde emir sîgasının muktezâsı -bunu değiştiren karine bulunmadıkça- kesin taleptir; biz bunu Arapların / değişik Arap toplumlarının “yap” ve “yapma” sözlerini birbirinden ayırıp bunların ilkini “emir” diye isimlendirirken ikincisine “nehiy” adını vermelerinden dolayı zorunlu olarak anlamaktayız. Bunu inkâr etmek, dilbilimcilerin kesin biçimde benimsediği görüşe karşı çıkmak anlamına gelir.722 Vücûb anlamına gelince bu (emir sîgasından değil) başka bir karîneden çıkarılır, çünkü me’murun bihin terkine karşılık bir ceza endişesi bulunmadıkça emir lafzından vücûb anlamı çıkarılması hususunda bir karara varılamaz, mücerret sîga ise ceza bildirmez.723