• Sonuç bulunamadı

3.4. MARJİNAL FAYDA

3.4.1. Carl Menger

Carl Menger, (1840-1921) üç Neo-klâsik iktisatçı içinde, Ricardocu paradigmaya başarılı bir şekilde meydan okuyarak; değer ve fiyat teorisine yeni ve sistematik bir yaklaşım geliştiren ilk isimdir. Onunkiyle aynı yıl yayımlanan Jevons’un kitabı İngiltere’de okunmuş, ancak iyi anlaşılmamıştı; bu kitabın etkisi, akademi çevrelerinde kabul görmemesi nedeniyle sınırlı kalmıştır. Walras’in genel denge analizi ise aşırı matematiksel olması nedeniyle çağdaşlarının ilgisini çekmemişti. Dolayısıyla, Menger ve diğer Avusturyalı iktisatçılar, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında süreci başlatan ve iktisadi düşüncenin yönünü değiştiren en etkili iktisatçıları oldular. Çağdaşı Knut Wicksell’in, bu üç iktisatçıyı (Menger, Jevons ve Walras) değerlendirdiği bir yazısında, Menger’in kitabı üzerine şu yorumu yapmıştır (Skousen, 2003: 190):

“Ricardo’nun İlkeler’inden bu yana, hiçbir kitabın iktisat teorisinin gelişmesi üzerinde Menger’in Grundscitze’ı kadar büyük bir etkiye sahip olmadığı, gayet rahatlıkla söylenebilir. Hatta buna, Jevons’ın hünerli ama çok fazla vecizeyle dolu kitabı ile, Walras’in oldukça zor okunan kitabı da dahildir.”

Menger’in sübjektif değer teorisi ve marjinal analizi, onun gibi Avusturyalı olan takipçileri, Eugen Von Böhm-Bawerk ve Friedrich Von Wieser tarafından yaygınlaştırılmıştır. Menger ve diğer Avusturyalılaar, Ricardocu analizin nesnel araçlarını, insanın zevk ve tercihleri gibi öznel kavramlarla ikame etmişlerdir. Onlara

90

göre değer, bütünüyle ekonomik aktörlerin öznel yaklaşımına bağlı olarak belirlenmekteydi; maliyetlerin ise uzun dönemde sabit kalmaları mümkün değildir.

Carl Menger’e (1871) göre, insani ihtiyaçların tatmini ile bir nedensellik ilişkisi içinde olan şeyler faydalı şeylerdir. Bununla birlikte, faydalı olmanın da ötesinde, bir şeyin bir mal karakteri kazanabilmesi için, aşağıda verilen dört şartı aynı anda sağlaması gerekmektedir (s. 1-2):

1. Beşeri bir ihtiyacın bulunması,

2. Nesnenin, bu ihtiyacın tatminiyle ilgili bir nedensellik ilişkisine girmeye uygun hale getirecek özelliklere sahip olması,

3. Bu nedensellik ilişkisine dair beşeri bilginin var olması,

4. Söz konusu nesnenin ilgili ihtiyacın tatminine yönlendirecek biçimde kontrol edilebilmesi gerekir.

Bu şartlardan biri mevcut olmadığı ya da yitirildiği anda söz konusu “nesne” mal karakteri kazanamaz.

Eğer ekmek, insan amaçlarına hizmet eden bir mal ise, iki ekmeğin bir ekmekten daha değerli olacağı açıktır. Ekmeğin bir araç statüsünden çıkıp; insan refahının genel bir koşulu olduğu noktaya kadar bu ilke, geçerli kalacaktır. Bununla birlikte, iki ekmeğin bir ekmekten iki kat daha faydalı ve değerli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun mümkün olduğunu savunmak, teorik olarak yüz bardak sütün kişiye faydasının, bir bardak sütün yüz katı olduğunu savunmakla eşdeğerdir. Gerçekte ise tüketilen gıda miktarının artırılmasını bir dereceye kadar ihtiyaç tatminini artıracağı doğrudur; hatta bu noktayı aşan bir tüketim bile gittikçe azalan bir tatmin artışı görülebilir. Fakat ihtiyacı tatminin tam olduğu belli bir sınır noktasından sonra yapılacak olan ilave tüketimin artık herhangi bir faydası olmayacak ve tüketici açısından bir farksızlık durumu oluşacaktır. Hatta devam edecek olan her ilave tüketim, bir acı nedeni ve sağlık için ciddi bir tehdit haline gelecektir (Menger, 1871: 71-72).

91

İnsanların farklı ihtiyaçlarının tatminine verdikleri önem, yaşamlarıyla eşdeğer önemden küçük ve geçici bir zevke atfettikleri öneme doğru farklı derecelere ayrılacak biçimde, tam bir eşitsizlik içinde olduğu bilinen bir şeydir. Şimdi ise herhangi bir spesifik ihtiyacın tatmininin, tam olduğu derecesine kadar, nispeten en yüksek önem derecesine sahip olduğunu; ilave tatminin, sonunda söz konusu ihtiyacın daha fazla tatmininin tüketici için bir farksızlık meselesi olduğu noktaya kadar, gittikçe daha az bir öneme sahip olduğu görülmektedir. Dolayısıyla söz konusu ihtiyacın tatminine yönelen her davranış, sonunda tüketici açısından sadece ilave bir önem arz etmeyen bir aşama değil de, daha çok ona bir sıkıntı ve acı çektiren bir aşama meydana getirir (Menger, 1871: 72).

Menger, farklı tatminlerin her biri için, tatmin edilen belli bir ihtiyacın, ilave tatmin girişimleriyle nasıl azalan derecelerde önemde olduğunu sayısal ifadelerle gösteren bir tablo oluşturmuştur. Belli bir seviyeye kadar kişinin yaşamına, bu seviyenin ötesinde bir refah seviyesine bağlı olan tatminler, halihazırda elde edilen tatminin tamlık derecesine göre sürekli azalacağından, 10’dan başlayıp ve 0 ile sona eren; benzer şekilde, en büyük önem derecesi 9 olan tatminler için, 9 ile; 8 olanlar için 8 ile vb. başlayan ve 0 ile sona eren bir skala elde edilmiştir.

92

Tablo 4. Farklı Tatminlerin Önem Bakımından Büyüklükleri Kaynak: Menger, 1871: 73

Tablonun üst satırındaki Romen rakamlarının her biri, tek bir birey tarafından tüketilen farklı malları gösteren sembollerdir. Her bir dikey sütunda aşağıya doğru sıralanan sayılar ise, ilgili malın artan tüketimiyle oluşan, toplam tatmine birbirini izleyen eklemeleri temsil etmektedir.

Sütun l'deki skalanın bireyin gıda ihtiyacı tatmininin onun için ifade ettiği önemi gösterdiğini ve sütun V'deki skalanın benzer şekilde aynı bireyin tütün ihtiyacının önemini gösterdiği varsayılmıştır. Bireyin gıda ihtiyacının tatmini, belli bir tamamlanma derecesine kadar, tütün ihtiyacı tatmininden kesinlikle daha yüksek bir önem arz etmektedir. Fakat gıda ihtiyacı belli bir dereceye, örneğin 6 rakamı ile gösterilen yere kadar tatmin edilirse, tütün tüketimi, birey açısından gıda ihtiyacının ilave tatmini ile aynı öneme sahip olmaya başlayacaktır. Bu nedenle birey, bu noktadan itibaren, tütün ihtiyacının tatminini ile gıda ihtiyacının tatminini dengeye getirmeye çalışacaktır.

Her ne kadar genelde gıda ihtiyacının tatmininin, insan için öneminin tütün ihtiyacının tatmininden daha yüksek olsa da, tabloda gösterildiği gibi, gıda ihtiyacının

93

artan tatminiyle birlikte gıda ihtiyacının tatminine yönelik ilave girişimlerin tütün ihtiyacının tatminine yönelik ilk davranışlardan daha az öneme sahip olduğu bir aşamaya gelir. Bunula birlikte, azalan önemine rağmen bu aşamada gıda ihtiyacının tatmini henüz doyum noktasına ulaşmamıştır; doyum noktası, yani aşıldığında ilave tüketimin zarar vermeye başlayacağı tatmin noktası, 0 ile gösterilen yerdir.

Menger, yukarıdaki tabloda, gıdanın altıncı biriminin, tütünün birinci biriminin vereceğinden daha az ilave tatmin elde ettiği için iki malın tüketimini dengeye getirmek zorunda kalan bireyin durumunu tartışırken, I sütunundaki sayıları V sütunundakilerle karşılaştırmaktadır. Ne var ki böyle bir karşılaştırma, tütünün bir birimi ile gıdanın bir biriminin eşit değerde oldukları belirtilmedikçe, bu iki mal, bireyin aralarında seçim yapmak zorunda olacağı alternatifleri temsil edemeyeceğinden geçersiz olacaktır; çünkü farklı tatminler, ancak standart bir birim aracılığıyla ifade edilebilir.

Menger’e göre insanlar, “iktisadi davranış”lar sergilemekte ve iktisadi davranan bireyler, nerede ve hangi medeniyet düzeyinde yaşarlarsa yaşasınlar, genelde değişik ihtiyaçlarının tatmininin nispi önemine ağırlık verirler. Ama iktisadi insan aynı zamanda ve özellikle her bir ihtiyaç için daha yüksek ya da daha düşük tatmine yol açan farklı davranışların nispi önemine ağırlık vermekte ve her bir ihtiyacın mümkün olduğunca en tam şekilde tatmin edilmesine yönelen etkinliklerin karşılaştırmanın sonuçları ile yönlendirilmektedir (Menger, 1871: 74).