• Sonuç bulunamadı

2.6. KARL MARX VE ARTI-DEĞER TEORİSİ

2.6.4. Ekonomi Politiğe Katkıları

Marx’ın, sosyalist sistemin ötesinde, Klasik iktisat teorisine katkıları genellikle eleştiri şeklinde ortaya çıkmıştır. Marx, kapitalist sistemin kusurlarına ilişkin önemli tespitlerde bulunmuş ve sonraki bölümde görüleceği üzere, Neo-klasik iktisatçılara, hem kendi sisteminin kusurları itibariyle dolaylı olarak; hem de ekonomi politiğe ilişkin tespitleriyle doğrudan yol gösterici olmuştur. Marx’ın ekonomi politiğe ilişkin tespitleri dört başlık altında incelenebilir (Galbraith, 2010: 127-128):

1. Klasik iktisatçıların görmezlikten geldiği güç dağılımı; Marx’a göre, gücün kaynağı, işçilerin elde edemediği mülkiyet sahipliğidir.

2. Klasik yazarların açıkladığı fakat asla geçerli bir mazeret ya da çözüm bulmadığı muazzam eşitsiz gelir dağılımı.

3. Kapitalist sistemin krizlere ve işsizliğe karşı aşırı duyarlılığı (modem terimle bunalım), klasik iktisatçılar tarafından kabul edilmekle birlikte, hiçbir şekilde analize dâhil edilmiyordu.

4. Son olarak, klasik iktisatçıların da varlığını kabul ettikleri bir kusur olarak tekelci piyasalar, Marx için soyutlanmış bir olgu değil, kapitalizmin nihai kaderinin kaçınılmaz temel eğilimini yansıtmaktadır.

80

Klasik ekonomi politikte tespit ettiği kusurlar bir yana, Marx, kendi sisteminde de bazı eksiklikler tespit etmiştir. Bunlardan en çok bilineni, transformasyon (dönüşüm) problemidir. Marx, incelemesi sırasında sermaye/emek oranı ile değer arasındaki ilişki ile ilgili bir sorun olarak da bilinen ve dönüşüm problemi adıyla literatüre geçen bir ikilemle karşılaşmıştır.

Üretim sürecinde, kimi sektörler emek yoğun iken, kimileri de daha yüksek oranda organik sermaye içerir. Marx’ın sisteminde değerin (ve dolayısıyla fiyatların) emek-zamanla doğru orantılı olarak değiştiği yukarıda açıklanmıştı. Dolayısıyla bu, emek-yoğun endüstrilerin sermaye-yoğun endüstrilerden daha kârlı olması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Ne var ki bizzat Marx’ın elde ettiği bulgular, uzun vadede tüm sektörlerin benzer kâr oranlarına sahip olduklarına işaret ediyordu; çünkü sermaye doğası gereği her zaman az kârlı olan sektörlerden daha kârlı olanlara kayma eğilimindedir. Bu, Marx’ın vurguladığı ilkelerden biri olduğuna göre; Marx açısından da üretim yöntemlerinin giderek daha emek-yoğun sektörlere kayması gerekmektedir. Oysa bu teknolojik ilerlemenin neden olacağı işsizlik (yedek işsizler) varsayımıyla çelişmektedir.

Marx, söz konusu dönüşüm problemine Kapital’in sonraki ciltlerinde bir çözüm getirmeyi vaat etmişse de, kendisi hayattayken bu çözümü sunmayı başaramamış; sonraları Engels’in çalışmaları da sonuçsuz kalmıştır. Neo-klasik yazarların çoğu, örneğin, Böhm-Bawerk, Marksist iktisadı eleştirirken en çok bu eksiklik üzerinden saldırmıştır (Skousen, 2003: 176).

Her ne kadar kapitalist sistemin sonuyla ilgili öngörülerinde yanılgıya düştüyse de, Marx’ın, Kapital ve diğer yazmalarının iktisat teorisine ve genel olarak sosyal bilimlere pek çok katkısı olmuştur. Marksist yazarlar Marx’ın ele aldığı birçok güncel meseleyi bugünlere ulaştırmışlardır (Denby, 1996, 349):

81

1. Yabancılaşma sorunu ve işyerinde monoton çalışma: bu kavram başka insanların amaçlarını gerçekleştirmek için çalışmanın neden olduğu “benliğin kaybedilmesi” durumunu ifade etmektedir..

2. Kapitalizmin ürünü olan kıskançlık ve kişinin kendisini metalar aracılığıyla tanımlama arzusu nedeniyle, para peşinde koşan kapitalistler, toplumda açgözlülük, sahtekârlık ve maddeciliği yaygınlaştırarak ahlâkî değerlerde yozlaşmaya neden olur.

3. Gelir, servet ve fırsat eşitsizliğine ilişkin konular, günümüzde de en önemli sosyo-ekonomik sorunlar olarak kabul edilmektedir.

4. Irk, ayrımcılık, feminizm ve çevre ile ilgili problemler.

Marx, ayrıca Kapital C. III’te paranın evrimi üzerine de çok faydalı tespitlerde bulunmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere paranın olmadığı bir mübadele aracı olduğu durumunda dolaşım, — ; paranın sadece mübadele aracı olduğu durumda — — şeklinde, bir kâr oranının mevcut olduğu üretimde ya da ticarette ise paranın dolaşımı, — — şeklinde gerçekleşmektedir (Marx, 2011 [1867]: 122; Marx, 2011 [1894]: 343-344). Yani para ile önce bir mal üretilmekte ya da satın alınmakta, ardından daha yüksek fiyattan satılarak kâr elde edilmektedir. Dolayısıyla buraya kadar kapitalist sistemin odağında faydalı mal ve hizmetlerin üretilmesi bulunmaktadır; para mal üretmek için vardır ve kâr oranı olsun ya da olmasın para sadece bir mübadele aracı işlevi görmektedir. Ancak Marx, paranın sahibi olan kapitalistin, dünyaya daha dar bir açıdan, baktığını, faydalı mal ve hizmetler üretmek yerine, her seferinde daha kolay para kazanma dürtüsüyle hareket ettiğine işaret etmektedir. Marx, kapitalist sistemde bu yeni “kolay para kazanma” anlayışının egemen olmasının son derece kolay olduğunu belirtmektedir.

İktisadi faaliyetin ilk ve son ucunda paranın yer almasıyla birlikte, kapitalistler para üzerine odaklanmaktadır. Amaç, artık meta değil paradır; dolaşım (ya da paranın para getirme) süreci, — şeklindedir. Yani para, herhangi bir mal aracılığına gereksinim duymaksızın doğrudan daha fazla miktarda paraya dönüşmekte ve mübadele

82

aracı tanımından taşan bağımsız bir enstrümana dönüşmektedir. Böylece sermayenin bu türü her dönem, piyasada belirlenen faiz oranında kendi kendini büyütme yeteneğine sahip olmaktadır (Marx, 2011 [1894]: 343-344). Bu son aşama, para piyasaları ve borsalar gibi sermaye veya finansal piyasaları yansıtmaktadır. Bu aşamada kapitalizm, amacı meta üretimi olan kendi köklerinden uzaklaşmış ve saf finansal kapitalizm hâline gelmiş olur. Bu ortamda, girişimcilerin genellikle faydalı mal ve hizmetler üretmek gibi bir dertleri yoktur. Artık çeşitli ekonomik faaliyetlerin nihaî amacının yalnızca “para kazanmak” olduğu inancı yerleşmiştir.

83

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

NEO-KLASİK İKTİSAT TEORİSİNDE SERMAYE VE BÖLÜŞÜM