• Sonuç bulunamadı

Memduh Şevket Bey’in İstifası ve Yerine Hüsrev Bey’in Atanması…

BÖLÜM IV: CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK-İRAN İLİŞKİERİ 1923-1938 .39

4.6. Türkiye ile İran Arasında Çeşitli Anlaşmaların İmzalanması ve İlişkilerin

4.6.5 Memduh Şevket Bey’in İstifası ve Yerine Hüsrev Bey’in Atanması…

Memduh Şevket Bey 29 Temmuz 1930’da Dışişleri Bakanlığına göndermiş olduğu şu telgraf ile istifa gerekçesini beyan etmiştir:

“Hükümetimiz siyasetinde ihtiyar ettiğim tarzın İran’da anlaşılamamasından son günlerde istenilmeyen vaziyetler husule gelmekte olduğunu görerek Tahran

Büyükelçiliğinden çekilmeyi doğru ve lüzumlu buluyorum. Şimdiye kadar hakkımda gösterilen itimada arzı şükran ile istifamın kabulüne müsaade ve delaleti Devletlerini rica ederim” (Şimşir, 2001: 461).

Memduh Şevket Bey’in Dışişleri Bakanlığına gönderdiği istifa telgrafında da belirttiği gibi son zamanlarda İran sınırında meydana gelen isyanlar ve bu isyanların uzun süre bastırılamaması Türkiye ile İran arasındaki diplomatik ilişkilerin gerginleşmesine neden olmuştur. Memduh Şevket Bey’in istifası üzerine Tahran Büyükelçiliğine Atatürk’ün yakın arkadaşı olan Hüsrev Bey (Gerede) tayin edilmiştir.

Tahran Büyükelçiliği’nde görev değişimi sırasında yaşanan gelişmeler Memduh Şevket Bey’in kendi isteği ile değil de Türk Hükümeti’nin isteği üzerine gerçekleştiği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Şöyle ki Hüsrev Bey, 1930 Temmuz ayı başlarında Avrupa’da tatilde idi. Hüsrev Bey’in siyasi hatıralarını yazdığı kitabında konu hakkında şu bilgiyi vermektedir: “İsviçre’nin Montreux Şehrinde tatilde

bulunmaktaydım. 16 Temmuz 1930 tarihinde Tevfik Rüştü imzası ile şu tel geldi: Uhdei âlilerine tevdi edilecek mühim bir vazifeye at işler hakkında konuşmak üzere Ankara’ya teşrif buyurmalarını eşyanızın şimdiden Varşova’ya irsalinin tehir buyrulmasını ayrıca arz ederim (Gerede, 1952: 14). Hüsrev Bey telgrafı aldıktan sonra

ilk trenle İstanbul’a hareket etmiş ve 24 Temmuz’da İstanbul’a ulaşmıştır. Atatürk’ün Yalova’da olduğunu haber alan Hüsrev Bey başyaverle haberleşerek aynı gün akşam yemeğine davet edildi. Hüsrev Bey’in Yalova’da Atatürk’le görüşmesi yeni bir görevlendirme icabı olduğu yapılan konuşmalardan anlaşılmaktadır. Atatürk Hüsrev Bey’e “Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti ricali, mazinin manasız kör dövüşlerini bilir,

onu hiçbir sebep ve surette tekrar etmek istemez. …Bugün İran devletinin başında bulunan Rıza Han Hazretlerinin bu hakikati bilenlerin başında bulunduğuna kaniim müşterek hudutlar üzerinde tezahür eden hadiseler beni Rıza Han hakkında asla

şüpheye düşürecek mahiyette değildir. Zira hatırlarım ki, Pehlevi Hazretleri bu gibi meselelerin müşterek faaliyetimizle bertaraf edilmesinde kuvvetlerimizi teşrik edebileceğimizi de kabul eden samimi dostluk eserleri mahiyetinde sözler söylemiştir. Buna nazaran Tahran memuriyetiniz Türk ve İran dostluğunun, zaten mevcut olan yüksek ve kavi temelleri üzerinde âli bir karabet binası kuracaktır. Zatıâliniz de benim ilk inkılâp ve müşkülat arkadaşım olmak itibariyle bu nazik vazifenizi muvaffakiyetle

ifa edeceksiniz. Buna emniyetim vardır. Zatıâlinizi İran’ın muhterem ve benim şahsıma muhip olduğunu yakinen bildiğim Rıza Şah Pehlevi Hazretlerine bu sıfatlarınızla zikredeceğim.” (Gerede, 1952: 16-17) buyurarak yeni görevini bildirmiştir. 25

Temmuz 1930’da Hüsrev Bey’in Tahran Büyükelçiliğine atandığı basında açıklandı. Oysaki Memduh Şevket Bey’in istifa tarihi 29 Temmuz 1930’dur. Tevfik Rüştü Bey, Memduh Şevket Bey’in istifa dilekçesini alınca şaşırmadı ve Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Tevfik (Bıyıklıoğlu) Bey’e çekmiş olduğu telgrafta, istifanın Cumhurbaşkanımız tarafından kabul edilmesini, aynı zamanda büyük elçinin gönlünün alınmasını telkin ettiği telgraf şu şekildedir: “Memduh Şevket Bey’den istifa

telgrafnamesi ikinci maddede arzolunmuştur. Keyfiyetin Başvekil Paşa Hazretleri’ne ve Büyük Reisimiz Hazretlerine arzı ile istifanın kabulüne ve Memduh Şevket Bey’i tatmin edecek tensip ve irade buyuracakları surette teveccühkâr cevap itasına ve istifaname suretinin neşredilip edilemeyeceğine dair emirlerinin tebliğini rica ederim”(Şimşir, 1996: 96). Bu telgraftan sonra durumu Atatürk’e ileten Tevfik

Bıyıklıoğlu daha sonra Dışişleri Bakanlığı’na çektiği cevabi telgrafta: “… Gazi

Hazretleri, Memduh Şevket Bey’in Tahran elçiliği esnasında ifa ettiği yüksek hizmetlerden dolayı müteşekkir olduğunu ve kendisine her suretle itimadı bulunduğunu beyan ve keyfiyetin ya tarafı devletlerinden veyahut kendi imzaları ile tebliğ buyurmanıza müsaade buyurdular.” Daha sonra ismet Paşa’dan gelen telgrafı da alan

Tevfik Rüştü Aras, 2 Ağustos günü Memduh Şevket Bey’e istifasının kabul edildiğini şu telgrafla bildirmiştir: “İstifa telgrafınızı İstanbul’da bulunan Reisicumhur

Hazretlerine ve Başvekil Hazretlerine arzettim. Cevap olarak aldığım irade ve emirlerinin şahs-ı devletlerine taalluk eden kısmını aynen nakil eteği faideli buldum ki

şudur: ‘ Memduh Şevket Bey’in istifasını teessürle kabul ediyoruz. Tahran Elçiliği esnasında ifa ettiği yüksek hizmetlerinden müteşekkir olduğumuzu ve kendisine her suretle itimadımız bulunduğunu beyan etmenizi…’benim hissiyatıma gelince ona pek vakıf olduğunuz kanaatindeyim. Keyfiyeti arzederim.” Bundan sonra Tevfik Rüştü

Bey’den çekilen bir telgrafla yeni büyükelçi Tahran’a ulaşıncaya kadar Türkiye’ye dönüşünü ertelemesini istemiştir. Hüsrev Bey’in 17 Ağustos 1930 tarihli yeni görevine atama kararnamesi ise şu şekildedir: “Memduh Şevket Bey’in istifası üzerine inhilal

eden (boşalan) Tahran Büyükelçiliğine vuku bulan istimzaca (agreman isteğine) İran Hükümetince muvafakat alınan Sofya Birinci Sınıf Elçisi Hüsrev Bey’in tayini Hariciye

Vekâleti’nin 13.8.1930 tarih ve 92472/422 numaralı tezkeresiyle vuku bulan teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 17.8.1930 tarihinde tasvip ve kabul olunmuştur.”

(B.C.A., 30.18.1.2 / 13.58..12)

Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey’in, yeni Büyükelçinin Tahran’a ulaşıncaya kadar beklemesini tavsiye ettiği Memduh Şevket Bey, Hüsrev Bey’i beklemeden Tahran’dan ayrılmış fakat yolda Hüsrev Bey ile karşılaşmıştır. Hüsrev Bey bu karşılaşmayı şu şekilde anlatmaktadır: “Kazvin’e yaklaştığımız sırada Tahran istikametinden gelen bir

otomobille karşılaştık. İçinden muhterem selefim Büyükelçi Memduh Şevket Bey’in çıktığını görünce tabii hayret ettim. Beni bekleyememesinin sebebini aramanın bir faydası kalmadığından son vaziyet hakkındaki malumatını sordum:

“İran’lılar geçit hakkına razı olmuyorlar cevabını aldım!.” Bundan çıkarabildiğim mana; tedip harekâtı, kıt’alarımızın İran’a girmesini zaruri kılarsa buna İranlıların razı olmadıklarıydı. Zaten bu esas meseleyi bizzat Şah Pehlevi ile görüşmeye karar vermiş olduğumdan, bu âlim, fâdıl, sempatik dosta hayırlı seyahatler temenni ederek Tahran’a bir an evvel varmak için hızla yola devam ettim.”(Gerede, 1952: 32)

15 Eylül 1930’da Gazi Mustafa Kemal Hazretleri’nin göndermiş olduğu itimatnameyi Rıza Şah Pehlevi’ye sunan Hüsrev Bey yeni görevine resmen başlamamış bulunmaktaydı. Sunmuş olduğu itimatname şu şekilde kaleme alınmıştır:

“Aziz ve Büyük Dost,

Memleketlerimiz arasında öteden beri teyemmünen cari olan dostane ve biraderane münasebatın bila inkıta temadisi arzusundan mülhem olarak sabık Sefirimiz olup her suretle itimadımıza şayan olan Hüsrev Bey’i nezdi Hümayunlarınıza Büyükelçi sıfatıyla memur ettim. Uhdesine mevdu hizmetlerin ifasında Hüsrev Bey’in göstermiş olduğu kabiliyet ve gayret tecrübemizle malum olduğundan işbu intihabımızın Zatı Hümayunları tarafından dahi memnuniyetle karşılanacağını emin buluyorum. Müşarünileyhin kendisine tevdi edilecek vezaifi Zatı Hümayunlarının da takdir ve tasvibine mazhar olacak ve emniyetimizin bu yeni deliline layık olduğunu isbat edecek surette ifa edeceğine kaniim. Bundan dolayı Hüsrev Bey’in tarafımdan Zatı

Şahanelerine arz edeceği her hususa ve bilhassa dost İran Devletiyle Türkiye arasındaki vifakın idame ve inkişafına ve Zatı Hümayunlarıyla İran Milletinin saadet,

refah ve İkbaline meteallik kâffei hususata fevkalade alakadar olduğumuza dair beyanatına itimat buyurmalarını rica ederim.”(Gerede, 1952: 71-72)

Hüsrev Bey Şah Pehlevi’ye itimatnamesini sunduktan sonra şu nutku beyan etmiştir:

“Türkiye Reisicumhuru Hazretlerinin beni nezdi Hümayunlarına Büyükelçi tayin buyurduklarını bildiren mektubu Zatı Şehinşahinlerine takdim ile şeref kesbeylerim. Reisicumhur Hazretleri bana bu ehemmiyetli vazifeyi tevdi buyurdukları sırada Zatı Hümayunlarına karşı beslemekte oldukları yüksek kardeşlik ve dostluk duygularını ve

İran milletinin saadet ve terakkiyatı ve iki komşu milletin rabıta ve münasebetlerinin daha ziyade takviyet bulması hususundaki temenni ve arzularını alenen izhar ve ifade buyurmuşlardı. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin ve Türk Milletinin hissiyat ve arzuları Büyük Reisin arz ettiğim beyanatımda en iyi ifade edilmiş bulunuyor.

Siyasi ve iktisadi bir çok müşterek menfaatleri ve gayretleri beraber olan iki komşu devlet münasebatını daha ziyade inkişaf ettirmeğe ve mevcut işleri mütekabil hüsnüniyetle ve itilafperverlikle hal suretiyle aralarındaki tesanüdü daha sıkı bir hale getirmeğe memur edilmiş olmaktan hissettiğim meserret ve mefhareti Zatı Hümayunlarına arz etmek isterim.

Zatı Hümayunlarının azimkârane idaresi altında içtimai, siyasi ve iktisadi sahalarda az zaman zarfında büyük terakkilere nail olan İran Milletinin seri adımlarla müreffeh ve mesut bir âtiye doğru ilerlemesini samimiyetle temenni ederim. Uhdeme mevdu âli vazifelerin icrasına tamamıyla hasrı nefs edeceğimden emin olmanızı rica eder ve bu hususta Zatı Hümayunlarının ve İran Hükümetinin müzaheretlerini niyaz eylerim”(Şimşir, 2001: 406-407).