• Sonuç bulunamadı

4.   KALİTE KAVRAMI VE KENTSEL MEKÂNDA KALİTE PARAMETRELERİ89

4.2   Mimarlıkta Kalite Kavramı ve Mekânsal Kalite Teorileri 93

4.2.1   Mekânsal Kalite Teorileri 95

Kentsel mekânın veya mimari mekânın2 şekil ve görünümü, deneyim ve davranışı da etkilemektedir. Benzer şekilde, tanıdık olmayan çevrelerde, çalışma için belirli yerleri araştırırken; araştırma sırasında alınan hareket kararları, mekânsal çevrenin şekli, görünüşü ve karar noktalarının görsel-mekânsal özellikleri ile oluşan düzenli taslakları da içerir. Ayrıca, “olasılık ve koruma” veya “savunulabilir mekân” gibi çevresel psikolojiden alınmış birçok teori, insan davranışını ve deneyimini, çevrenin belirli resmi özelliklerine bağımlı olarak

1 Bu modelle ilgili detaylı bilgi için bakınız http://www.dqi.org.uk/DQI/Common/DQIShortNew.ppt 2 Bakınız Bölüm 2 ve Bölüm 3

açıklamaktadır.

Mekânsal boyutu tanımlayan temel sıfatlar güçlü duyusal çağrışımlara sahiptir. (herhangi bir mekânın dar, küçük, ferah, geniş vb. olmasının tanımlanması gibi). Benzer olarak, Joedicke, (1985) mimari mekânın en temel niteliğinin, deneyimin önemli bir tamamlayıcısı olan ferahlığı olduğunu belirtmiştir. Yapılan birçok1 araştırmada mekânın boyutlarına olan duygusal tepkilerin son derece yoğun olabileceği gösterilmiştir. Çünkü bir mekânın boyutları, tercih edilecek olan işlevlere göre değişiklik göstermektedir.

Hall, (1966) proksemiks teorisiyle, izleyiciye olan uzaklığa göre mekanın farklı bir kullanım çeşitliliği oluşturduğunu ortaya koymuştur.

Sonuç olarak kullanılan mekânın sadece boyutlarını tanımlayan ölçümler, bize herhangi bir mekânın görünür niteliklerini elde etmemize ve mekânsal davranışlarla ilgili birtakım ipuçlarına ulaşmamıza yardımcı olabileceğidir.

Şekil 4.2 İnsanların Mekansal Davranışlara Göre Kendi Aralarında Belirlediği Mesafeler kaynak: Hollahan, J., C., (1982, 275)

Appleton (1988), “olasılık ve koruma” teorisiyle insanların düz mekânlardaki (yerleşim mekanları içinde; kentsel mekânlar gibi) evrimine dayalı olarak, onlara çeşitli sığınaklar sunabilen ve aynı zamanda diğer mekânlara bakma imkânı tanıyan çevreleri tercih ettiğini iddia etmiştir.

Savunulabilir mekân teorisiyle de Newman, (1972, 1996) olasılıkların tek bir yönde

1 Kaminski, (1976, 255–259) çevreyle ilgili bir harekette, ferahlığın direkt olarak etkileyici bir tepki

genişlediğini, böylece açık mekânlardaki asimetrilerin önemli olabileceğini belirtmiştir.

Kaplan vd., (1988), ortaya koyduğu “gizem” teorisi ile çevre kaynaklı davranışsal ve duygusal tepkilerin bu yönde yapılan çalışmalar ilerledikçe; elde edilen yeni bilgilerle mekan kalitesini daha farklı boyutta geliştirebileceğini söyleyebiliriz.

Appleyard (1981) yerleşim mekanlarındaki yaşam kalitesini ve trafik ve ulaşımın onların üzerindeki etkisini araştırmıştır. Bu çalışmadan bir cadde ile ilgili beş önemli özellik ortaya koymuştur: suç işlenmesine karşı emniyetli; temiz, çöpsüz görüntü; uygun; trafik sıkışıklığından yoksun; çocuklar için iyi; yol boyu satın alınabilir konutların mevcut olması gibi özelliklerdir.

Lynch, (1981) “iyi şehir yapısı” için beş kategori veya teori belirlemiştir. Bu teoriler şunlardır: canlılık (sağlıklı bir çevre), hissiyat (mekân veya kimlik hissi), uyma (bir yerin adapte olabilme yeteneği), erişim (insanlara, aktivitelere, kaynaklara, mekânlara, bilgiye), ve kontroldür (çevrenin sorumluluk içinde kontrolü).

1970 ve 1980’lerin sonunda, o zamanlar Oxford Teknik Okulu olarak bilinen takım kentsel tasarıma “Yanıt Veren Çevreler: Tasarımcılar İçin Bir Elkitabı” adıyla (Responsive Environments: A Manual for Designers) bir yaklaşım geliştirmiştir. Bentley vd., (1985). Bu yaklaşım daha demokratik, çevreyi kuvvetlendiren, kullanıcılarına uygun tercih derecelerini arttıran ihtiyaçları vurgulamıştır. Bir yerin tasarımının, insanların tercihlerini nasıl etkilediği tartışılmıştır:

• Nereye gidebilecekleri ve gidemeyecekleri, • Kullanışlı kullanım mekânları,

• Sundukları fırsatları ne kadar kolaylıkla kavrayabildikleri,

• Sunulan bir mekânı farklı bir amaç için ne derece kullanabildikleri,

• Bir yerin detaylı görünümünün tercihlerinin kullanışlılığının farkındalığı yaratıp yaratmadığı,

• Duyusal deneyimdeki tercihleri,

• Bir yere kendi damgalarını ne kadar vurabildikleri, gibi özetlenebilinir.

konuya odaklanmıştır: geçirgenlik, çeşitlilik, uyumluluk, dinçlik (canlılık), görsel uygunluk, zenginlik ve kişiselleştirmedir.

Lang, J., (1994, 2005)1 kentsel mekanlar için, insan ihtiyaçlarının düzenleyici prensibi olarak Maslow’un (1943) “ihtiyaç hiyerarşisi”ni kullanmıştır. Bu ihtiyaçlar şunlardır: fizyolojik, emniyet ve güvenlik, bağlılık, saygınlık, ve kendini gerçekleştirebilme (kavramsal ve estetik ihtiyaçlar da buna dahildir).

Alexander, vd., (1977) şehirler, mahalleler, evler, bahçeler ve odalar için detaylı patternler tanımlamıştır. 250 den fazla patternden oluşan koleksiyonu şu kategorilere ayırmıştır:

Topluluk karakterini korumak; yerel merkezlerin oluşturulması; konut yapıları; çalışma toplulukları; yol ağı; açık kamusal mekan; küçük ortak mekan; sosyal kurumlar; çalışma grupları; yerel dükkânlar ve toplanma mekanları; gruplar halinde binaların düzenlemesi; mekandaki binaların bireysel pozisyonları; iç ve dış mekân arasındaki ilişki ve bina tasarımına ait detaylar, olarak sıralamıştır

Ayrıca, Alexander, vd., (1987) pratikte her bir gelişme ya da her bir inşaat projesinin tasarlanmasındaki ilkeler olarak, şehrin her seviyedeki bütünlüğü yani kamusal mekanların inşasından bir binanın yapımına, detay tasarımına kadar; korunabilmesini ve bir bütün olarak büyüyebilmesini önermişlerdir. Bu, organik tasarım prensipleri ile bir şehrin planlanması aşamasında dikkate alınması gereken üretken bir planlama sürecine dönüştürülmüştür. Planlama sürecinin özellikleri şunlardır:

Büyümenin içeriğini ve karakterini açıklayan görüşler: Bu şehir planlamacılığı konseptine yakin bir kavramdır. Bunlar soyut ya da teorik konseptler olarak açıklanmak yerine daha gerçekçi bir şekilde ele alınır: “Buraya ne inşaa edilecek?” ya da “Hangi şekilde olmalı” gibi görüşler. Alexander, vd.,(1987, 29)

Merkezlerin oluşturulması: Bir bütünün geometrik şeklidir Alexander, vd.,(1987, 92).

Pozitif kamusal mekanların tasarımı: Kamusal mekanlar birtakım binalardan arta kalan dış

mekanlarla oluşturulamaz; aksine binalarla birlikte dizayn edilen ve oluşturulan şehri çevreleyen “pozitif mekanlardır” Alexander, vd.,(1987, 63).

Binaların iç organizasyonu (örneğin girişin yeri, oda düzenleri, iç avlular vs.) binanın

üzerinde bulunduğu caddede ve içinde bulunduğu mahalledeki konumunu dikkate alarak uyumlu bir şekilde yapılmalıdır. Alexander, vd.,(1987,77).

İnşaat: Binaların detayları aynı zamanda şehrin bütünlüğünü de etkiler. Binanın çeşitli

öğelerinin tasarımı ve inşası; cephe, pencereler, kolonlar v.b., üç boyutlu bir şekilde organize edilmelidir. Böylelikle bu öğeler binanın kütlesi ve görselliği ile bir uyum ve bütünlük içinde olabilir.

Gehl (1987, 1996, 2001) dış mekân aktivitelerini ve onları etkileyen bazı fiziksel şartları tanımlamıştır. Detaylı bir şekilde yürümek, ayakta durmak, oturmak, görmek, duymak ve konuşmak için iyi yerleri anlatmıştır.

Yürüme ilgili bir çalışma da, Calthorpe (1993) tarafından Transit Amaçlı Gelişmeler (TOD: Transit Oriented Developments) kavramı geliştirilmiştir. Calthorpe, (1993, 56) tarafından TOD, “transit bir durak ile merkezi iş mekanına (MİA) ortalama iki bin adımlık yürüme mesafesi bulunan karışık kullanımlı yerleşimler olarak” tanımlanmıştır.

Jacobs ve Appleyard (1987, 113) şehirlerin, özellikle Amerikan şehirlerinin, tüketici toplumun bireysel ve özel sektöre olan vurgusu ile özelleştiğini belirtmiştir. Artan araba kullanımı ile büyük ölçüde yükselerek, bu eğilimler “yeni bir şehir şekliyle” yani zayıf kalitedeki kentsel çevrelerin oluşması ile sonuçlandıklarını belirtmişlerdir. Zayıf kalitedeki kentsel çevrelerin doğuşu; toplu konulardan çok bireyselliğe odaklanan, hayatı ve kültürü özelleştiren ve kamu mekanından çekilen homojenizasyon ve standartlaştırma gibi çeşitli sosyo-ekonomik eğilimlere yanıt olarak ortaya çıkmıştır.

Jarvis’e (1993; Smith, T., vd., 1997, 231) göre herhangi bir mahalli yerleşim mekânında başarı oranı, topluluk ve yerleşim planlarının uygulanmasında yaşanacak yerlerin zıt özelliklerinin ne kadar başarıyla dengelendiği ile ölçülebilir olduğudur. Jarvis tarafından belirlenen zıt özellikler şunlardır: uygunluk, ayrılık; ilişiklik, kimlik; satın alınabilirlik, lüks; gelenek, inovasyon; birlik, çeşitlilik; güvenlik, heyecan.

Yapılanmış çevreyle ilgili birçok eleştiri vardır. Çağdaş kentsel çevrenin birçoğunun zayıf kalitesi ve kalite ile ilgili zayıf ilgi, çevreyi üreten sürecin ve bu sürecin üzerindeki güçlerin işlemidir. Etki ve suç, doğru ya da yanlış şekilde, gelişim endüstrisine atfedilmiştir. DETR/ İskan Kurumu’nun “Urban Design Compendium I” yazarları (Llewelyn-Davies, vd., 2000,) gelişim süreci ve içindeki aktörlerinin, “gelişim endüstrisinin kısa süreli ve tedarik edilen, baskın olarak muhafazakar özellikleriyle, kısıtlanan “yerler” değil, “gelişmeler” üreten bir

sistemin içine karışmıştır.

William H. Whyte’ın (1980, 1988) çalışmaları, insanların kamu mekânlarını nasıl kullandıkları konusunda belirli bir ilgi mekanı oluşturur. New York’un bir dizi açık mekânının fotografik çalışmalarını kullanarak Whyte, bu tür az kullanılmış gözüken birçok mekanın açık olarak şehrin teşvik edici bölgelere ayrılan düzeninin parçası olduğunu; geliştiricilere (planlamacı, tasarımcı ve mimarlara) verilen bu yerlerin geliştirmeleri konusunda başarısız olduklarını belirtmiştir. Başlıca The Social Life of Small Urban Spaces (1980), adlı kitabının yayımlanmasıyla Whyte’ın çalışması daha önemli bir kitap olarak tekrar gündeme gelmiştir, (City: Rediscovering the Centre, 1988). Kamu mekânı için proje ilk çalışma 1975’de ortaya konmuştur ve çalışmalarına günümüzde Project for Public Space’de (Kamu Mekânları için Projeler adı altında kurulmuş şirketin çalışma esasını oluşturmaktadır.) devam edilmektedir. Zamanla mekân kullanım tarzlarını analiz etmek için kamera kullanımı konusunda öncülük etmektedir.

Whyte en sosyal mekânların genellikle aşağıdaki özelliklere sahip olduğunu belirtmiştir. • Tercihen yoğun bir hat üzerinde hem fiziksel, hem görsel olarak girilebilir iyi bir

mekân

• “Sosyal” mekânın parçası olan sokaklar; onu ayıran ve kullanımını azaltan sokaktan mekânı ayırması

• Kaldırımlarla aynı ya da neredeyse aynı seviyede olması (bundan belirgin olarak daha yüksek ya da daha alçakta olan mekanlar daha az kullanılır)

• Oturmak için yerler- her ikisi de yekpare ( örn, kaldırımlar, düşük duvarlar) ve açık (örn, banklar, koltuklar vs)

• Tercihle ve karakterle, kişilik arasında iletişime imkân veren yer değiştirebilen oturma yerleri, gibi çoğaltılabilir.

Bu teoriler, belirli görünümler için, mekânın kapsamının ve açıklığının birlikte ele alınabileceğini göstermiş ve tercih edilebilir şekillerin neler olabileceğini ortaya koymuşlardır.

Mekânın kalitesine yönelik1 araştırma yapan birçok teorisyende, incelemelerini algı ve bilgi süreçleri üzerine kurgulamışlardır. Çevrelerin, kentsel yapıların; algılanabilirliğine ve onların mekânsal belleğe kodlama rahatlığına göre o yere ait imajların değişiklik gösterebileceğini belirtmektedirler. Birçok araştırmacı, herhangi bir yere ait yapısal ve çevresel özelliklerin, duygusal2 deneyimi de etkilediğini ileri sürmüştür.

Algı ve bilgi süreçleri ile ilgilenen teorilerde, genellikle etkenleri tanımlamak için, karmaşıklık, çeşitlilik, görsel dağılım, algısal zenginlik, düzen, okunabilirlik, açıklık ve uyumluluk gibi bir grup karşılaştırıcı kavram ve terim kullanılmıştır. Bir bütün olarak ele alındığında, en azından iki temel boyut, sıklıkla karşılaştığımız karmaşıklık ve düzen kavramlarıdır. Weber, (1995) yapılan psikolojik deneylerde genellikle karmaşıklığın etkileri üzerine yoğunlaşıldığını belirtmektedir.

Deneysel çalışmalarda karşılaşılan yöntem zorluklarından bir tanesi de yapılmış, şekillendirilmiş çevreler arasındaki karşılaştırılabilirlik konusudur. Kent mekânları gibi geniş ölçekli mekânların iki boyutlu görünümünün araştırılması için, Hillier& Hanson, (1984) ve Hillier, (1996) “space syntax” teknikleri (mekân sentaksı) adıyla, mekânsal yerleşiminin nicel tanımlayıcılar için temel oluşturan; matematiksel grafik ifadesine de aktarılabilmesine izin veren bir yöntem geliştirmişlerdir. Bu teknik incelenen mekânda iki boyutlu çalışılmasına izin verdiği için Avrupa’daki bazı araştırmacılar3 tarafından eleştirilmektedir.

Bütün bu teoriler, birlikte ele alındığında işlev, karmaşıklık, estetik, yapım ve düzen gibi kavramların mimarlığın önemli temel mekânsal kalite parametrelerinden olduğunu söyleyebiliriz.