• Sonuç bulunamadı

3.   KENTSEL MEKÂN 33

3.2   Kentsel Mekânı Pozitif ve Negatif Mekân Olarak Yorumlayan Çalışmalar 40

Birçok araştırmacıya2 göre kentsel mekân (yapı dışı mekân) pozitif ve negatif mekân olarak ele alınabilir.

1 Başarılı kentsel kamusal mekanlar yaratan faktörleri tanımlayan bazı eserler için bakınız: (Whyte,W.,H., 1980;

Bentley, vd. 1985; Tibbalds, 1992; Gehl, J., 1996; Gehl ve Gemzøe 1996; DETR ve CABE 2000; Project for Public Spaces 2000; Gehl and Gemzøe 2001).

Carmona vd., (2003, 138-139) göre “pozitif” ve “negatif” “yapı dışı mekanlar arasındaki fark onların “dışbükeyliği” ile bağlantılı olarak dikkate alınabilir” olarak özetlemektedir.

• Pozitif mekân, nispeten çevrilmiş, kentsel mekân (dış yapı mekânı) kesin ve ayırt edici şekle sahiptir. “Makuldür”, ölçülebilir ve belli sınırları vardır. Onu akabinde nispeten daha yavaş bir şekilde akan suyla dolu olarak düşünebiliriz. Sürekliliği olmayan (esas itibariyle), kapalı, statik ancak nitelikte diziseldir. Şekli etrafını çevreleyen yapılar kadar önemlidir. (Carmona, vd., 2003, 138)

Şekil 3.1 Pozitif ve Negatif Mekan1 Kaynak: Alexander, C., (1977, 518)

• Negatif mekân şekilsizdir. Biçimlenmemiş kalıntı, genellikle olumlu olarak görülen yapıların çevresinde arda kalmıştır. “Makul değildir” sürekli ve belirli sınır ve şekillerden yoksundur. Böyle bir mekânın suyla dolu olduğunu hayal etmek zordur çünkü basit olarak mekanı kavramak zordur. (Alexander, C., vd., 1977, 518; Paterson, 1984, Trancik, 1986, 60)

Trancik’de (1986, 60) kentsel mekânı tartışırken, çoğunlukla mimari duvarlarla bağlantılı olan “sert mekân” (hard space) ve daha az kapsamlı ya da belirlenmiş sınırlarıyla doğal çevrenin egemenliği altında olan parklar, bahçeler ve çizgisel yeşil yolların “yumuşak mekânı” (soft space) arasında yararlı bir ayırım yapmaktadır.

1 Bir mekân, bu mekânın içerisinde herhangi iki noktayı birleştiren çizginin tamamıyla alan içerisinde kalması

durumunda “dışbükeydir”. Düzensiz dikdörtgen mekânlar (sol) dışbükeydir, bu nedenle olumludur. L-şekilli alan (sağ) dısbükey değildir çünkü iki noktayı birleştiren çizgi köşeyi kasisli yapar ve bu yüzden alanın dışına çıkar. Alexander’a vd., göre (1977, 518), “pozitif” mekanlar en azından sahası sınırlandırılmış gözükecek kadar çevrilmiştir. (örn; “sanal” mekân dışbükeydir). Bu nedenle L şekilli mekân iki geniş sanal mekân içermektedir. “Negatif” mekân genellikle sınırlarını belirtmeye imkân vermeyecek ölçüde zayıf tanımlanmıştır.

Bu çalışmada konu olarak çalışılan meydan ve sokaklar pozitif mekân (ya da Trancik’in deyimiyle “sert mekân”) olarak ele alınmaktadır.

Zucker’e göre, (1959) bütün pozitif mekânlar için; bu mekânları tanımlayan başlıca üç eleman şunlardır:

• Bu mekânı çevreleyen yapılar, • Yer

• ve algılanan gökyüzüdür.

Ayrıca bu mekânı çevreleyen binaların kapsam olarak her iki bakımdan (yatay: plan düzlemi dikey: yükseklik olarak) ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Aslında vurgulanmak istenen bu mekanların kuşatılmışlık derecesi ile ilgilidir. Bu durumu Booth, (1983, 140–42) çevrelemenin ya da kuşatılmışlığın kalitesini bir seri basit şema ile tartışmaktadır. (Bakınız şekil 3.2)

Booth (1983,140–142) “(a). Nispeten basit bir şekle sahip tek bir yapı, mekanı tanımlamaz ya da yaratmaz, ancak mekanda basit bir nesnedir. (b).Mekanın en zayıf tanımı binaların tek bir çizgide düzenlendiği veya aralarında hiçbir ilişki, düzenleme çabası olmadan ayrı ayrı mevkilendiği durumda ortaya çıkar.(c).Bu gibi durumlarda binalar ayrı, odağı ve çevreleyicisi olmayan, ‘olumsuz’ mekan ile çevrelenmiş ilişkisiz öğelerdir. Nitelikli düzene ulaşmak için en sık kullanılan ve en basit yollardan biri binaları doğru açılarla birbiri ardına mevkilemektir. Eğer aşırı kullanılırsa kolaylıkla tekdüze hale gelir.(d).Bina birlikteliği oluşturulmuş çizgi ve şekillerle ilişkilendirilerek güçlendirilebilir; binanın kenarından sanal çizgiler geliştirmek ve aynı hizaya koymak buna örnektir, ancak bunun suni gözükme riski vardır. (e).Düz yerleşimin katılığına bir alternatif ise bina yığınının yerleşime çeşitlilik sunarak birbirlerine farklı açılarla bulunmasıdır. Birçok bina ve kentsel bloklar daha düzenli bir şekilde bir araya toplandıklarında ‘olumlu’ mekanlar yaratılabilir. Mekâna ait çevreleme yaratmanın en anlaşılması kolay yolu, merkezi bir mekanın çevresine cephe duvarları ile çevreleyerek binaları gruplamaktır. Mekanın köşelerinin açık olduğu yerlerde, sokak bağlantıları veya iki bina arasında boşluk oluşturarak, köşe açılımları ile boşluk açığa vurulur. Mekanın içine ya da dışına görüşü engellemek ya da sınırlandırmak için cepheler birbiri üstüne gelebilir. (f).Bina duvarları merkez mekanın içine görüş sağlayacak şekilde köşeyi dönerse, daha güçlü bir çevreleme duyusu yaratılır. (g).Tüm mekan kolaylıkla izlenebiliyorsa, daha fazla tutulum aranmaz. Ayrıca arsalar ve kastedilen hareketler açısından eksiklik olabilir. Bina cephelerinde çekti ve izdüşümlerle daha çeşitli ve karmaşık bir çevre verilerek sonuç mekan ‘gizem’ ve ‘merak uyandırıcı’ bir duygu yaratan birkaç saklanmış veya kısmen gizlenmiş arsalarla birlikte daha zengin bir kaliteye sahip olabilir. (h).Buna rağmen, basit bir kentsel mekanın daha karmaşık hale gelmesi gibi, bunun algısal olarak parçalara ayrılarak bir dizi bağlantısız mekana dönüşme riski vardır. (i).Mekâna ait baskın bir hacim bu bileşim için bir odak oluşturmaya yardımcıdır, daha küçük mekanlar ana mekanla yarışamazlar. Alternatif olarak, mekanlar bir eksen üzerinde ya da tek baskın bir bina aracılığıyla organize edilebilir. Güçlü bir çevreleme oluşturmanın başka bir anahtar yolu ise mekana olan açılımların düzenlenişidir. Booth (1983, 142) “yel değirmeni” ya da “dönen” mekana değinirken Camillo Sitte (1889) “türbinli” plana değinmektedir: burada sokaklar direkt olarak mekanın içinden geçmezken, güçlü bir çevreleme hissi oluşturur. Bu organizasyon sadece mekanların çevrelemesini güçlendirmeye katkı sağlamakla kalmayıp kenarından geçmek yerine içinden yürümeye teşvik etmesi açısından yayaları mekanı yaşamak için buraya giriş yapmaya da zorlar” diye açıklamaktadır.