• Sonuç bulunamadı

3.   KENTSEL MEKÂN 33

3.6   Kentsel Mekân Olarak Meydanlar 59

3.6.2 Kentsel Mekân Olarak Meydanların Şekli

3.6.2.1   Kentsel Mekân Olarak Meydanlarda Kuşatılmışlık 66

Bu değerlendirmede kuşatılmışlık kavramı Zucker’in “kapalı” meydanı ve Sitte’nin “derin” ve “geniş” meydanları ile eşdeğer anlamda kullanılmıştır. Mekânsal anlamda bu kuşatılmışlık kavramı meydanın her şeyden daha önde olan niteliği olup çevrili olma hissini yaratmaktadır. Mekanın bu şekilde çevrelenmesi bir “yer duygusunun”1 en saf şekilde ifade edilişidir. İşte bu mekânda, kentin dışarıda kalan farklılaşmamış karmaşası içinden bir mimari üslup2 oluşturulur.

Sitte’nin (Collins, George R. ve C.C. Collins, 1986, 171) ortaya koyduğu gibi: “Eskiden tam olarak bu kuralın zıttına riayet edilirdi: eğer mümkünse, her noktada sadece bir cadde açılırdı, aynı zamanda da plazanın görüş açısının dışında kalan bir yerden ikinci bir cadde bu caddeye açılırdı.”

Meydanların diğer önemli özellikleri ve onların etrafındaki binalar çevrelenmişlik hissini etkileyen diğer unsurlardır. Çevreleyen binaların çatı hattının durumu, çevreleyen binaların yüksekliğinin mekanın büyüklüğü ile oranı, üç boyutlu modellemenin derecesi, birleştirici bir mimari temanın var olması veya olmaması durumu ve mekanın genel olarak bakıldığında

1 Bakınız Norberg-Schulz, Christian (1980). Genius Loci: Toward a Phenomenology of Architecture.

2 Moughtin bu durumu; “meydan bir dış odadır ve oda ile beraber, çevrelenme özelliğini paylaşır. Meydanda

çevrelenmeyi oluştururken dikkat edilecek püf nokta köşelerinin ele alınış biçimidir. Genel olarak, bir meydanın köşeleri ne kadar açık olursa çevrelenmişlik hissi o kadar az olur, ne kadar yapılı ve bütünlüklü olursa da çevrelenmişlik hissi o kadar büyük olur” demektedir. Bu değerlendirmelere benzer olarak Von Meiss, (1990), Ashihara, Y., (1970,1983) tarafından da yapılmıştır. Detaylar için bakınız bölüm (2.4, 2.4.1, 2.4.2)

ortaya çıkan şekli bunları etkileyen etmenler arasında sayılabilir.

Essex Design Guide (1973,65,; 2006) tarafından hazırlanan tasarım kılavuzunda şu ifadeye yer verilmektedir: “Binaların etkili yükseklikleri ile mekanın genişliği arasındaki ilişki hayati önem taşır, eğer uyumlu bir şehir yeri yaratılmak isteniyorsa, eğer yüksekliğin oranı genişliğe göre çok fazla olursa, sonuç olarak bir baskı altında olma hissi ortaya çıkabilir; eğer çok alçak olursa da açıkta kalma ve savunmasız kalınmış hissi doğabilir” diye belirtilmektedir.

Hegemann ve Peets’e (1922,40; Mougtin, J.,C., 2003, 100) göre, Palladio, Alberti’nin meydanın etrafındaki binaların yükseklikleri ile ilgili verdiği oranlara yönelik fikirlerini onaylamakta, ama daha da ileri giderek, eski Roma’daki tipik forumlar için benimsenen genişliği göstererek binaların yüksekliğinin1.75 ile 2.5 katı kadar olması gereğini belirtirler. Hegemann ve Peets, Spreiregen(1965) ile beraber, birbirlerinden bağımsız olarak benzer sonuçlara ulaşırlar: ayrı ayrı vardıkları nokta şudur: “bir binanın detayını görmenin en iyi yolu binanın en uzun kenarına eşit bir mesafeden bakmaktır”

Spreiregen’e göre (1965, 75) bu nedenle, bir meydanın minimum genişliği saçaklardan 45o bir

açı ile belirlenir. Ancak bina, en iyi bir bütün olarak görülür, yani tam bir kompozisyon olarak, kendi yüksekliğinin iki katı kadar bir mesafede ya da 27o bir açıdan bakmak gerekmektedir.

Birden fazla binaya bakabilmek için yüksekliğin üç katı bir mesafe veya 18o açı gerekmekte olduğunu ve 18o açı eşiğinin altına indikten sonra, nesnenin görüş sahası içerisindeki üstünlüğü kaybettiğini, mekanın ötesinde bulunan nesnelerin algılanmaya başlandığını ve meydanın çevrelenmişlik hissininin kaybolduğunu belirtmektedir.

Ayrıca, kentsel mekânın boyutunun da çevrelenmişlik hissinin sonuçta ulaşacağı derece üzerinde bir tesiri vardır. Bu konu üzerinde en belirgin olarak yazan Sitte, antik şehirlerdeki en büyük meydanların ortalama olarak 57 m - 143 m boyutlarında olduklarını tespit etmiştir. Eski kasaba ve şehirlerdeki eski yerleşim yerlerinde kalan meydanların boyutları 15- 21 m kadar küçük olabiliyor ki artık bu boyutlar bir yerleşim yerinden yol geçmesi için ayrılmış mekanın sığması için bile ancak yetecek kadardır.

Şekil 3.17 Bir Binanın Tam Olarak Görülmesi İçin Gerekli Mesafe ve Gerekli Açılar Maerteus’un yaptığı çalışmalar ve optik geometrinin kentsel boyutlar üzerinde oluşturduğu sınırlamalar, Sitte’nin ve bu mekanda çalışma yapmış diğer sezgisel inançlara sahip yazarın birçok keşfini onaylar niteliktedir. Vücut hareketlerinin1 fark edilebilmesi için mümkün olan üst sınır yaklaşık olarak 135 metredir ve Sitte’nin bir piazza için önerdiği maksimum büyüklüğe oldukça yakın bir rakamdır.

Bir binanın net olarak görülebilmesi için gereken en büyük açı birçok teorisyenin belirttiği gibi 27o derecedir, ya da binanın yüksekliğinin yaklaşık olarak iki katı ile çarpılması ile ortaya çıkan mesafedir. Bu sayede, bir mekanın merkezinde duran bir gözlemci kendi etrafında dönerek mekanın tüm kenarlarını keyifle izleyebilir, eğer genişliğinin yüksekliğine oranı 4:1 ise, bu da Essex Design Guide (1973,2006) tarafından önerilen boyuttur. Bu öneriye göre üç katlı binalarla çevrelenmiş bir meydan yaklaşık olarak 36–45 m boyutunda ve dört katlı binalarla çevrelenmiş bir meydan da yaklaşık olarak 48–54 m olur.

1 Moughtin ,C.,(2003) bu hareketliliği şöyle açıklamaktadır: “Ama tabii ki bir tankı, bir kıtalararası uçabilen

füzeyi, uygun adım yürüyen askerleri veya büyük bandoları rahatça izleyebilmek için gereken mesafe tek bir insanın vücut hareketlerini fark edebilmek için gereken mesafeden çok daha fazladır. Bu tip bir yaklaşım Moskova Kızıl Meydan ve bunun gibi tören kutlaması amaçlı tasarlanmış diğer büyük alanlar için mantıklı bir açıklama olabilir. Ancak bunlar, kasaba veya şehir meydanı sınıflandırması içine girmez.”

Bir meydanın duvarları ne kadar çok bir odanın iki boyutlu özelliğini gösterirse, çevrelenmişlik hissi de o kadar kuvvetli olacaktır. Kentsel mekânda duvarların tasarımında kullanabilecek açık tercihlerin zenginliği üzerinde duran Rob Krier(1979), bu konu üzerinde çalışmalar yapmıştır. Örnek olarak verdiği birçok durumda, çevrelenmişlik hissinin nasıl kaybolduğu üzerinedir. Birçok araştırmacının ortak olarak paylaştıkları fikir çevrelenmişlik hissi için en ideal durum iki boyutlu düzlemdir. (bakınız Şekil 3.18)

Şekil 3.18. Kentsel Mekânda Duvarların Tasarımında Kuşatılmışlık Etkisini Arttırmak İçin Kullanabilecek Tercihler kaynak: Krier, R., (1979, 1988, 24)

Kentsel mekânın üç boyutlu öğesi binaların arasında bulunan boşluktur, açık meydanlarda ise bu sadece basit bir kapsanmış mekandan oluşmaktadır. Çevrelenmiş bir mekânın etrafında duran binaların süreklilik teşkil ederek bir yüzey oluşturmaları gerekir ve gözlemciye mimari bir bütünlük sunmaları gerekmektedir. Sürekliliği korumak için bağımsız olarak duran binaların yarattığı etkinin azaltılması gerekir. Süreklilik hissinin etkisi, bağımsız duran binaların veya ev tiplerinin tekrarlanarak çevrelenmiş mekana bakması sağlanarak yükseltilebilir.

Bir meydanın tasarımında önemli olan şey, oran ve ayrıntılarının (materyal, süs vs.) yanı sıra çevrili mekan derecesidir. Çevrili mekan, mekâna açık caddelerin hizasına aittir, duvarları

oluşturan binaların yüksekliği ve duvarların özelliği gibi. Sitte, şehir meydanlarının perspektif görünümde olması gerektiğini ileri sürer. Meydanın köşelerinde sona eren caddeler öyle düzenlenmelidir ki, meydandan bakanlar bir kerede bir caddeden çok görmemelidir. Trieb, meydanın çevresindeki caddelerin, tribüne benzer bir şekilde olması gerektiğini düşünmektedir (Hörmann/Trieb, 1977). Trieb, açık mekânın uzunluğuyla genişliği arasındaki ilişkiyi inceledikten sonra sonuçları aşağıdaki tabloda göstermiştir (Hörmann/Trieb, 1977,30). En çok kullanılan oran 1:3 ile 1:6 arasıdır.

Çizelge 3.3. Bir açık mekanın yüksekliğinin genişliğine oranı. Kaynak: Trieb (1977)

Oran Kentsel Açık Mekanın (Meydanın) Mekânsal Niteliği

1:1 Duvarın uzunluğunun ancak yarısı gözükür, meydan bir binanın ön bahçesi olarak kullanılabilir.

1:2 Duvarın bütün yüksekliği gözükür, meydan çevrilidir ve dar bir açık mekan gibi dar hissedilir.

1:3 Duvarın tamamı görünümün sadece bir kısmıdır, geri kalanı gökyüzünün bir parçasıdır. Açık mekan artık tam olarak çevrili değildir. Bu, açık mekan için en uygun durumdur.

1:6 Duvar ve gökyüzü arasındaki ilişki tersine dönmüştür, açık mekan çok geniş hissedilir.

Ancak, bu oranlar yerin şartlarından bağımsız değildir. İklim, gelenekler ve de insanların davranışı her bölgedeki açık mekanlar için en uygun oranı belirler. Akdeniz’in çevresindeki güney ülkelerdeki caddeler, Almanya’dakilerden daha dardır, çünkü caddelerde gölgeler oluşturmak ve yayaları yoğun güneş ışığından korumak için dar-uzun oranlar gereklidir. Güneş ışığının ve havanın daha geniş caddeler istediği kuzeydeki ülkelerde ise bu durumun tam tersi geçerlidir (Hermann/Trieb, 1977, 53)

Şekil 3.19. Bir açık mekanın yüksekliğinin genişliğine oranı (üsttteki), İtalyan Kentlerine ait sokakların dönemsel olarak yüksekliğinin genişliğine oranları kaynak: Ashiara, Y., (1983, 55) Platon’a göre bir şehir meydanının ideal şekli, temel kavramı veya fikri, bir kare, dikdörtgen veya dairesel yer planı kullanılarak oluşturulan basit geometrik bir hacimdir. Bu da Zucker’in “kapalı meydan”ına tekabül eder. Uygulamada ise böyle bir mükemmellik hiç olmayacak kadar nadiren bir sıklıkta gerçekleştirilebilir.

Zucker’in (1959, 8) öne sürdüğü gibi, ideal tip “... belli dönemlere veya mimari akımlara bağlı kalmadan, Hellenistik ve Roma dönemlerinde mümkün olabilecek en mükemmel formda ortaya çıkar ve daha sonra tekrar onyedinci ve onsekizinci yüzyıllarda ortaya çıkar” . Bu tip meydanlara örnek olarak Paris’te bulunan Place des Voges, ve Priene’de bulunan Agora gösterilebilir.