• Sonuç bulunamadı

2.4. Türk Tezhip Sanatının Ustaları

2.4.1. Mehmed Karamemi ve Muhibbî Divanı

XVI. yüzyılın ortalarından itibaren Türk süsleme sanatına yeni bir üslup ve yenilik getiren saray atölyesinin başnakkaşı Kara Mehmet, Karamemi’dir. Tarihçi Gelibolulu Mustafa Ali 1586 yılında yazdığı Menakıb-Hünerveran isimli eserinde Karamemi’den “Şah Kulu nakkaşın tilmizi ekremi ve Sultan Süleyman Han nakışhanesinin üstad-ı muhteremi müzehhip Karamemi” şeklinde bahseder. XVI. yüzyılda mimari süsleme, çini, kitap

tezyini motiflerini, çeşit çeşit çiçek türlerini üslup birliği içinde eserlerinde görmek mümkündür. Karamemi üsluplaştırarak kullandığı motiflerin yanı sıra tabiattan aldığı bahçe çiçeklerini resmetmiş, ağaçları minyatürde olduğu gibi serbest tasarımlar halinde kullanmıştır. Bahar dalları Karamemi’nin en çok kullandığı motiflerden biridir. En önemli eserlerinden bir tanesi kendi imzasını taşıyan Kânunî Sultan Süleyman’ın Muhibbî Divanı’dır (Aksu, 2015, s.90). Her biri diğerinden faklı olan tezhiplerle bezenen bu divanın müzehhibi sarayın baş müzehhiplerinden Karamemi adıyla tanınan ve adını da öyle yazan Kara Mehmet’tir (Kültür Bakanlığı Yayınları [KBY], 2001, s. 4). Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamakta olup, doğum ve ölüm tarihi bilinmemektedir.

XVI. yüzyıl klasik tezhibin doruk noktasıdır. Motif, renk ve kompozisyon zenginliği, tekniğin mükemmelliği, desende görülen çeşitlilik ve incelik, lacivert zemin üzerine altının bol ama renklerle çok uyumlu kullanılışı bu devir tezhibinin başlıca özellikleridir. Başlıklar çeşitlenmiş; dikdörtgen başlık tezhibinin üstüne taç, mihrap formları ya da dilimli süslemeler eklenmişti. Tığlarda da çizgiler zenginleşmiş, rûmilerin katılmasıyla zarif motifler ortaya çıkmıştır. XVI. yüzyılın son yarısında tığlarda çiçek motiflerine de görmek mümkündür. Kânunî Sultan Süleyman döneminin saray baş müzehhibi Karamemi, bu dönem tezhibine damgasını vurmuştur. Padişahının Muhibbî mahlasıyla yazdığı şiirlerinin toplandığı Divan'ının her sayfasını doğal çiçek motifleriyle hâlkâr tarzında süslemiştir. Şiir aralarındaki koltuk tezhiplerinin de hepsi birbirinden farklıdır (Özen, 2003, s. 8).

Muhibbî Divanı’ndan örnekler Kânunî Sultan Süleyman’ın, 1520-1566 yılları arasında Muhibbî mahlası ile yazdığı şiirlerini içerir. 370 sayfa olup, Kara Memi’nin imzalı eserin hattat’ı Mehmed Şerif’tir. Eserin sayfalarındaki yazılar iki sütun şeklinde yazılmış etraflarına altınla çerçeve yapılmıştır. Klasik tezhip anlayışına tabiat sevgisini, kendi yorumunu, zevk ve sanat anlayışını eklemiş ve bunları en güzel şekilde aksettirmiştir. Kitabın her sayfasında yazı etrafına hâlkâr yapılmıştır, çerçevenin içinde koltuklara yer verilmiş ve içleri değişik çiçeklerle süslenmiştir. Cetvel dışında kalan sayfa kenarları ve ara metinlerdeki ve koltuklarda farklı desenlerle tekrardan kaçınılmıştır. Hâlkârlarda sulandırılmış gümüş ve altın kullanılmıştır. Mavi, kırmızı, pembe, turuncu ve yeşil renkler eklenmiştir. Bitkisel motiflerde inanılmaz bir çeşitlilik vardır. Tabiatı en güzel şekilde eserin sayfalarına nakşetmiştir. Küçük otlar dahil olmak üzere, her çeşit bahçe çiçeği ve ağaçlar, yapraklar eserde, işçilik ve benzersiz kompozisyonlarla yerleştirilmişlerdir. Natüralist tarzdaki farklı motifleriyle çiçek kataloğu gibidir (Özsoy, 2013, s. 97).

Bütün sayfaların cetvel dışında son derece ilginç hâlkâr bezeme bulunuyor. Hepsinin aynı elden çıkmadığı kalite ve zevk farkından anlaşılıyor. Bitkisel bezemeli olanların çoğunun kalite bakımından üstün ve çok değişik olmaları dolayısıyla Karamemi'nin eseri oldukları söylenebilir. Bunlarda pek çeşitli çiçek yanısıra stilize hatâiler, bulut, çintemani ve rûmi gibi geleneksel motifler de yer yer yardımcı olarak kullanılmıştır. Naturalist bitkiler ise bazen zeminden çıkan tam bitki, bazen de dekoratif bordürler içinde değerlendirilmiştir. Lale, karanfil, menekşe, calendula, süsen, gül, gül hatmi, bahar, sümbül. Ayrıca servi ağacı, iri hançerî yapraklar, palmet şeklinde yapraklar, afyon kozası. Cetvel içi bezemede küçük başlık ve koltuk kompozisyonları: İki sütun halindeki yazıların arasına serpiştirilmiş, hemen hemen hepsi birbirinden farklı desenlerde yüzlerce küçük başlık bulunmaktadır. Kânunî divanını teşkil eden şiirlerin hepsinin başlıklarında küçük bezemeler vardır. Bunların bir kısmında rûmi, hatâi, bulut ve benzeri motiflerden klasik tezhip veya daha serbest kompozisyonlar vardır. Büyük bir kısmında ise yeni bir üslubun doğuşunu gösteren çoğu çiçekli natüralist bitkisel örnekler bulunmaktadır. 12-15 mm. genişlikteki bu küçük vignettelerde kullanılan çiçekler, tezhip sanatına, hatta süsleme sanatına ilk defa burada girmektedir denilebilir. Başlıca çiçek çeşitleri: Gül, lale, sümbül, karanfil gibi sonradan klasik dönme bezemesinin hemen hemen bütün dallarında kullanılan karakteristik çiçekler. Ayrıca calendula, menekşe, süsen, hatmi, bahar, narcissus, selvi ağacı. Bütün bu çiçekler, yer yer geleneksel motiflerle aynı kompozisyon içinde bulunuyorlar. Bazısında simetrik veya sonsuz desenler içinde tamamen Türk bezemesi kurallarına uyan kompozisyonlar var. Bu yazma için tipik olan örnekler ise, çiçeklerin adeta doğanın içinde imiş gibi göründüğü, küçük bir bahçeyi andıran kompozisyonlardır. Karamemi'nin imzasının, bu son özelliğe sahip kompozisyonun altında bulunması, rastlantı sonucu olmadığı değerlendirmekle birlikte, bu tür bezemenin Karamemi'nin getirdiği bir yenilik olduğu kaçınılmaz bir gerçektir (Demiriz, 2005, s. 20).

Ahmed Karahisari’nin yazdığı Kuran-ı Kerim süslemeleri de Karamemi’ye aittir. Her sayfasında ilk satırı muhakkak, beş satırı nesih, bir satırı sülüs, beş satırı nesih, son satırı muhakkak hatla düzenlenmiş, sülüs ve muhakkak satırlara göre nesih satırlar kısa tutulmuştur. Serlevha tezhibinde Karamemi’nin bahar dalı kompozisyonları görülmekte olup altın zeminle ayrılmış paftalar, çivit lacivert zemin ile bütünleşmektedir. Rûmi motifli kompozisyonlar bulut motifleri, hatâi, penç, goncalarla zenginleştirilmiştir. Gayet ince çekilmiş cetveller ve ince işlenmiş tığlar esere zerafet katmaktadır (Aksu, 2015, s. 90).

Kânunî Sultan Süleyman döneminde, sanatta yepyeni kavramların belirdiği sırada, nakkaşbaşı Karamemi Osmanlı süsleme sanatının repertuarını yeni baştan yapılandıracak, bu akımın başyapıtı da Kânunî Sultan Süleyman'ın "Muhibbî" mahlası ile yazdığı şiirlerden oluşan divanı olacaktır. Muhibbî Divanı adı ile tanınan eser (İÜK T5467), Sultan II. Abdülhamit döneminde (1876-1909) Topkapı Sarayı'ndan Yıldız Sarayı Kütüphanesi'ne aldırılmış, Cumhuriyet'in ilk yıllarında ise Atatürk'üm emri ile İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'ne verilmiştir. Karamemi, bu eserin tezhipleri ile Osmanlı sanatında yepyeni bir üslubun doğuşunun yollarını açmıştır. Altın zeminli oyma şemse ve köşebentler üzerine siyah hatâi ve bulut motifleriyle süslü, miklepli klasik Osmanlı tarzı kırmızı bir deri cilt içinde 23,65x16,5 cm. boyutlarındaki 370 sayfalık eser, 973/1566 Mart ayında tamamlanmıştır. Hattatı Mehmet Şerif'tir. Nakkaş, eserin son sayfalarına doğru iki yerde (İÜK T5467, 357a ve 375b) özel bir tezhip alanına beyaz mürekkeple "Müzehhib el-fakir Karamemi el-hakir" imzasını atmıştır. El farkından anlaşıldığına göre, nakkaşhaneden bazı sanatçıların eserin tezhiplenmesine yardımcı olduğu görülüyorsa da, Osmanlı sanatında bir dönüm noktası oluşturan Karamemi'nin yanında onların katkıları söz konusu edilemez (Atasoy, 2002, s. 134).

Eserin başındaki zahriye sayfasında, madalyonun ve iç bordürün içinde küçük çiçekler, madalyonun dışında rûmi ve en dışta, tığlarında ise laleler dikkati çeker. Bunu izleyen sayfalarda alışılmış çift sayfalık klasik tezhip uygulanmış görünürse de, koltuklarda, yani metnin iki yanında ince uzun dikdörtgen alanlarda Karamemi'nin tezhibe sunduğu bir yenilik olarak çiçek açmış bahar ağacı yer alır. Eserin sayfalarındaki yazılar ikim sütun halinde düzenlenmiş ve bunlar bir altın cetvel ile çerçevelenmiştir. Cetvel dışında kalan sayfa kenarlarındaki hâlkârlarda da, metin aralarındaki tezhiplerin motifleri, kompozisyon şemalarındaki bazı değişikliklerle uygulanmış; aynen tekrardan kaçınılmıştır. Sayfalarda tek tip düzen yerine, bazen bir boydan bir boya satırlara da rastlanmakla birlikte, esas itibarıyla iki sütun arasındaki değişik başlık ve koltuklarla, her sayfada değişiyormuş hissi veren zenginlikte farklı düzenler kullanılmıştır. Tezhipleri gazel başlıklarında veya koltuklarda; boyuna, enine, ince uzun, kareye yaklaşan genişlikte olsun, değişik büyüklükteki dikdörtgenlerin içinde yer alır. Sayıları fazla olmayan ve daha çok kitabın sonralarına doğru rastlayan sayfalarda, bu süslemeli dikdörtgenlerin sayıları dörde, hatta yediye kadar çıkar. Bazılarında geniş alan bırakılıp, yazı ve çiçek motifleri birbirine karışmış olarak uygulanmıştır. Çoğunlukla her sayfada iki adet olan, yer yer sayıları üçe çıkan bu gazel başlıkları veya koltukların dikdörtgen alanlarının içleri alışılmış rûmiler ve

Çin bulutları gibi motiflerle doldurulmuştur. Genellikle dikdörtgenler içine, sayfa ortasına gelecek şekilde kartuşlar oturtulmuş, bunların içlerine ara başlıklar yazılmıştır. Yatay dikdörtgenlerin içlerine, dikine sıra sıra yerleştirilmiş, altın renkli, kırmızı ve açık yeşil serviler dizilmiş, aralarında mine çiçekleri ve sümbüller konmuş, servilerin yerine bazen laleler ve sümbüller de dizilmiştir. Yatay dikdörtgenler içinde, aralarında bir yazılı kartuş olan ve aksi yönde, kökleri birbirine bakar şekilde yerleştirilmiş iki servi motifi de pek çoktur. Yine kırmızıdan çeşitli tonlardaki yeşile kadar değişen renklerde, serviye benzer, belki de servinin değişik bir türünü simgeleyen, fakat yaprak yapısı serviden çok tüye benzer görünüşte bir başka ağaç motifi de aynı sıklıkta işlenmiştir. Yatay olarak sayfanın bir yanından diğer yanına kadar uzanan dikdörtgenler, ortada birer yazılı kartuşla iki bölüme ayrılır. Bunların içleri, servilerden başka, balık sırtı motifler veya rûmili, bulutlu, rozetli, mineli desenler ile doldurulursa da bunlardan daha fazlasını natüralist görünümlü çiçek motifleri süsler. Ortadaki yazı kartuşunun yanlarından çıkan ikişerden dört sivri yaprak kümesinin içinden uzanan dallar üzerinde kırmızı, turuncu laleler ve birer dal üzerinde sümbül ve laleler iki yana çıkar; sümbül dallarını ikişer yaprak arasından çıkan dal üzerinde sarı ayn-ı sefaları, mavi laleler izler, sarı zerenler de dalın ucunu süsler. Eğimleri birbirine göre yerleştirilmiş karşılıklı çiçekli dallarda da; iki yana açılan yapraklar veya üst üste çapraz konmuş, birbirinin üstünden geçerek adeta zincir oluşturan bir dal üzerinde sıralanan yapraklar görülür. Kompozisyon, karşılıklı iki gül dalının kıvrılarak doldurduğu bazı örneklerde de zarafet ile natüralist üslubun son derece hoş bir uyumunu ortaya koyar. Sevilerek kullanılan bir başka sayfa süsleme düzeninde ise, birer kenarları iki yandan cetvele dayalı, dikine dikdörtgenler ve alttan adeta bunları birbirine bağlayan, içi yazılı bütün veya yarım kartuşlu bir yatay dikdörtgen bulunur. Dikine dikdörtgenlerin içlerini yanları çiçekli serviler, lale demetleri, çiçekli ağaçlar, üzeri tomurcuklarla dolu güller doldurur. Diğer çiçeklere göre daha büyük boyutlardaki süsenler de dikkati çeker (Atasoy, 2002, s. 140).

Genel olarak mavi ve bazen kırmızı mine çiçeklerinin, lalelerin, sümbüllerin, yaprakların ve çiçek açmış bahar ağaçlarının yanında, karanfillerin, zerrinlerin, ayn-ı sefaların, süsenlerin, mor menekşelerin ve güllerin tüm ayrıntılarıyla çok daha natüralist işlendikleri görülür. Karamemi'nin imzasını taşıyan sayfaların birinde çeşitli yerlerdeki minelerle selviler tam bir süsleme dolgu motifi halinde stilize edilerek ele alınmıştır. Sayfanın alt kısmındaki kırmızı ve mavi laleler de açıklı koyulu tonlarla boyanışları ve formlarıyla bir dereceye kadar kalıplar halinde kullanılmıştır. Bir köşedeki pembe karanfilde ise böyle bir

kalıplaşmadan söz edilemez; hele bunların arasında, içinde beyaz mürekkeple Karamemi'nin adı yazılı kartuşun akasından adeta fışkıran güller tamamen natüralist biçimde ele alınmıştır. Her bir daldan çıkan güller, değişik büyüklükteki goncalar halindedir; ikisi farklı büyüklükte açmış olarak karşıdan gösterilmiş, birisi yandan, diğerleri ise gül goncalarının değişik aşamalarında ele alınmış, hiçbirinde belirli bir kalıba gidilmemiştir (Atasoy, 2002, s. 140).