• Sonuç bulunamadı

Ailenin teşekkül etmesi için kadın ile erkeğin sözleşmeyle bir araya gelmesi gerekmektedir. İnsanlığın var olduğu andan itibaren insanlar evlenmiş ve aile kurmuşlardır.

171 İbrahim Bakır-Havva Aklan Bala, “Konya’da Ev Mimarisinin Değişimi”, Yeni İpek Yolu Konya I Özel Sayı,

KTO, Konya 1998, s.246.

172 Ergenç, XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, s.156. 173 İpçioğlu, Osmanlı Ailesi, s.9.

174 Doğan, “Osmanlı Ailesinin Sosyolojik Evreleri”, s.393. 175 Doğan, “Osmanlı Ailesinin Sosyolojik Evreleri”, s.395.

176 Demirel-Gürbüz-Tuş, “Osmanlılarda Ailenin Demografik Yapısı”, s.113.

177 Ahmet Tabakoğlu, “Osmanlı Toplumunda Aile”, Sosyo-Ekonomik Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi,

TC Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları, Ankara 1992, s.93.

28

Tarih içerisinde değişik toplumlarda birçok farklı evlilik yöntemleri görülmektedir179. İslam toplumlarının da kendine özgü evlilik kural ve kâideleri vardır. Bu kural ve kâideler içerisinde nişan, nikâh ve mehir gibi bu gün de hala varlığını devam ettiren gelenekler görülmektedir. Araştırma konumuz olan defterde evlilik ve nişanlanma ile ilgili doğrudan ya da dolaylı olarak her hangi bir belgeye rastlanmamaktadır. Fakat mehir ile ilgili bazı uygulamalar görülmektedir.

Sözlükte “esnayı münâkehede zevc tarafından zevceye tayin olunan akçe…”180 olarak ifade edilen mehir, evlenirken erkeğin kadına verdiği yahut taahhüt ettiği para veya maldır. Sadâk da denildiği olur181. Rifat Özdemir mehiri, “Evlenme sırasında güvey adayının gelin

adayına “mehir” adı altında belirli bir para vermesi dinî vecibelerdendir. Cahiliyye devri Arapları arasında da olan bu uygulamayı, İslam dini kadının lehine düzelterek, yalnızca kadının almasını, kocasının, babasının ve kardeşlerinin alması âdetini kaldırmıştır.”182

şeklinde izah etmektedir.

Mehir, evlenen kadının hakkıdır ve dilediği gibi kullanabilir183. Mehir’in Osmanlı ailesinde kadının statüsüne güç katma, boşanmasını önleme veya kadına bir çeşit sigorta fonksiyonu üstlenmektedir184. Kadının bu parayla cihaz (çeyiz) yapma gibi bir mecburiyeti de yoktur185. Kadının kocasının vefatı halinde miras içerisinden öncelikli alacaklarındandır. Ve diğer mirasçıların buna engel olma gibi bir hakları da bulunmamaktadır186. Mehir kadının mutlak malıdır. Ancak mehirin bir kısmını veya tamamını kocasına bağışlayabilir187. Kadın isterse, mehir alacağından feragat ederek de boşanma yoluna gidebilir.

Mehir uygulamasının iki şekilde yapıldığı bilinmektedir. Eğer mehir evlilik sırasında peşin olarak verilir ise buna “mehr-i muaccel”, mehir ödemesi daha sonraya bırakılmış ise buna da “mehr-i müeccel” adı verilmiştir188. Bu iki mehirden birincisi, daha çok nikâh sırasında ya da nikâh öncesinde kadına verilirken, ikincisi ise karı ya da kocanın ölümü sırasında kalan mirasından ödenmiştir.

179 Rifat Özdemir, “Tokat’ta Ailenin Sosyo-Ekonomik Yapısı (1771 – 1810)”, Belleten, C. LIV, S. 211, Aralık

1990, TTK, Ankara 1991, s.993 vd.

180 Şemseddin Samî, Kâmus-ı Türkî, Çağrı Yayınları, İstanbul 1996, s.1436.

181 Halil Cin – Ahmet Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, C. II, Selçuk Ünv. Basımevi, Konya 1989, s.83. 182 Özdemir, “Tokat’ta Ailenin Sosyo- Ekonomik Yapısı”, s.1002.

183 Ziya Kazıcı, Osmanlı’da Toplum Yapısı, Bilge Yayınları, İstanbul 2003, s.194.

184 Hayri Erten, Konya Şer’iyye Sicilleri Işığında Ailenin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı (XVIII. Y.Y. İlk Yarısı), Kültür Bakanlığı, Ankara 2001, s.52.

185 Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, s.65; Halil Cin, İslâm ve Osmanlı Hukukuda Evlenme, Selçuk Ünv.

Basımevi, Konya 1988, s.242-243. İ. Doğan bu konuda zıt yönde görüş belirtmiştir. Doğan, “Osmanlı Ailesinin Sosyolojik Evreleri”, s.376.

186 Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, s.65. 187 Cin – Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, s.85. 188 Cin – Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, s.84.

29

Mehir miktarı ile ilgili olarak, İslam hukukunda her hangi bir üst sınır konulmamıştır. Alt sınır ise 10 dirhem gümüş olarak belirlenmiştir189. Ziya Kazıcı, mehir miktarı ile ilgili olarak insanların “fakir, orta halli ve zengin”190 olarak üç sınıfa ayrılarak mehir ödediklerini zikretmiştir. H. Cin – A. Akgündüz ortak eserlerinde, Tanzimat’tan sonra evliliği kolaylaştırma amacıyla evlenecek kimselerin dört gruba ayrıldığına yer vermiştir. 1. gruptakiler 1000 kuruş mehr-i muaccel, 10 adet mecidiye yüzlük altın mehr-i müeccel, 2. gruptakiler 500 kuruş ve 5 altın, 3. gruptakiler 100 kuruş ve 3 altın, 4. gruptakiler ise 30 ila 100 kuruş arası ve uygun miktarda altın vermekle mükellef tutulmuşlardır191.

Nikâh akitlerinin gerçekleştirilmesinde Tanzimat ve sonrasında mahkemelerin bu görevi üstlendikleri192 bilgisine rağmen, araştırma konumuzu oluşturan 80 Numaralı Şer’iye Sicili’nde bir tane bile nikâh akdine rastlanmamıştır. Bu nedenle mehr-i muaccel hakkında her hangi bir bilgiye sahip olunamamıştır.

Tereke kayıtlarında ve diğer belgelerde mehir belirtilirken, ya sadece mehir olarak geçmiş, ya da “mehr-i mü’eccel” olarak ifade edilmiştir. Sadece üç yerde “mehr-i mu‛accel” görülmüştür. Bunların değerleri 15, 500 ve 1700 kuruştur193. Bu rakamların bize bu dönemdeki peşin mehir hakkında bir bilgi vermesi mümkün değildir. Sadece “mehr” olarak ifade edilenleri de “mehr-i mü’eccel” olarak kabul ettiğimizde, 34 mehir ifadesinde 16 defa 31, 8 defa 30, 8 defa 15, 1 defa 35 kuruş rakamları yer almıştır. Bir yerde ise 41000 akçe (yaklaşık 342 kuruş) gibi bir miktar bulunmaktadır. Fakat bu mehirin teklif edildiği kadın, evlenmeye yanaşmamıştır.

Bu rakamlardan yola çıktığımızda, incelediğimiz dönemde kadınlara 30 ile 15 kuruş arasında bir mehir verildiğini söyleyebiliriz. Fakat bu mehir miktarlarının kadın evlenirken kocası tarafından mı, yoksa onun ölümünden sonra kadı tarafından mı tayin edildiği tespit edilememektedir. Muhtemelen mehr-i mu‛accel (peşin mehir) miktarı kişilerin ekonomik durumuna göre belirlenirken, mehr-i mü’eccel (veresiye mehir) miktarı sabit iki rakamdan birinin tercihi şeklinde olmaktadır. Tüm mehir miktarlarını göz önünde bulundurarak bir ortalama verecek olursak, mehr-i mu‛accel için 738, mehr-i mü’eccel için 38 kuruş rakamları elde edilir. 41000 akçelik tek mehir dışarıda bırakılırsa – ki bu mehir aslında kadını nikâha razı etmek için teklif edilmiştir- mehr-i mü’eccel ortalaması 27 kuruştur.

189 Cin – Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, s.84. 190 Kazıcı, Osmanlı’da Toplum Yapısı, s.195. 191 Cin – Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, s.84.

192 Erten, Ailenin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.51. 193 KŞS 80, 119/1; KŞS 80, 119/2; KŞS 80, 120/1.

30

1726 yılı mehir miktarlarıyla ilgili Konya’dan örnekler veren M. İpçioğlu 4000 akçe ile 8000 akçe arasında değişen değerler sunmaktadır194. S. Öztürk 17. yüzyıl içi mehir miktarlarının 80 ile 240000 akçe arasında değiştiğini ve ağırlıklı olarak da 80-100 akçe aralığında olduğunu belirtmiştir195. R. Özdemir, ilgili makalesinde, Tokatta 1772 – 1810 tarihleri arasındaki mehir miktarlarının 50 ile 500 kuruş arasında değiştiğini tespit etmiştir196.

N. Köstüklü, Yalvaç’ta, 1892 – 94 yılları arasında mehr-i müeccel ve mu‛accel rakamlarının, ortalama 441 kuruş olduğuna yer vermiştir. 1894 – 98 yıllarında ise mehr-i mü’eccel ortalamasının 650 kuruş olduğunu bildirmiştir197.

Başlıktan farklı olarak İslam hukuku tarafından teşvik edilen ve kadın için bir sosyal güvence niteliği taşıyan mehir Osmanlı Devleti’nin her döneminde farklı rakamlar olmak kaydıyla, hatta aynı dönem ve yerde maddî güce göre değişen rakamlarla uygulanmıştır.

Osmanlı Devleti’nde ve İslam Devletleri’nde uygulanan mehir ile eski Türklerde ya da farklı milletlerde uygulanan “kalın” ya da “başlığı” birbirine karıştırmamak gerekir. Kalın ya da başlık kızın ailesi tarafından bir nevi kızı yetiştirmenin bir bedeli olarak alınırken198, mehir direk kadın tarafından alınmış ve kadın için bir nevi sosyal güvence niteliği taşımıştır.

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat döneminde başlık gibi uygulamaların kaldırılması için çalışmalar yapılmıştır. Mayıs 1844 tarihli bir ferman “başlık gibi ağırlıkların kaldırılması”nı öngörmüş ise de radikal bir şekilde çözüm sağlayamamıştır199. Şer’î hükümlere aykırı olmasına rağmen başlık uygulamaları varlığını devam ettirmiştir200.