• Sonuç bulunamadı

5. MEDYA MÜLKİYETİ VE SAHİPLİK DENETİMİ

5.1. Avrupa Birliği Ülkelerinde Medya Sahipliği Düzenlemeleri

5.1.2. Avrupa Birliği ve Medya Sahipliği: Yaklaşım ve Düzenlemeler

5.1.2.1. Medya Yoğunlaşmasına İlişkin Hukuki Kaynaklar

Avrupa Birliği’nde medyada yoğunlaşmanın önüne geçebilmek için başvurulan temel hukuksal metinler, Avrupa Birliği kurucu anlaşması olan Roma Anlaşması’nın 81. ve 82. maddelerinin Avrupa Adalet Divanı kararları ile Avrupa Birliği’nin 2004 yılında hazırladığı “Birleşmeler Tüzüğü’dür”.

5.1.2.1.1. Roma Anlaşması’nın Medyada Yoğunlaşma Kapsamında Değerlendirilmesi

Avrupa Topluluğu’nun kurucu anlaşması olarak 1957 yılında imzalanan Roma Anlaşması, günümüze kadar Birliğin yürüttüğü politikalar ve aldığı hukuksal kararlar için bir temel teşkil etmektedir. Anlaşma’nın “Ortak Hükümler” başlığı altında temel hedef olan ortak pazar oluşturmaya yönelik hükümler yer almaktadır. İlgili maddeler (Roma Antlaşması 85. ve 86. maddeler, 3. Bölüm, 1957: 31-32);

108

“Madde 85

1) Üye devletler arasındaki ticareti etkileyebilecek ve ortak pazar içindeki rekabetin engellenmesi, kısıtlanması veya bozulmasını amaç edinen veya bu sonucu doğuran ve özellikle,

(a) alış veya satış fiyatlarını veya diğer ticaret koşullarını doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyen;

(b) üretimi, pazarları, teknik gelişimi veya yatırımı kısıtlayan veya kontrol eden; (c) pazar veya tedarik kaynaklarını paylaştıran;

(d) diğer ticari taraflar ile yapılan eşdeğer işlemlere farklı koşullar uygulayan ve böylelikle de onları rekabet açısından zararlı duruma sokan;

(e) sözleşmelerin akdini, nitelikleri gereği veya ticari teamüle göre bu tür sözleşmelerin konusuyla hiç bir bağlantısı olmayan ek yükümlülüklerin diğer taraflarca kabulü şartına bağlayan, teşebbüsler arasındaki tüm anlaşmalar, teşebbüs birliklerinin kararları ve birlikte davranışlar ortak pazarla bağdaşmadıkları için yasaktır.

2) İşbu Madde ile yasaklanan anlaşmalar ve kararlar hükümsüzdür. Madde 82

Bir veya daha çok teşebbüsün ortak pazarda veya önemli bir bölümündeki hâkim durumu kötüye kullanması, üye devletler arasındaki ticareti etkilemesi ölçüsünde, ortak pazarla bağdaşmaz ve yasaktır.

Böyle bir kötüye kullanma, özellikle:

(a) doğrudan veya dolaylı olarak haksız alış veya satış fiyatları veya başka adalete aykırı ticari şartlar koşulması;

(b) üretimin, pazarların veya teknik gelişmenin tüketicilerin zararına olacak şekilde sınırlandırılması;

(c) ticari ilişkinin diğer tarafları ile yapılan eş değerdeki işlemlere farklı koşullar uygulanmasını ve böylelikle de onların rekabet açısından dezavantajlı duruma sokulması;

(d) sözleşmelerin akdinin, nitelikleri gereği veya ticari teamüle göre bu tür sözleşmelerin konusuyla hiçbir bağlantısı olmayan ek yükümlülüklerin taraflarca kabulü şartına bağlanmasını kapsayabilir.”

Başlangıçta bir topluluk olarak kurulan Avrupa Birliği, temel itibariyle üye ülkelerin ekonomik anlamda ortak bir pazar oluşturmasını amaçlamaktaydı. Bu anlamda Roma Antlaşması, ortak pazar teşekkülü ve bütünleşmesinin güçlenmesini sağlayacak en önemli araç olarak görülmekteydi. Ortak pazarda mallar, hizmetler, sermaye ve kişiler serbestçe dolaşacak, gümrükler kaldırılacak, ortak bir tarım politikası uygulanacak ve diğer ülkelere karşı ortak bir ticaret politikası benimsenecekti. Bu amaçlar için rekabetin bozulmadığı bir düzenin teşkili Roma’da

109

imzalanan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) Antlaşması’nın 85. ve 94.∗ maddeleri arasında ifade bulmuştur (Ateş, 2008: 52).

Avrupa Birliği rekabet hukuku ve politikasının temel hükümleri; rekabeti bozucu anlaşma ve uygulamaların yasaklanması, hâkim durumun kötüye kullanılmasının engellenmesi, şirket birleşmeleri ve devralmaları yoluyla gerçekleşen iktisadi yoğunlaşmanın denetimi (yoğunlaşma tüzüğü), kamu tekel ve imtiyazlarına sahip teşebbüslere ilişkin hususlar ve topluluk düzeyinde rekabeti olumsuz yönde etkileyebilecek devlet yardımlarının izlenerek denetim altına alınması olarak sıralanabilir.

Her ne kadar topluluğu kuran Roma Antlaşması’nda yoğunlaşmalar hakkında bir düzenleme yer almasa da, zaman içinde yoğunlaşmaların denetlenmesinin ortak pazarın işleyişi bakımından önemli olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine, Komisyon ve Adalet Divanı alıntılanan 85. ve 86. maddeler ile yoğunlaşma düzeyini kontrol altına almaya çalışmışlardır. Ancak, bu hükümler yoğunlaşmanın kontrolünde yetersiz kaldığı için Bakanlar Konseyi 1989 yılında 4064/89 sayılı Avrupa Topluluğu Birleşmeler Tüzüğü’nü (Council Regulation, 1989) yürürlüğe koymuştur. Bu tüzük ile birlikte, birleşme ve devralmalar Komisyon kontrolüne alınmıştır.

2004 yılında yeni bir düzenleme yapılarak Avrupa Birliği’ndeki birleşmeler ve devralmalar 139/2004 sayılı ve “Teşebbüsler Arası Yoğunlaşmanın Kontrolü” (Council Regulation, 2004) Birleşmeler Tüzüğü’ndeki temel yapıyı korumakla birlikte, yoğunlaşma düzeylerinin en uygun şekilde ve şeffaf bir biçimde gerçekleşmesini garanti altına alması sağlanmıştır.

* 1 Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren Amsterdam Anlaşması ile önemli değişiklikler yapılan Roma Anlaşmasının pek çok maddesi yeniden numaralandırılmıştır. Bu çerçevede rekabet hukukuyla ilgili maddeler de 81-89 şeklinde yeniden uyarlanmıştır. Roma Anlaşmanın 81- 89 maddeleri arasında düzenlenen başlıca rekabet kuralları şunlardır. a) Rekabeti kısıtlayıcı nitelikteki teşebbüsler arası anlaşmaların yasaklanması (md.81), b) hâkim durumdaki teşebbüsün bu gücünü kötüye kullanması (md. 82), c) tekel ve imtiyazlı teşebbüsler (md. 86) devlet yardımları (md. 87). Rekabet hukukun en temel konularından bir diğeri "yoğunlaşmalar" yani birden çok teşebbüsün birleşmesi veya devralmalar Anlaşmada yer almamaktadır. Bu konu, ayrı bir tüzükle ilk kez 1989 yılında "Merger Regulation" adı altında 4064/89 say ılı Konsey Tüzüğü ile düzenlenmiştir.

110

Bu amaçla ilk olarak birleşme (merger) kavramı yerine yoğunlaşma (concentration) kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte, Komisyon ve Adalet Divanı uygulamalarında kabul edilen “kontrolün sürekli olarak el değiştirmesi” kavramı yoğunlaşmanın yasal koşulu olarak kabul edilmiştir. Böylece, kontrolün el değiştirmediği durumlarda yoğunlaşmadan söz edilecektir.

İkinci olarak, bir önceki tüzükte esas değerlendirme testi olarak kabul edilen “hâkim durum yaratılması ve güçlendirilmesi” testinden “rekabetin önemli ölçüde engellenmesi” testine geçilmiştir. Böylece, hâkim durum yaratmayan veya güçlendirmeyen yoğunlaşmalar da etkin rekabeti önemli ölçüde etkileyecekse ortak pazar ilkesi ile bağdaşmadığı gerekçesiyle izin verilmeyecektir.

Üçüncü olarak, yoğunlaşma işlemleri kapsamındaki yan sınırlamalara yönelik belirsizlikler son bulmuştur. Bu karara göre, yoğunlaşmanın komisyon kararı ile kabul edildiği işlemlerde yoğunlaşma işlemi gerekli yan sınırlamaları kapsar (Ateş, 2008: 61- 63).

Roma hukuku, gerek esas itibariyle gerekse ilgili maddelerin içeriği ile Avrupa Birliği’nin medya sektörü düzenlemelerine temel oluşturmuştur. Anlaşmanın yetersiz kaldığı birleşme ve yoğunlaşma ile ilgili konularda ise, Birleşmeler Tüzüğü ve Teşebbüsler Arası Yoğunlaşmanın Kontrolü gibi ek düzenlemeler ile denetim sağlanmaya çalışılmıştır. Buna rağmen, günümüze kadar Avrupa Birliği genelinde medya sektörüne ilişkin bütüncül bir kanun ya da kararname bulunmamaktadır. Genel düzenlemeler, üye ülkelerin yerel uygulamaları ile bütünlenmektedir. Bu nedenle, çalışmanın devam eden kısmında Avrupa Birliği’ne üye olan İngiltere ve Fransa medya sektörünün genel durumu ve mülkiyet yapıları inceleme altına alınacaktır.