• Sonuç bulunamadı

Medya Okuryazarlığı Eğitiminde Yararlanılan Teknikler

Eleştirel medya okuryazarlığının ve dolayısıyla medya okuryazarlığı dersinin merkezinde yer alan olan “üretim”, “dil”, “temsiliyet” ve “hedef kitle” kavramlarının uygulama yoluyla öğrenci tarafından içselleştirilmesinin sağlanması bazı tekniklerin kullanılmasıyla olasıdır. Metin çözümlemesi, bağlamsal çözümleme, benzetim, çeviri, örnek olay incelemesi ve üretim gibi teknikler öğrencinin medya sunumlarını farklı boyutlarda irdeleyerek analitik ve uygulama düzlemleri arasındaki ilintiyi oluşturmasına zemin hazırlamayı hedeflemektedir.

4.3.1. Metin Çözümlemesi

Tüm medya sunumları bir metinmiş gibi ele alınır ve ayrıntılı olarak incelenir. Örneğin, bir reklam filminde kullanılan renkler, ses tonlaması, ışıklandırma, sözlü ve yazılı ifadeler irdelenerek öğrencilerden metni açıklamaları istenir (Tekinalp ve Gül, 2011).

Burada, içerik çözümlemesiyle metin çözümlemesi arasındaki ayrımı iyi yapmak gerekmektedir. İçerik analizi, iletişim alanında yapılan akademik çalışmalarda kullanılan bir metottur ve yoğun bir materyalin kodlar ve kategoriler aracılığıyla analizini içerir. Bu kapsamda öğrenciler örneğin, çeşitli gazetelerde reklamlara ayrılan yeri, resimle haberin kapladığı yerin birbirine oranını inceleyebilirler. Öte yandan metin çözümlemesi, içerik çözümlemesinin tersine, çözümlemede genişlik yerine derinliğe odaklanır. Örneğin seçilen ve genellikle kısa olan tek bir unsuru – bir fotoğraf, bir reklam, bir müzik videosu gibi - ele alıp, ayrıntılar üzerinde çalışır. Bu nedenle metin çözümlemesi, ayrıntılara odaklanmayı ve durmaksızın sorgulamayı gerektirir. Böyle bir analiz biçimi, sıradan görünenin ardındakini görmemizi sağlar. Bir öğrencinin örneğin bir televizyon reklamını nasıl çözümleneceğini ele alırsak, çözümleme tanımlamayla başlar. Öğrencilerden içerikte gördükleri ve duydukları her şeyi listelemeleri istenir. Öğretmen, televizyon ekranını kapatarak öğrencilerden dikkatle dinlemelerini; ne tür bir müzik olduğunu, ses efektlerinin neler olduğunu, dili, sunucunun ses tonunu, sessizliğin kullanımını irdelemelerini isteyebilir. Daha sonra öğretmen sesi kısarak bu kez öğrencileri görüntülere odaklanmalarını sağlayabilir ve ortamın, vücut dilinin, renklerin, kamera açılarının, ışıklandırmanın nasıl kullanıldığı üzerine düşünmeye yönlendirebilir. Tanımlama adı verilen bu ilk adımın ardından içeriği anlamlandırma süreci gelir. Öğrenci tanımladıklarını parçalara ayırarak anlamlarını çözmeye çalışır. Örneğin, ışıklandırma, ses ya da renklerin nasıl bir duygu yaratmak için kullanıldığını sorgulayabilirler. Son olarak yargıda bulunma aşaması gelir. Bu aşamada yargılar, değerler ve ideolojilerle ilişkilendirilir. Örneğin, reklamın içeriğini oluşturan ürünün “seksi”, “doğal”, “bilimsel”, “güçlü” gibi kavramlarla özdeşleştirilmesi olasıdır. Öğrencilerin, reklamın bu çağrışımların nasıl yapılandırıldığını keşfetmeleri sağlanır. Öğrencilerin her aşamada aynı sonuçlara ulaşması beklenemez; istenen, sistemli bir biçimde analiz yapma becerisini kazanmalarıdır (Buckhingam, 2003: 71-73).

4.3.2. Bağlamsal Çözümleme

Bir medya sunumunun bağlamının incelenmesi, son kertede söz konusu sunumun üretim sürecinin ve hedef kitlesinin irdelenmesini gerektirmektedir. Böylece öğrenciler yerel ve küresel pazarların nasıl işlediğini kavrayabilirler (Tekinalp ve Gül, 2011).

Bu teknik, öğrencilerin genellikle gözden kaçırdıkları unsurlara odaklanmalarını sağlar. Örneğin, filmlerin veya farklı televizyon programlarının açılış ve kapanış bölümlerinin düzenlenme biçimleri belli izleyici kitlelerinin nasıl hedef alındığı konusunda bizlere bilgi verir. Televizyondaki program tanıtımları, ilgili programın adeta bir özetini – karakterler, öykünün başlıca unsurları gibi – sunarak programı izleyicisine “satmayı” hedefler. Bağlamsal çözümleme aynı zamanda, karşılaştırma yapmayı kolaylaştırır. Farklı hedef kitleleri olan iki

farklı türden programın veya belli bir sosyal konunun birbirine zıt temsillerini üreten şirketlerin karşılaştırılmalarını olanaklı kılar. Böyle bir çözümleme geniş anlamda, bir içeriğin nasıl üretilip dağıtıldığını anlamak için video kataloglarının, film posterlerinin, reklamların, web sitelerinin incelenmesini gerektirir. Öğrenci, yaptığı bu tür incelemelerden yola çıkarak bağlamsal çözümleme sayesinde küresel işlevi de olabilen çeşitli şirketler arasındaki bağlantıyı keşfedebilecektir. Ayrıca öğrenci, medya içeriğinin basın-yayın ve internet aracılığıyla kitlelere nasıl ulaştığını ve kitlelere ulaşan içeriğin etkililiğini kavrayacaktır. Böylece, reklam ve pazarlama kavramlarıyla tanışan öğrenci, bu süreçlerin ürünün kitlelere ulaşmasındaki yerini ve önemini görecektir (Buckingham, 2003: 73-75).

4.3.3. Benzetim

Öğrencilerden belli rolleri üstlenip oynamaları istenir. Bir program yapımcısı rolünü üstlenen öğrenci, çekeceği bir dizinin hedef kitlesi ve üretim maliyetleri üzerine planlama yapmayı, böylece bir medya sunumunun hazırlanmasında hedef kitle ve pazarlama gibi unsurların da önemli olduğunu kavrayabilir (Tekinalp ve Gül, 2011).

Medya eğitiminde çok yaygın olan bu teknik, öğrencinin özellikle üretim aşamasıyla ilgili - medya üreticilerinin finansal, teknolojik ve kurumsal unsurları nasıl dengeledikleri gibi – sorular yöneltmesinde işlevseldir. Öğrencilere, gruplara ayrılmalarının ardından, genellikle çözmeleri gereken sorunlar ya da yapmaları gereken seçimler sunulur ve diğer gruplarla karşılaştırmalı olarak aldıkları kararların olası sonuçları üzerine düşünmeleri sağlanır. Bu süreçte öğretmen de örneğin bir editör rolü üstlenerek yer alabilir. Benzetimde öğrenciler, üretim aşamasına kadar ilerlemek durumunda değildirler. Örneğin, bir televizyon yapımcısı rolü üstlenerek bir sunucuya yeni bir program – çocuk dizisi gibi – için teklifte bulunabilir ve dizinin betimlenmesi, hedef kitlesi, karakterleri, maliyeti konusunda fikir yürütmeleri istenebilir. Bazı durumlarda benzetim tekniği çok daha etkili olabilir; öğrencilerden popüler müzik endüstrisi için bir müzik grubu kurmaları, bu süreçte bazılarının menajer, bazılarının plak şirketi, bazılarının da radyo kanalı yöneticisi olmaları veya film endüstrisi içinde iyi fikirler üretmek, starlar yaratmak durumunda olan rakip şirketleri canlandıran gruplara ayrılmaları sağlanabilir. Benzetim yönteminin getirisi, öğrenciye diğer teknikleri kullanarak anlatmanın zor olduğu medyanın farklı yönlerini doğrudan ve yaşantı yoluyla anlatmanın olası olmasıdır (Buckingham, 2003: 79-81).

4.3.4. Çeviri

Bu teknik, öncelikli olarak dil ve sunuma odaklanır ve verilen bir içeriğin farklı bir medya veya farklı bir türde sunulduğunda ortaya çıkabilecek değişikliklerin ayırtına varmak için

kullanılır. Analitik ve uygulamalı olmak üzere iki tür yaklaşım benimsenebilir. Analitik yaklaşımda, örneğin yazılı bir metinde yer alan önemli bir anın iki farklı filmde iki farklı uyarlanma biçimleri karşılaştırılabilir. Böylece öğrenciler, iki versiyonda aynı kalan ve farklılaştırılan bölümleri inceleyerek düşüncelerin farklı türlerde veya medya biçemlerinde veya farklı izleyiciler için farklı yollarla nasıl anlatıldığını görme olanağını yakalarlar (Buckingham, 2003: 77-78).

Uygulamalı yaklaşımdaysa öğrenciler, medya sunumları farklı medya dillerine çevirirler. Örneğin, öğrencilerden bir televizyon haberini bir gazete haberine dönüştürmeleri istenebilir. Böylece öğrenciler, kitle iletişim araçlarının anlam oluşturma süreçlerini kavrayabilir (Tekinalp ve Gül, 2011).

4.3.5. Örnek Olay İncelemesi

Öğrencilerden bir medya sunumunu üretim, dil, hedef kitle ve temsiliyet kavramları açısından incelemeleri istenir. Böylece öğrenciler seçtikleri bir medya sunumunu tüm ayrıntılarıyla irdeleme olanağı bulurlar (Tekinalp ve Gül, 2011).

Oldukça zaman alan bu tekniğin kullanımında öğretmen bazı durumlarda gerekli ön bilgiyi toplayabilir, bazı durumlardaysa bunu öğrencilerin yapması bir gereklilik olabilir. Çünkü bireysel araştırma yapmak, medya eğitimi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu teknikle yapılan en basit bir çalışma bir içeriğin üretim, pazarlama ve tüketim süreçlerini içine almak durumundadır. Bu bakımdan, bağlamsal çözümlemenin bir tür uzantısı niteliğini taşır. Öğrenciler yayın hayatına yeni başlayan bir televizyon programına, bir gençlik dergisine veya bir reklam şirketine odaklanabilirler. Öğrenciler, karşılaştırmalı bir araştırma yürüterek aynı konunun – seçimler gibi – farklı gazetelerde, yerel ve ulusal ölçekte nasıl ele alındığını irdeleyebilirler. Yine öğrenciler, izleyici tepkileri hakkında veri toplamak amacıyla anket geliştirebilir, bulgularını yayınlanmış araştırmalarla – örneğin televizyon reytingleriyle – karşılaştırabilirler. Öğrenciler, yerel bir gazete gibi kolay bilgi edinebilecekleri küçük medya kuruluşlarını da çalışma konusu yapabilir, böylece gözlem olanağı bulabilir, çalışma deneyimi edinebilirler. Sonuç olarak bu teknikle yapılan bir çalışma üretim, dil, temsiliyet ve izleyici gibi temel medya kavramları arasındaki ilintinin kurulmasında büyük kolaylık sağlar (Buckingham, 2003: 75-76).

4.3.6. Üretim

Buraya kadar ele alınan yaklaşımlar az ya da çok bir tür üretim etkinliğini içermektedir. Üretim, öğrencinin kendi ürününde medyaya yüklediği anlamı ve onunla kurduğu duygusal bağı görmesini sağlar. Bu nedenle aslında üretim, medya eğitiminin tam da merkezinde yer

almaktadır. Öte yandan, bazı eğitimciler üretime atfedilen değer konusunda kuşkucudurlar, çünkü öğrencilerin ortaya koydukları ürünlerin ana-akım medyanın bir taklidi olduğu görüşündedirler. Ancak, yapılan son çalışmalar bu düşünceye gölge düşürmektedir. Araştırmalar, öğrencilerin popüler medya biçemlerini ve türlerini kullanırken aslında “medyanın dili” hakkında bir bilinç geliştirdiklerini ve medyayla aralarına “eleştirel” potansiyel taşıyan bir mesafe koyduklarını göstermektedir. Öğrencilerin, ürünlerinin taşıdıkları bu özelliklerin farkına varmaları ve bakış açılarını geliştirmeleri konusunda daha cesaretli olmaları sağlanabilir. Bu noktada dijital teknolojilerdeki gelişmeler yeni olanaklar yaratmaktadır. Örneğin, dijital kameralar geleneksel olanlardan çok daha ucuz hem ve hızlı bir biçimde fotoğraf alınmasını, internet de oluşturulan ürünlerin daha geniş bir kitleyle paylaşılmasını sağlamaktadır. Ancak, medya teknolojilerindeki hızlı değişim, öğrencilerin neyi, nasıl öğrenmeleri gerektiği konusunda öğretmenlerin kafasını karıştırmaktadır. Bu bağlamda üretim, öğretmenin otoriteyi ve denetimi kısmen öğrencilere devretmesini ve böylece onlara keşfetmeleri için gereksinim duydukları alanı yaratmasını gerektiren bir süreçtir. Çünkü asıl önemli olan, öğrencinin öz denetim yapabilmesi ve kendi ürününe öncelikle kendisinin eleştirel bakabilmesidir. Öğrencinin, başlangıçtaki amacı ile ulaştığı sonuç arasındaki farkı görebilmesi ve bu yolla anlam üretmenin karmaşıklığını kavraması sağlanmalıdır. Bunu kısa sürede başarmak zor olacaktır, ancak anlaşılması gereken nokta şudur; medya eğitiminde üretim, kendi içinde zaten sonu olmayan bir süreci işaret etmektedir (Buckingham, 2003: 82-84).