• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

2.5. Hekate’nin Diğer Tanrıçalarla İlişkisi

2.5.3. Medea

Medea, Kolkhis kralı Aietes ile Okeanos kızlarından İdyia’nın kızı, tanrı Helios’un torunudur. Güneş soylulardandır. Otlar ve zehirli bitkiler hakkında tecrübeli olan yabanıl ve gezgindir. Hekate’nin rahibesi olduğu söylenir. Bazı kaynaklarda Hekate’nin kız kardeşi ya da yeğeni, bazı kaynaklarda ise tüyler ürpertici serüvenlerin kahramanı Kirke’nin yeğenidir. Medea miti, Homeros ile Apollonios’un metinleriyle tamamlanır. Apollonios’un oyunundaki Medea’da, bir kadının yakarışları işitilir. Medea hem tanrıça, hem de “ölümsüz bir ağızdan” bilgece sözler söyleyen Kolkhis kraliçesidir (Eyüboğlu ve Erhat, 1991: 204; Friedman, 2002: 175; Mascetti, 2000: 101; Money, 1978: 7).

Euripides’in MÖ 431’de sahnelenen tragedyasında; Kocası İason’un daha zengin ve daha önemli bir kadınla evlenmek için boşamaya kalkışmasına Medea’nın tepkisi çok şiddetlidir. Kocasından intikam almak, çocuklarını ve muhtemel gelini öldürmek için büyü yapmak ister (Martin, 2012: 231). Euripides’in Medea’sında büyücülerin kraliçesi Hekate’dir. Hekate’nin büyüyle özdeşleştirilmesi büyük ölçüde Euripides’in bu çığlık oyunundan dolayı 5. yüzyılın sonlarına doğru edebiyata hâkim olmaya başlar. Euripides, Medea’ya büyü ve sihirin yollarını öğretme rolünü Hekate’ye vererek onu büyücü bir kadın olarak ölümsüzleştirir. Medea, uzaktan ilişki içinde olduğu Hekate’den, kocasının sevgilisinin acıklı ölümüne neden olan büyülü ve zehirli tarifi öğrenir. Hekate’yi kendi kişisel tanrıçası olarak adlandırır:“sadık tanrıça/kalbimdeki mabette/bütün tanrılardan daha çok saygı duyduğum/bana yardım etmek için seçilmiş” (Friedman, 2002: 138). Medea, yerine göre, kendi kardeşlerini kesip parçalarını yol üstüne atan, kendi çocuklarını öldürüp babalarının yoluna seren korkunç bir büyücü kadın, yerine göre de seven ve hor görülen, fedakârlığı karşılıksız kalan yabancılık, itilmişlik, kıskançlık duyan bir kadının dramı olarak canlandırılır (Eyüboğlu ve Erhat, 1991: 203-204). Yazar Carole Newlands’ın gözlemlediğine göre, efsanenin Ovid’e ait versiyonun ilk sayfalarında Medea, insana-benzeyen, “aşk- muzdaripi,…titreyen bakire” olarak tasvir eder, titreyen bakire hikâyenin sonuna kadar artık duyguları olmayan “soğuk ve tuhaf”, “kadın katil” ve “aşağılık büyücü kadın” haline

gelir45. Sonuç olarak Medea, insani durumundan insaniyetsiz cadı biçimine başkalaşım geçirir (Friedman, 2002: 175). Tıpkı Hekate gibi…

Hayvanların dünyasında, dişinin aşkta olduğu gibi nefrette de erkekten daha vahşi, bu yüzden de daha öldürücü olduğu yönünde yaygın bir inanç vardır. Dişi doğurgan ve zalimdir; yaratır, sever ve yok eder. Çinliler de eksiksiz kadın gücünü “yin” olarak adlandırır. Çinlilere göre “yin” ilkesi gölgeli, karanlık ve dişil olan her şeydir. Bu gücün sonbaharda başladığına, güneşi alt edip kışın soğuğuna ve karanlığına yol açtığına inanılır. Medea da başkalarıyla ilişkilerinde, yaratma ve yok etmeye yönelik temel yin ilkesini temsil eder. Tüm varoluşun güçlü yaratıcısı ve yok edicisi Kali’den ve en derindeki dişil içgüdünün ifadesi olan Kirke’den farklı olarak Medea kendini bir rol aracılığıyla gerçekleştirir. Çinliler “yin” ilkesini, dişi kaplan imgesiyle özdeşleştirmiştir. Dişi kaplan vahşi bir annedir; otların arasında sinsice kayarak, güçlü pençeleri ve dişleriyle yakalayıp yavrularına getireceği avının üstüne atlayacağı anı bekler, ama aynı zamanda çok güzel, zarif, kediyi andıran bir görünüşü vardır. Yavruları bir avcı tarafından öldürüldüğünde, dişi kaplan bundan çok büyük acı duyar ve bütün yırtıcılığıyla avcıyı rahatça öldürebilir. Medea’da tıpkı kaplan gibi, belli rollerin kadınıdır. Medea’nın yaratıcı ve yok edici arketipini temsil ettiğini, Kali ve Kirke gibi bir esrar perdesine sarılı olduğunu unutmamak gerekir (Mascetti, 2000: 106 vd.). Hindu geleneğindeki Tanrıça Kali her iki ilkeyi birlikte temsil eder. Olumlu İlahi Ana ve Lotus Tanrıçası olarak, sonsuz kere açılıp kapanarak dünyaları yaratır, onları yaşatır ve yutar. Savaşçı yönüyle ise kana susamış, zalim ve korkunç bir tanrıçadır; vücudu çıplaktır, kesik başlardan yapılma gerdanıyla, yaratmak için yok eder ve öldürür (Mascetti, 2000: 36).

Dilbilimci Fritz Graf, Hekate’nin Euripides döneminden önce büyü tanrıçası olduğundan şüphe duysa da, Yunanlılar için Olymposlu olmayan her durumda kesinlikle tuhaf, Karyalı bir tanrıça olduğunu ifade eder. Aynısı Medea için de geçerlidir: o da yabancıdır, onun yabancılığı da, onun mitolojisinde sabit öğedir. Medea, kadınlara atfedilen itaatkâr kız evlat, uysal eş, bakıcı anne rollerini reddetmesinden dolayı sürgüne yollanmış bir göçebedir (Friedman, 2002: 138).

      

45 Kendi çocuklarını öldürmesi, eş ve anne olarak onun uygun rolünü ortadan kaldırsa da, Medea bu rolün

yeniden değerlendirilmesini güçlü bir şekilde savunarak şöyle der: “İnsanlar erkeklerin savaşa gitmesi

gerekirken, kadınların evde güvenli bir yaşam sürdüklerini söylüyorlar. Ne kadar Ahmaklar! Bir kere çocuk doğurmaktansa, bir asker alayında üç kere savaşırım” Bkz. Martin, 2012: 231.

Mascetti’ye göre, Medea miti büyük olasılıkla Kelt kökenlidir. Yunanlıların onu Keltlerden ödünç alıp kendi mitolojilerine kattıklarına inanılır. Ancak, Medea onuruna yapılan ayinler Yunanlılara fazla kanlı geldiğinden benimsenmemiş, bu yüzden de anavatanlarına, yani Britanya Adaları ve İrlanda’ya özgü bir gelenek olarak kalmıştır (Mascetti, 2000: 110).

Sonraki dönem büyücülerinin Hekate’ye dönüşmesinin bir nedeni de onun geleneksel büyüyle olan uzun süreli ilişkisiydi. Bu ilişkiyle ilgili ilk örnek ise, Euripides’in onu Medea’ya büyü ve sihirin yollarını öğretme rolünü vermesiyle bağlantılıdır (Friedman, 2002: 175).