• Sonuç bulunamadı

Mecelle, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye Cemiyeti adındaki, fıkıh âlimlerinden oluşan bir kurul tarafından hazırlanmıştır. Ancak her ne kadar bir heyet tarafından

1 Has, Şükrü Selim, “Mülteka’l-ebhur”, DİA, İstanbul 2006, XXXI, 549. Ayrıca bkz. Keskioğlu, Osman, Fıkıh Tarihi ve İslâm Hukuku, DİB Yay., Ankara 1984, s. 106. Diğer bazı fetva kitapları için bkz. Ellek,

“Osmalı’da Kanunlaştırma Hareketleri ve Mecelle”, s. 125.

2 Bununla birlikte, Hanefî mezhebinin Osmanlı devletinin resmi mezhebi olması neticesinde, fetva ve kazaya bu mezhebin görüşlerinin, bu mezhep içerisinde farklı görüşler varsa en sahih görüşün (esahh-ı akvâl) esas alınmasının mecburî kılınmış olmasının, istisnaî bölgeler olmakla birlikte geniş Osmanlı ülkesinde aynı konuda aynı hükmün verilmesi gibi bir hukukî birlik ve istikrarı beraberinde getirdiği, yine bu durumun Hanefi mezhebinde yazılan ve Osmanlı medreselerinde okutulan sistematik hukuk eserlerinin, aynı zamanda kadıların bilgi ve yürürlük kaynağı olmaları sonucunu da doğurduğu, bir başka ifadeyle bu dönemde bilgi kaynağı olarak kullanılan fıkıh eserlerinin, yürürlük kaynağı olarak da hizmet gördüğü ve böylece bir kanun metninin bulunmamasından doğan boşluğun doldurulmuş olduğu da belirtilmiştir. Bkz. Aydın, “Mecelle’nin Hazırlanışı”, s. 33-34. Ayrıca bkz. Gözübenli, Beşir, “Türk Hukuk Tarihinde Kanunlaştırma Faaliyetleri ve Mecelle”, Ahmet Cevdet Paşa (1823-1895), (Sempozyum:

9-11 Haziran 1995), TDV Yay., Ankara 1997, s. 285-286. Osmanlı’da hukukî birlik ve bunun batı hukuku ile kıyaslaması hakkında bir başka değerlendirme için bkz. Yiğitoğlu, Mustafa, “Kendi Öz Hukukumuzu Oluşturmak: (Mecelle Örneği)”, Tarih Bilinci: Tarih ve Kültür Dergisi [Edebiyat Bilinci:

Tarih, Kültür ve Edebiyat Dergisi], sy. 15-16, s. 72.

3 Bkz. Gür, A. Refik, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, Sebil Yay., İstanbul 1993, s. 39.

4 Bkz. Onar, Sıddık Sami, “Osmanlı İmparatorluğunda İslam Hukukunun Bir Kısmının Codification’u Mecelle”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, c. 20, sy. 1-4, s. 57, İstanbul 1954;

Halaçoğlu, Yusuf - Aydın, Mehmet Akif, “Cevdet Paşa”, DİA, İstanbul 1993, VII, 448; Aydın, Mehmet Âkif, “Mecelle’nin Hazırlanışı”, Osmanlı Araştırmaları, 1989, sy. 9, s. 31; Yavuz, Hulûsî, “Ahmet Cevdet Paşa ve Mecelle'nin Tedvini”, Ahmet Cevdet Paşa (1823-1895), (Sempozyum: 9-11 Haziran 1995), TDV Yay., Ankara 1997, s. 279; Yıldız, Kemal- Nacar, Tayyar, “Mir’ât-ı Mecelle’de Belirtilen Mecelle Kaynakları”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, 2012, sy. 20, s. 88. Mecelle’den önceki dönemde ve farklı devletlerde gerçekleşen bu yöndeki bazı teşebbüsler için bkz. Aydın, “Mecelle’nin Hazırlanışı”, s. 31-33.

hazırlanmışsa da eserin telif kararının alınması ve bu sürecin yönetilip başarıyla tamamlanmasında en büyük katkıyı Ahmed Cevdet Paşa’nın sunduğu söylenebilir.1

1- Ahmed Cevdet Paşa: 1238/1822 yılının 26/27 Mart Salı gecesi Tuna vilâyetinin Lofça kasabasında doğmuştur. Asıl adı Ahmed olup Cevdet mahlasını sonradan şair Fehim Efendi vermiştir. Babası Lofça İdare Meclisi azasından “İstabla-ı Âmire pâyelisi” Hacı İsmail Ağa, annesi de kasabada Topuzoğlu adıyla tanınmış bir aileden olan Ayşe Sünbül Hanım’dır.2 Ailesinin bilhassa da büyük babası Ali Efendi’nin çabalarıyla küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim alarak yetişmiştir. Kasabada mektebe devam ederken diğer taraftan da âlimlerden özel dersler almıştır.3 1255/1839 yılında medrese tahsilini tamamlamak üzere İstanbul’a gönderildiğinde de sadece bu eğitimi ile yetinmeyip müspet ve edebî ilimler, hesap, hendese, cebir ve heyet ilimleri alanında da kitaplar okuyup ulemâdan dersler alarak kültürünü genişletmiştir.4 Onun büyük bir ilim ve fikir adamı olarak yetişmesinde özel gayretlerinin önemli ölçüde tesiri olmuştur. Nitekim öğrenimi sırasında tatil zamanlarında bile sürekli kitap okuduğunu bizzat kendisi söylemektedir.5

Ahmet Cevdet Paşa çok yönlü bir âlim ve aynı zamanda da devlet adamıdır. Onun ilmî sahadaki çok yönlülüğünü, hukuk6, tarih7, tarih felsefesi, sosyoloji1, matematik, dil

1 Mecelle’nin telifinde Ahmed Cevdet Paşa’nın rolünün önemini ortaya koyan örnekler olarak, onun hiçbir katkısı olmadan hazırlanan ve sonradan toplatılan Kitâbu’l-Vedîa’nın hukukî ve teknik hatalarla dolu başarısız bir kanunlaştırma örneği olması ve kendisinin hazırlanmasına fazlaca iştirak edemediği rehin kitabındaki noksanlar zikredilmektedir. Bkz. Onar, “Osmanlı İmparatorluğunda İslam Hukukunun Bir Kısmının Codification’u Mecelle”, s. 63; Aydın, Mehmet Âkif, “Kitâbu’l-Vedîa ve Ahmet Cevdet Paşa”, Ahmet Cevdet Paşa (1823-1895), (Sempozyum: 9-11 Haziran 1995), TDV Yay., Ankara 1997, s.

329, 334; a.mlf., “Mecellenin Yürürlükten Kaldırılan Altıncı Kitabı: Kitabü'l-Vedîa (KV)”, Osmanlı Araştırmaları, 1993, sy. 13, s. 209-210; Ellek, “Osmalı’da Kanunlaştırma Hareketleri ve Mecelle”, s. 140;

Yıldırımer, Şahban, “Mecelle’ye Yöneltilen Tenkitler ve Bu Tenkitlerin Değerlendirmesi”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2012, c. XVI, sy. 2, s. 424.

2 Cevdet Paşa, Tezâkir, I-IV, yay. haz. Cavid Baysun, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1953, IV, 3, 14.

Ayrıca bkz. Aliye, Fatma, Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı, Bedir Yay., İstanbul 1995, s. 21-22; Gür, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 28; Halaçoğlu - Aydın, “Cevdet Paşa”, DİA, VII, 443.

3 Cevdet Paşa, Tezâkir, IV, 4. Ayrıca bkz. Halaçoğlu - Aydın, “Cevdet Paşa”, DİA, VII, 443.

4 Cevdet Paşa, Tezâkir, IV, 7. Ayrıca bkz. Gür, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 28-29; Halaçoğlu - Aydın, “Cevdet Paşa”, DİA, VII, 443-444.

5 Cevdet Paşa, Tezâkir, IV, 12-13. Ayrıca bkz. Halaçoğlu - Aydın, “Cevdet Paşa”, DİA, VII, 444.

6 Ahmed Cevdet Paşa’nın hukukçuluğu ile ilgili olarak Refik Gür, Muallim Cevdet’ten naklen şunları kaydetmektedir: “Adliyemize bir hukuk lisânı ve bir müstakil kitap veren Cevdet Paşa’dır diyebiliriz.

Cevdet Paşa Fıkh-ı İslâmî’yi resmen Türkçeleştirmiş olmak şerefine hâiz olduğu gibi, adliyede vahdet-i tefekkür ihdâs eylemiş ve örfe muhâlif olan, halkın nâfi’ an’aneleriyle tesâdüm eden fetvâları kabul etmeyip, ihtiyaç ve maslahat-ı halka en münasip kavilleri derceylemiştir. Bu hayatiyetle Cevdet Paşa tarih yazmada olduğu gibi, hukuk tedrîsinde de müteceddiddir.” Bkz. Gür, Hukuk Tarihi ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 38; Erdem, “Türkçede Mecelle Literatürü”, s. 693.

7 Refik Gür, İsmail Habip’in Tanzîmâttan Beri Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinden de Ahmet Cevdet Paşa’nın tarihçiliği ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi nakletmektedir: “Tanzîmât devri tarihçiliği deyince göz önünde tecessüm eden heybetli sîma Cevdet Paşa’dır. Bu gün de ayakta duran her vakit kendilerine başvurulan en hakikî, en hayırlı tarihleri, dev himmetli bir çalışma mahsûlü olarak o verdi.” Bkz. Gür, Hukuk Tarihi ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 37.

ve edebiyat2 alanlarındaki eserleri ve fikirleri ortaya koymaktadır. İcra etmiş olduğu, Sadrazam vekilliği, Dâhiliye, Adliye, Ticaret, Evkâf ve Maarif bakanlığı ve Bursa, Yanya, Maraş, Halep ve Suriye valilikleri, Şûrâ-yı Devlet üyeliği ve başkan vekilliği, Meclis-i Tanzîmat üyeliği, Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye üyeliği ve Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye Cemiyeti başkanlığı gibi devletin çeşitli kademelerindeki önemli görevler de onun “devlet adamı” vasfını ortaya koymaktadır.3 Telif ettiği eserler4 ve icra etmiş olduğu görevler nedeniyle Ahmet Cevdet Paşa’yı Türk-İslâm ilim ve siyaset tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olarak görmek mümkündür.

Ahmed Cevdet Paşa’nın bahsedilen bu çok yönlülüğüne ve yapmış olduğu bazı hizmetlere Ebu’l-Ula Mardin de (ö. 1957) şöyle işaret etmiştir:

Ahmet Cevdet Paşa, hukuk ilmi adamı, bir fıkıh mütehassısı olmaktan ziyade yurtta hukuk ilminin gelişmesine büyük ölçüde çalışan, yürürlükteki hükümleri kanun haline çeviren, bizde kanunlaştırma usulünü yayan, düsturları vücuda getiren, tarihi incelemelere ilmî istikamet veren, dilimizi zapt ve rapt altına alarak sadeleştiren, memlekette Kur’ân’ın basımına ait gürültülü meseleyi çözen, maliyemizin kullandığı yanlış takvim usulüne karşı ilk ilmî mücadeleyi açan, devrinde cumhurun güç ve karışık işlerini idarede müstesna reviyyeti görülen değerli bir Türk bilgini ve pek mümtaz bir devlet ve siyaset adamıdır. Tanzimat devrinin, hatırası daima hayır ve şükranla yâd olunacak sayılı bariz simalarındandır.5

1 Ahmed Cevdet Paşa’nın sosyolog yününe ilk defa Ümit Meriç dikkat çekmiştir. Hatta Meriç, Türkiye’de sosyoloji tarihinin Ziya Gökalp’le değil Cevdet Paşa’yla başlamasını önermektedir. Bkz. Yazan, Ümit Meriç, “Bir Osmanlı Sosyoloğu Ahmet Cevdet Paşa”, Ahmet Cevdet Paşa (1823-1895), (Sempozyum: 9-11 Haziran 1995), TDV Yay., Ankara 1997, s. 9, 10.

2 Refik Gür, Ahmed Cevdet Paşa’nın edebiyatçı kimliği ile ilgili olarak da yine İsmail Habip’in yukarıda zikredilen eserinden şu değerlendirmeyi nakletmektedir: “Harikulâde ve başlı başına bir âbide olan Mecelle’si, şark bediiyatına istinat eden Belâgat-i Osmaniye ve Kavâid-i Osmaniye’si, zikrettiğimiz âbidevî tarihi ve şark kültüründe hakikaten allâme olan kudreti ile Cevdet Paşa her vakit şükranla yâd edilecek büyüklerimizdendir.” Bkz. Gür, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 37. Yine Gür, İbnü’l-Emîn Mahmud Kemal’den naklen de şu değerlendirmeyi kaydetmektedir: “Cevdet Paşa’nın fazîlet-i ilmiyyesi tariften müstağnî ve ulûm-i şarkıyyede yed-i tûlâ sahibi idi. Arap, Türk, Fars lisanlarının gavâmızına vâkıf, her şeyden bahse kâdir bir medr-i fâzıl idi. Nesri, sehl-i mümteni kabilindendi. Şiiri, kuvvet-i ilmi ile söylemişti. Tab’an şair olmadığı şiirlerinden anlaşılır. Beyne’l-müverrihîn bihakkın mevki-i mümtaz sahibidir. Bu iddianın en vâzıh delili on iki cilt teşkil eden tarihi, matbûdur.” Bkz. Gür, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 37.

3 Ahmed Cevdet Paşa’nın ifa ettiği bu ve diğer bazı görevlerin tarihleri ve sıralaması için bkz. Gür, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 29-34; Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 21-22;

4 Bu eserler hakkında geniş bilgi için bkz. Mardin, Ebu’l-Ula, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, TDV Yay., Ankara 1996, s. 11; Gür, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 35-36;

Halaçoğlu - Aydın, “Cevdet Paşa”, DİA, VII, 448-449; Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 22-23.

5 Mardin, Ebu’l-Ula, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, TDV Yay., Ankara, 1996, s. 7.

Ayrıca bkz. Gür, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 36. Ancak yine Ebu’l-Ula Mardin, Cevdet Paşa’nın bu üstün yeteneklerinin ve çok yönlülüğünün, birçok alanda eser vermesine rağmen bu alanların hiçbirinde uzmanlaşamaması gibi bir sonuç doğurduğuna da şöyle işaret etmiştir: “Cevdet Paşa merhumun kıymetli ve feyizli bir âlim olmasına rağmen hukuk ilmindeki ihtisası diğer fârik ve yüksek vasıflarına nazaran tâlidir. Merhum dikkatini yekdiğeri ile münasebeti pek az, çeşitli ilimler üzerinde dağıtarak tek birine teksif etmediği için zihinlere hayret veren büyük istidadı ile yüksek kabiliyetine, her meselenin en derin noktalarına nüfuz kudretine, müstesna zekâsına, velûd kalemine rağmen hiç birinde

Refik Gür de Ahmed Cevdet Paşa’yı, Türk kabiliyet ve zekâsının, bilgisinin ve bilginliğinin en parlak temsilcilerinden biri olarak göstermiştir. Onun tespitine göre Ahmed Cevdet Paşa’nın bu kabiliyetinin önemli bir örneği, medrese odasından devlet adamlığının önemli kademelerine geçerken sergilemiş olduğu dönüşüm ve uyumun hızı ve mükemmelliğidir. Yine Gür’ün ifadesiyle Cevdet Paşa’nın, daima faaliyet içinde geçen hayatı layık olduğu dikkat ve itina ile incelenerek örnek alınmalıdır.1

Süleyman Hayri Bolay ise Ahmed Cevdet Paşa’nın sadece geçen asırdaki söyledikleriyle kalacak bir insan olmayıp, günümüze ve daha ileriye de ışık tutacak çapta bir fikir adamı olduğunu belirtmek suretiyle onun uzak görüşlülüğüne vurgu yapmıştır.2

Ahmed Cevdet Paşa’nın çok yönlülüğüne ve bilhassa gelenekçilik ile çağdaşlaşma arasındaki dengeli duruşuna işaret eden bir değerlendirme de Mehmet Nuri Yılmaz tarafından yapılmıştır. Buna göre Ahmed Cevdet Paşa, aktif bir ilim adamı; fakih, tarihçi, edip, mütefennin, siyaset adamı ve mütefekkir olarak Müslümanların kendi inançlarından, şahsiyetlerinden ve kimliklerinden uzaklaşmadan gelişmelere yönelmelerini sağlama ve hatta bunun metodunu çizme yolunda büyük emek vermiş, milletimize yeni ufuklar açmış bir şahsiyettir.3

Mecelle’nin tedvin sürecinde Ahmed Cevdet Paşa’nın en büyük emek ve katkıyı sunduğuna yukarıda işaret edilmişti. Hatta bu emek ve katkı halk arasında, Mecelle’nin Cevdet Paşa’nın kendi eseri olduğu şeklinde bir kanaatin oluşmasına da yol açmıştır.4 Hâlbuki Ebu’l-Ula Mardin’in de ifadesiyle Mecelle’nin müellifi şahıs değil heyettir. Bu noktada herhangi bir tereddüde mahal yoktur.5 Ancak eserin tedvin sürecinin özellikle Cevdet Paşa açısından oldukça sancılı geçtiği de belirtilmelidir. Kendisine karşı oluşan muhalefetin etkisiyle dördüncü kitabın tamamlanmasından sonra bir süre cemiyetten uzaklaştırılmış ve Kitâbü’l-Vedîa onun yokluğunda hazırlanmışsa da bu kitabın hem kanun tekniği hem de getirmiş olduğu hükümler bakımından büyük eksiklikler taşıdığı

tam bir ihtisas mertebesine varamamıştır.” Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 7.

1 Gür, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 40.

2 Bolay, Süleyman Hayri, “Sunuş”, Ahmet Cevdet Paşa (1823-1895), (Sempozyum: 9-11 Haziran 1995), TDV Yay., Ankara 1997, s. X.

3 Yılmaz, Mehmet Nuri, “İlmî ve Tarihî Bir Şahsiyet Olarak Ahmet Cevdet Paşa”, Ahmet Cevdet Paşa (1823-1895), (Sempozyum: 9-11 Haziran 1995), TDV Yay., Ankara 1997, s. XIII.

4 Bazı batılı araştırmacılarda da bu eğilim görülmektedir. Örneğin bkz. Findley, Carter Vaughn, Osmanlı Devletinde Bürokratik Reform, Bâbıâli (1789-1922), çev., Latif Boyacı, İzzet Akyol, İz Yay., İstanbul 1994, s. 152.

5 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 12. Ayrıca bkz. Gür, Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından Mecelle, s. 35-36. Bu konuda farklı bir görüş için bkz. Yıldırımer, “Mecelle’ye Yöneltilen Tenkitler ve Bu Tenkitlerin Değerlendirmesi”, s. 426.

görülmüştür. Bunun üzerine tekrar Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye Cemiyeti’nin başına getirilen Cevdet Paşa, Kitâbü’l-Vedîa’yı toplatarak yerine Kitâbü’l-Emânât’ı kaleme almıştır. İki kitabın karşılaştırılması, Cevdet Paşa’nın Mecelle’ye katkısını ortaya çıkarması bakımından önemlidir.1

Ayrıca ifade edilmelidir ki Cevdet Paşa’nın bu kanunun ortaya çıkmasındaki rolü, Mecelle’yi hazırlayan heyetin başkanı sıfatıyla sadece kanunun hazırlanmasından ibaret değildir. Bu noktaya gelmeden önce Fransız medenî kanununun alınmasını isteyenlere ve bu arada en başta Sadrazam Ali Paşa ile Fransız büyükelçisi De Bourée’ye karşı vermiş olduğu mücadele sonunda Code Civile’in (Fransız Medeni Kanunu) iktibası yerine millî bir kanunun hazırlanması fikrini kabul ettirmesi ve bu fikre sonuna kadar sahip çıkarak Mecelle’nin tamamlanmasını sağlaması en az telifindeki emeği kadar önemlidir.2

Mecelle Cemiyetini oluşturan ve eserin tamamında veya belli bir kısmında emeği bulunan diğer âlimler de şunlardır:

2- Filibeli Seyyid Halil Efendi (ö. 1302/1885): Ders vekili büyük Filibeli diye bilinen zattır. Mecelle’nin birinci ve ikinci kitaplarında “Evkâf-ı Hümâyûn Müfettişi”3 ve beşinci kitabında “Vekîl-i Ders ve An A’zâ-i Meclis-i Tedkîkât-ı Şer’iyye”,4 altıncı kitabında “Ders Vekîli”5 ve yedinci ve sekizinci kitabında “Vekîl-i Ders”6 ünvanı altında mührü vardır. Üçüncü ve dördüncü kitaplarla diğer kitapların müzakeresine iştirak etmemiştir. Aslen Bursalı olup büyük babasının Filibe’ye yerleşmesi nedeniyle orada doğduğundan Filibe’ye izafe olunmaktadır. Mecelle Cemiyetinin çalışmalarında büyük emeği bulunan değerli bir fakihtir.7

3- Seyfeddin İsmail Efendi (ö. 1299/1882): Mecelle mazbatası ile birden beşe kadar olan kitaplarda “An A’zâ-i Şûrâ-yı Devlet”8, altıncı ve yedinci kitaplarda “An A’zâ-i Cemiyyet”9, sekizinci kitapta “Kâdî Dâri’l-Hilâfeti’l-Aliyye”10, onuncu kitapta

1 Halaçoğlu - Aydın, “Cevdet Paşa”, DİA, VII, 448.

2 Halaçoğlu - Aydın, “Cevdet Paşa”, DİA, VII, 448. Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 61-65.

3 Mecelle, s. 171.

4 Mecelle, s. 220.

5 Mecelle, s. 247.

6 Mecelle, s. 262, 285.

7 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 160; Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 25.

8 Mecelle, s. 16, 171, 192, 201, 220.

9 Mecelle, s. 247, 262.

10 Mecelle, s. 285.

“Kâdî Dâri’l-Hilâfeti’l-Aliyye Sâbikan”1, on birinci kitapta “Reîs-i Dâire-i Muhâkemât”2, on ikinci kitapta ünvansız3, on üçten on altıya kadar olan kitaplarda da

“An A’zâ-i Şûrâ-yı Devlet”4 ünvanları ile mührü bulunmaktadır.5 Mecelle Cemiyeti çalışmalarının tamamında bulunanlardan biridir. Harput’ta dünyaya gelmiş bir müddet orada tahsile devamdan sonra İstanbul’a gelerek tahsilini tamamlamış ve İstanbul’daki talebelik hayatında Ahmet Cevdet Paşa ile birlikte Vidinli Hoca’nın derslerine devam etmiştir.6 Cevdet Paşa’nın bulunmadığı zamanlarda bir müddet Mecelle Cemiyeti başkanlığı da yapmıştır.7

4- Şirvânî-zâde Ahmed Hulusî Efendi (ö. 1306/1889): Mecelle’nin birden beşe kadar olan kitaplarında ve dokuzuncu kitapta “An A’zâ-i Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye”8, onuncu kitapta “Müftî Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî”9, on birinci kitapta “Kâdi-i Dâri’l-Hilâfeti’l-Aliyye”10, on ikinci kitapta ünvansız11, on üç ve on dördüncü kitaplarda “An A’zâ-yi Meclis-i Tedkîkât-i Şer’iyye”12 ve on beş ve on altıncı kitaplarda “Reîs-i Meclis-i Tedkîkât-i Şer’iyye ve Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm”13 ünvanları ile mührü vardır. Altı, yedi ve sekizinci kitapların tedvinine iştirak etmemiştir.14 Amasya’da doğmuş ve ilk tahsiline burada başlamıştır. Tahsilini İstanbul’da tamamladıktan sonra da müderris olmuştur.15

5- Ahmed Hilmi Efendi (ö. 1305/1888): Mecelle’nin birden on bire kadar olan kitaplarında “An A’zâ-i Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye”16, on ikinci kitapta ünvansız17, on üçten on altıya kadar olan kitaplarda da “Reîs-i Sâni-yi Mahkeme-i Temyîz”18 ünvanı ile mührü bulunmaktadır.19 Kastamonulu olup tahsilini İstanbul’da yapmış ve müderrislik ile ilmiye mesleğine girmiştir. Mecelle’nin bütün kitaplarının hazırlanışında

1 Mecelle, s. 449.

2 Mecelle, s. 479.

3 Mecelle, s. 496.

4 Mecelle, s. 517, 547, 591, 614.

5 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 161.

6 Bkz. Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 24.

7 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 161; Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 25.

8 Mecelle, s. 171, 192, 201, 220, 316.

9 Mecelle, s. 449.

10 Mecelle, s. 479.

11 Mecelle, s. 496.

12 Mecelle, s. 517, 547.

13 Mecelle, s. 591, 614.

14 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 161.

15 Bkz. Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 26.

16 Mecelle, s. 171, 192, 201, 220, 247, 262, 285, 316, 449, 479.

17 Mecelle, s. 496.

18 Mecelle, s. 517, 547, 591, 614.

19 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 162.

iştiraki vardır.1 Cevdet Paşa, Ahmet Hilmi Efendi’nin fıkıhtaki ihtisas ve melekesinden daima saygı ile bahsetmiş ve Cemiyetin başkanlığından ayrılıp Yanya valiliği yaptığı zamanlarda da Mecelle ile ilgili olarak kendisiyle haberleşmiştir.2

6- Bağdatlı Muhammed Emin Efendi (ö. 1309/1891): Mecelle’nin birden dörde kadar olan kitaplarında “An A’zâ-i Şûrâ-yı Devlet”3 ünvanı ile mührü vardır. Diğer kitapların müzakeresinde ise iştiraki bulunmamakla beraber katkı da bulunduğu kitaplarda çalışmasından ve fıkhî melekesinden istifade edilmiştir.4 Muhammed Emin Efendi Bağdat doğumludur. Tahsilini de Bağdat’da tamamladıktan sonra yine burada müftî olmuştur. İstanbul’a ise Şûrâ-yı Devlet Azası olarak tayini vesilesiyle gelmiştir.5 7- İbn Âbidînzâde Alâeddin Efendi (ö. 1306/1889): Mecelle’nin birden beşe kadar olan kitaplarında “An A’zâ-yı Cem’iyyet”6 ünvanı ile mührü bulunmaktadır.

Diğer kitapların tedvinine ve müzakeresine iştirak etmemiştir.7 Meşhur fakih İbn Âbidîn’in oğludur.8 Şam’da doğmuş ve tahsilini orada tamamladıktan sonra İstanbul’a gelmiştir.9 1285/1868 yılında da Mecelle Cemiyeti Azalığına tayin edilmiştir.10 Türkçeyi nispeten az bilmesine rağmen fıkhî melekesinden ve kaynak olan nakilleri bulmadaki ihtisasından çok faydalanılmıştır.11

8- Ömer Hulûsî Efendi (ö. 1292/1875): Mecelle’nin beşinci kitabında “Reîs-i Cem’iyyet-i Mecelle ve An A’zâ-i Meclis-i Tedkîkât-i Şer’iyye”12, altıncı ve yedinci kitabında “An A’zâ-i Meclis-i Tedkîkât-i Şer’iyye”13 ünvanları ile ve sekizinci kitapta ünvansız14 olarak mührü bulunmakta olup diğer kitapların müzakeresine iştirak etmemiştir.15 Gümüşhanelidir. Tahsilini ikmalden sonra müderris olarak ilim hayatına

1 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 162; Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 23.

2 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 162; Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 24.

3 Mecelle, s. 171, 192, 201.

4 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 162-163;

5 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 163; Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 29.

6 Mecelle, s. 171, 192, 201, 220.

7 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, 163.

8 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, 163; Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 28.

9 Bkz. Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 28.

10 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, 163; Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, s. 28.

11 Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, 163.

12 Mecelle, s. 220.

13 Mecelle, s. 247, 262.

14 Mecelle, s. 285.

15 Ömer Hulûsî Efendi’nin Mecelle’de yer alan ünvanları ile ilgili olarak Ebu’l-Ula Mardin sadece Meclis-i Tedkîkât-i Şer’iyye azâlığından bahsetmektedir. Bkz. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden

atılmış daha sonra dersiâm olmuş ve Şehzâdelere hocalık yapmıştır. Ahmet Cevdet Paşa Mecelle Cemiyeti reisliğinden ilk uzaklaştırıldığında ve komisyon çalışmalarının Meşîhât dairesine nakledildiğinde Cemiyete başkanlık da yapmıştır.1

9- İsa Ruhî Efendi (ö. 1297/1880): Mecelle’nin yalnız beşinci kitabında “An A’zâ-i Meclis-i Tedkîkât-i Şer’iyye”2 ünvanı altında mührü görülmektedir. Diğer

9- İsa Ruhî Efendi (ö. 1297/1880): Mecelle’nin yalnız beşinci kitabında “An A’zâ-i Meclis-i Tedkîkât-i Şer’iyye”2 ünvanı altında mührü görülmektedir. Diğer