• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

4.10. Goya’nın ‘3 Mayıs 1808’i

Sanata yüklenen ifade her bir sanatçının tuvalinde farklılık arz eder. Sanatçının betimleyeceği konunun anlatımı, yaşadığı dönem ile bağlılığa vurgu yapıyorsa sanat izleyicisinin daha çok dikkatini çekecektir. Burada sanatçının sunduğu görselliğe verilen ehemmiyetten çok görselliğin anlatımdaki derinliğin izleyicisinin yaşantısıyla paralellik göstermesi eseri daha değerli kılacaktır. Tuvalde anlatıma giren her bir objenin izleyicisiyle ortak bir noktayı paylaşması, eserin gerçek hayatta karşılığını bulmaya başladığına işarettir. Burada dikkat edilecek husus, toplumu ilgilendiren sosyo-kültürel olayları bir eser içinde yer bulması toplum tarafından daha dikkate değer görülmeye başlanacaktır. Antik çağdan günümüze değin gelen ‘Çarmıha Gerilen İsa’ anlatımlı dini betimlemeler, hayatın içinde insanın ortak bir paydasını oluşturması sebebiyle var olmuş ve günceliğini korumuşlardır. Savaşı anlatan eserler ise ilk insanlığın hayata adım attığı andan itibaren var olmuştur. İlgi alakanın yüksek olduğu bu iki olgu her daim sanatçının anlatımında hayat bulmuştur.

Goya'nın olgunluk döneminin ürünleri olan baskı dizileri, onun aynı zamanda olgunlaşmış düşüncelerinin de yansımalarıdır. Bu düşüncelerini, kaprisler ve atasözlerinde İspanyol halkının angaje olduğu gelenekleri, bunlardaki akıldışı saçmalıkları, saray hayatını ve aristokrasiyi; savaşın felaketlerinde, Napolyon işgalinin yol açtığı dehşeti, boğa

66

Güreşleri'nde ise çatışma, şiddet ve İspanyol halkının eğlence alışkanlığını ayrıntılarıyla irdeleme olanağını bulur. Goya bu dizilerdeki düşüncelerini, daha doğrusu eleştirel bakışını, aydınlanma taraftarı bir birey, yenilikçi, politik ve modern bir sanatçı kimliğiyle yapıtlarına yansıtmıştır. Onun tüm bu olay ve olguları, keskin bir doğa gözlemciliği, güçlü bir yorum yetisi ve zekice ilişkilendirilmeler ile satirik kurgulara dönüştürebilmesi yapıtların bugün de etkisini sürdürmesinin nedenidir(Esmer, 2009, s. 81).

Francisco de Goya’ya ait ‘3 Mayıs 1808’ adlı eserin sosyo-kültürel anlamda toplumda cerayan eden bir olguya parmak bastığı gerçektir. Jacques Louis David’in ‘Marat’ın Ölümü’ eserindeki anlatım insanları galayana getirebiliyorsa, bu eserin dile getirdiği anlatım halkla olan ortak paydasına bakılması gerektiğini vurgular. İspanya tarihinin yeniden yazılışına denk gelen ‘3 Mayıs 1808’ adlı tarihi olay İspanya halkı için sosyo- kültürel anlamda çok önemli bir yer tutar.

Resim 6:‘3 Mayıs 1808’, Frncisco de Goya, 1814, 268 × 347 cm, Tuval üzeri yağlı boya, Prado Müzesi,

Madrid

Kaynak: http://www.abcgallery.com/G/goya/goya70.html Erişim Tarihi:10.02.2015

İspanyol ressam Frnacisco de Goya’nın 1814 yılında tamamladığı bu tablo, şu anda, Madrid’deki Prado Müzesi’nde sergilenmektedir. Goya bu çalışmayı, Fransızların 1808’de

67

Madrid’i işgali sırasında, Napolyon’un ordularına direnen İspanyolların anısına çizdi. Bu direniş aynı zamanda ‘Yarımada Savaşı’nın tetikleyicisiydi. İspanyol ressamın, aynı boyutlardaki eş çalışması ‘2 Mayıs 1808’de (Memluklerin Saldırısı) tıpkı bu tablo gibi İspanya’nın geçici hükümeti tarafından, Goya’nın önerisi ile ressama ısmarlandı(Url,5) 2015). Goya, Aragonca yazdığı bir mektupta bu tabloları yapma amacını: “Avrupa’nın zorbalarına karşı giriştiğimiz şerefli ayaklanmanın en olağanüstü ve kahramanca hareketlerini fırça darbelerim ile ebedileştirmek….”diyerek açıklamıştır (Cirlot’tan Aktaran Akalın, 2013). Akalın, (2013). Eserin içeriği, sunumu ve duygusal yönü, onu savaşın korkunçluğu konusunda çığır açan ve ilk örnek olarak değerlendirilen bir imge haline getirdi. Eser yaratıldığı zamanın, popüler sanatının pek çok kaynağından yararlanan ‘3 Mayıs 1808’, yine de geleneksel kalıpların kırılışının bir simgesi oldu. Hristiyan sanatının geleneklerinden ve ananevi savaş betimlemelerinden uzaklaşması, eseri alanında benzersiz kıldı ve modern alandaki ilk örneklerden biri olarak kabul edilmesini sağladı. Sanat tarihçisi Kenneth Clark'a göre tablo: Tarz, konu, içlem olarak yaşanan

dönemi, sosyo-kültürel anlamda anlatan devrim sayılabilecek ilk büyük resimdir(Url,5). Savaşın acımasızlığını anlatan ‘3 Mayıs 1808’ adlı tablo, sanatçının kendi kişisel karanlık

dünyasını ülkesinin tarihiyle özdeşleştirerek tek bir ana sığdırmaya çalışmıştır. Madrid’deki Prado Güzel Sanatlar Müzesinde asılı olan ‘3 Mayıs 1808’ tablosu 275 cm× 335 cm gibi devasa boyutlarda olup birbirini izleyen iki sahneden biridir. ‘2 Mayıs 1808’ adlı resim halkın Napolyon askerlerine başkaldırışını betimler. Fakat ‘3 Mayıs 1808’ adlı tablo ise önceki gün yapılan direnişin sonucunda Fransızlara karşı koyan asilerin idam edildiğini göstermektedir. Napolyon’un 1808 de İspanya’ya girmesiyle Madrid savaş alanına dönmüş ve Avrupa’da birçok yer istilanın yarattığı girdaba kapılmış, orduları askeri facialara yol açmış, insanların hayatı mahvolmuş, kıtlık baş göstermeye başlamıştır. ‘3 Mayıs 1808’ resmi Fransa’dan İspanya için beklenen aydınlanmanın askeri zulme dönüşmesini anlatır niteliktedir. Diğer bir ifade ile bu tablo, Goya’nın aydınlanmaya olan inancını kaybettiğini anlatmaktadır. Resimde aydınlanmanın Madrid’e getirdiği tek şeyin insanoğlunun vahşeti olduğunu göstermektedir. Sanatçı bu resmi Napolyon’un İspanya’daki ordusu yenilgiye uğratılarak ülke dışına atıldığı dönemden sonraki yılda yapmıştır. Bundan sonraki süreçte ülkede esen Liberal anlayış, sanatçının betimleyeceği bu resme zemin hazırlamıştır. Goya’nın konseye yazdığı bir mektupta: “Majesteleri Don Francisco de Goya, Avrupa’nın zorbasına karşı giriştiğimiz şanlı direnişi, en kayda değer

68

anlarını ve halkımızın kahramanlıklarını tuvale yansıtmak için büyük bir arzu duymaktadır (Goya, BBC belgeseli, 2015). ifadeleri dile getirmektedir.

Savaşta yaşanan acıları resmeden sanatçı, resimde ölmeyi bekleyen insanları adeta ulvileştirmiştir. Sanatın buradaki ulvi anlatımı, betimlenen her bir figürü sanat izleyicisine savaşın yarattığı felaketin ne kadar olumsuz sonuçlar doğurduğunu göstermektedir.

Sanatçı, resimde betimlenen beyaz gömlekli figürü Hristiyan inancının kutsal kabul ettiği haç şeklinde sunmaya çalışmıştır. Goya, figürü görsel bir kompozisyonda kullanarak en dinamik hale getirmeye çalışmıştır. Figürün üzerindeki bütün çizgiler izleyiciyi merkeze doğru yönlendirmeye çalışır ve göz ilk baktığı anda bu figüre odaklanmaktadır(Goya, BBC beleseli, 2015).

Eserdeki imgelerin anlatımı; şiddet olgusu, ölüm, öldürme teması yoğun bir şekilde kompozisyona yansıtılmaya çalışılmıştır. Kompozisyondaki kurgu bir tiyatro sahnesinden çıkmış gibidir. Ölenler, ölmek üzere olanlar, öldürülmek üzere sırada bekleyenler ve öldürenler. Güçlü ve kaynağı belli olan ışık, resmin atmosferine yansıyan şiddetin yıkıcı vahametini yoğun bir şekilde kendini izleyicide hissettirmektedir. Fenerin yaydığı ışık burada nesnel anlamda bir ışık olduğu kadar eserin plastik oluşumuna da açık leke olarak katkı sağlamaktadır. Resimdeki renk dağılımı yine şiddetin yıkıcı vahametinin etkisini artırmaktadır. Griden siyaha kadar uzanan renk çeşitlerini destekleyen sarı, kahverengi, yeşil ve kırmızını egemenliği, şiddetin gerilimini ve olayın gece saatlerinde gerçekleştiğini göstermektedir. Şiddetin evrensel yok edici boyutu, öldürenlerin Fransız askerleri olduğunu belirten (ki bunu bilmemize karşın) herhangi bir işaret konulmadan verilmeye çalışılmıştır. Bu simgesel yaklaşımdan bu sonuç çıkarılabilir. Goya, şiddetin kaynağının otoriteye, güce ve militarizme ait olduğunu belirtmeye çalıştığı bu eserde, eleştirel bir tavır sergilemektedir. Kompozisyonun karşıtını birlikte sunan ve bundan dolayı etkisini artıran ikili planlar üzerine kuruludur. Bu planlar durağanlık-hareket, açık-koyu gibi sayılabilir. Durağanlık koyu alanda, hareketlilik de açık alanda verilmiştir. Ayrıca anlam olarak da resim, ezen-ezilen(ölen-öldüren), ölüm-yaşam gibi karşıt kavramları da çağrıştırmaktadır. Resimde şiddetin yorumu güçlü bir doğa gözleminin sonucudur(Ötgün, 2008, s. 94).

Fransız Devrimi’nden sonra 18. yy’de Avrupa’nın çeşitli yerlerinde devrimler meydana gelmiştir. Özellikle Napolyon’un yenilmesinden sonra 18. Louis, soylulardan ve rahiplerden alınan hakları ve toprakları bunlara iade etmek için yasa çıkarmış, diğer

69

kişilerin elindeki hakları sınırlamış ve basın özgürlüğünü kısıtlamıştır. Bu yaptırımlardan mevcut sanatçılar da etkilenmiştir(Cirlot’tan Akalın 2013). Akalın (2013), Sanatçının betimlemiş olduğu bu eser ilk zamanlarda sanat izleyicisinin gözünden kaçmış olsa da, Fransız İhtilali’nden sonra gelişen olaylar zinciri ve 19. ve 20. yy. ’da meydana gelen sosyo-kültürel hareketlenmeler eseri gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır.