• Sonuç bulunamadı

Mani’nin Hayatı ve Maniheizm’in Ortaya Çıkışı

II. BÖLÜM: İPEK YOLU ÜZERİNDE DIŞARIDAN GELEN DİNLER DİNLER

1- Mani’nin Hayatı ve Maniheizm’in Ortaya Çıkışı

Maniheizm, bir din olarak m.s. III. yüzyılda Mani isimli bir teolog tarafından doktrine edilmiş ve sistemleştirilmiştir. Beşeri bir din olduğu için bu inanç sisteminin, kurucusunun hayatı ve şahsiyetiyle yakından ilgisi bulunmaktadır. Bu

131

Yusuf Besalel, Yahudi Tarihi, s. 169-170. 132

Bumairimu Abudukelimı, Uygur Türklerinin Dinî İnanışları, s. 47-48. 133

Mehmet Aydın, “Maniheizm”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, s. 465. 134

60

açıdan Maniheizm’in iyi anlaşılabilmesi için kurucusunun hayatı ve şahsiyetini göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

Maniheizm’in kurucusu Mani b. Fatik (Pattak) el-Hâkim, 14 Nisan 216 yılında Mezopotamya bölgesinde, Kuzey Babil’deki Dicle ve Fırat’ı birbirine bağlayan bir kanal üzerinde kurulmuş olan Mardinu şehrinde dünyaya gelmiştir.135 Ailesinin Fars milletine mensup olduğu, babasının Hamedan’dan Babil’e göçtüğü bilinmektedir. Bunun yanında onun annesinin Part hanedanın krallarının soyundan geldiği de rivayet edilir. Ancak bu rivayet zayıf görünmektedir.136 Mani’nin çocukluğu hakkında çok sağlıklı bilgi edinilememektedir. Ancak onun çok dindar bir Yahudi-Hıristiyan çevrede büyüdüğü, ailesinin ise heteredoks Hıristiyan mezhebi Elkesai’ye mensup olduğu bilinmektedir.137 Mani’nin küçük yaşta hikmetli sözler söylediği ve bilgelik sahibi olduğu, 228/229 yılında, 12 yaşındayken ilk defa meleklerle karşılaştığı, bu görüntü sırasında ikizinin kendisine göründüğü ve onu sürekli koruyup yardım edeceğine dair ona söz verdiği rivayet edilmektedir.138

Mani’nin, 12 ve 24 yaşlarındayken aldığı ilâhî vahiyler neticesinde kendi mezhebi olan Elkesai’den ayrıldığı kaydedilmektedir. Et-Tum isimli meleğin ona Cennetin Kralı (Maniheizm’in üstün ve iyi tanrısı)’nın mesajını ilettiği, kendi halkından ayrılmasını emrettiği ve ona kötülük ve şehvetten uzaklaşmasını tavsiye ettiği rivayet edilir. Bu emir üzerine Mani, içinde yaşadığı toplumdan uzaklaşır, eski inanç ve geleneklerinden vazgeçer inzivaya çekilir. Belli bir yaşa kadar meleklerin getirdiği emirler doğrultusunda yaşadığından ve bir süre sonra ilâhî menşeli olarak kendisine ortaya çıkıp öğretisini gür bir sesle duyurmasının emredildiğinden bahsedilir. Rivayete göre; bu mesajdan sonra Mani, inançlarını insanlara tebliğ etmek için faaliyetlere girişir. İlk olarak Hindistan’a bir misyonerlik seyahati gerçekleştirmiştir. Yolculuğu esnasında Budizm ve Zerdüştilik’i yakından tanıma fırsatı bulmuş, teoloji bilgisini geliştirerek memleketine geri dönmüştür. Mani’nin en büyük özelliği, girdiği herhangi bir dinî çevreye uyum sağlayabilmesi, kendi inancı

135

Mehmet Aydın, “Maniheizm”, s. 464.

136

Kurt Rudolph, “Maniheizm”, Çev; Mustafa Bıyık, G.Ü.İ.F.D, 2002/I, Çorum-2002, s. 380-381. ; İskender Oymak, “İslâm Kaynaklarına Göre Maniheizm”, F.Ü.İ.F.D, S.14/1, s. 70, Elazığ-2009. 137

Şinasi Gündüz, “Maniheizm”, DİA, Ankara 2003, XXVII, 575. 138

61

ile girdiği çevrenin inançları arasında benzerlik kurabilmesidir. Zira Hıristiyanların arasındayken kendisini Hz. İsa’nın müjdelediği Paraklet olduğunu iddia etmiş; Budist çevrelerde ise Buda’nın görüşleriyle kendi fikirlerinin uyum içinde olduğunu ileri sürmüştür.139

İran Kralı I. Şapur, başlangıçta Mani’yi himaye etmiş ve inançlarını benimsemiştir. Mani bu sırada İran’ın her tarafına dinini yaymayı başarmış, ancak bir süre sonra Mani’ye muhalefetin artmasıyla I. Şapur, ondan ülkeyi terk etmesini istemiştir. O da İran’ı terk ederek Çin ve tüm Orta Asya’da seyahatlara çıkmış ve öğretisini yaymıştır. Nisan 272’de Şapur ölür ve yerine oğlu Hürmüz tahta çıkar. Mani onunla bir sorun yaşamaz, ama bir yıl sonra Hürmüz ölür ve tahta kardeşi I. Behram çıkar. Ancak onun Mani’ye bakışı babası ve kardeşininkinden farklı olur. Mani, Behram’ın tavrından onun kendisine karşı beslediği olumsuz hisleri fark etmiş ve öldürüleceğini anlamıştır. Bir gün yandaşlarına şöyle seslendiği rivayet edilir; “Bana bakın ve bana doyun çocuklarım; çünkü bedenimle sizden uzaklaşacağım.” Burada Mani’nin, bir peygamber olarak âkıbetini bildiği ve tebliğ görevinin yakında sona ereceğini taraftarlarına söylemeye çalıştığı vurgulanır. Behram bir gün Mani’yi nezdine çağırır ve Mani gelir gelmez Mecusilerin başı “Mobad” (Din adamı) tarafından suçlanır. O, Mani’nin vaaz ettiği inançlarla halkı resmî dinden saptırdığını ileri sürer. Kral’la görüşmesinde Mani, görevinin tanrısal niteliğini açıklayınca, Behram’ın: “Bu vahiy niye sana indi de, ülkenin efendileri olan bize inmedi?” şeklindeki itirazına Mani, “Tanrı’nın iradesi böyleymiş” şeklinde cevap verir. Netice olarak Mani, mahküm edilir ve zincirlenerek hapse atılır. Zincirler nedeniyle hiç hareket edemez. Maniheistler bu çileyi Hıristiyanlıktakı “çarmıha gerilme” terimiyle nitelerler. Mani, zincire vurulduktan 26 gün sonra, Şubat 277’de 60 yaşındayken ölür. Bir rivayete göre cesedi parçalara ayrılmış, başı şehir kapısında teşhir edilmiş, geri kalanı ise köpeklere atılmıştır. Birûni ise, derisinin yüzülüp içinin toprakla doldurulduğunu ve Cündişapur şehrinin kapısına asıldığını ve o kapının hali hazırda da Mani kapısı olarak bilindiğini ifade etmektedir.140

139

İskender Oymak, “Maniheizm”, s. 70-71.

140

62

Mani, kendi doktrinlerine özellikle Süryanilerin bazı esaslarını da dahil etmiş, kurduğu yeni dinin yayılmasında Süryanice’yi etkin olarak kullanmıştır. Yine dinî kaide ve kuralları açısından Hıristiyanlıktan faydalandığı gibi; Budizm’in bazı dinî esaslarını da kendi yarattığı inanç sistemine dahil etmiştir.141 Bu nedenle Şehristani, Mani dininin çeşitli dinlerin bir karışımı olduğunu, özellikle Hıristiyanlığın tesirinin daha fazla hissedildiğini, Mani’nin İsa peygamberi nebi olarak kabul ederken; Musa peygamberi inkâr ettiğini ifade ederek Hıristiyanlığın Maniheizm üzerindeki tesirini vurgular.142