• Sonuç bulunamadı

MEVSİMSELLİĞİN YÖNETİMİ İÇİN STRATEJİLER

1.7.2 Makro Yönetim Stratejiler

Makro yönetim stratejileri, mikro (işletme) düzeyde uygulanan stratejilerden farklı olarak çoğunlukla kamu yönetiminin uygulayabileceği stratejileri içermektedir.

Turizm sektöründe mevsimsellik sorununa çözüm getirilmesi, onu yaratan nedenlerin ortadan kaldırılmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Ancak; mevsimsel talep dalgalanmalarının başlıca nedenleri arasında yer alan doğal çevre ve iklim koşullarının değiştirilmesi olanaksız olduğundan; diğer faktörlerden özellikle iş hayatı ve öğrenim dönemindeki tatillerin ayarlanması, sosyal turizmin bazı dönemlerde desteklenmesi, tutundurma çabalarına ağırlık verilmesi ya da yatırım teşvikleri gibi konularda kamu yönetiminin bazı değişiklikler yapması gerekmektedir. Kuşluvan ve

Kuşluvan (1998: 28); makro yönetim stratejilerini 4 başlık altında aşağıdaki gibi incelemektedir:

a. Okul ve Ücretli Tatillerin Yeniden Düzenlenmesi: Turizmde mevsimsel yoğunlaşmanın nedenlerinden biri; kurumsal bir neden olan okul ve ücretli tatillerin yaz aylarında yoğunlaşmasıdır. Dolayısıyla mevsimselliği azaltmanın yollarından birisi de okul ve ücretli tatil dönemlerinin değiştirilmesidir. Örneğin; ilköğretim, lise ve üniversitelerin bazı bölgelerde Nisan ayı sonunda yaz tatiline girmesi, yoğun mevsim öncesinde bir turizm hareketi yaratabilir. Diğer yandan; çok uzun olan yaz tatilinin bir kısmının da kış aylarına çekilmesi mümkündür. Ancak bu strateji; Türkiye gibi sıcak bir ülkede yaz aylarında eğitim yapılmasını güçleştirebilir. Uygulanabilirlik açısından daha gerçekçi bir yaklaşım da ücretli yıllık izin dönemlerinin değiştirilmesidir. İşverenler; personelinin tatile çıkma dönemini, yılın 12 ayına dağıtabilirler. Ücretli tatillerin yeniden düzenlenmesi; işletme yöneticilerine, karma komisyonlarda ve sendikalarda görev yapan işçi temsilcilerine ve bunların turistik işletmecilerle olan diyaloğuna bağlıdır. Ücretli tatillerin tüm yıla yayılması konusunda yukarıda belirtilen kesimlerde ortak bir bilincin egemen olması şarttır. İşletmeler, sendikalar ve turistik işletmeler işbirliği yaparak çalışanlara yoğun tatil dönemi haricinde tatile çıkmalarını (örneğin; yoğun olmayan dönemde tatile çıkanlara tatil kredisi verilmesi, tatil katkı payı ödenmesi, bir-iki gün ücretsiz tatil olanağı gibi) özendirebilirler.

b. Düşük Sezonda Sosyal Turizmin Özendirilmesi: Sosyal turizm; bilindiği gibi, ekonomik güçleri nispeten zayıf olan kitlelerin birtakım özel önlem, destek ve tesisler yardımı ile turizme katılmaları ve bunun yarattığı ilişkilerin tümü olarak tanımlanmaktadır. Bu ekonomik yardım ve kolaylıklar değişik uygulamalar şeklinde olmaktadır. Tatil kredileri, indirimli fiyatlar, özel tatil çekleri gibi teşvikler, özellikle turizm hareketlerinin yoğun olmadığı dönemlerde iç turizmin canlandırılması yoluyla mevsimselliğin etkisini azaltabilmektedir.

c. Tutundurma Çabalarına Ağırlık Verilmesi: Turizmde mevsimselliğin nedenleri konusunda insanların belirli bir kısmının sadece psikolojik sebeplerden dolayı, başkalarının tatile çıktığı dönemlerde seyahat etme isteğinde olduğu belirlenmişti. Ekonomik, doğal ve kurumsal olarak bir kısıtlama olmadığı halde, turistik işletmelerin en yoğun olduğu ve kalabalığın

arttığı bir dönemde insanların tatile çıkmak istemesi ancak psikolojik sebeplere dayandırılabilir. Çünkü tatilin amacı dinlenme, rahatlama ve özgürlük gibi dinlenmeyi kolaylaştıran faktörlerdir ve turizm etkinliğinin yoğun olduğu dönemlerde de bu ortam bulunamamaktadır. İnsanların bu davranışı ancak; topluluk halinde yaşama ve başkaları gibi olma içgüdüleriyle açıklanabilmektedir. Bu içgüdü; kalabalıkta bulunma zevki, sosyal etkileşim, başkalarına benzeme, temelde kazanılan alışkanlıkların baskısı, sosyal ve psikolojik olgulardır. Kamu sektörü; turizm mevsiminin uzatılması, turizm hareketlerinin zaman içinde özellikle yoğun olmayan dönemde yayılması için kitle iletişim araçları ile bir kampanya başlatarak, yüksek sezonun dezavantajlarını (yüksek fiyat, kalabalık, hizmet için bekleme süresinin uzaması gibi) ve düşük sezonun avantajlarını belirterek, sadece alışkanlığından ötürü turist etkinliğinin yoğun olduğu dönemde tatile çıkan tüketicilerin, talebin yoğun olmadığı dönemlerde tatile çıkmalarını sağlayabilir. Bazı ülkeler; turizm faaliyetlerini yıl içerisine yaymak için kitle iletişim araçlarını kullanarak, insanları yılın değişik dönemlerinde tatile çıkmaya ikna etmeye çalışmış ve olumlu sonuçlar almıştır.

d. Yatırım Teşvikleri: Kamu sektörü; mevsimselliğin azaltılması yönünde yatırım teşviklerini de kullanabilmektedir. Özellikle yılın tamamında veya yüksek sezon dışında da gerçekleştirilebilecek farklı turizm işletmeleri kurmak isteyen, farklı turizm türleri ve etkinlikleri düzenlemek isteyen yatırımcılara ekstra teşvikler uygulayabilir.

Yıllardan beri, turizm sektörünün mevsimlik özelliğinin yarattığı olumsuz sonuçlardan kurtulmak ya da bu olumsuz sonuçların etkilerini azaltmak için ülkelerin gerek kamu gerekse özel sektörleri tarafından çok sayıda önlem alınmaya çalışılmıştır. Bu konuda yapılan araştırmalar da incelendiğinde mevsimselliğin etkilerini azaltmak için önerilen yaklaşımlar kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilmektedir (Butler, 2001: 12; Lundtorp et.al., 1999: 50; Koç ve Altınay, 2007: 228; Nadal et.al., 2004: 698):

 Turizm faaliyetlerini tüm yıla yayma çalışmaları,  Pazar farklılaştırma çalışmaları,

 Fiyat farklılaştırma ve fiyat indirimleri uygulamaları,  Geçici vergi indirimi uygulamaları,

 Sezon dışında iç turizme yönelme ve iç turizmi canlandırma çalışmaları,  Sezon dışı talebi canlandırma faaliyetleri (festival vb.),

 Uzun yaz tatillerinin yanı sıra kış aylarında kısa süreli tatillerin sağlanması.

Turizm sektöründe mevsimsellik sorununu çözmek için önerilen yaklaşımlara rağmen, sorun hala aşılması zor bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Çok sayıda ülke için, tüm çabalara rağmen, turizm sektörü hala mevsimlik özelliğini korumaktadır. Dahası, kamu sektörü için mevsimsellik sorunu giderek içinden çıkılmaz ve karışık bir hal almıştır.

Mevsimselliği ortadan kaldırma konusunda günümüze kadar yürütülen tüm çabalar, herhangi bir turizm destinasyonunu sezon dışında da çekici kılmaya yönelik olarak yürütülmüştür. Diğer bir deyişle; kimse turistik tüketicilerin algı, tercih ya da davranış biçimlerini değiştirmeye yönelik pazarlama çalışmaları üzerinde yoğunlaşmamıştır. Sıkça uygulanan bir strateji olarak, herhangi bir turistik destinasyonun sezon dışında fiyatlarını düşürerek ucuz hale getirmek ya da sezon dışında destinasyonu yüksek sezondaki durumundan daha fazla çekiciliklerle donatmak kimi araştırmacılara göre turistik tüketicilerin yalnızca sezon dışı turizm aktivitelerini tercih etmelerine neden olabilmektedir. Bu durum; normal koşullarda yüksek sezonu tercih edecek turistik tüketicinin, daha ucuz ve cazip olan düşük sezonu seçmesi sonucunu yaratabilmektedir. Mevsimselliğin etkilerini azaltmaya çalışırken böyle bir durumla karşılaşılması, söz konusu turistik destinasyon için maddi kayıp anlamı taşımaktadır (Butler, 2001: 13).

Mevsimselliğe sezon dışı talebi arttırarak çözüm bulma görüşü de kimi araştırmacılar tarafından savunulmaktadır. Dünya genelinde uzun tatil dönemleri genellikle yüksek sezonda verilmektedir. Sezon dışı talebin arttırılmasına yönelik öneri ek tatillerin sunulmasına yöneliktir. Bu konudaki önerilerden biri uzun tatil dönemlerinin azaltılması ve kış aylarında kısa tatil dönemlerinin arttırılması, diğer öneri ise uzun tatil dönemlerinin yanı sıra kış aylarında da bireylere kısa tatil olanaklarının sağlanmasıdır. Ancak bu önerilerin; turizm sektöründe mevsimselliği azaltacağına yönelik görüşler kimi araştırmacılar tarafında geçersiz olarak kabul edilmektedir. Bu araştırmacılara göre; yaz aylarına denk gelen uzun tatil dönemlerinin üzerine, kış aylarında bireylere kısa tatil olanaklarının da sağlanması mevsimselliği ortadan kaldırmayacaktır (Butler, 2001: 14).

Bu görüşün dayandığı temel bir örnekle açıklanabilmektedir. Örneğin; yaz aylarındaki tatil dönemlerinde deniz-güneş-kum amaçlı seyahatleri tercih eden turistik tüketiciler (örn: Akdeniz ülkelerinde), kış aylarındaki kısa tatil olanaklarında da yaz tatilini geçirdikleri ülkenin iklim koşulları kışın değiştiğinden, deniz-güneş-kum turizmine uygun başka bir destinasyonu (örn: bir tropikal bölgeyi) tercih edeceklerdir. Bu durum ise; yaz tatilinin geçirildiği Akdeniz ülkesi için hiçbir yarar sağlamayacak ve ülkenin mevsimsellik sorununa çözüm getirmeyecektir.

Araştırmalar; mevsimlik özelliğe sahip sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin temel olarak iki farklı stratejiden birini seçmek zorunda kaldıklarını göstermektedir. Bu stratejiler (Jolliffe and Farnsworth, 2003: 314);

a) Mevsimselliği kabul etmek / benimseme stratejisi b) Mevsimsellikle mücadele etme stratejisi

Bu stratejilerden mevsimselliği kabul etme stratejisini benimseyen işletmeler kendi seçimleri sonucunda ya da mevcut duruma dayanarak mevsimselliği turizm sektörünün yapısal bir özelliği olarak kabul etmektedir. Örneğin; bazı işletme sahipleri tüm yıl boyunca yalnızca 8 ila 12 hafta hizmet vermeyi tercih edebilmektedir. Bu kişiler; normal gelirlerinin yanı sıra, belki de yalnızca turistik bir bölgede bulunuyor olmaları nedeniyle, turizm sektörüne dayalı işlerini tamamlayıcı olarak görmekte ve işlerini mevsimselliği kabul ederek yürütmektedir. Diğer bir deyişle; bu işletmelerin tüm yıl açık kalabilme gibi bir hedef ve beklentileri bulunmamaktadır (Jolliffe and Farnsworth, 2003: 314).

Diğer yandan; mevsimsellikle mücadele etme stratejisini benimseyen işletmeler ise kendi seçimleri dışında tamamen mevsimlik özellikten etkilenenlerdir. Bu grupta yer alan işletmeler mevsimselliğin etkilerini azaltmak ya da ortadan kaldırmak amacıyla yukarıda yer verilen yaklaşımları (sezonu uzatma, turizm faaliyetlerini tüm yıla yayma, düşük sezonda fiyat indirimleri uygulama gibi) uygulamaktadır (Jolliffe and Farnsworth, 2003: 314).

Mevsimselliğin yönetimi konusunda yukarıda yer verilen mikro ve makro yaklaşımların hiçbiri turizm sektörünün yapısal bir özelliği olan ve çok sayıda etkene bağlı olarak oluşan mevsimselliği etkin bir biçimde ortadan kaldırmak için yeterli

olmamaktadır. Yapılan araştırmalarda her ne kadar mevsimselliğin yönetiminde yukarıda yer verilen iki stratejinin uygulanabilirliği vurgulansa da; işletmeler açısından bu stratejilerden herhangi birinin uygulanabilirliği bazı dış etkenlere bağlı olarak değişebilmektedir. Bu etkenlerden bazıları aşağıda yer almaktadır;

i. İşletmenin kuruluş yeri (merkezde olma / merkezden uzakta olma) ii. Doğrudan rakiplerin davranışları

iii. Devlet politikaları iv. Uluslararası birleşmeler

Özetlemek gerekirse; turizm sektöründe mevsimselliğin nedenleri, sonuçları ve yönetimi her ülke / bölge ya da yöre için farklı olabilmektedir. Yapılan araştırmalar; mevsimselliğin olumsuz sonuçlarından en fazla etkilenen yöreler ve bölgelerin merkezden uzakta olanlar olduğunu göstermektedir. Mevsimsellikten en fazla etkilenen ülkelerin ise ekonomisi fazlasıyla turizm sektörüne dayalı olan ülkeler olduğu görülmektedir.

Sonuç olarak; mevsimselliğin yönetimi konusunda, işletme ve kamu sektörü düzeyinde başvurulabilecek yönetim stratejilerin var olduğu ve bu stratejilerin farklı ülkelerde değişik düzeylerde uygulanabildiği görülmektedir. Talebin mevsimsel dalgalanmasının yönetimi için uygulanan stratejilerin ne derece başarılı olacağı ise, söz konusu ülkenin koşullarına göre değişiklik göstermektedir.

İKİNCİ BÖLÜM

TURİZM SEKTÖRÜNDE MEVSİMSELLİĞE BAĞLI OLARAK GELİEN