• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.6. Mısır Devriminde Aktörler

Devrim çalışmalarında araştırmacıların büyük çoğunluğu devrimi oluşturan şartları, devrimci hareketleri ve devrim süreçlerini anlamlandırmaya çalışmaktadır (Meisel, 1966: 20). Bu, sadece araştırmanın daha kolay gerçekleştirilmesinden değil, daha somut sonuçlara götürmesinden kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde nihayete ermiş bir durumun ve o durumla ilgili olayların araştırılması herhangi bir çalışmanın doğrulanması açısından da daha verimli sonuçlar verecektir. Bu çalışmaların bir başka kolaycılığı da daha ziyade devrim hareketlerindeki iç aktörlere odaklanmalarıdır. Bunun nedeni şüphesiz devrimin öncelikli aktörlerinin o toplumsal ve siyasal yapının içerisinden çıkan hareketler olmasıdır. Ancak elinizdeki çalışmanın da göstereceği üzere kimi örneklerde devrim süreçlerinde iç hareketler olduğu kadar dış aktörlerin de etkisi hatırı sayılır bir biçimde gözlemlenmektedir. Bunun en yakın ve belki tarihteki en bariz örneği 2010 yılında Tunus’ta başlayan Arap devrimleri sürecinde görülmektedir. Bu örnekler

35

arasında en dikkat çekeni ise Arap coğrafyasının en kalabalık ve önemli ülkelerinden olan Mısır’da yaşanmıştır.

Mısır’da 2011’de yaşanan devrim hareketinin aslında ülkede köklü bir geleneğin sonucu olarak ortaya çıktığı söylenebilir. 1968’de bir önceki yıl kaybedilen savaşın hesabını sormak için sokaklara inen binlerce kişinin başlattığı bu gelenek, 1972’de Enver Sedat’a tepki olarak gerçekleştirilen öğrenci protestoları ve 1977’de geniş halk kitlelerinin “Ekmek İsyanıyla” devam etmiş (Blanga, 2014: 367-371) ve 1990’lar ve 2000’lerdeki işçi ayaklanmalarına gelinen süreci hazırlamıştır. Özellikle 2008 yılının 6 Nisan’ında kurumsal biçimde organize olan bu isyan dalgası 2011’in Ocak ayında bir devrim hareketine dönüşmüştür.

Diğer devrim süreçlerinde de tecrübe edildiği üzere 2011’in başında patlak veren isyan hareketinin devrim dalgasına evrilmesinin en önemli aracı iç aktörler tarafından meydana getirilen bir devrimci koalisyonun oluşmasıdır. Kefaya’nın küçük çaplı gösterilerine kıyasla İhvan’ın geniş katılımlı protestolar düzenlemesi Mübarek rejimine karşı oluşmaya başlayan koalisyonun hem entelektüel hem de toplumsal destek sahibi olması için hayati önemdeydi. Bununla birlikte geleneksel anlamda muhalif çizgisini koruyan ve geniş bir toplumsal tabana hitap eden İhvan’ın ülkedeki entelektüel ve liberal kesimlerin desteğini alan Kefaya ile birlikte hareket etmesi devrime gidilen süreçte devrimci bir koalisyonun oluşmasında ideolojinin arka planda kalabileceğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Mısır Devrimi süreci toplumsal sınıflar bağlamında değerlendirildiğinde iki katmanlı bir mücadelenin görüldüğünden bahsedilebilir. İlk olarak işçi sınıfı, yoksul kentliler ve köylülerden oluşan alt sınıfların bir araya geldiği blokla tüm rejim aparatı boyunca yayılmış yönetici sınıf arasında gerçekleşen bir mücadele yaşanmıştır. Yönetici elitlere karşı öfkenin bu derece geniş bir biçimde karşılık bulması uzun yıllardır bu kitlelere yönelik baskı politikaları, insan hakları ihlalleri ve ekonomik adaletsizliklere bağlanabilir. Bu durumlardan etkilenen işçiler, büyük kentlerde zor şartlar altında yaşayan geniş kitleler, şehirlerde yaşayan ve çoğu işsiz olan gençler ve rejimin hemen hiçbir hizmet sunmadığı köylüler ayaklanarak Mübarek rejimine karşı kitlesel bir isyan başlatmıştır (Çiçek: 2011: 48-67). Burada altı çizilmesi gereken husus bu toplumsal sınıfların hiçbirisinin devrim sürecinde bir diğerinin önüne geçmediğidir. Rejimi

36

devirmenin kitlesel hareket edecek bir devrimci koalisyon oluşturarak mümkün olacağını fark eden bu aktörler süreci organize eden liderlerin yönlendirmesi ile bu yönde bir adım atmışlar ve geniş katılımlı sokak gösterilerinin ilk günden itibaren artarak devam etmesini sağlamışlardır.

25 Ocak 2011’de başlayan devrim hareketi büyük ölçüde ülke içerisinden aktörlerin özne olarak eyleme geçmeleri neticesinde gerçekleşmiştir. Normal şartlar altında Mısır siyasetinde etkili olan ABD, İsrail ve diğer Batılı birçok aktör, devrimci hareketin gelişini fark edememiş ve bu anlamda hazırlıksız yakalanarak süreçte herhangi bir etki gösterememişlerdir. Bunda, devrim hareketinin bir anda ve spontane bir biçimde ortaya çıkması kadar, El-Cezire, sosyal medya ve iletişim teknolojileri gibi 21. Yüzyıla ait yeni enstrümanların da ilk kez devrim süreçlerinde bu derece etkin bir biçimde rol almaları da etkili olmuştur.

Devrimin ilk aşamasında hem bireylerin hem de enstrümanların etkili olması bu süreçte temel aktörün bireyler/kitleler mi yoksa enstrümanlar mı olduğu tartışmasının gündeme getirmiştir. Devrim sürecindeki gelişmelere bakıldığında Vael Gonim, Ahmed Maher ve Alaa Abdelfettah gibi bireylerin yanında Devrimci Sosyalistler, Kefaya ve Müslüman Kardeşler gibi insan unsurunun temel dinamik olduğu aktörlerin devrimin bizzat gerçekleşmesinde rol oynadıkları görülmektedir. Öte yandan Facebook, Twitter ve Youtube gibi sosyal medya araçlarının yanında, El-Cezire, uydu kanalları ya da Tahrir Meydanı gibi devrim sürecinde enstrüman olarak kabul edilen unsurların varlığı da bir gerçekliktir.

Mısır’daki devrimci aktivistlerin özellikle vurguladıkları bir nokta devrimin temel aktörü olarak bireylerin dışındaki herhangi bir unsura öncelik verilmemesiydi. Mısır Devrimi’ni analiz eden birçok araştırmacı da birey dışındaki unsurları devrimin meydana gelebilmesi için önemli enstrümanlar olarak görürken, asıl aktörün bizzat sokağa çıkan insanlar olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulamışlardır (Hardt and Negri, 2011’den aktaran Chalcraft, 2014: 157); İnternet, sosyal medya, twitter, facebook, al jazeera gibi araçların devrim sürecindeki rolünü kesinlikle yadsımayan devrimci aktörlere göre bütün bunların ötesinde bir aktörlük varsa o da insanlara verilmeliydi. Bunu Idle ve Nunns (2014: 20) en güzel biçimde şöyle anlatmıştır:

37

“Tembel Batılı tanımı olan Twitter devriminin altında belirli bir küstahlık yatıyor. Yorumcuların toplumun büyük bir kısmına hakim olan acımasız ekonomik gerçekleri, iş güvencesini azaltan ve ücretleri baskı altına alan neoliberal politikaların dayatılması, eğitimli gençlerin fırsatlardan yoksun olmaları ve Batı destekli bir diktatörün polis çeteleriyle uygulamaya çalıştığı katıksız kindarlığı gibi ayaklanmanın köklü nedenlerini anlama gayreti içerisinde olmamasını mazur görüyor. Bu tanım, bedenlerini zorbalık ve özgürlük arasına en ön sıralarda kelimenin tam anlamıyla koyan yoksul kesimin devrimdeki rolünü tamamıyla yok sayıyor. İşsiz ve günlük sadece 2 dolara çalışan insanlar için Twitter ve Facebook akıllarına gelecek son şeydi.”

Nitekim devrimi izleyen dönemde süreçte etkili olan sosyal hareket ya da topluluklar eski rejim aktörlerince hedef tahtasına konulduysa da aslında bu kitleleri yönlendiren bireyler hedeflenmekteydi. Öyle ki devrimin ardından muhalif harekete yönelik saldırılar sosyal medya üzerinden de gerçekleşmekteydi. Facebook üzerinden kurulan bir hesapta 6 Nisan ve Kefaya Hareketi’nin Muhammed El-Baradey ve Esma Mahfuz gibi önde gelen figürlerinin ev adresleri paylaşılmış ve bu kişiler hedef gösterilmiştir (El-Gundy, 2011).

Eski rejim aktörleri ve devrim karşıtları devrimci gençlerin yabancı güçler tarafından yönlendirildiği iddialarını sıkça dile getirmişlerdir. Bu iddialardan en yaygını Sırbistan’daki Otpor örgütü ile Mısır’daki devrimcilerin irtibatı olduğuydu. Halbuki protestoları organize eden aktivistlerin kendileri Otpor’un devrimin gerçekleştirilmesi anlamında önemli bir enstrüman olduğunu ifade etmekteydiler. Nitekim devrimin önde gelen hareketlerinden olan 6 Nisan’ın kurucularından Ahmed Maher bizzat Otpor hareketini çalıştığını, bilfiil onlardan yararlandıklarını söylemişti (Kişisel Görüşme, 2012). Maher’in Otpor’dan esinlenmesi devrimci hareketin metotlarını kazandıkları bir kaynağın varlığının anlaşılması bakımından önemlidir. Benzer şekilde hareketin önde gelen figürlerinden Muhammed Adel de 2009’da Sırbistan’a giderek Otpor üyelerinden barışçıl protesto yöntemleri konusunda kurslar almıştır. 2008 yılının sonunda 6 Nisan Hareketi üyesi Ahmed Salah, ABD’de düzenlenen Gençlik Hareketleri Birliği’nin çalıştayına katılmış ve burada demokratik dönüşüm amacıyla barışçıl yöntemler konusunda eğitim almıştır. Salah, Mısır’a dönüşünde gözaltına alınmış ve sorgulanmıştır (Wikileaks, 2008). Bu duruma olumsuz bir nitelik atfetmek yerine, daha

38

önceki tecrübelerin 6 Nisan Hareketi tarafından araçsallaştırıldığı anlamında olumlu bir özellik olarak görmek daha yerinde olacaktır. Nitekim, devrimci hareketlerin bu tür etkileşimler içinde olması yeni devrimlerin gerçekleşmesindeki en önemli unsurların başında gelmektedir. Ahmed Maher, yabancı kuruluşlarla olan işbirliklerini “Mübarek rejimini sonlandıracak her türlü işbirliğine varız” diyerek bunları sadece bir araç olarak gördüklerini ifade etmiştir (Kişisel Görüşme, 2012).

Devrimci aktörlerin ülke dışındaki gruplardan ya da diğer ülkelerdeki gelişmelerden etkilenmeleri literatürde daha önce de dile getirilmiştir. Theda Skocpol’ün vurguladığı gibi devrimin gerçekleştiği bir siyasal sistemde devrimci hareketi oluşturan kitleler iç dinamiklerle olduğu kadar, dış faktörlerle de etkilenebilmektedirler. Skocpol’ün, Fransa (1789), Rusya (1917) ve Çin (1911) devrimlerini incelediği Devletler ve Sosyal Devrimler çalışmasında vurguladığı gibi içerideki sınıfsal yapıların etkisinin olduğu kadar uluslararası krizlerin/aktörlerin de bir devletin devrimci sürece girmesinde etkisi bulunmaktadır (Skocpol, 1979: 47). Bu üç örnekte küresel anlamdaki krizler etkili olurken Mısır devriminde ve bunun bir parçası olan karşı-devrim sürecinde uluslararası aktörlerin ciddi biçimde rolü olmuştur. Mısır devrimi her ne kadar ortaya çıkışında dış aktörlerin etkisinden bağımsız olsa da izleyen süreçte ve karşı-devrimde hemen hemen tamamen dış aktörlerin müdahalesi devrede olmuştur.

Bununla ilgili bir biçimde Latin Amerika’daki rejim değişikliklerini inceleyen Mainwaring ve Perez-Linan, devrim süreçlerinde dış aktörlerin demonstrasyon etkisinden bahsetmektedir. Buna göre bir ülkede devrim sürecinde rol oynayan aktörler diğer bir ülkede gerçekleşen siyasal, toplumsal ya da ekonomik süreçlerden ve olaylardan ilham alabilirler. Bu etki nedeniyle kendi yönetimlerine karşı tepkileri daha da keskinleşen kitleler, devrimci kalkışmalarında aradıkları ilhamı bu dış etmende bulabilirler (Mainwaring and Pérez-Liñán, 2014: 212). 1989-1991 yıllarında Doğu Avrupa’daki kalkışmalarda bu “demonstrasyon etkisi” ile birbirlerinden ilham alan kitlelerin devrimci süreçleri devam ettirmeleri gibi Mısır’daki gençler de Tunus’ta başlayan ve başarıyla sonuçlanan ayaklanmadan ilham almışlardır.