• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: MISIR’DA DEVRİM SÜRECİ: İÇ VE DIŞ

2.2. Devrim Sürecinde Dış Aktörler

2.2.1. Bölgesel Aktörler

2.2.1.4. Katar

Katar’ın Mısır’la olan ilişkilerinin en önemli belirleyicisi Müslüman Kardeşler hareketi ile Doha arasındaki özel ilişki olagelmiştir. Katar’ın 1950’lerden itibaren Mısır’da

94

rejimin baskısı ile karşılaşan birçok İhvan üyesinin varış noktalarından birisi olması (Haykel, 2013: 2) iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişememesine neden olmuştur. Son yıllarda daha fazla açığa çıkan bu durum, özellikle Arap devrimleri sürecinde Katar’ın Mısır siyasetinin şekillenmesine neden olan etkenler arasında gösterilebilir. Bununla birlikte Katar’ın bu dönemdeki Mısır politikası daha geniş çerçevedeki Arap devrimleri siyasetinin bir parçası olarak gerçekleşmiştir. Körfez ülkeleri arasında Arap devrimlerini ateşli biçimde savunan tek ülke olan Katar, bu politikasını Libya, Tunus, Yemen ve Suriye’de olduğu gibi Mısır’da da sürdürmüştür (Ulrichsen, 2014).

Her ne kadar 25 Ocak 2011’de Mısır’da başlayan gösteriler doğrudan Müslüman Kardeşler hareketi öncülüğünde gerçekleşmiyorsa da, Doha yönetimiyle olan iyi ilişkileri olan İhvan’ın ülkedeki en geniş tabana sahip toplumsal hareket olması, Katar’ın devrimi desteklemesindeki nedenlerden birisiydi. Nitekim uzun yıllar Müslüman Kardeşler hareketi ile yakın ilişkiler içerisinde olan Katar yönetimi (Azem, 2012), Arap coğrafyasının en önemli ülkelerinden birisi olan Mısır’da kendilerine yakın bir hareketin iktidara gelecek olmasından son derece memnundu. Bu yüzden Katar, diğer Körfez ülkelerinden bu konuda da ayrılarak ilk günlerden itibaren Mısır’daki ayaklanmaya destek olma kararı aldı.

Mübarek karşıtı gösteriler sırasında Katar resmi düzeyde açıklama yaparak doğrudan pozisyon almak yerine, farklı enstrümanları kullanarak devrime destek veren bir politika izlemiştir. Bu enstrümanlardan şüphesiz en önemlisi El-Cezire televizyon kanalı olmuştur. Arapça ve İngilizce olarak yayın yapan kanal, 25 Ocak 2011’de gösterilerin başladığı andan itibaren kesintisiz yayınlarıyla tüm dünyaya ve Arap coğrafyasına Mısır’daki gelişmeleri aktarmıştır. El-Cezire’nin Mübarek karşıtı hareketi ve protestocuları yücelten yayın politikası Mısır’da sokaklara inen kitleleri memnun ederken, Mübarek yönetiminin büyük tepkisini çekmiştir. Bu nedenle Mübarek rejimi güvenlik güçleri El-Cezire’nin Kahire’deki ofisini basarak, yayınların kesilmesi konusunda baskı yapmışlardır (Black, 2011b; Gulf News, 2011). Mısır Bakanlar Kurulu El-Cezire kanalı ve tüm çalışanlarının lisanslarını iptal ettiğini duyurmuş, ülkenin resmi uydusu Nilesat, El-Cezire’nin yayınlarını kesmiştir (Committee to Protect Journalism, 2011). Kanal yönetimi daha önce yaşanmayan bir biçimde kanalın frekanslarının engellendiğini ancak Nilesat, Hotbird ve Arabsat uydularında bulunan diğer bazı

95

kanalların frekansları aracılığıyla yayınlara devam edilebildiğini açıklamıştır (Al Jazeera, 2011c). Bu baskılara ve engellemelere rağmen El-Cezire’nin alternatif yollarla yayınlarına devam etmesi devrimin başarıya ulaşmasında hayati bir rol oynamıştır (Pintak, 2011; Hijjawi, 2015). Bu noktada Katar’ın Mısır devrimi sürecindeki dış politikasını El-Cezire’nin temsil ettiğini söylemek yerinde bir tespit olacaktır (Miles, 2011).

Mübarek’in protestolar sonucunda görevinden ayrılmak zorunda kalması Katar yönetimini memnun etmiştir. Katar Emirliği Konseyi, Hüsnü Mübarek’in 11 Şubat 2011’de görevinden istifa etmesinin Mısır’ın kalkınması ve demokrasiye ulaşması anlamında olumlu bir gelişme olduğunu belirtmiştir (Al Jazeera, 2011d). Öte yandan Mısır uyruklu Katar vatandaşı olan ve Müslüman Kardeşler hareketinin ruhani lideri olarak kabul edilen Yusuf El-Karadavi, yıllardır girişi yasak olan Mısır’a gelerek 18 Şubat’ta Tahrir Meydanı’nda yüzbinlerce kişiye Cuma namazı kıldırmıştır. Konuşmasına Müslüman ve Kıpti devrimci kitleleri överek başlayan Karadavi, devrimin henüz bitmediğini bundan sonraki süreçte devrimin kazanımlarının korunması için çalışılması gerektiğini ifade etmiştir (Murphy, 2011). Mısır’daki Hristiyan ve Müslümanların birlikte hareket ederek Mübarek’i devirmelerinin devrimin başarılı olmasındaki en önemli nedenlerden birisi olduğunu vurgulayan Karadavi, izleyen süreçte de bu birlikteliğin bozulmaması gerektiğini ifade etmiştir. Karadavi ayrıca Mısır ordusuna da bir mesaj göndererek demokrasi, çoğulculuk ve özgürlüklere saygı duyan bir sivil hükümetin kurulması için hızlı hareket edilmesi gerektiği çağrısı yapmıştır (Kirkpatrick, 2011).

Hüsnü Mübarek’in devrilişinin ardından Mısır’a en büyük yardımı yapan ülke şüphesiz Katar olmuştur. Devrim sonrası belirsizliğin devam ettiği dönemde Katar hükümeti Mısır’da ekonominin kalkınması adına 10 milyar dolar yatırım yapacağını açıklamıştır (El-Shenawi, 2011). Bu çerçevede İskenderiye ve Port Said şehirlerinde iki büyük limanın inşası için anlaşma imzalanmıştı (Sambridge, 2011). Katar, yardımların daha büyük kısmını iletmek için cumhurbaşkanlığı seçimlerini beklemiştir. Müslüman Kardeşler adayı Muhammed Mursi’nin seçimleri kazanmasının ardından Doha’nın Kahire’ye yardımları hızlı biçimde gelmeye başlamıştır. Ağustos ayında Mısır’ı ziyaret eden Katar Emiri Hamad bin Halife El-Tani, Kahire’ye 2 milyar dolarlık yardım

96

yapılacağını açıklamıştır (Al Jazeera, 2012b). Eylül ayında ise Katar, önümüzdeki 5 sene içinde Mısır’a 18 milyar dolar yatırım yapacağını açıklamıştır (Al Jazeera, 2013a; Ulrichsen, 2014).

Yardımlara rağmen ülkede süren gergin siyasi ortam ekonominin kötü gidişatını devam ettirdi. IMF’nin de vermeyi taahhüt ettiği yardım paketini geciktirmesinin ardından, Katar yönetimi Mısır’a önce 2013’ün Ocak ayında 1.5 milyar dolar (BBC, 2013), daha sonra da Nisan ayında 3 milyar dolarlık düşük faizli krediyi içeren yardım yapma kararı aldı (Ahram Online, 2013). Katar yönetiminin Mısır’a yönelik bu yardımlarının arkasında Doha yönetiminin güçlü tarihsel bağlarının bulunduğu Müslüman Kardeşler hareketinin Mısır’da devrim sonrası süreçte iktidarını korumasını hedeflemesi bulunmaktadır. Bununla birlikte Körfez ülkelerinden farklılaşan dış politika yaklaşılımıyla Katar’ın ekonomik kapasitesini de kullanarak bölgede daha etkili bir siyasi aktör olarak ortaya çıkmayı hedeflemesi de söz konusuydu.

Mısır’da bu dönemde dikkat çeken bir unsur özellikle Müslüman Kardeşler karşıtı tutumlarıyla bilinen iç siyasi aktörlerin Katar’ın yardımlarından ciddi anlamda rahatsız oluşuydu (Sabry, 2013). Bu dönemde Mübarek dönemi kalıntısı aktörlerin yönetiminde olan medya organlarında Katar aleyhine karalama kampanyaları yürütülmekte, Mursi’nin Süveyş Kanalı’nı ve Piramitleri Katar’a satacağı gibi haberler gündeme getirilmekteydi. Ülkedeki önde gelen muhalif figürlerden Hamdin Sabbahi de Katar’ın Mısır’daki gizli emellerini gerçekleştirmek için Müslüman Kardeşler hareketinin iktidarını desteklediğini iddia etmiştir (Habii and Abdellatif, 2013). Mursi döneminde hem Müslüman Kardeşler hareketine hem de Katar hükümetine yönelik aşağılamaya varan programlarıyla dikkat çeken komedyen Bessam Yusuf da bir programında 1960’ların Arap milliyetçiliği tonları içeren “Benim Sevgili Vatanım” şarkısını Katar yönetimi ile dalga geçerek “Benim Sevgili Katar’ım” olarak yeniden yorumlamış ve Doha yönetiminin tepkisini çekmiştir (Youtube, 2013).